2010
yılında bir daha açmamak üzere gözlerini yuman José Saramago, kendini roman
yazmaya adamak için uzun yıllar bekleyen biri ve yazma için şunu söylüyor: “Kendimi
adıyorum ama hiçbir şekilde umutlanmıyorum.”
to lose my life... | white lies
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 1/01/2012 08:00:00 ÖS
etiket: albüm, indie, post-punk, to lose my life, white lies
yorum:
Hiç yorum yok
Kimilerine
göre 2009 yılının en iyi albümlerinden biri, kimilerine göre ise orijinallikten
yoksun, üzerinde fazla uğraşılmamış vasat bir albüm. White Lies’ın ilk albümü
olan To Lose My Life… çok farklı yorumlar alsa da göreceli kavramlara çok
takılmazsak başlı başına ayakları yere basan bir albüm.
the hobbit: an unexpected journey (2012) ilk fragman
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 12/21/2011 03:52:00 ÖS
etiket: dosya, fragman, the hobbit, the hobbit: an unexpected journey
yorum:
2 yorum
En
başarılı uyarlamalardan biri olarak kabul edilen The Lord Of The Rings’in
yönetmeninden J.R.R. Tolkien’in en az LOTR kadar bilinen ve takdir edilen
kitabı Hobbit’in uyarlaması 2012de sinemalarda olacak. İki bölümden oluşan film
LOTR’dan önceki zamanı ele alıyor ve güç yüzüğünün bulunmasını, Hobbit’e
geçişini anlatıyor.
İlk
bölüm olan The Hobbit: An Unexpected Journey’in ilk fragmanı yayınlandı.
İşte
fragman:
stephen king's bag of bones
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 12/17/2011 06:17:00 ÖS
etiket: annabeth gish, bag of bones, dizi, melissa george, mick garris, mini dizi, pierce brosnan, stephen king, stephen king's bag of bones
yorum:
Hiç yorum yok
Bag of Bones.
Yönetmen:
Mick Garris
Senaryo:
Stephen King (roman), Matt Venne
Oyuncular:
Pierce Brosnan, Melissa George, Annabeth Gish
Tür:
Dram | Korku
Yıl:
2011
Süre:
234 dak.
Ülke:
ABD
Dil:
İngilizce
IMDb
puanı: 6.5/10 (ort. 1000 kullanıcı)
nobel'den de öte | xavi ayén | kim manresa
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 12/16/2011 02:37:00 ÖS
etiket: Doris Lessing, gabriel garcía márquez, Günter Grass, José Saramago, kim manresa, kitap, Necib Mahfuz, nobelden de öte, Orhan Pamuk, Toni Morrison, Wole Soyinka, xavi ayen
yorum:
Hiç yorum yok
Tartışmasız
Nobel, edebiyat dünyasındaki en itibarlı ödül. Bir ayrım yapmak ve karar verme
sürecinde önemli bir etken, çoğu kişiye göre de etkili bir kıstas. Tabii Nobel,
kazanıldıktan sonra da tartışmalara maruz kalmanın kaçınılmaz olduğu bir
getiri.
Bu
ödülü kazanan yazarlar dünya çapında bir ikona dönüşmüş durumda, saygınlıkları
tartışılmaz. Tabii ödülü kazananlar kadar ödülü kazanıp reddedenlerin öyküleri
de ilgi çekiyor. Ucunda bir milyon dolarlık bir maddi getirinin yanında,
bitmeyen telefon konuşmaları, uzayıp giden röportaj kuyrukları, evrensel bir
saygınlık, kitap satışlarındaki artış…
Nobel
Edebiyat Ödüllü 16 yazarlarla söyleşilerin yer aldığı “Nobel’den de Öte” adlı
kitap, bu ödülü hak eden yazarların hayata bakış açılarını, bizden
farklılıklarını, kendi içlerindeki benzerliklerini, hayatın göbeğine edebiyatı
yerleştiren bu kişilerle geçirilen zorlukları görmek için çarpıcı bir kaynak. Siyah
beyaz fotoğraflarla zenginleştirilmiş eserin meydana gelme hikâyesini ise yazar
Xavi Ayén şu şekilde anlatıyor kitabın girişinde,
illallah! şimdi de einstein yargılanıyor
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 12/11/2011 03:39:00 ÖS
etiket: illallah ajandası, illallah davası, metis yayınları
yorum:
Hiç yorum yok
Metis
Yayınları’nın ajandaları dikkatinizi çekmiştir muhakkak. Her yıl farklı konular
işleyen ajandaları 2012 yılı için “olmayan kelimeler” konusuna değinmiş. Takdir
edilesi.
Fakat
2009’un sonlarına doğru hazırlanan 2010 ajandasının işlediği konu birilerinin
sinirini bozmuş ki mahkemelik olmuş. Ajandanın ismi “İllallah!”. İşlenilen konu
ise tahmin edileceği gibi dini öğeler.
Yasaklamalara
artık her yeni günde rastlamanın mümkün olduğu ülkemizde çok da şaşılası bir
durum değil aslında. Hele hele dinsel açıdan bazı değerler anlatılmaya ya da
göz önüne getirilmeye başlandığında sonucunu tahmin etmek pek zor olmuyor.
silmarillion | j.r.r tolkien
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 12/10/2011 03:51:00 ÖS
etiket: ithaki yayınları, j.r.r. tolkien, kitap, orta dünya, silmarillion
yorum:
2 yorum
J.
R. R. Tolkien denince akla muhakkak The Lord Of The Rings (Yüzüklerin Efendisi)
gelir. Kitabı okunmamış olsa da filmi muhakkak çoğu kişi tarafından defalarca
izlenmiştir. En iyi üçlemeler, en iyi uyarlamalar arasında rahatlıkla
söylenebilecek yapıdadır aynı zamanda. Belirtmeliyim ki ben de filmleri
defalarca izleyip kitapları henüz okumayanlardanım.
Aslında
okumaya karar verdiğimde yaptığım internet taramalarından sonra aslında tüm
hikayenin Silmarillion ile başladığını sonrasında Hobbit ile devam ettiğini
keşfettim. Bu sebeple eğer bu hayran kaldığım Orta Dünya macerasına adım atmam
gerekiyorsa ilk önce Silmarillion’u yalayıp yutmam kanısına vardım. Ardından elime
aldığım kitaba daldım ve bitene kadar kendimi okumaktan alamadım.
Yapılan
yorumlarda kitabı tamamlayamayanların yahut ilk birkaç sayfasında bırakanlar da
yok değil. Bunun sebebi ortak bir görüşten doğuyor aslında. Kitabın uzun olması
ve kitaptaki karakterlerin çokluğu ve isimler. Bana göre kitabın okunmasında
çok sıkıntı yok, güzel diliyle akıp gidiyor ve eğer fantastik kurgu ilginizi
çekiyorsa zaten bundan çok da söz etmek doğru değil fakat isimler konusunda
çoğunluğun dediğine hak veriyorum. Çünkü ilk iki cümlesinde bile dört adet özel
isim geçiyor. Ama bu ilerleyen sayfalara
doğru kitabın okuyanı içine çekmesiyle ortadan kalkıveriyor. Bu yüzden gözü
korkutmamak gerek.
ya sahne buz tutarsa: ice age live!
