Her baykuş çığlığında bir nefes daha yaklaşıyorum son denen başlangıca. Keman sesiyle içim ürperiyor. Küçük bir çocuğun flu göz çırpışlarında kalbim sıkışıyor sanki, ben sıcacık yaz akşamında kışı özlüyorum.Bileğimi ısırıp saat yaptığım günleri hatırlıyorum. İğde kokulu saf düşüncelerin sabahında, yumuşak...
düzüşen filler
yazan: Adsız
tarih: 6/15/2010 02:54:00 ÖÖ
etiket: adult, ağzı bozuk yazılar, chris cave, yazılar, yeraltında
yorum:
Hiç yorum yok
C.C.
Chris Cave. Onun hakkında bilinen ender bilgilerden biri bu. Takma bir isim. Ve bir de yakışıklı, düzgün ve fazla belli olmayan karın kaslarının olduğu, cinsiyetinin erkek, boyunun 1.76 ve saç renginin koyu kahve olduğu. Belki de siyahtır. Dar pantolon giymeyi seviyor, sigara belki de tek...
Boş
yazan: Adsız
tarih: 6/13/2010 10:15:00 ÖS
etiket: bunları da mı görecektik, maksat yazmak, yazılar
yorum:
Hiç yorum yok
Boştu evet, hissettiğim tek şey boşluktan ibaretti. Düşmek gibi değildi, böyle karanlıkta falan düşmeye benzemiyordu yani. Bir şey hissettiğimden de emin değildim aslında. Sorun da buydu işte, hissedecek hiç bir şeyin olmamasıydı aslında. Kızabilirdim, çok kızabilirdim. Oturup sabahlara kadar ağlayabilirdim,...
ve koşarız
yazan: Adsız
tarih: 6/07/2010 06:32:00 ÖS
etiket: benim umudum var, bir kerede çıktı, yazılar
yorum:
Hiç yorum yok
Parmaklarımı sonuna kadar açıp bileğimden kıvrılarak hayat veriyorum ellerime ve ikisini birleştirip yaşam buluyorum gölgedeki güvercinde. Deliriyorum. Gerçek delilerin kimler olduğunu sorguluyorum kendimle. Ofisteyim, işim başımdan aşkın, soluk almaya bile vakit yok, tek yapabildiğim kahvemi yudumlamak....
sistematik kokain
yazan: Adsız
tarih: 6/01/2010 06:51:00 ÖS
etiket: kokain, sistematik kokain, yazılar, yeraltında
yorum:
Hiç yorum yok
Bu kadar pisliğin arasında pak
kaldığımı düşünmem, kendimi kandırma yollarından biri benim için. Etrafımda
otuz bir çekip kendini tatmin eden insan kalabalığı ve ben bu karanlığın içinde
hızlanarak düşüyorum.
Kırmızı ojeli uzun tırnaklar
geziniyor vücudumda. Arayış içersindeler. Avuçlarını...
Sahi, ne diyordum ben?
Kha*. Altın renkli kham. Yanıma yaklaştığında, her nefes alıp verişinle burnunun çevresinde uçuşan altın rengi tozları görebiliyorum. Üstelik kanatların da var, altın rengi. Kanatlı kha olur mu? Oluyormuş demek ki. Belki de hep uçup gitmek, kaçıp gitmek, yok olup gitmek isteyiş nedenimdir...
bugün bana deli dediler
yazan: Adsız
tarih: 5/23/2010 12:32:00 ÖS
etiket: ben biraz da kendimim, yazılar
yorum:
Hiç yorum yok
Bugün bana deli dediler. Bana deli diyenler kendi delillerini döktüler dilleriyle ve bana deli dediler.
Duvarın arkasında bıraktım onları, susuzluklarından birkaç gün içinde ölecekler. Çığlıklarını duyacağım, can havliyle birbirlerini ezecek, tırnaklarını geçirecekler duvara ve ben kulaklarımı...
zıplamak
yazan: Adsız
tarih: 5/20/2010 08:17:00 ÖS
etiket: ben biraz da kendimim, yazılar
yorum:
Hiç yorum yok
Göğün milyon ton ağırlıktaymışçasına yük olması gibi sırtımıza, taşıyamayacak ve düşürecekmiş gibi bedenimizi sabitlerken toprak ananın üzerine, dizlerimizin bıkmışlığından yavaşça eğilirken yere sanki büyük bir kuvvetle itiyormuş gibi dünyayı, bedenimizi gererek zıplıyoruz ulaşabileceğimiz en üst noktaya....
