eating out (2004)


Yönetmen: Q. Allan Brocka
Senaryo: Q. Allan Brocka
Oyuncular: Rebekah Kochan, Scott Lunsford, Jim Verraros, Ryan Carnes, Emily Brooke Hands
Tür: Dram, Komedi, Romantik
Yıl: 2004
Süre: 90 dak.
Ülke: ABD
Dil: İngilizce


Hoşlanılan kızın gaylerle olan yakın ilişkisini öğrenip sırf o kıza daha yakın olabilmek için gay olduğunu iddia eden bir gencin, sonrasında gay taklidi yapmaya karar vermesiyle başına gelen belaları konu edinen film, aslında yüksek beklentilerle izlenmediği takdirde keyifli vakit geçirmek için iyi bir tercih olarak gösterilebilir.
Caleb, bahsi geçen erkek, Tiffani adında takıldığı bir kız olmasına rağmen parti esnasında Gwen’i görünce ona yamanmaya çalışsa da başarılı olamaz. Tabii bunda Gwen’in o gece terk edilişin de etkisi yok değil, ardından Caleb’in gay ev arkadaşı Kyle, Gwen’in gaylere karşı olan sempatisini Caleb’e söyleyince akıllarına gay olma planı gelir ve bu şekilde macera başlamış olur. Bunun yanında partide bulunan ve Gwen’in yakın arkadaşı Marc’da ortaya çıkıverir. Marc Caleb’i görünce içinde hareketlenme hisseder, Caleb’in gay olduğunu duyunca da bu hareketlenme giderek artar, bunun yanında Caleb’in ev arkadaşı Kyle da Marc’a aşıktır. İş böyle olunca Caleb nasıl bir oyunun içinde olduğunun farkına varır.

Başlangıcından sonuna kadar güldürmeyi başaran film, en başta dediğimiz gibi beklenti içerisinde olmadan izlenirse keyif verici oluyor ama bundan çok da fazlası yok. Esrarengiz bir konu, aman aman görsel efektler, muhteşem müzikler beklemeyin, hatta sıradan bir film olarak bile nitelendirilebilir ama izlendiğinde vakit kaybı olmadığı rahatlıkla görülebilir.
Bunun yanında Eating Out’un devam filmlerinin de olduğunu söylemek lazım. 
Kadınların en iyi arkadaşları gay erkeklerdir fikrinden doğan bir film, komik ve izlemeye değer. İşin içine aile de karışınca daha da beter oluyor.
İyi seyirler.
paylaş:

bukowski: yalnızlık



Hiç yalnız hissetmedim kendimi.

Bir odada tek başıma kaldım, intiharın eşiğinde. Kendimi çok kötü hissettiğim oldu, ama hiçbir zaman birinin odaya girip kendimi daha iyi hissetmemi sağlayacağını düşünmedim? ya da birkaç kişinin.

Başka bir deyişle, yalnızlık beni hiçbir zaman rahatsız etmemiştir, çünkü yalnız kalmaya doyamam.

Ben kendimi insan dolu bir odada ya da tezahürat yapan seyircilerle dolu bir tribünde en yalnız hissederim.

Ibsen’den bir alıntı yapacağım: “En güçlü insanlar genellikle yalnızdır.” Hiçbir zaman içimden, “şuh bir sarışın içeri girince kendimi daha iyi hissedeceğim,” diye geçirmedim. Hayır, onun hiçbir yararı olmaz. İnsanları bilirsin, “Hey, Cuma akşamı, ne yapacağız? Burda kös kös oturacak mıyız?” Evet, kesinlikle. Çünkü yok dışarıda bir şey.Aptallık sadece.

Aptal insanlarla fingirdeyen aptal insanlar. Geceye koşa koşa çıkmak gibi bir ihtiyaç içinde olmadım hiçbir zaman. Barlarda gizlendim, çünkü fabrikalarda gizlenmek istemiyordum. Hepsi bu. Milyonlarca insan adına özür dilerim, ama ben kendimi hiçbir zaman yalnız hissetmedim. Kendimden hoşnutum.

Bildiğim en iyi eğlence kendimim. Biraz daha şarap içelim!