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 12/10/2011 12:31:00 ÖÖ
etiket: dosya, Ice Age Live A Mammoth Adventure
yorum:
Hiç yorum yok
2012
yazında dördüncü filmiyle beyaz perdeyi süslemesi beklenen Buz Devri, diğer üç
filmiyle en başarılı animasyonlar arasında yerini almış ve milyar dolarlık hâsılatıyla
da yapımcıların ceplerini doldurmuştu.
Açıklamalara
göre 20th Century ve Stage Entertaintment Touring Productions’ın üstlendiği bir
gösteriyle Buz Devri macerasının bu geçen filmlerinin toplandığı bir konuyla
sahnenin buz tutmasını sağlanacak. Öykü üzerine kurgulanan şovların, buz pateni
ve kukla gösterilerinin yer verileceği bu organizasyonla bir nevi efsane
canlanacak.
Ice
Age Live! A Mammoth Adventure adıyla izleyicilerinin karşısına çıkmaya
hazırlanan ekip, dünya turu yaparak sevenlerinin önünde performansını
sergileyecek. Açılış ise ilk olarak 2012 kasımında Londra’da
gerçekleştirilecek. Dünya turunun yaklaşık beş yıl süreceği ve otuzdan fazla
ülkede gösterileceği söyleniyor.
Gösteriyi
yöneten kişi ise Guy Caron olacakmış.
bizim büyük çaresizliğimiz (2011)
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 12/09/2011 11:01:00 ÖS
etiket: barış bıçakçı, bizim büyük çaresizliğimiz, fatih al, film, güneş şahin, ilker aksum, seyfi teoman
yorum:
Hiç yorum yok
Yönetmen:
Seyfi Teoman
Senaryo:
Barış Bıçakçı (roman), Seyfi Teoman
Oyuncular:
İlker Aksum, Fatih Al, Güneş Şahin
Tür:
Dram
Yıl:
2011
Süre:
102 dak.
Ülke:
Türkiye, Almanya, Hollanda
Dil:
Türkçe
Ödül:
2 ödül, 2 adaylık
IMDb
puanı: 6.9/10
Bizim
büyük çaresizliğimiz aynı kişiye âşık olmamız mıydı yoksa sokaktan gelen çocuk
seslerinin arasında sesimizin olmayışı mıydı? Ya kadınlar kelebek değilse,
kitap değilse, gizemli değilse? Peynirin üzerine reçel dökülebilir belki,
köftenin üzerine dökülürse?
Aynı
evde yaşayan iki eski arkadaşın hayatlarına dolaylı yollardan dâhil olan bir
kızla birlikte yaşadıkları dramatik, romantik ve komik hikâyesini anlatan Bizim
Büyük Çaresizliğimiz, sakin bir o kadar da samimi Ankara filmi.
telefon kütüphanesi: kitaplar konuşur, engeller yok olur
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 12/08/2011 10:08:00 ÖS
etiket: dosya, telefon kütüphanesi
yorum:
Hiç yorum yok
Boğaziçi
Üniversitesi Görme Engelliler Teknoloji Laboratuvarı (GETEM) ve Türk Telekom,
Türkiye’nin ilk telefon kütüphanesini hayata geçiriyor. Telefon Kütüphanesi
Projesi ile yüzlerce sesli kitap 0 800 219 91 91 numaralı telefon üzerinden
görme engelli Türk Telekom müşterilerine ev telefonları üzerinden ücretsiz
olarak sunuluyor.
bad sex in fiction award / edebiyatta kötü seks ödülü
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 12/07/2011 05:56:00 ÖS
etiket: bad sex in fiction award, david guterson, dosya, ed king, edebiyatta kötü seks ödülü
yorum:
Hiç yorum yok
Edebiyatta
Kötü Seks Ödülü (Bad Sex in Fiction Award), Literary Review adlı derginin 1993
yılından bu yana verdiği bir ödül. Amacı kötü seksi anlatan değil seksi kötü
şekilde anlatan yazarları bulup bunu yapmaktan caydırmak olarak bilinen ödül,
edebiyatta sıklıkla görülen cinsel ilişki kavramlarında gereksiz paragraflarda
yapılan özensiz, kaba ve hiçbir zevk ihtiva etmeyen anlatımlara dikkat çekerek
ve bu durumu bir daha yapmamalarını sağlayarak, aynı zamanda bundan sonra
yazılacak kitaplar için diğer yazarlara da bir mesaj göndererek tepkisini dile
getiriyor.
yabancı | albert camus
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 12/06/2011 08:38:00 ÖS
etiket: albert camus, can yayınları, kitap, l'étranger, vedat günyol, yabancı
yorum:
Hiç yorum yok
L'étranger.
Varoluşçu
edebiyatın en önemli temsilcisi Albert Camus’nün 1942’de yayımlanan Yabancı’sında
insanın kendisi ve dış dünya arasındaki mesafe anlatılır. Meursault, kavurucu
güneşle birlikte aslında hiçbir sebep yokken bir Arap’ı öldürür. Aslına bakıldığında
işlenen cinayet sanki kendi iradesi dışında gerçekleşmiş hatta buna Meursault’un
başına geçen ve gözlerini alan güneş sebep olmuştur. Hatta Camus olayı öyle bir
betimlemiştir ki cinayetin kaçınılmaz olduğunu anlar okuyucu.
Sonrasında
Meursault tutuklanır ve yargılanır. Fakat mahkemede yargılanan ve bu durum
karşısında hayatı söz konusu olan kişi kendisi değil de bir başkasıymış gibi
tüm olan biteni anlamayan, kayıtsız bakışlarla izler durur dışarıdan. Olay karşısında
sergilediği hareketlere inanamayanlara, yaptıklarına mantıklı anlamlar
yüklemeye çalışanlara da şaşar, onların neden böyle bir tavır gösterdiğini
umursamaz, çözmeye de çalışmaz.
Yargı
süresince kendisini savunma zahmetine de girmez. Doğrusunu söylemek gerekirse
o, üzerine giydiği bedenden çok farklı birisidir, sanki içinde yaşadığı hayata
uygun biri olarak yaratılmamış ve olay bittikten sonra hiçbir şey olmamış gibi
çekip gidecek bir varlıktır, çevresine uyum gösteremeyen bir yaratık, herkese
ve kendisine karşı bir yabancıdır.
mr. nobody (2009)
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 12/05/2011 08:00:00 ÖS
etiket: diane kruger, film, jaco van dormael, jared leto, mr. nobody, sarah polley
yorum:
1 yorum
Yönetmen:
Jaco Van Dormael
Senaryo:
Jaco Van Dormael
Oyuncular:
Jared Leto, Sarah Polley, Diane Kruger
Tür:
Dram | Fantastik | Romantik | Bilim-kurgu
Yıl:
2009
Süre:
141 dak.
