J.
R. R. Tolkien denince akla muhakkak The Lord Of The Rings (Yüzüklerin Efendisi)
gelir. Kitabı okunmamış olsa da filmi muhakkak çoğu kişi tarafından defalarca
izlenmiştir. En iyi üçlemeler, en iyi uyarlamalar arasında rahatlıkla
söylenebilecek yapıdadır aynı zamanda. Belirtmeliyim ki ben de filmleri
defalarca izleyip kitapları henüz okumayanlardanım.
Aslında
okumaya karar verdiğimde yaptığım internet taramalarından sonra aslında tüm
hikayenin Silmarillion ile başladığını sonrasında Hobbit ile devam ettiğini
keşfettim. Bu sebeple eğer bu hayran kaldığım Orta Dünya macerasına adım atmam
gerekiyorsa ilk önce Silmarillion’u yalayıp yutmam kanısına vardım. Ardından elime
aldığım kitaba daldım ve bitene kadar kendimi okumaktan alamadım.
Yapılan
yorumlarda kitabı tamamlayamayanların yahut ilk birkaç sayfasında bırakanlar da
yok değil. Bunun sebebi ortak bir görüşten doğuyor aslında. Kitabın uzun olması
ve kitaptaki karakterlerin çokluğu ve isimler. Bana göre kitabın okunmasında
çok sıkıntı yok, güzel diliyle akıp gidiyor ve eğer fantastik kurgu ilginizi
çekiyorsa zaten bundan çok da söz etmek doğru değil fakat isimler konusunda
çoğunluğun dediğine hak veriyorum. Çünkü ilk iki cümlesinde bile dört adet özel
isim geçiyor. Ama bu ilerleyen sayfalara
doğru kitabın okuyanı içine çekmesiyle ortadan kalkıveriyor. Bu yüzden gözü
korkutmamak gerek.