Interview, Eylül 1987

(EdebiyatHaber aracılığı ile)
paylaş:

en iyi 50 eşcinsel temalı film



TotalFilm’e göre tüm zamanların en görkemli, çığır açan, gay ve lezbiyen filmleri:

50. Shelter (2007)
49. When Night Is Falling (1995)
48. Loose Canons (2010)
47. She-Monkeys (2011)
46. C.R.A.Z.Y. (2005)
45. The Birdcage (1996)
44. Go Fish (1994)
43. L.I.E. (2001)
42. Latter Days (2003)
41. D.E.B.S. (2004)
40. The Hours (2002)
39. Female Trouble (1974)
38. Dog Day Afternoon (1975)
37. All Over Me (1997)
36. Prayers For Bobby (2009)
35. The Celluloid Closet (1995)
34. Mulholland Dr. (2001)
33. The Wedding Banquet (1993)
32. Gods And Monsters (1998)
31. My Summer Of Love (2004)
30. Kissing Jessica Stein (2001)
29. Patrik 1.5 (2008)
28. But I'm A Cheerleader (1999)
27. Your Sister’s Sister (2012)
26. Tomboy (2011)
25. The Colour Purple (1985)
24. Maurice (1987)
23. Transamerica (2005)
22. High Art (1998)
21. Show Me Love (1998)
20. Bent (1997)
19. The Crying Game (1992)
18. The Boys In The Band (1970)
17. Mysterious Skin (2004)
16. The Adventures Of Priscilla, Queen Of The Desert (1994)
15. My Own Private Idaho (1991)
14. Shortbus (2006)
13. Water Lilies (2007)
12. Beautiful Thing (1996)
11. The Kids Are All Right (2010)
10. Philadelphia (1993)
9. Monster (2003)
8. Boys Don’t Cry (1999)
7. Milk (2008)
6. Bound (1996)
5. A Single Man (2009)
4. Weekend (2011)
3. Heavenly Creatures (1994)
2. My Beautiful Laundrette (1985)
1. Brokeback Mountain (2005)
paylaş:

batman: yarasanın evrimi


Sinemadaki kostümlü kahramanlardan akla ilk gelen muhtemelen Batman oluyor, tabii bu şüphesiz ki karakterin izleyiciler tarafından sevilmesinden ötürü. Yaratılışından birkaç sene sonra sinemaya tekrar tekrar taşınması, televizyonda çizgi dizi formatında yayınlanması popülerliğindeki etken ya da bu durumun tam tersi. Yıllar geçtikçe ve Batman bir türlü beyaz perdeye aktarıldığında sevdiğimiz kahramanı canlandıran oyuncular da ister istemez değişiklik gösteriyor. Öyle ki Tim Burton’ın çektiği seride bile kostümün içinde üç farklı aktör performans sergiledi.
Sinemada, şimdiye kadar karakteri canlandıran aktörler ise şu şekilde sıralanıyor:

Lewis Wilson (1943, 15 bölümlük seri, Batman)
Robert Lowery (1946, 15 bölümlük seri, Batman and Robin)
Adam West (1966, TV dizisi üzerine kurulu film, Batman)
Michael Keaton (1989, 1992, Batman, Batman Returns)
Val Kilmer (1995, Batman Forever)
George Clooney (1997, Batman & Robin)
Christian Bale (2005, 2008, 2012, Batan Begins, The Dark Knight, The Dark Knight Rises)

Aşağıda ise 70 yıllık Batman tarihindeki evrimi inceleyebilirsiniz. Görselin orijinal boyutu için tıklayın.


paylaş:

jack kerouac'tan yaşam ve yazmak üzerine



İddialara göre bu liste, Allen Ginsberg’in, ikonlaşan şiiri “Howl”ı yazmadan bir sene önce, North Beach’te kaldığı otel odasının duvarında yazılıymış. Ginsberg,  ismini Kerouac’tan aldığı “Howl ve Diğer Şiirler”in ithafında Kerouac’ın etkisini itiraf etmiş.

Charles Eames’in dediği gibi: “Herkes kendisinden önce gelip kendisini etkileyen kişileri itiraf edecek kadar gerçekçi olmalıdır.”