Ülke:
Kanada, Belçika, Fransa, Almanya
Dil:
İngilizce
Ödül:
5 ödül, 3 adaylık
IMDb
puanı: 7.8/10
Beyaz
malum sıvının içinde yüzmektesiniz, portakalda vitamin olayları vs. anneniz ve
babanızı kendiniz seçiyorsunuz, gelecek hakkında tüm bilgi birikimine
sahisiniz, olacakları görüyorsunuz ve bir anda melekler çıkıveriyor ve
dudaklarınıza dokunuyor, tam da üst dudağın ortasına ve dudak aşağı doğru
bükülüveriyor, siz de o küçük saflığınızla tüm bildiklerinizi
unutuveriyorsunuz. Ama işler küçük bir aksilik sonucu bozuluyor, melekler bir
çocuğa dokunmayı unutuyor.
tehlikeli diyardan öyküler | j.r.r. tolkien
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 12/04/2011 08:00:00 ÖS
etiket: j.r.r. tolkien, kitap, tales from the perilous realm, tehlikeli diyardan öyküler
yorum:
Hiç yorum yok
Tales From The Perilous Realm.
J.R.R.
Tolien’in Ham’li Çiftçi Giles (1949), Yaprak Çizen Niggle (1964), Büyük Woottom
Demircisi (1967) adlı öykülerinden ve içinde 16 şiirin bulunduğu Tom Bombadil’in
Maceraları (1961) adlı bölümden oluşam Tehlikeli Diyardan Öyküler, Niran Elçi
çevirisiyle İthaki Yayınları’ndan çıkan 223 sayfalık bir kitap.
Kitap
Tolkien’in Peri Masalları Üzerine başlıklı dersinden bir alıntıyla başlıyor. Alıntı
şöyle:
“Peri
Diyarı tehlikeli bir yerdir ve ihtiyatsız ayaklar için pek çok çukur, fazla
cüretli olanlar için pek çok zindan barındırır… Peri masallarının dünyası
engin, derin ve yüksektir ve birçok şeyle doludur: Orada her tür hayvan ve kuş;
kıyısız denizler, sayısız yıldız; kendisi bir büyü olan güzellik ve her daim
mevcut bir tehlike; kılıç kadar keskin coşku ve hüzün vardır. O diyara girmiş
bir insan orayı gördüğü için kendini talihli sayabilir ama Peri Diyarı’nın
zenginliği ve tuhaflığı gezginin dilini bağlar, anlatamaz. Ve orada bulunduğu
sürece, çok fazla soru sorması tehlikelidir, çünkü kapılar yüzüne kapanabilir
ve anahtarlar kaybolabilir.”
Kitaptaki
bölümlerden bahsedecek olursak,
melancholia (2011)
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 12/03/2011 08:00:00 ÖS
etiket: alexander skarsgård, charlotte gainsbourg, film, kiefer sutherland, kristen dunst, lars von trier, melancholia, stellan skarsgård, udo kier
yorum:
Hiç yorum yok
Yönetmen:
Lars von Trier
Senaryo:
Lars von Trier
Oyuncular:
Kristen Dunst, Charlotte Gainsbourg, Kiefer Sutherland, Alexander Skarsgård,
Stellan Skarsgård, Udo Kier
Tür:
Dram | Bilim-kurgu
Yıl:
2011
Süre:
136 dak.
Ülke:
Danimarka, İsveç, Fransa, Almanya
Dil:
İngilizce
Ödül:
2 ödül, 6 adaylık
IMDb
puanı: 7.5/10
Metascore:
82/100
Melancholia
bir Amerikan filmi olsaydı muhakkak dünyaya çarpacak olan gezegeni patlatma
planları kurulurdu ama bu bir Lars von Trier filmi ve işler hiç de düşünüldüğü
gibi gitmiyor, herkes sadece hayale sığınıyor ve bekliyor. Üstelik Melancholia’yı
bir felaket filmi olarak görmek de ne kadar doğrudur bilinmez, sonrasında böyle
sığ düşüncelere kapılanlardan yer çekimi kanunu, kütle kanunu gibi kurallara
uyulmadığı fikri çıkabiliyor ve bu da komikliğe sebebiyet verebiliyor.
dogville (2003)
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 12/02/2011 08:00:00 ÖS
etiket: dogville, film, lars von trier, lauren bacall, nicole kidman, paul bettany
yorum:
1 yorum
Yönetmen:
Lars von Trier
Senaryo:
Lars von Trier
Oyuncular:
Nicole Kidman, Paul Bettany, Lauren Bacall
Tür:
Dram | Gizem | Gerilim
Yıl:
2003
Süre:
178 dak.
Ülke:
Danimarka, İsveç, İngiltere, Fransa, Almanya, Hollanda, Norveç, Finlandiya
Dil:
İngilizce
Ödül:
13 ödül, 19 adaylık
IMDb
puanı: 8.0/10
Metascore:
59/100
Bazı
insanlar ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın eğitilemezler ve bazılarını ise
kötülükten uzak tutamazsınız. Bu kişiler her zaman çevrenizde bulunduğu için
onları görmezden gelemez, başınızı her gördüğünüzde çeviremezsiniz. Yaptığı kötülükleri
söyleyemez ve bunu hata olarak gösteremezsiniz. Çünkü her yapılan kötülük bir
hata değildir. Eğer bu yapılanları söylerseniz bunu karşılığında size duyulan
nefret elinize kalan olacaktır. Bu kişilere her daim merhamet de gösteremezsiniz,
çünkü gösterilen merhamet değer görmeyecektir ve denilebilir ki merhamet
denilen kavram bazen en iyisi, doğrusu ve ahlaklısı olmayabilir.
into the wild (2007)
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 12/01/2011 08:00:00 ÖS
etiket: catherine keener, emile hirsch, film, into the wild, kristen stewart, sean penn, vince vaughn
yorum:
1 yorum
Yönetmen:
Sean Penn
Senaryo:
Sean Penn, Jon Krakauer (kitap)
Oyuncular: Emile Hirsch, Vince Vaughn, Catherine Keener, Kristen Stewart
Tür:
Macera | Biyografi | Dram
Yıl:
2007
Süre:
148 dak.
Ülke:
ABD
Dil:
İngilizce, Danca
Ödül:
2 Oscar adaylığı, 15 ödül, 37 adaylık
IMDb
puanı: 8.2/10
Top
250: #148
Metascore:
73/100
Gerçek
mutluluk sadece paylaşılarak mı yaşanır yoksa acılara tek başına katlanmak zor
mudur? Into the Wild bu sorunu cevabını arıyor bir nevi.
