Yönetmen:
Anton Corbijn
Senaryo:
Deborah Curtis(kitap), Matt Greenhalgh
Oyuncular:
Sam Riley, Samantha Morton, Alexandra Maria Lara
Tür:
Biyografi | Dram | Müzik
Yıl:
2007
Süre:
122 dk.
Ülke:
İngiltere, ABD, Avustralya, Japonya
Dil:
İngilizce
Ödül:
2 BAFTA adaylığı, 25 ödül, 20 farklı adaylık
IMDb
puanı: 7.7/10
Metascore:
78/100
Ian
Curtis’in eşi Deborah Curtis’in kitabı kaynak alınarak senaryosu hazırlanan,
çoğu zaman Ian Curtis’in canlanmış da kendi filminde kendi oynuyormuş gibi bir
izlenim uyandıran Sam Riley’in müthiş performansıyla bütünleşen, siyah-beyaz
olmasıyla sanki filmin içinde bizim de yer aldığımızı düşündüren, çekim
kalitesi ve yakalanılan ayrıntılarla izleyicinin her isteğini karşılayabilen,
doğru yerde doğru müziğin kullanımı ve bu müziklerin hayat hikâyelerinin nasıl
şekillendiğini bize öğretmesiyle keyifli dakikalar yaşamamıza sebebiyet veren, Arton
Corbijn’in yönetmen koltuğunda oturduğu, Joy Division’ı anlatan, hüzünlü, sevimli
ve o kadar da kült haline gelmiş, Joy Division hayranı olsun ya da olmasın
herkes için kutsal bir yapıt.
İki
kadın arasında bir seçim yapamayış, yükselen bir grupta solist olmanın
getirdiği zorluklar ve baskı, epilepsi illeti, para kazanma derdi, babayken her
dakika baba olamamanın verdiği his, gitme isteği, umulmadık anda gelen nöbetler
ve kaybediş. 23 yaşında intiharla sonuçlanan bir hayatın gözler önüne serilişi.
Sex
Pistols konserinden sonra hayatında bir şeylerin değişeceğini bilen Ian Curtis’in
hayattaki en büyük mücadelesini anlatan film, üstelik sadece müzik grubu
üzerine yoğunlaşmazken, Ian’ın öncelikle insan olduğu üzerinde durur ve
yaşadığı zorlu günlerde yaptığı seçimlerden dolayı br nevi bizim onu
yargılamamızı bile söyler. Yanlış alınan kararlar neticesinde, belki de
ölümünün en büyük sebebin arada kalmışlık olduğunu hissettiren film, Joy
Division’a olan bağlılığı katbekat arttırırken, izlendikten sonra damaklarda
acı bir tat ve benlikte bir burukluk bırakır.
Filmin
sonu bilindiği halde bir film kendini izletebiliyorsa zaten bu filmin başarısı
hakkında çok da bir şeyden bahsetmeye gerek yok. Lakin filmde anlatılan
şarkıların çıkış noktaları, Joy Division hayranları için bile bir nimet
olabilir. Hatta film en azından/sadece bu sahneler için bile izlenmelidir.
En
bilindiklerinden biri olan “she’s lost control” anlatılırken bile duygulanmamak
elde değildir. Çalıştığı yerde iş bulmak için gelen bir epilepsi hastası, iş
başvurusunun değerlendirileceğini öğrendiğinde nöbet geçirmesi ve Ian’ın
epilepsi olduğunu öğrendikten sonra durumun ciddiyetini kızın ne durumda
olduğunu öğrenmek için aradığında, öldüğünü öğrendiğinde fark etmesiyle
başlayan bir şarkıdır aslında “she’s lost kontrol”. En başta ele alınan
kalemden çıkan “she lost control” yazısına “’s” getirilmesiyle anlaşılır
durumun özü ve ciddiyeti.
Bir
diğer bilindik şarkı olan “love will tear us apart” ise sinema tarihinin en iyi
ayrılma sahneleri arasında bence çoktan yerini almıştır.
Ve
isterseniz bu kadar deyişten, başarı hikâyesinden, güçlüklerden ve
siyahtan-beyazdan bahsetmişken gelin o sahneyi izlerken yüreklerimizi griye
boyayalım.
-Do
you want to sleep with other men? Diye sorar Ian ve
-That’s
a strange question. Diye devam eder Debbie.
-Because…
If you did… It’d be ok. I’d be ok.
-Are
you being serious? When you say a thing like that it makes me think you don’t
love me anymore.
-I
don’t think I do.
http://www.imdb.com/title/tt0421082/
gercekten cok iyi bir biyografi filmidir control, siyah beyaz olusu daha da guzellestiriyor
YanıtlaSilzaten 70ler deyince kimin aklına renkli sahneler gelebilir ki?
YanıtlaSil