·         Sabahları her günü önemli bir günmüş gibi düşün.
·         Her şeye açık ol ve her şeyi dinle.
·         Hayatınla barışık ol.
·         Evinin dışında sarhoş olmamaya çalış.
·         Hissettiklerini özgür bırak, kendi biçimini bulacaktır.
·         Karalama defterleri ve özensizce yazılan daktilo sayfaları sevinç kaynağın olsun.
·         Zihninin derinlerindeki sonsuzluktan ne istiyorsan onu yaz.
·         Ne kadar inebiliyorsan, o kadar derine in.
·         Edebi, gramatik ve sentaktik kısıtlamalara takılma.
·         Proust gibi, zamanın eski bir kullanıcısı ol.
·         Anımsayarak ve şaşırarak yaz.
·         Dikkatli bir gözle çalış, dil denizinde yüz.
·         Tecrübenin, dilin, bilginin yüceliğinde utanma ve korku yoktur.
·         Umutsuz, zalim, yalnız karakterleri öv.
·         Merakın merkezi, gözün içindeki gözdür.
·         Kabullenmek daima kaybettirir.
·         Durduğun zaman kelimeleri düşünme fakat resmi daha iyi görmeye çalış.
·         Dünya okusun diye yaz ve resmin bütününü gör.

(EdebiyatHaber ve Brainpickings aracılığı ile)
paylaş:

gösterime giren filmler | 13 temmuz


Vahşiler
Savages
Yapım Yılı : 2012
Gösterim Tarihi : 13 Temmuz 2012
Filmin Puanı : 6.1 / 10
Filmin Türü :Dram,Gerilim,Suç

Ben ile Chon, en iyi marihuanaları yetiştirmektedir. İki arkadaş ayrıca Ophelia’ya karşı duydukları aşkı da paylaşmaktadır. Meksikalı Baja Karteli, üç arkadaşı kendilerine katılmaya zorlayana dek cennet gibi bir hayat sürmektedirler. Baja Karteli’nin lideri Elena ve tetikçisi Lado, arkadaşlar arasındaki bağı küçümserken, Ben ve Chon, bir Narkotik ajanının desteğiyle kartele karşı savaşa girişirler.

Uyarısız Şiddet: ATM
ATM
Yapım Yılı : 2012
Gösterim Tarihi : 13 Temmuz 2012
Filmin Puanı : 4.3 / 10
Filmin Türü :Korku,Gerilim

Kimliği belirsiz garip bir adam ATM’nin kapısında beklemekte ve dışarı çıkmalarına izin vermemektedir. Gençlerin bu esrarengiz adamla mücadele etmekten başka seçenekleri yoktur.

Yaşam Savaşı
La guerre est déclarée
Yapım Yılı : 2011
Gösterim Tarihi : 13 Temmuz 2012
Filmin Puanı : 6.0 / 10
Filmin Türü :Dram

2011 Paris Cinéma İzleyici Ödülü, Blogcular Ödülü2011 Cabourg Büyük ÖdülRomeo ve Jülyet ve çocukları Adam.
Çocuğun hastalığı, anne-babanın mücadelesi ve büyük aşkları.
Cannes Eleştirmenler Haftası'nın açılış filmi olan ve büyük beğeni kazanan Yaşam Savaşı, filmin senaryosunu da yazan başrol oyuncuları Valérie Donzelli ve Jérémie Elkaïm'in gerçek hikâyeleri. Film, oğullarının hastalığıyla tasasız, mutlu günlerinden koparılarak yaşamın acımasız, beklenmedik karmaşıklığına atılıveren genç bir çiftin aşkını canlı ve dinamik bir tarzda anlatıyor. Yaşam Savaşı, Eylül ayında Fransa'nın 2012 Oscar adayı seçildi.

Tımarhane
SecretStone
Yapım Yılı : 2012
Gösterim Tarihi : 13 Temmuz 2012
Filmin Puanı : 6.2 / 10
Filmin Türü :Korku

Anlatılanlara göre, terk edilmiş akıl hastahanesine girmeye cesaret eden herkes delirmektedir. Alex, hastahanede bu dünyaya ait olmayan varlıklara dair deliller olduğunu söyleyince Sean, bir kız arkadaşıyla birlikte gece hastaneye girmeye ikna olur. Üç arkadaş, çok geçmeden kendilerini labirente benzeyen binaların içinde kaybolmuş halde bulur.