Macera
düşkünü bir genç, okuldaki başarısını hiçe sayıp, ailesinin onun eğitimi için
biriktirdiği parayı yardım kuruluşuna vererek medeniyetin kaosundan uzaklaşmak,
sadece kendisiyle kalabileceği bir yer bulmak için doğaya doğru adım atmaya
karar verir. Ebeveynleriyle olan sorunlu ilişkisi, kafasını kurcalayan soru
işaretleri ve anlama çabası bu kararı almasındaki en büyük etkenlerden bir
kaçı. Ailesinde en çok değer verdiği kişi kız kardeşi ve biz filmi onun
dilinden izliyoruz.
idefix 9. sanal kitap fuarı
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 12/01/2011 06:00:00 ÖS
etiket: etkinlik, festival, festival-fuar, idefix sanal kitap fuarı
yorum:
Hiç yorum yok
“1014
yayınevi ve 90000 kitapla Türkiye’nin en büyük kitap fuarı” sloganıyla bu yıl
sanal dünyada 9. Kez okurlarla birlikte olan İdefix kitap fuarı 21 Aralığa
kadar kapılarını aralık bırakacak.
255
yayınevinde %25-30, 528 yayınevinde %35, 202 yayınevinde %40 ve 30 yayınevinde
%45-50 indirim sunan sanal kitap fuarı bunun yanında kitap setlerinde %70e
varan indirim imkânı da yaratıyor.
Kitap
okumayı erteleyenler ya da yeni kitap almak için iyi bir indirim fırsatından
yararlanmak isteyenler, bu fuarı kaçırmayacaklardır.
Sitede
özel olarak hazırlanmış bölümlerle tam da fuarlardaki gibi bir ortam
oluşturulmuş. İndirimli setleri bir yerden bulmanız, yazarların sizin için
önerdiklerine bakmanız oldukça kolay. Bunun yanında ödüllü yarışmalar da
düzenleniyor. Ayrıca 2011 yılı kitapları yazarlar, eleştirmenler ve sanatçılar
tarafından değerlendirilip oylanmış ve ortaya 2011 yılının en iyi 100 romanı
çıkmış, yine buradan bu listeye ulaşabiliyor, kitaplar hakkında kısa bilgileri
okuyabilir ve kolaylıkla sepetinize ekleyebiliyorsunuz. Bununla beraber imzalı
kitap alma şansınız da var.
İdefix
9. Sanal Kitap Fuarına bu bağlantıyı kullanarak ulaşabilirsiniz.
gezici festival 2011
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 11/30/2011 09:09:00 ÖS
etiket: etkinlik, festival, festival-fuar, film festivali, gezici festival 2011
yorum:
Hiç yorum yok
1995
yılından bu yana amacı ülkenin ücra köşeleri de dahil yer yere filmleri taşımak
ve insanları hem yerli hem yabancı filmlerle tanıştırırken hem de dünya
ülkelerine yerli yapımları tanıtmak olan festival bu yıl 17. yolculuğuna çıkıyor.
repo! the genetic opera (2008)
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 11/26/2011 10:01:00 ÖS
etiket: alexa vega, anthony head, darren lynn bousman, film, paris hilton, paul sorvino, repo the genetic opera
yorum:
Hiç yorum yok
Yönetmen:
Darren Lynn Bousman
Senaryo:
Darren Smith, Terrance Zdunich
Oyuncular:
Paul Sorvino, Anthony Head, Alexa Vega, Paris Hilton
Tür:
Korku | Komedi | Müzikal | Bilim-kurgu
Yıl:
2008
Süre:
98 dak.
Ülke:
ABD
Dil:
İngilizce
Ödül:
4 ödül
IMDb
puanı: 6.4/10
Metascore:
32/100
Çok
da ileriki yıllar değil aslında, 2050lerden bahsediyoruz. Salgın bir hastalık
sebebiyle tüm dünyada insanlar ölümle yüz yüze, organlarını kullanamıyorlar. Böyle
bir ortamda kurtarıcı olarak görülen bir şirket çıkagelir. GeneCo adlı bu
tıp/bio-teknoloji şirketi, reklamlarıyla kendisini insanlara duyurmaya
başlıyor. Kişilerin ameliyatla hasarlı organlarını değiştirmesine yönelik bu
şirket, her geçen gün daha çok ameliyat yaparak kendini kuvvetlendirirken bir
süre sonra sözleşme karşılığında da operasyon yapma yoluna gidiyor. Bir süre
sonra tüm halk taksitle bozuk organlarını değiştirmeye başlıyor ve ölümler
ortadan kalkıyor. Ama ne yazık ki taksitlerini ödeyemeyenler için garip bir
öneri getiriliyor. Eğer sözleşmeli olarak organ nakli gerçekleştirmişseniz ve
taksitinizi ödemiyorsanız Repo Man adındaki kişi gelip nakil edilen organı
sizden geri alıyor ve doğal olarak ölüyorsunuz. Bu durumun
yasallaştırılmasından sonra da Repo Man legal katil oluyor.
bulutlar beyazdır
Sonsuza
doğru, bir parmak hareketi daha, tam ileriyi gösteren, bakışlardan kaçmak bu,
bardağın üzerinde tutunmaya çalışan bir buhar yığını, aşağılara doğru süzülen…
Kanatlar
açıldığında dikleşen tüyler gibi, beyaz, yere düşmekten korkan bir beden,
kanayan diz kapakları, yırtık paçalar ve çamur yağmurdan sonra…
Göğe
bakan gözler, oysa maviyle boyardık küçükken bulutları, gri olurlar dökülmeden
toprağa…
Kaçarken
geçmişimizden sahip olduğumuz kimliklere isimler takılır ve yataklardan alevler
yükselir tavanlara doğru, yangın ilk perdelerden başlar…
Masanın
üzerinde yavaşça ilerleyen kahve yaklaştıkça saman kağıtlara, ona çevrilen
gözlerdeki donukluk, zamanın durmasıdır bu, çaresizliğimizden yorganlar yapılır
sıcak tutsun diye, odayı aydınlatan mum alevinden çok içimize çektiğimiz
sigaranın izmaritidir, bular kırmızıya duvarları…
Kapı
eşiğinde duran ayakta insanlar belirir derinlerde, küpeler incidendir, soluk alışlar
hızlı…
Kokular
kalır gece yattığımızda aklımızda, yastığı ters yüz ederiz, uykuya dalmak için
son dakikalarda, buram buram…
Vitrininin
ardındaki yaşamlar süre gelir sokakların uçlarında, kaldırım taşlarını mesken
tutmuş yağmur damlaları vardır, renkler bir de, gözyaşlarından yapılma…
İsimler
silindikçe hafızalardan bitmeye başlayan anılar…
Kalemin
ucundan çıkma hikayelerdir bunlar, gece gelir, güneşe yenik, gelgitler vurur
kumlara, diplerde başlar mutluluklar, tepelerde biter…
16. uluslararası ankara tiyatro festivali
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 11/17/2011 09:06:00 ÖS
etiket: 16. uluslararası ankara tiyatro festivali, etkinlik, festival, festival-fuar, tiyatro, tiyatro festivali
yorum:
Hiç yorum yok
Bu yıl 18-28 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek olan festival çok renkli geçeceğe benziyor. Bilet fiyatlarının biraz yüksek olduğunu düşünmekteyim, sonuçta “yaşanılır bir dünya için sanat” sloganı yazılıyorsa ve normalde Devlet Tiyatrolarındaki oyunlar beş lira civarında oluyorsa, festival için biraz abartı kaçmış gibi duruyor. Yine de koltuk doluluğu bir hayli fazla.
