körlük | josé saramago


Araba kullanırken kırmızı ışıkla durup yeşil ışığın yanmasını beklerken bir anda kör olduğunuzu hayal edin. Yeşil ışığın yanmasıyla büyüyen bir gerilim, basılan kornalar, havada uçuşan küfürler, pencerenize vuran kişiler…
1998 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Portekizli büyük romancı José Saramago’nun eseri Körlük’te bahsi geçen olay meydana gelir.
Körlüğü beyaz bir ışığa bakıyor gibi tanımlayan ilk kör, evine gitmek için bir vatandaştan yardım aldıktan sonra karısıyla beraber göz doktoruna gider. Bu esnada ona yardım eden kişi arabasını çalmıştır. Doktorun ilk kez duyduğu bir vakadır bu. Bir süre sonra doktor da körleşir. Kentteki herkes yavaş yavaş aynı kaderi paylaşmaya başlar. Hükümet önlem almak için kör olanları ve kör olma potansiyeli gösterenleri akıl hastanesinde karantina altına alır. Bir tarafta kör olanlar diğer tarafta ise kör olmayı bekleyen kişiler akıl hastanesinde hükümetin onlar yardım etmesini beklerler.
Kör olmadığı halde kör olduğunu iddia ederek kocasının yanında bulunan doktorun karısı ilerleyen günlerde kentteki tek körleşmeyen kişi olacaktır.
Körlük öldürmese bile kentte bazı sorunların doğmasına yol açar. Arka arkaya yaşanmaya başlayan ve sıklaşan trafik kazaları, kaybolmaya başlayan etik ve ahlaki değerler, herkesin kör olduğu vakit tamamıyla ortadan kalkar.


Karantina altında tutulanların sayısı her geçen gün artmaktadır. Gelen sayısı çoğaldıkça açılan koğuş sayısı da artmaya başlar. Hükümet bu talihsizler için günde üç kez yemek verir. Sistemli bir şekilde hareket etmeyi başarabilmek için doktor ve kör olmayan karısı koğuştakilere öncülük ederler. Bir süre sonra akıl hastanesini koruma altına alan askerlerin ellerine verilen silahları korkularından dolayı yanlış şekilde kullanmalarıyla ölümler başlar. Körlük belki öldürmüyordur ama hükümetin istediği daha fazla bulaşmadan içeridekilerin ölüp gitmesidir.
Bir süre sonra yemek verilmesinde aksaklıklar meydana gelir. Körler arasında bazı gruplaşmalar sonucunda ellerinde silah bulunan koğuşun diğerlerine karşı hüküm verme yetisi meydana gelir. Ellerine geçirdikleri yemek kolilerini para karşılığında satmaya başlarlar, para bittikten sonra değerli eşyalara geçen eli silahlı körler bir süre sonra da yemek karşılığında diğer koğuşlardaki kadınları isterler. Tecavüzlerin, çirkinliklerin, cinayetlerin yaşanmasına sebep olan bu körlük aslında insan doğasındaki yadsınamaz vahşiliğin nasılda bastırıldığını ve fırsat bulduğunda hemen ortaya çıktığını göstermektedir.
Modern bir kentin orta yerinde başlamasına rağmen hiçbir özel isim içermeyen kitap aslında bu körleşmenin dünyanın herhangi bir yerinde olabileceğini ve adları ne olsun herhangi bir kimsenin bu körleşmeye tutulabileceğini ifade eder.
İnsanların değer yargılarına karşı nasıl körleştiğinden çok insanların zaten en başta kör olduğunu anlatan bu önemli yapıt, soluk soluğa okunan akıcı ve sade diliyle derin düşünceler denizinde boğulmamıza sebep oluyor. Liberal demokrasi denilen kavramın insan ırkını nasıl bir sağlıksızlığa sürüklediğini gözler önüne seren Körlük, her kütüphanede mutlaka bulunması gereken bir eser.
1995 yılında basılan kitap 1999 yılında Can Yayınları tarafından Aykut Derman çevirisiyle raflardaki yerini almış, sayfa sayısı 360.
İyi okumalar.

Kitabın idefix sayfası için tıklayın.

Ayrıca okuyunuz,
paylaş:

0 YORUM:

Yorum Gönder