Olmak İstediğim Yer
This Must Be the Place
Yapım Yılı : 2011
Gösterim Tarihi : 13 Temmuz 2012
Filmin Puanı : 5.7 / 10
Filmin Türü :Komedi,Dram

2011 Cannes Kiliseler Birliği Ödülü (The Cure'un solisti) Robert Smith'in biraz hırpalanmış halini andıran Sean Penn, kariyerinin en eksantrik, en tuhaf ama en harika performanslarından biriyle karşımızda. Oscar için adı geçmeye başlayan Penn, ellili yaşlarındaki bezgin rock yıldızı Cheyenne'i canlandırıyor. Tasasız ve amaçsız Cheyenne, 30 yıldan beri görüşmediği babasının ölümü üzerine, 2. Dünya Savaşı sırasında babasına Auschwitz toplama kampında işkence eden Nazi subayını bulmayı kendine görev edinir ve ABD'yi boydan boya kateder. Filmin müzikleri David Byrne ve Will Oldham'a ait.

Cinnet Gecesi
The Incident
Yapım Yılı : 2011
Gösterim Tarihi : 13 Temmuz 2012
Filmin Puanı : 5.9 / 10
Filmin Türü :Korku,Gerilim

Bir rock grubunda çalan George, Max ve Ricky'nin en büyük hayali ünlü birer müzik yıldızı olmaktır. Fakat yeterince paraları olmadığı için bir akli dengesi yerinde olmayan suçluların tutulduğu bir rehabilitasyon merkezinde aşçı olarak çalışmaya başlarlar. Fakat bir gece büyük bir fırtına kopar ve merkezdeki elektrikler kesilir. Güvenlik sistemi çalışmaz hale gelir ve tımarhanede kalan, suç potansiyeli yüksek hastaların hepsi biranda serbest kalır. Üçlü şimdi hayatta kalma mücadelesi verir...

Bir Mafya Hikayesi
Les Lyonnais
Yapım Yılı : 2011
Gösterim Tarihi : 13 Temmuz 2012
Filmin Puanı : 6.4 / 10
Filmin Türü :Dram

Bir çingene kampında sefalet içinde büyüyen Edmond Vidal, diğer adıyla Momon, hırsızlıktan girdiği hapishanede Serge Suttel adında bir başka mahkûmla arkadaş olur. Tahliye olduktan sonra da arkadaşlıklarını sürdüren ikili, bir şekilde organize suç işine bulaşırlar. "Des Lyonnais" adında bir çete kurarlar ve 1970'lerin en 'verimli', en ses getiren olaylarına karışırlar fakat 4-5 yıl içerisinde çete yakalanır ve çökertilir.
Şimdi 60 yaşına gelen Momon geçmişteki günleri, silerek, hatırlamak istemez, zira 'emekliye' ayrılıp huzuru bulmuştur. Ailesi ve çocuklarıyla mutlu bir yuva kurmuş kafa dinlerken, geçmişten bir hayalet gibi çıkıp gelen Serge Suttel hala açık kalan defterleri kapatmak ister.
sinema.mynet.com
paylaş:

kısa kısa #3



-Yaptığı işi “dürüst, tarafsız, ahlaksız haber” olarak nitelendiren, pek sevdiğimiz Zaytung’un artık bir kitabı var. Zaytung 2009-2011 adındaki kitapta bu yıllar arasında yer alan öne çıkan haberlerden oluşuyor.

-14-15 Temmuz tarihlerinde düzenlenecek olan Efes Pilsen One Love Festival, sponsorun bir içki firması olması dolayısıyla Eyüplü bir grup tarafından protesto edilmiş. “Eyüp’te bira festivaline hayır” diyen grup Twitter’da da seslerini duyurmayı başarmış. Allah akıl fikir versin diyoruz.

-Facebook artık hayatımızdaki bir gerçek ve günden güne değişik bir hal almaya başladı. Örneğin sevgilisine atacağı mesajı Facebook’ta paylaşanları görür olduk zaman zaman. Neyse. Facebook’a tatile gittiğini yazmak da hırsızlara davetiye çıkarıyormuş ve Alman polisi bu durum karşısında Facebook kullanıcılarını uyarmış. “Tatile çıktığınızı yazmayın!” demiş ama örnek göz önünde bulundurulduğunda bu durumu takar mı kullanıcılar bilemiyoruz.

-The Dark Knight Rises 27 Temmuzda sinemalarda görücüye çıkacak, günler kala Facebook sayfasındaki hayran kitlesi 1 milyona yaklaşmış durumda. Empire Magazine ise soundtrack albümünü yayınladı. Buradan dinleyebilirsiniz. Müzikleriyle bile tüyleri diken diken ediyor.