İyi
vakit geçirmek için güzel bir fırsat.
Festival
programı, yerler, saatler ve bilet fiyatları ise şöyle:
en iyi 50 uyarlama film
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 11/16/2011 06:46:00 ÖS
etiket: en iyi 50 uyarlama film, en iyi filmler, liste
yorum:
Hiç yorum yok
Kitaptan
uyarlama filmlerdeki genel kanı duyguların tam olarak verilemediği ve kitaptaki
bölümlerin kesilerek film içinde yer almaması yönünde. Hal böyle olunca kitabı
okuyanların filmden zevk alması biraz güçleşiyor. Tabii apayrı iki dünyadan
bahsediyoruz. Ama kitabı okuduktan sonra filmi izleyince eğer istediğimizi
bulursak yahut bizim hayal dünyamızda yarattığımız karakterlere ve ortama
benzer bir görsellik fark ettiğimizde izlediğimiz filmden muhteşem bir zevk
alırız. Bu listenin konusu da en iyi uyarlamalar. Total Film seçmiş, biz de
yayımlamak istedik. Sıralama çok önemli değil bu durumlarda, buradaki amaç
izlemediğiniz bir film varsa bunun hakkında bir fikir sahibi olmak.
İşte
bahsi geçen filmler:
what's eating gilbert grape (1993)
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 11/11/2011 08:22:00 ÖS
etiket: film, johnny depp, juliette lewis, lasse hallström, leonardo dicaprio, peter hedges, whats eating gilbert grape
yorum:
1 yorum
Yönetmen:
Lasse Hallström
Senaryo:
Peter Hedges(roman)
Oyuncular:
Johnny Depp, Leonardo DiCaprio, Juliette Lewis
Tür:
Dram | Romantik
Yıl:
1993
Süre:
118 dak.
Ülke:
ABD
Dil:
İngilizce
Ödül:
Oscar adaylığı, 5 ödül, 1 adaylık
IMDb
Puanı: 7.8/10
Samimi
olduğu kadar duygu yüklü olan film, intihar ederek hayata veda eden bir eşin
ardından depresyona girerek oturduğu koltuğa çakılı kalmış şekilde yaşayıp obez
olan bir annenin, dış görünüşü pek önem veren şımarık bir kız kardeşin, evin
işlerini üstlenmiş ve bu uğurda neredeyse evde kalma yaşına ilerleyen bir diğer
kız kardeşin ve on sekiz yaş gününe az bir süre kalmış zihinsel özürlü bir
erkek kardeşin tüm sorumluluğunu üstlenen Gilbert’ı konu edinir.
Aynı
annelerinin koltuğa çakılı kalması gibi onlar da yılın bir döneminde
kampçıların uğradığı küçük bir kasabaya çakılıp kalmışlardır.
my own private idaho (1991)
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 11/08/2011 08:31:00 ÖS
etiket: film, gus van sant, james russo, keanu reeves, river phoenix, william shakespeare
yorum:
5 yorum
Yönetmen:
Gus Van Sant
Senaryo:
William Shakespeare (oyun), Gus Van Sant
Oyuncular:
River Phoenix, Keanu Reeves, James Russo
Tür:
Dram | Romantik
Yıl:
1991
Süre:
104 dak.
Ülke:
ABD
Dil:
İngilizce, İtalyanca
Ödül:
11 ödül, 4 adaylık
IMDb
Puanı: 7.0/10
Metascore:
77/100
Kendinizi
bir yerlere ait hissetmediğiniz anlar olur zaman zaman ve amacınızın peşinden
koşturduğunuz sürece yaşamaya devam edersiniz. Bu koşuşturmacada en
yakınlarınız ya da sevdiğiniz insanlar bile sizi yarı yolda bırakabilir ki bu
önünüze çıkan engellere göre size en büyük acıyı veren olur. Güvendiğiniz insanlar
ve arkanıza bile bakmayacaklarınız, hepsi ama hepsi aynı kefeye sığmaya çalışan
ama her zaman sizin gözünüzde farklı değerler biçtiğiniz varlıklar.
My
Own Private Idaho’da da buna benzer bir konu işleniyor aslında. İki başkaraktere
sahip film Mike ve Scott üzerinden sunuluyor seyirciye lakin her ne kadar iki
başkarakter bulunsa da filmde asıl karakter Mike oluveriyor daha ilk sahnede.
patika
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 11/08/2011 12:13:00 ÖÖ
etiket: rüyalar, yazılar
yorum:
Hiç yorum yok
Kayalıklara
çarpan denizin yüzü duyulan uzaklardan, kar yağmaya başlaması için benim uykuya
dalmam gerekli. Yavaşça sırtımı koyduğumda yatağa, gözlerim daha da ağır
şekilde kapanıyor, uzadıkça uzuyor saniyeler.
Armoni
yükseliyor, sesler patır patır düşüyor yerlere, kırmızılar süslüyor asfaltları,
sokaklarda kaldırım taşları ve uçuşuyor havada, kargalar yedikleri solucanları
kusuyorlar bebeklerinin ağızlarına, toprağın altında bir kıpırdanış,
olmayacaklar da olmamalı madem ve makaslar girdikçe etin içine, iç çekişlere
karışan gözyaşları süzülen yanaklardan, öpülüyor, sesler geliyor dışarıdan, çoktan kar başladı ve uğulduyor gök.
Uzaklara
bakan pencerenin önünde duruyorum, dışarıda bir pembe, içeride iki ton açığı,
soluk alışlar ortadan kayboluyor, ses yok gibi, kulaklarım duyuyor hâlbuki. Yalın
ayak daha önce görmediğim bir patikadan iniyorum, üşüyorum aynı zamanda,
üzerimde ince bir hırka. Donmuş yeşilliklere basan ayağımın altında ezilenlere
acımıyorum oysa, içim hafifliyor.
Düşmemek
için atlamıyorum da oradan buradan, ayaklarım yere değiyor, soğuk.
Balkonda
beni izleyen birinin olmasını isterdim arkamı döndüğümde, yavaşça süzülüyorum
aşağılara doğru. Sahilin kumlarını ısıtan deniz suyunu görüyorum, biraz
ilerisinde tutan karı ve beyazlığı asfalt üstlerindeki kırmızılığa inat. Bir taraf
beyaz, bir taraf gri, bulutlar görülmüyor, kar taneleri var bir de değmemeye
çalışarak birbirine uçuşup duruyorlar.
el espinazo del diablo (2001)
The
Devil’s Backbone
Yönetmen:
Guillermo del Toro
Senaryo:
Guillermo del Toro, Antonio Trashorras, David Muñoz
Oyuncular:
Marisa Paredes, Eduardo Noriega, Federico Luppi, Fernando Tielve
Tür:
Fantastik | Korku | Gizem | Gerilim
Yıl:
2001
Süre:
106 dak.
