Yönetmen:
Edgar Wright
Senaryo:
Simon Pegg, Edgar Wright
Oyuncular:
Simon Pegg, Nick Frost, Kate Ashfield
Tür:
Komedi | Korku
Yıl:
2004
Süre:
99 dk.
Ülke:
Birleşik Krallık, Fransa, ABD
Dil:
İngilizce
Ödül:
6 ödül, 16 adaylık
IMDb
puanı: 8.0/10
Rotten
Tomatoes: 7.7/10
Metacritic:
76/100
İngilizler
ve onların espri anlayışı… Güldürmediği iddia edilir, tabii bu iddia da
genellikle espriyi anlayamamak ya da esprinin bizim kültürümüze uzaklığı da
belirli etkenler arasındadır. Çoğu zaman sakin görünüşleri ve söylenen küçük
sözlerle, sanki önemsiz bir şeyden bahsediyor gibi görünürler lakin birkaç
saniye sonra lafı yapıştırmış olunduğu fark edilir, tabii bu espriye gülmekten
insanda sinir bozulmasına sebebiyet verir.
Aslında İngilizler komik insanlar,
sadece komedyenleri de değil. Bahsettiğim konuya muhakkak rastlamışsınızdır,
talk-show benzeri bir program isliyorsunuzdur, masa, sandalye ve sahneden
oluşan bir konsept, bir adet sunucu ve birkaç dakikada bir değişen konuklar. En
son haberlerden, politikaya göndermelerden ve dünyayı ilgilendiren büyük çaplı
olgulara göndermelerden oluşur. Çoğu zaman da konukların sunucudan daha komik
bir havası yok mudur? Oturur oturmaz patlatılan espriler, sunucuyla dalga geçme
ve sahnenin önünde ara sıra gösterilen seyirciden kopan çığlıklar, alkışlar vs.
adamların genelinde bir espri patlatma yeteneğinin olduğunu düşünmemize sebep
olur bu durum. Sokakta yürürken elimizin değdiği ilk kişi komedyen olabilirmiş
havası verir. Bu sebeple sanırım İngiliz gençlerin kafası karışık. Neyse,
konumuz bu değil. Konumuz İngilizlerin espri anlayışının olmadığını iddia
edenlere kapak olacak bir film: Shaun of the Dead. Ve bu bir zombi filmi. Aynı zamanda
adından da anlaşılacağı üzere Dawn of the Dead’e bir gönderme içermiyor değil.
Kahramanımız
Shaun adında kendi halinde bir vatandaş, uyuyor, uyanıyor, işe gidiyor,
arkadaşları var, ailesi de var, sevgilisi bile var. Her birey gibi hayat onun
için de güllük gülistanlık değil tabii. Onun da kendi çapında sorunları var
hatta bu sorunlar kendisini aşan derecede. Annesiyle olan derdi, üvey babasını
kabullenemeyişi, en yakın arkadaşı olan Ed’i sevmesi ev Ed’in sürekli başına
dert oluşu, sevgilisiyle yaşayamadığı özel hayatı ve buna benzer milyonlarca
sıkıntı.
En
sonunda da sevgilisi bu duruma daha fazla dayanamayıp ayrılık kararı alınca
Shaun kendine çeki düzen vermeye karar veriyor. Olgun bir erkek gibi davranacağını
kafaya koyuyor, annesine iyi davranıp arasındaki buzları eritmek için elinden
geleni yapmaya gayret ediyor, sevgilisiyle olan sorunların üstesinden gelmek
için çabalamayı düşünüyor ve Ed ile arasındaki mesafeye şöyle bir göz atmayı
düşünüyor. Bunları yapmaya karar veriyor vermesi ne bu esnada küçük bir sorun
meydana çıkıyor: Zombiler. Her biri diriliyor ve insanları yemek üzere
sokaklarda gezinmeye başlıyor. Klasik bulaşma yöntemiyle de “hastalığı” herkese
bulaştırıyorlar.
Tabii
başında bir ton bela varken Shaun’ın bir de zombiler uğraşacak hiç hali yok, o
bir anti-kahraman. Dünya umurunda değil. Bu karmaşık durumdan sonra da
annesini, arkadaşını, sevgilisi ve onun arkadaşlarını alıp sürekli takıldıkları
bara gitmeye karar veriyor. Ona göre en güvenli yer Winchester adındaki bu mekân
ve olaylar gelişiyor.
Komedi
ve zombi filmlerine yeni bir bakış açısı getirerek ekranın başında soluk soluğa
kalmamızı sağlayan ve her sahnede gülerek yerlere yatmamıza sebep olan Shaun of
the Dead, bu yapısıyla da İngiliz espri anlayışına gönderme yapan izleyiciler
için iyi bir “kapak” olma niteliği taşıyor.
Müzikleri
yerli yerinde, konusu güzel, oyunculuklar olması gerektiği gibi ve komik.
Hele
ki filmin sonlarına doğru zombilerle nasıl yaşanabilir ve zombilerden nasıl
faydalanılabilir sorularına cevap niteliğinde çekilen sahneler yok mu? İzleyenler
muhtemelen bu fikre katılacaklardır, en azından çoğu, izlemeyenler ise
izlenecekler listesine adını şimdiden yazsınlar.
Unutmadan, "don't say z word".
fragmanı izle.
IMDb | Rotten Tomatoes | Metacritic
Unutmadan, "don't say z word".
fragmanı izle.
IMDb | Rotten Tomatoes | Metacritic
0 YORUM:
Yorum Gönder