-Bilimsel bir araştırmaya göre ise Batman, sahip olduğu o pelerinle uçamazmış, yere çakılırmış. Bunu söyleyen ise İngiltere’deki bir üniversitede 4 fizik öğrencisi.

-Üzülerek, kendisini yaz başı albüm çıkaran pop şarkıcılarına benzettiğimiz Elif Şafak’a (Metis ve Doğan Kitap diye iki dönemde incelemek lazım) Sanat ve Edebiyat Şövalyesi nişanı verilmiş. Bu arada “şemsiye” meselesinde biz, kendisine hak veriyoruz, bu kadar abartmayalım.


paylaş:

empire: en iyi 50 bağımsız film


50. El Mariachi
49. Run Lola Run
48. Cube
47. Blood Feast
46. The Texas Chain Saw Massacre
45. Mad Max
44. Amores Perros
43. Shadows
42. Swingers
41. Dead Man's Shoes
40. The Descent
39. The Passion Of The Christ
38. Grosse Point Blank
37. Being John Malkovich
36. Buffalo '66
35. THX-1138
34. The Blair Witch Project
33. Shallow Grave
32. Two Lane Blacktop
31. Pink Flamingos
30. Sweet Sweetback Baadassss' Song
29. Bad Lieutenant
28. In The Company Of Men
27. Dark Star
26. Lost in Translation
25. Drugstore Cowboy
24. Happiness
23. The Evil Dead
22. Nosferatu
21. Roger And Me
20. Slacker
19. Lone Star
18. Withnail And I
17. City of God
16. She's Gotta Have It
15. Blood Simple
14. Stranger Than Paradise
13. Memento
12. Eraserhead
11. Bad Taste
10. Mean Streets
9. Sideways
8. The Usual Suspects
7. Sex, Lies, And Videotape
5. Night of the Living Dead
4. Monty Python's Life Of Brian
4. Clerks
3. The Terminator
2. Donnie Darko
1. Reservoir Dogs
paylaş:

gösterime giren filmler | 6 temmuz


İnanılmaz Örümcek-Adam
The Amazing Spider-Man
Yapım Yılı : 2012
Gösterim Tarihi : 6 Temmuz 2012
Filmin Puanı : 8.7 / 10
Filmin Türü :Fantastik,Gerilim,Macera,Aksiyon

Anne ve babası tarafından terk edilmiş Peter Parker, babasına ait bir evrak çantası bulduğunda, anne ve babasının kayboluş nedenini anlamak için araştırmalara başlar. Babasının eski ortağı Dr. Curt Connor’un laboratuvarına yönlendiğinde Örümcek Adam Connor’un ikinci kişiliği ile karşılaşır. Peter, hayatını değiştirecek kararı alır ve kahraman olmak için kaderine yön verir.

Bu Dans Senin
Take This Waltz
Yapım Yılı : 2011
Gösterim Tarihi : 6 Temmuz 2012
Filmin Puanı : 6.2 / 10
Filmin Türü :Komedi,Dram

Margot ve Lou beş yıldır evli olan ve dışarıdan bakıldığında sorunsuz ilişki yürüten bir çifttir. Fakat Margot'un tesadüfen tanıştığı Daniel'e karşı hissettiği çekim her şeyin yönünü değiştirecektir. Zira Daniel ile engel olamadıkları cinsel yakınlaşma Margot'un kendisini daha fazla tanımasına ve evliliğinin gidişatını sorgulamasına neden olacaktır...
Çektiği çeşitli kısa filmlerden sonra ilk uzun metraj filmi olan Ondan Uzakta (Away from Her, 2006) ile En İyi Uyarlanmış Senaryo dalında Oscar adaylığı olan oyuncu Sarah Polley'in ikinci uzun metrajlı filmi olan yapım sevgi, bağlılık, ihanet üzerine günümüz evliliklerine bir bakış açısı sunuyor.