Ülke:
İspanya, Meksika
Dil:
İspanyolca
Ödül:
6 ödül, 7 adaylık
IMDb
Puanı: 7.6/10
Metascore:
77/100
İspanya’da
iç savaşın süre geldiği yıllar, yetimhanede bir çocuğun öldürüldüğü gece
bahçeye düşen ve patlamayıp çakılan bir bomba sahnesiyle başlıyor film. Babası cephede
ölmüş ama bunu bilmeyen Carlos isimli çocuğun da bu yetimhaneye getirilmesiyle
devam ediyor. Carlos çizgi romanları okumaktan ve bulduğu garip eşyaları,
salyangozları küçük kutusunda biriktiren bir çocuk. Getirildiği yetimhane de
ise bir süreliğine kalacağını düşünüyor. Yetimhanenin müdürü bir ayağı olmayan
Carmen isimli bir bayan, yetimhanenin doktoru ise yaşlı bir adam. Doktor yetimhaneye
para getiren, henüz omurgası oluşmamış ceninleri içindeki rom ve değişik
baharatlarla saklı tuttuğu bir içecek hazırlıyor ve bunu kasabada satıyor. Bu içeceğin
değişik sorunlara iyi geldiği söyleniyor, film de ismini bu içecekten alıyor
bir nevi.
frequency (2000)
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 11/05/2011 11:46:00 ÖS
etiket: dennis quaid, elizabeth mitchell, film, frequency, gregory hoblit, jim caviezel, shawn doyle, toby emmerich
yorum:
Hiç yorum yok
Yönetmen:
Gregory Hoblit
Senaryo:
Toby Emmerich
Oyuncular:
Dennis Quaid, Jim Caviezel, Shawn Doyle, Elizabeth Mitchell
Tür:
Suç | Dram | Bilim-Kurgu
Yıl:
2000
Süre:
118 dak.
Ülke:
ABD
Dil:
İngilizce
Ödül:
Golden Globe adaylığı, 2 ödül, 6 adaylık
IMDb
Puanı: 7.3/10
Metascore:
67/100
Polis
memuru olan John 30 yıl önce babasını kaybetmiştir, evin içinde eşyaları
kurcalarken eski zamanlarda kullanılan bir çağrı cihazı benzeri alete eli
dokunur ve radyonun frekansını değiştirir gibi kurcalarken garip bir şey
meydana gelir. 30 yıl önce ölen babası geçmişte bu aleti kullanırken bir anda
gelecekteki oğluyla konuşmaya başlarlar.
fear and loathing in las vegas (1998)
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 11/05/2011 10:44:00 ÖS
etiket: benicio del toro, cameron diaz, fear and the loathing in las vegas, film, hunter s. thompson, johnny depp, terry gilliam
yorum:
Hiç yorum yok
Yönetmen:
Terry Gilliam
Senaryo:
Hunter S. Thompson (kitap), Terry Gilliam, Tony Grisoni, Tod Davies, Alex Cox
Oyuncular:
Johnny Depp, Benicio Del Toro, Tobey Maguire, Cameron Diaz, Christina Ricci
Tür:
Macera | Dram
Yıl:
1998
Süre:
118 dak.
Ülke:
ABD
Dil:
İngilizce
Ödül: 1 ödül, 1 adaylık
IMDb Puanı: 7.6/10
Metascore: 41/100
Bu
film bir acayip.
Panik
atak benzeri halüsinasyonlar, şizofreni tripleri, buğulu bakışlar, dumanlı kafalar,
iki kaçığın yol maceraları ve başarılı bir kötü film. Kıyak konuşmalarıyla
insanı delirten hatta uyuşturucuyu özendiren bir yapım, e zaten film süresince
içilen sigara sayısı bile bunu destekler nitelikte, tabii benim dediğim bir
karalama değil, yanlış anlaşılmasın. Lakin uyuşturucuyu kötülemek gibi bir amaç
gütmediği kesin.
the loved ones (2009)
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 11/04/2011 11:27:00 ÖS
etiket: film, robin mcleavy, sean byrne, victoria thaine, xavier samuel
yorum:
Hiç yorum yok
Yönetmen:
Sean Byrne
Senaryo:
Sean Byrne
Oyuncular:
Xavier Samuel, Robin McLeavy, Victoria Thaine
Tür:
Dram | Korku | Gerilim
Yıl:
2009
Süre:
84 dak.
Ülke:
Avustralya
Dil:
İngilizce
Ödül:
2 ödül
IMDb
Puanı: 6.8/10
Aslına
bakılırsa piyasada pek çok benzeri bulunan bir film olmasıyla beraber yine de
kendini izletmeyi başarabilen filmler kategorisine sokabiliriz bu filmi. İşkence
severler her ne kadar denildiği gibi çokça benzeri bulunsa da seveceğini
düşünüyorum.
Konu
ise kısaca şöyle, ilgiye muhtaç bir kız, daha doğrusu hoşlandığı çocuk
tarafından sevilmeyi bekleyen bir kız ve kızının bu durumunu gören ve onun
mutlu olmasını isteyen bir baba mevcut bu filmde. Hoşlandığı çocuğu bir şekilde
kaçırır ve evinde küçük bir partiyle eğlenmeye çalışır. Psikolojisi öyle
bozuktur ki bu aile bireylerinin eğlence bir süre sonra işkenceye dönüşür.
christiane f. - wir kinder vom bahnhof zoo (1981)
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 11/03/2011 08:26:00 ÖS
etiket: eroin, film, herman weigel, horst rieck, jens kuphal, kai hermann, natja brunckhorst, thomas haustein, uli edel
yorum:
Hiç yorum yok
Yönetmen:
Uli Edel
Senaryo:
Kai Hermann(kitap), Horst Rieck(kitap), Uli Edel, Herman Weigel
Oyuncular:
Natja Brunckhorst, Thomas Haustein, Jens Kuphal
Tür:
Biyografi | Dram
Yıl:
1981
Süre:
138 dak.
Dil:
Almanca
Ülke:
Batı Almanya
Ödül:
2 ödül
IMDb
puanı: 7.6/10
Okudunuz
mu ya da hatırlar mısınız bilemiyorum, ilkokul son sınıflarda ya da lisede herkesin
elinde gezdirdiği bir kitap vardı: Eroin. Hatta bu kitabı edebiyat öğretmenleri
ya da büyükler, okuyalar eroinin ya da bu belaya benzer diğer uyuşturucuların
insan hayatına ne gibi zararlar getirdiğini öğrenmek ve hiçbir zaman denemek
olsa bile başlanılmaması gerektiğini göstermek için diğer kişilere/öğrencilere
önerirdi. İşte o kitaptan uyarlama olan bu film de kitap gibi aynı etkiyi
gösterdiği söyleniyor, sinemaya aktarım konusunda başarılı sayılıyor. Kitabı okumadım
ama bu kişilere benzer oyuncuları bulup filmde oynatmaları konusunda
söylenenlere katılıyorum.
