Gördüklerimin, duyduklarımın, bildiklerimin hepsi bacak aramın kalbine açtığı bir holiganlık savaşı ve yaptığımız herkesin herkese karşılığı, bir tür terör. Kalbinin koordinatlarını bilse karanlıklarım, füzelerimi çoktan salmıştım üzerine, sonrasında gelen yanmış et kokusu.
Takvimlerin arkasına sığınmış bir çeşit yaşamdan kaçmaca bizim yaptığımız, ölüme gözümüzü kapama, sırtımızdakinin bıçağına ensemizi dayama. Bilinmezlikler içindeki kör çukurların içine tükürüldüğünde suyun bir nevi bizle dalga geçmesi gibi bir şey. Ciğerlerimizden kan gelene kadar yapılan brutal.
Filozofluk taslanacak biri bulunduğunda ağzının ortasına çifteliyi dayayıp savlarımızı kabul ettirme çabası belki de. Flu düş kırıklarımızı japonla yapıştırıp likörler koymak içine ya da sadece sıcacık suyun içinde bileklerimizi kesip not bırakmadan ağzımızda bir gülme havası veda etmek tüm olumsuzluklara ve bu altı bağlı, çişini kaçıran dünyaya.
Viyolonsel çalmasını bilseydim seni yapardım enstrümanım ve yayımı sürttükçe bel kıvrımlarına, çizikler açılırdı acısı sonradan gelen, bedenimde ve bir de bira rengi saçlarının vücudundan akması. Benim sinekkaydı tıraşım, senin çıplaklığın ve bir de inek yalamış saçlarım. Gözlerim kapalı elim elinde yayımı değdiriyorum sütun bedenine ve göğüslerinden akan birkaç damla süt, emzirecek gibisin beni adeta yeniden doğuracaksın.
Birkaç kişi bulalım, zorla şu ana kadar demediklerini dedirtelim. Yapsak bunu güzel olurdu tabii sen bedeninle cezp ederdin herkesi, benim smokinli bedenim ve sonrasında aynalara bakmalar, düşüncelerimizden her kaçışımızda üzerimize püsküren geçmiş günler, her ne olursa olsun bizdeki üzünç duygusu ve bastıran bunaltı, gök her zamankinden daha parçalı, bulutlar çoktan sarmış üstümüzü ve karşımızda oturan ağlamaklı insan sürüsü. Dedirtiyoruz her gırtlak nefesimizde demediklerini, yapmayıp da yapmak istediklerini tüm kirliliğiyle yaptırıyoruz, sarhoş ederken müziğimizle ve ardından gelen bir tür trajedi rüzgârı.
Yazılanların altını yeşile boyayan programlar dışında yok ki yazılanların yanlış olduğunu söyleyen ve bir de aşırı sert şarkılar bu dünyanın düzenine karşı. Ayıp edilen tüm cümlelerin kırık bütünlüğünden başka medet umacak düşünce kalmadı beynimizi besleyen sinirlerin kıvrımlarında ve düşündük bunların hepsini diyen kendini bilmez keşler.
Uzun uzadıya felsefik yaklaşımlar çıkartması bu bedenlere ve ırmaklardan süzülmece dersleri, yatak çeşidinin merak etmeden, kulakları tırmalayan hazlı bir çalgı.
Daha başka yerlerinin koordinatlarını bilsem, aynanın karşısında durduğunda aksine denk gelecek yerlerimin koordinatlarında yer alan nesneleri sokasım gelirdi düşünmeden. Bilirdim kayganlıkları ve avuca gelen küçük körpelikleri. Dilimlerdim dilini dilimle ve dudaklarımda rujunun izleri kalırdı en koyusundan, savaş bile açardım teröre karşı.
İntihar ile şehit olmak arasındaki en büyük farklardan birisi medyanın en baş sayfalarında yer almak, biz gebermek için tüm yolların soldakini seçmişken başaramamanın verdiği mutlulukla devam ederken yaşantımıza farkına bile varırız yaşamak için sadece bir yaşam vardır. Evet, giymek için bir smokin, yemek için bir ekmek, içmek için bir bira ve sevişmek için sadece senin bedenin var. Çalmak içinse sadece sen ve bir yay parçası. Sürtüldüğünde tenine bedenimden çalınan kandamlaları hepsinin cabası.
Cehenneme inen yürüyen merdivenlerin farkına varmadın mı ne kadar da sıcaklar ve gözü kör eden bir kırmızılık. Hiç bu kadar kırmızıyı bir arada görmemiştik doğrusu.
İmkân verilse hep seni çalardım, bira içerdim, elim ısınırdı kırmızılıktan, koordinatlarını bilsem kıvrımlarının oralara sürterdim yaylarımı ve bir de bedenimden süzülen kırmızılıklar. Yapışkan ruhumuzu özgürlük denen fasafisoya savurmacalar. Falan filanla geçen ömrün törpülenmesi belki de acılarımızla ya da sadece ellerimin bedeninde gezinmeleri.
0 YORUM:
Yorum Gönder