Yönetmen:
Alejandro González Iñárritu
Senaryo: Guillermo Arriaga
Oyuncular: Sean Penn, Benicio Del Toro, Naomi
Watts, Charlotte Gainsbourg
Tür: Suç | Dram | Gerilim
Yıl: 2003
Süre: 124 dk.
Ülke: ABD
Dil: İngilizce
Ödül: 2 Oscar adaylığı, 21 ödül, 34 adaylık
IMDb Puanı: 7.8/10
Metascore: 70/100
Bir
Oscar sahibi Benicio Del Toro, iki Oscar sahibi Sean Penn, Oscar adaylığı sahip
Naomi Watts, Cannes’tan ödüllü Charlotte Gainsbourg gibi bünyesinde başarılı
oyuncuları barındıran Alejandro
González Iñárritu imzalı 2003 yapımı filmde zaman üç koldan ilerler. Geçmiş,
günümüz ve gelecek.
Paul yakalandığı amansız hastalık yüzünden
zor günler geçirmekte, her geçen saniye ölüme yaklaşan, ona kalbini verecek bir
donör beklemektedir. Eşi Mary, kocasının gözlerinin önünde ölümünü seyretmekte,
bir zamanlar bebek aldırmanın verdiği ruh haliyle ölen kocasından bir çocuğa
sahip olma isteği duymaktadır.
Jack, geçmişinde işlediği suçlardan ötürü
kendini cezalandırmakta, bununla beraber kendini dine yöneltmekte olan bir
babadır. Critina ise iki çocuğu ve kocasıyla mutlu bir ailede yaşayan güzel bir
bayandır.
Filmin ilk yarım saatinde olayların nasıl
ilerlediğini çözmeye çalışsak, kişilerin nasıl da diğerleriyle ilişkilerinin bu
kadar hızlı değiştiğine anlam veremesek de, bir süre sonra rayların yerli
yerine oturunca hoş bir senaryoya sahip olduğunun farkına varıyoruz.
Jacki bir gece evdeki partiye giderken aşırı
hız yapar ve iki çocuk, bir adamı kamyonetiyle ezer. Olay yerinden uzaklaşır ve
eve döner. Durumun ciddiyetini kamyonetin önündeki kandan anlayan karısı,
toparlanmaya başlayan kocasının hayatının nasıl da yeniden bozulacağını fark
eder. Olay mahalline gittiğinde iki
çocuğun ve adamın öldüğünü öğrenen kadın kocasının bu durum karşısındaki
davranışını merak eder. Çocukları vardır ve bu ailede baba karakterine ihtiyaç
vardır. Her ne kadar bunu ona anlatsa da Jack suçunu kabullenir ve hapse
girmeye karar verir.
Mutlu bir şekilde hayatını süren Cristina ise
kocasının ve iki kızının kaza sonucu hastaneye kaldırıldığını öğrenince tüm
dünyası bir anda kararır. Hastaneye gittiğinde kızlarının ve kocasının öldüğü
haberini alır. Paul ise evinde uyurken hastaneden gelen bir telefonla hayata
yeniden tutunmak için bir şans yakalar. Başarılı bir ameliyatla kalbi değişen
Paul, eski sağlığına yeniden kavuşmak için çabalar. Bir süre sonra karısıyla
bazı sorunlar yaşamaya başlayan Paul, hayatını yeniden ona veren kişinin kim
olduğunu öğrenmek için gizli yollara başvurur. Cristina’yla tanışan Paul,
kocasının kalbinin şu an onun göğüs kafesinde olduğunu söylemek ve teşekkür etmek
için onunla sohbet etmeye, ona yakınlaşmaya başlar. Bu yakınlaşma aralarında
büyük bir aşka dönüşecektir. Bu esnada hapishaneden çıkan Jack, kendini
ailesinden soyutlamaya başlar. Her an kurtarılabilecekken arkasına bile
bakmadan olay yerinden kaçmadan önce yardım dilenen küçük çocuğun bakışlarını
beyninde gören Jack, bu acıyla kendini yer bitirir. Cristina ise ailesinin
katilin öldürmek için içinde büyüttüğü nefretle ayakta durur. Paul ile beraber
planlar yaparak Jack’i öldürme kararı alırlar. Tabii Paul’un ikinci kalbi bu
koşuşturmaca esnasında çokça yıpranacak ve baştaki durumundan da kötü duruma
Paul’u sürükleyecektir.
Ruh ağırlığının 21 gram olduğunu öğrendiğimiz
filmde 21 grama kaç hayat sığacağı soru olarak kalacaktır.
İki daldan Oscar’a adaylığı ve 21 ödülü
bulunan film yönetmenin Ölüm Üçlemesi adındaki yapıtlarının ikinci filmdir. Diğer
Ölüm Üçlemesi Filmleri ise Amores Perros ve Babel’dir.
Oyuncularının başarısı, kurgusu, çekimi,
konusuyla suç, dram ve gerilim öğelerini içeren film aile bağlarının derin bir
şekilde işlendiği intikamı, pişmanlığı, adaleti ve hayatı bir çırpıda anlatan
kaliteli bir film. Son sahnedeki konuşmalar ise insanın yüreğini burkan ve
tokat gibi çarpan nitelikte. Sarsılmamak elde değil.
0 YORUM:
Yorum Gönder