2011 yazının en iyi 11 filmi
Soğukları
iliklerimizde hissettiğimiz şu günlerde belki de düşlediğimiz yeniden yaz
sıcağında sokaklarda dolaşmak ya da buz gibi denizin içinde ferahlamak. Azıcık güneş
çıktığında bile kendimizi dışarıya atıyorsak en azından yazın özlemini
çekiyoruzdur. Neyse, konumuz yaz sıcakları değil, kışa yaklaşırken 2011in
yazında bizleri sinema salonlarına sürükleyen ya da en azından
kiralayıp/indirip evde izlediğimiz filmler. Film School Rejects de boş durmamış
2011 yazındaki en iyi 11 filmi belirlemiş. Bazılarını şu an izliyoruz bizler
lakin yine de ne izlesem ki bu yılın filmlerinden sorusuna bir öneri
niteliğinde. İşte o sıralama:
the last house on the left (2009)
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 10/21/2011 06:31:00 ÖS
etiket: adam alleca, carl ellsworth, dennis iliadis, film, garret dillahunt, monica potter, the last house on the left, tony goldwyn, wes craven
yorum:
Hiç yorum yok
Yönetmen:
Dennis Iliadis
Senaryo:
Adam Alleca, Carl Ellsworth, Wes Craven(ilk versiyon)
Oyuncular:
Garret Dillahunt, Monica Potter, Tony Goldwyn
Tür:
Dram | Korku | Gerilim
Yıl:
2009
Süre:
110 dak.
Ülke:
ABD
Dil:
İngilizce
Ödül:
1 ödül, 1 adaylık
IMDb
puanı: 6.6/10
Metascore:
42/100
Öncelikle
belirtmek isterim ki 72 yapımı orijinal versiyonunu izlemedim, ilk yapım IMDb
üzerinden 5.9 puana layık görülmüş. Şöyle bir şey de söylersek istisnaların
dışında olarak yeniden bir çekim olarak hem de korku-gerilim türünde yer alan
bir filmin 6.6 puan alması iyi bir başarı kabul edilebilir en azından puanına
bakarak ilk elemeyi yapan izleyiciler için. Gerilim ve korkudan beklenen eğer
filmin izlenirken başınızı çevirmenize sebep vermesi ve de arada bir “hih”
deyip yerinizden hafif hoplatmasıysa evet bunu kısmen de olsa başarıyor bu
film. Her ne kadar çok ahım şahım bir konusu olmasa da izledim zamanım boşa
gitmedi diyebiliyorsunuz. Tabii bu söylenenler tamamıyla göreceli kavramlar,
filmi çok klişe de bulabilirsiniz, hele hele ilk çekimi izlediyseniz, olmamış
bile diyebilirsiniz. Takdir size kalmış.
sayfa 53
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 10/14/2011 11:32:00 ÖS
etiket: aydınlığa adanmış yazılar, yazılar
yorum:
4 yorum
İncir
aslında güzel bir meyvedir.
Sapkınlığımızın
mükâfatı cehennemse bu dünya, biz acizlerin anlaşılmak için kıvrandığı anlamak
istemeyenlerin karşısında, haritada bir nokta bile etmeyen bizler,
yakıştırmalarda bulunduğumuz bu boşlukta aslı dünyada, sonunu hiçbir zaman
göremeyeceğimiz kara asfalt kaplı otobanlarda ömrümüz el verdiği kadar yürümeye
cesaret ediyoruz.
Gece
çoktan gündüz karşısında galip…
Destenin
içinde sahiplerini bilmediğimiz ellerle bir bahisten öte geçemiyoruz oysa. Yürürken
burnumuza gelen acı kömür kokusundan, yanımızda en azından birer eldiven
getirmeyi akıl edecek kadar beynimiz çalışıyor. Halimize gülen varlıkların
oluşu kaçınılmaz hâlbuki. Aksini iddia ettikçe günaha giriyoruz.
Yutkunurken
boğazımızdan geçen mantarın bıraktığı acıdan anlıyoruz azıcık üşüttüğümüzü
yahut birlikte olmamak için boğaz acımızı bahane ediyoruz. Düşüşümüzün sebebi
kaldırımlar değil, birileri ayağımızı kaydırmıyor, aksine biz düşmemek için
tutunduğumuz kişilerin ayaklarına dolaşıyoruz.
Sayfa
52, “…mutlak bir dehşet ifadesi!” ya da “…altı yaşında babasının serbest
bırakılması için mahkemelerde ricada bulunurmuş.” ya da “…sahipliği yapar.” ya
da “…Pru’yu ırgalamıyordu açıkçası.” ya da “…gülerek-”…
Kendi
sayfamıza geldiğimizde üç noktayı koymadan önce uzunca düşünüyoruz, ardına
yerleştireceğimiz birkaç kelime bulmak zorlaşıyor, 53. Sayfaya atlamak yerine
kapağımızı kapatıyoruz.
Geceleri
çok da fark etmiyor yaprakların rengi, ışık olmayınca bulutların ardına
saklanan aya suç bulamıyoruz, gözlerimizi kapatsak kayboluyor birden nasılsa,
gölgemiz uzadıkça uzuyor yanımızdan geçen farla, sonrasında sağımızdan kıvrılıp
yok oluyor. Arkamıza bakmaya cesaret edemiyoruz.
Bir
alışveriş mağazasının tuvaleti kapılarını açtığında bizlere, cennete girmiş
gibi seviniyoruz hoş kokulardan, sifonu çekene kadar tedirgin oluşumuz
arkamızda bırakacağımız ışıktan ama biz hala gecenin altında, tepelere kurulu
yollardayız. Solumuzdan arabalar geçtikçe sesi duyuyor, varlığımızı
hatırlıyoruz. Yutkunsak aslında, şimdiye kadar çektiğimiz acıların yanında
ufacık bir çentik gibi kalacak. Kafamızı duvara dayadığımız an karşımızda
oturanın surat ifadesindeki değişimi görememek görmekten daha utanç veriyor
belki. Eller bazen gözlerin önüne çekilen barikat olabiliyor.
Rüzgârın
uğultusu çıkarken dalların arasından ve geldikçe kömür kokusu burnumuza, hep o
kullandığımız çoğul kavramlar uçuveriyor, aslında sadece bir kişiyiz,
anlattıklarımızı kime anlatıyoruz, kime anlatmaya çalışıyoruz ki, biz çoktan
tek başımıza kalmışız. Fayda da etmiyor kendimizle konuşmak, aynanın karşısına
geçip aksimize yumruk atanlarız.
