Kusmuk bulamacında yüzüyorum, çek elini üzerimden. Organsal vitesi üçten dörde değiştirirken bastığım debriyaj kadar bir yerim yok dünya kavanozunda ve bir de kulaklarda çınlayan resepsiyon zilleri. Mürekkep desen, balıklarından püsküren malum sıvısal fışkırma. Hey, çek elini üzerimden.
Değiştirdim değiştirmesine vitesi ve bir de gaza bastım hararetlenen aracın içinde, yanımda orospusal bir kadının teki. Badanalanmış anlaşılan, apış arama bıraktığım banknottan anlaşılıyor yeşili. Hayır, avuçlayarak almalısın paranı.
Elini tutuyorum, tırnakları kırıldı kırılacak. Avuçla beni güzelim, yala beni.
Gözbebeklerim büyürken karanlığın içinde hey bulutlar işeyin üzerime, şükrü çekeyim yukarıdakine. Oh diyeyim.
Cehennemlik kırmızılara bulanmışım gecenin kör saatinin birinde, oturan yerlerim yapışık durumda koltuğa, zehirli sarmaşıkların kapattığı haçlar çizdirmek istiyorum ensemin üzerine. Arızasın sen kızım, sapkın arzularımın transistor ü olmalısın.
Sigaranı paylaş benimle, ateşimi isteme.
Yapmadım bunların hiçbirini yapmadım. Montumu kızın tekine üşüyor diye vermedim, barın birinden bira bardağı çarpmadım, deliğime sırf fantezi olsun diye soda şişesi sokmadım, haftada bir aşık olasım gelmedi, soğuk suda duş almasını hiç sevmem, çoraplarımı havalandırmak için pencereye sıkıştırmadım, dizüstüme dizüstü bilgisayarımı hiç koymadım zaten hiç de çökmedi şu ana kadar, hayatım allak bullak olmadı.
Bıkmadın mı kusmaya, kusmuk bulamacının içindeyim. Ne kadar içtin bu gece, mideni bulandıran ben miyim aletim mi?
On beş gramlık aletine on beş gramlık aletimi soksam on beş gramlık çocuklar çıkar mı acaba, düşündüm hep bunu. Gerdek gecesini hayal edenlerden değilim.
Kaç para edersin yavrum sen, kustuklarına say hepsini. Eğlendirdin bu gece, şükrettim bak sana, cennetliksin benim açımdan, gerisi onunla senin aranda.
Zina işleyişim yoktu aslında, apış aramı susturmaktı istediğim, söndü mü ki, küllerimden yeniden doğar mıyım ben de, yapma üstat bu kadar saf olma. Zaten herkes memnun yerinden baksana dönen yok seferinden, belki de bilet bulamıyorlardır, bak yine dalgaya vurdum olayları.
Zaten bir de hayatın dayattıkları olmasa işimiz zormuş bizim, sidik denizinde yüzüyoruz, içtiklerimiz sidik renginde, yeraltına tırmanamamışız ve bir de güneş yüzünü göstermemiş işeyen bulutların arasından, boğuldukça boğulmuşuz zinadan, soluk bile alamamışız yalamalardan. Lolipoplara oldum olası gıcığımdır, kim icat etmişse cehennemin dibini boylasın.
Kirayı ayın kaçında ödüyorduk, avuçlayarak alacaksın o parayı, yalamasını bileceksin. Hastalıkta, sağlıkta bir ömür yanımda olacağına yemin edeceksin, lades kemiğini küçük parmağınla kıracaksın, elinde tuttuğun bir şey görene kadar kazanan sen olacaksın, kaybedene tanrı sabır ve sıhhat versin.
Koltuğun üzerindeki kan lekesinin üzerine elmalı kurabiyenizin üzerinden biraz pudra şekeri dökün, ovalayın geçer, uşaklar da Tarabya’da yaşar unutmayın. Eğer birine kızmış ve kanlı bir cinayet işleyecekseniz iki saat öncesinden elmalı kurabiye yapmasını öğrenmelisiniz.
Atağa kalkmak lazım unutabilmek için yaşananları, her zaman tek kale maç oynayamadığımız gibi bazen kaleye sizin geçmeniz gerekir, çıplak. Apranax içmelisiniz ağrılarınızın giderilmesi için, yaralarınızı üzerine Bepanten sürmeniz gerekir.
Baş ağrısına klasik çözüm çilek yemektir, bitter çikolatayı hafif su katarak su dolu tencerenin içine cezveyle koyup ısıttığınızda erir ve çilekleri eriyen çikolataya batırıp çıkarttığınızda maksimum beş dakikada donacaktır. Bir de böylesini deneyin, emin olun ayak kokusunu bile duymayacak, başınızda ağrının a’sı bile kalmayacak.
Uykum geldi ey kadın, başın ağrımıyor mu ya da regl değil misin, havamda değilim bu gece. Bitter çikolatalı çilek mi yedin yoksa?
Avuçlayarak al dedim o parayı, söndür sigaramı.
Kirayı bu ay ödemesek, ev sahibini öldürebilitemiz yükselir mi dersiniz? Elmalı kurabiye yapmaya başlamak gerek.
Uçtu uçtu kuş uçtu kondu kelebek atın bir yerine ama hayvan dediysek kelebek değil ayı.