bedeninin koordinatları
Gördüklerimin, duyduklarımın, bildiklerimin hepsi bacak aramın kalbine açtığı bir holiganlık savaşı ve yaptığımız herkesin herkese karşılığı, bir tür terör. Kalbinin koordinatlarını bilse karanlıklarım, füzelerimi çoktan salmıştım üzerine, sonrasında gelen yanmış et kokusu. Takvimlerin arkasına sığınmış...
korkuluklar
yazan: Adsız
tarih: 5/16/2010 07:20:00 ÖS
etiket: içimi dolduran boşluklar, yazılar
yorum:
Hiç yorum yok
Küçük aklımızla büyüklere taş atar, bilmişliğimizi konuşturmak için elimizi kolumuzu sallar, laf dalaşına girerdik. Üfleseydik balon olurdu zamanında düşlerimiz. Gözlerimizde çapaklar, uyanırdık sabahları öğleye bağlayan takvimlerde ve bir de pate gibi saydam düşlerimiz. Korkuluklara sığınırdık kargalardan,...
haramın dişeti
Korkmak için değil sahip olmak için sevmişken birini, gelip de kör kuyulardan çıkarken yeryüzüne durup, diplere bakmak lazım. Arkamızda bıraktıklarımıza resti çekip de dilimiz düğüm olmuşken ağız kafesimizde, çıkmayan-çıkmayacak olan cümlelerimizi, sırf başkaları mutlu olsun diye söylemek, korkaklığın...
dokunmak
yazan: Adsız
tarih: 5/06/2010 10:58:00 ÖS
etiket: iki nefes arası bir yazı, yazılar
yorum:
Hiç yorum yok
Parmak uçlarım dudaklarım olduğunda, yağmurlarını yağdır üzerime, çıplak bedenimi karanlıklardan temizle. Ezim gezinirken teninde, azıcık olsun günahlarına dokunursa, çekinmeden vur elime, ama dur, elimi kendin götür yasaklarına. Yavaş olur tabii, bunların hepsi kısa kısa dakikalara sığar, biz kendi...
gizli abise*
Kendi
başına bir hayatı olacak, hayatımı gerçekten de tehlikeye, bilerek üstlendiğim
bir tehlikeye atacak bir şey yaratmaya çalışıyorum. Lazarus’u 2 oynamak istiyorum bir nevi. Bu
bir trajedi olacak.
Adını
bile bilmediğim ülkelerin kara büyücülerinin kehanetimsi mırıldanışlarına, çıt
diye...
Yastıksız Uyku ve Kahve Kokusu
yazan: Adsız
tarih: 4/30/2010 02:36:00 ÖS
etiket: baharın vücudumuza etkileri, yazılar
yorum:
1 yorum
Hani bazı kitaplar vardır, adında bir şeyler vardır, daha okumayı sökmeden babanın kitaplığında gördüklerin gibi, çok merak edersin ama uzanamazsın. Sonra okumayı öğrenince, okumayı dener, anlamaz sıkılır bırakırsın. Yüzüklerin Efendisi’ni ilkokulda okumaya çalışmak gibi aynen… Ağır gelir, okunmaz....
ağlamak
Anılarımızın ücra köşelerinden kendimize en sivrilerini seçtiğimiz o unutulmaz dakikaları hatırladığımızda, göz pınarlarımız coşar da umutsuzluğumuzun elinde mahkûm duruma düşeriz, yalnızlığımıza dem vurup dizlerimizi karnımıza çekip, geçmiş günlerin bitmişliğini unutup, yaşadıklarımızı şeritler halinde...
uzak
yazan: odysseia
tarih: 4/22/2010 11:08:00 ÖÖ
etiket: ben biraz da kendimim, yazılar
yorum:
Hiç yorum yok
Siyahın matemine büründüğüm gecelerde yalnızlığı arkadaş edinen kelimelerde sensizliği arıyordum. Tutunamıyordum… En soluk mavi bile uçarı kalıyordu flu hayatıma. Tanımlarım takılıyordu bir yazarın aslında demek istediklerine. Ve benim kelimelerime katık oluyordu sonra o dile gelişler... Yani demem...
Alive
yazan: Adsız
tarih: 4/20/2010 05:12:00 ÖS
etiket: aydınlığa adanmış yazılar, baharın vücudumuza etkileri, benim umudum var, yazılar
yorum:
Hiç yorum yok
Geceyi aydınlatacak ilk ışık huzmesi güneşten ayrıldıktan 8 dakika sonra ulaşır yeryüzüne. İşte o 8 dakika, ışığın 8 dakikalık o yolu gecenin en karanlık zamanıdır. Ay batar, yıldızlar görünmez olur, gökyüzü ışıktan olabildiğince yoksun uzayın en karanlık tarafına bakar. Şafaktan önceki son saniye...