Düşmemizin
sebebi de kelebekler, her zaman birilerinin yakamızdan tutup insanlara
yukarılardan bakmamızı sağlayan altıncı katlara bizi geri çekeceğini
düşünüyoruz, kendimize yediremesek de kelebek değiliz, düşeriz. Geçmişi gösterdiğimiz
parmak ucumuzun önündeki arkamızda, bizi tutacaklar yok, birilerinin halimize
güldüğüne adımız gibi eminiz, oysa onlar arkamızdan ağlamak için bekliyorlar.
Kafamızı
pencereden çıkarmak için hava çok soğuk ya da içinde bulunduğumuz otomobil çok
hızlı ilerliyor. Saymakta güçlük çektiğimiz trafik lambalarının boyunlarının
eğikliğini bize acımalarına yormamak gerek, kesikli yol çizgilerini düz bir
çizgiye indirgeyenler onlar. Nereye gittiğimizi de sormadık henüz kendimize,
yollar nasıl olsa hiç bitmiyor.
Ayağımızın
altında ezilen meyvelerin yumuşak hissi bizi kendimize getiren, biz dayansak da
esen uğultuya tutunamayıp kendini yere bırakanlar var. Ortada ne bir ışık ne de
biz, sadece kendimiz ve ayağımızın altında asfalt. Gelmişiz, oturmuşuz
birilerinin karşısına kendimizi anlatmaya çalışıyoruz. Aynanın karşısına geçip
kendimize bakabildiğimizde tüm sorunun ortadan kalkacağına da inanmak
istiyoruz. Biz sadece düşlerin üzerimizi örtmesini beklerken aklımıza bir de
toprak karışıyor, kalkmak istediğimizde kalkamıyoruz yattığımız yerden hâlbuki
toprak çok güzel kokar yağmurda. Denemekten yorulmayan bedenimiz, sifonu
çekmesini de biliyor, sayfayı çevirmesini de.
Sayfa
53, incir aslında güzel bir meyvedir.
Fotoğraf buradan alınmıştır.
self medicated (2005)
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 10/12/2011 11:33:00 ÖS
etiket: diane venora, film, michael bowen, monty lapica, self medicated
yorum:
Hiç yorum yok
Yönetmen:
Monty Lapica
Senaryo:
Monty Lapica
Oyuncular:
Monty Lapica, Diane Venora, Michael Bowen
Tür:
Biyografi | Dram
Yıl:
2005
Süre:
107 dak.
Ülke:
ABD
Dil:
İngilizce
Ödül:
25 ödül, 1 adaylık
IMDb
Puanı: 6.5/10
Metascore:
51/100
Babasının
ölümüyle hayatı başka diyarlara sürüklenmeye başlayan 17 yaşındaki Andrew,
annesiyle birlikte yaşayan, zeki bir çocuktur. Bir dönem karnesinde A’lar ile
ailesini sevindirmiştir bile. Lakin babasının ölümü onu bunalıma sokmuş ve
babasının ölümünü kabullenmeyen genç için hayat ot, içki, uyuşturucunun verdiği
hazdan fazlası değildir.
Kocasının
ölümüyle kullandığı depresyon haplarının haddi hesabı olmayan anne karakteri
ise aslıda çocuğundan çok da farksız değildir. Aralarındaki tek fark, anne
karakteri kullandığı hapları legal yollarla, yeşil reçete ile alırken çocuk ise
illegal yolları tercih eder. Her geçen gün hayatları daha da kötüye giden aile,
her deneme de aralarındaki bağın daha da zayıfladığını görür.
river's edge (1986)
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 10/09/2011 08:50:00 ÖS
etiket: crispin glover, dennis hopper, film, ione skye, keanu reeves, neal jimenez, river's edge, tim hunter
yorum:
Hiç yorum yok
Yönetmen:
Tim Hunter
Senaryo:
Neal Jimenez
Oyuncular:
Crispin Glover, Keanu Reeves, Ione Skye, Dennis Hopper
Tür:
Suç | Dram
Yıl:
1986
Süre:
99 dak.
Ülke:
ABD
Dil:
İngilizce
Ödül:
3 ödül, 5 adaylık
IMDb
puanı: 7.0/10
Geri
plana atılmış iyi bir film olma özelliği taşıyan River’s Edge, bir grup lise
öğrencisinin başından geçen bir cinayeti ve bu durum karşısındaki
davranışlarını inceliyor. Grup içinden birinin kız arkadaşını öldürüp bunu
diğer arkadaşlarına söylemesiyle başlayan olay, kişilerin bu duruma nasıl
yaklaştığını ve bundan sonraki davranışlarını çözümleyerek devam ediyor.
Aslında
film cinayetten ve cinayetin işlenmesinden çok kişiler üzerindeki etkilerine
değiniyor. Film cinayet etrafında bile ilerlemiyor. Bu sebeple oyuncuların
performansları ve filmdeki diyaloglar gerçekten iyi. Bundan sonrasında ise
arkadaşlık kavramını çokça izliyoruz.
asla yeniden çekilmemesi gereken 30 film
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 10/08/2011 02:56:00 ÖS
etiket: citizen kane, evil bong, liste, mulholland drive, pink flamingos, reservoir dogs, taxi driver
yorum:
1 yorum
İzlediğimiz
bir filmden sonra acaba bu filmi tekrar çekseler nasıl olur diye merak ederiz
ya ve bazen de yeniden çekim bir film izlediğimizde orijinalinin yerini
tutmadığını görürüz yahut yeniden çekim versiyonunu daha çok beğeniriz. İşte
Total Film de kendi çapında bir liste oluşturmuş, konu ise yeniden çekilmemesi
gereken filmler. Listede bu konuya ait 30 film bulabilirsiniz. Listenin
altındaki linkten ise neden bu filmlerin yeniden çekilmemesi gerektiğini
okuyabilirsiniz.
İşte
bahsi geçen 30 film:
gummo (1997)
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 10/05/2011 07:21:00 ÖS
etiket: film, harmony korine, jacob sewell, lara tosh, nick sutton
yorum:
Hiç yorum yok
Yönetmen:
Harmony Korine
Senaryo:
Harmony Korine
Oyuncular:
Nick Sutton, Jacob Sewell, Lara Tosh
Tür:
Dram
Yıl:
1997
Süre:
89 dak.
Ülke:
ABD
Dil:
İngilizce
Ödül:
4 ödül ve 2 adaylık
IMDb
Puanı: 6.1/10
Pembe
tavşankulağı takmış, tuvalette akordeon çalan yarı çıplak bir çocuk, meme
uçlarına bant yapıştırıp çekmeyle memelerini büyütmeye çalışan iki kız,
sokaklardan topladıkları kedileri suda boğan ya da tabancalarıyla öldürüp kilo
başına Çin restoranlarına satan ve kazandıkları parayla özürlü kardeşini satan
adama gidip özürlü bireyle ilişkiye giren iki genç, tornadonun etkisiyle
mahvolmuş bir kasaba ve bu yıkımdan sonra normal insan yaşantısı formundan
yavaş yavaş uzaklaşan insanlar, akıllara zarar, sinir bozucu, farklı bir film.