Her ay internete verdiğimiz parayla sigara ihtiyacımızın iki katını karşılayamasak da her ay sigaraya verdiğimiz parayla internet ihtiyacımızın on katını karşılamamız, duvara sürttüğümüz kalemin duvarı çizmesinden daha doğal. Banallikler odasında panik içindeyiz. Paramız dipleri boylarken kendimizi satmak için köprü altları arar hale geldik.
Kimisi sever tabii sahip olunmayı. Ben seçilmem seçerim mantığındakiler gitsin Ebru Gündeş dinlesin.
Müritlerim, İsa çarmıha gerileceği gün popüler olmasaydı acaba erteler miydi diğer güne gerilme işlemini. Çarpılacak değilim bunları söylediğim için insanlığa saygım sonsuz, eğildim dizlerimin üzerine, görmedin mi?
Mürekkep balıklarını sıkıp suyunu çıkartmak sonra parmağımı o suya bulayıp duvarlara özgürlük, eşitlik yazmak istedim bir an. O parayı avuçlayarak alacaksın.
Neslinin devamı için sevişmeyen pandaları ben de öldürmek istiyorum, zaten yıkasam elimi kanın tamamı çıkmaz, pudra şekeri deri için uygun değildir, kesilmiş limonu denemelisiniz. Karbon atomuna bağlı hidroksil iyonunun kokusunu alamaz oldum, amma da sıkmışsın o parfümü.
Ben tehdit ettim mi tam ederim, yurdun önünde beklemem, bloğun önünde beklerim, soğuktan sümüğüm donar, aslında benim ayaklarım hiç kokmaz.
Deodorantımı çantamın içinden hiç eksik etmem, insanız terleriz çoğu zaman. Danışmanım henüz çarşafa bulaşmış mürekkep lekesi için bir açıklamada bulunmadı. Bulunur bulunmaz yazacağım.
Sınavlarıma çalışamıyorum hemen uykum geliyor, diyenlere bir çözüm de benden, kolanın içine üçü bir aradayı karıştırın hüpletin ama bir bardak dolusu kolanın içine karıştırılan üçü bir aradanın yarattığı köpürmeden kaynaklanan masa örtüsü lekesinin çözümü size kalmış, önleminizi almanız önemle duyurulur.
Uçağın düşmesi için dört motorun da durması gerekir, sonrası bilmem kaç mille yaklaşan ölüm. Çoğu küçük beyinli arkadaşlar uçak düşmesi sonucundaki ölümleri anlayamadığı gibi uçağın daha dayanıklı maddelerden yapılamamasının sebebini sorgular. Sen o parayı avuçlayarak almalısın bir kere. Sonuçta uçak kırılmayan, kıvrılmayan maddelerden yapılsa bir defa uçmaz, ha uçtu diyelim, bilmem kaç mille yaklaşan çarpma sonucunda senin o bok geçen bağırsakların mideni delerek karın dediğimiz bölgeden ön koltuğun arka kısmına yapışacağı için zaten bunların olmamasını dilerken kalpten gitmiş olacaksın. Sen bunların hiçbirini kendine dert etme karından bağırsaklar fırlar, sen çoktan ölürsün, zorlasak beynin bile fırlayabilir zaten.
Bir bacağım boşlukta, bir ayağım gazı sonuna kadar diplemiş, sol elim, direksiyonu saat olarak düşündüğümüzde tam da on konumunda ve sağ elim vitesin üzerinde. Apış aramdaki pantolon kıvrımının üzerinde banknot duruyor. Yanımda oturan sürtüğün teki badanalanmış vaziyette ağır parfümünü burun direğimi kırmak için kullanıyor. Tırnakları kırıldı kırılacak. İnat edip avuçlamıyor parayı, kibar olası tuttu, parmaklarının ucunu kullanıyor. Her girişiminde bileğini sıkmakla yetiniyorum, ben de bilirim sağa çekip inmesini, Gülşen de bilir.
Tehlikeli masallardan sahneler yaratmışım da haberim yok, telefonumdaki hafıza doldu dolacak, hesap makinesinde tanjant almayı unutmuş haldeyim. Kiramı ödememek geliyor içimden, sigara benim tek sevgilim, belki bir gün baba olurum. Ciddi değilim.
Sapkınlığımızın mükâfatı cehenneme on altıncı perondan bir tren kalkıyormuş, kaçırırsak cennette yer edinmemiz gerekir, şarapları midemize indirip, hurileri avuçlamamız gerekir. O zaman nasıl bakarız aynalarda suratlarımıza. Bu işte bir yalnızlık olmalı bence.
Kaldığım yurdun iki yanındaki ikişer benzin istasyonunun patlaması sonucu hemen yanımızdaki dev Halkbank binasının kaldığım bloğun üzerine yıkılarak ölmeyi dilemiyorum desem, kendime haksızlık etmiş olurum.
O parayı avuçlamadan alamayacaksın, yiyorsa at kendini aşağıya.
Yeraltına insem, inerken merdivenlerden düşsem, belim kırılsa, yeraltında yatalak kalsam, yerüstünde yaşadığım tüm mutlulukların üstsel çarpımından daha büyük bir haz verirdi bana. Keşkelerimin yandan yemişini pudra şekeriyle ovalamak istiyorum.
Avuçla bakalım, evet tam istediğim gibi. Oh.
Yeraltındayım.
Fazla sıkma.