Kıyamet Kitabı
Doomsday Book
Yapım Yılı : 2012
Gösterim Tarihi : 6 Temmuz 2012
Filmin Puanı : 6.5 / 10
Filmin Türü :Korku,Bilim Kurgu

3 farklı hikayenin iç içe geçtiği filmde, "Heaven's Creation" bölümünde elektrik mühendisi Pak Do-won (Kim Kang-woo) tarafından bir tapınağı aydınlatması için bir robot üretilir; robot tapınağın baş rahibi Hye-joo (Kim Gyu-ri) tarafından da koruma altına alınır. "A Cool New World" bölümündeyse dünyanın nüfusu bir virüs tarafından tehdit edilmektedir, insanların zombiye dönüşmesi genç bir adamın gözünden anlatılır.

Peki Şimdi Nereye?
Et maintenant on va où?
Yapım Yılı : 2011
Gösterim Tarihi : 6 Temmuz 2012
Filmin Puanı : 5.7 / 10
Filmin Türü :Komedi,Dram

2007 yılında çektiği ilk filmi Karamel'in dünya çapındaki başarısından sonra oyuncu Nadine Labaki, yapımcılığını, senaryosunu, yönetmenliğini üstlendiği ayrıca rol aldığı ikinci filmi Where do we go now? ile tekrar sınırları dışındaki seyircilere ulaşmayı hedefliyor.
Ortadoğu'nun diken üstündeki coğrafyasında dinsel çatışmalara ve savaşın anlamsızlığına kadınların zeki ve pratik çözümleriyle cevap veren Labaki kamerasını Lübnan'da hiçliğin ortasında küçük bir köye çeviriyor. Savaş sonrası Müslüman-Hristiyan ayrımı yapmadan yaşamaya devam eden köylüler çatışma haberlerinin gelmesi üzerine birbirlerine düşman kesilmeye başlarlar. Şiddeti çıkartan erkekleri yatıştırma görevi ise kendilerine has yöntemlerle bu buna başaran kadınlara düşer.

Aşk Sanatı
L'art d'aimer
Yapım Yılı : 2011
Gösterim Tarihi : 6 Temmuz 2012
Filmin Puanı : 5.3 / 10
Filmin Türü :Komedi

Günümüz modern ve karmaşık kadın - erkek ilişkilerinin masaya yatırıldığı romantik komedide ilişkilerin çıkmaz sokakları ve bolca aşk üçgeni mevcut. Eğlenceli aşk aksilikleriyle dolu filmin yönetmenliği ve senaristliğini de üstlenen oyuncu Emmanuel Mouret bize “aşk sanatını” öğretiyor.

Dedektif Dee ve Gizemli Alev
Di Renjie (Detective Dee and the Mystery of the Phantom Flame)
Yapım Yılı : 2010
Gösterim Tarihi : 6 Temmuz 2012
Filmin Puanı : 6.3 / 10
Filmin Türü :Gizem,Gerilim,Aksiyon,Suç

Tang Hanedanı hükümranlığı sırasında geçecek dedektiflik filminde Lau, bir olayı çözmek üzere 8 yıl önce azat edildiği saraya geri çağrılan polis müfettişi rolünde olacak.
Hong Kong sinemasının duayenlerinden Hark Tsui son yıllarda pek başarılı filmlere imza atamamanın sıkıntısına Detective Dee and the Mystery of the Phantom Flame ile son vermek istiyor.
sinema.mynet.com
paylaş:

kısa kısa #2



-Sigur Rós bir süre önce Valtari isimli albümünü piyasaya sürmüştü. Her geçen gün albümdeki parçalara film yapımcıları tarafından deneysel videolar çekiliyor ve her birini fazlaca beğeniyoruz. Tabii bizim en çok takdir ettiğimiz fjögur píanó adlı parçaya çekilen video.

-Aktivist kimliğiyle tanınan Lucy Lawless, katıldığı Greenpeace eyleminde protesto amacıyla bir petrol gemisine izinsiz girince mahkeme tarafından suçlu bulunmuş. Üç yıl hapis cezasıyla yargılanan oyuncu, gezegenin kirlenmesine izin vermeyeceklerini söylemiş. Takdir ettik.

-Spartacus: Blood and Sand’de başrol oyunculuğu yapan ve bir süre sonra kansere yakalanan, ardından bu savaşı kaybedip hayata gözlerini yuman Andy Whitfield’ın bu mücadelesi Be Here Now adlı belgeselle ölümsüzleşiyor fakat çekilen filmin kurgu çalışmaları ödenek eksikliği yüzünden tamamlanamıyormuş. Film ekibi, bu konuda hayranlardan ve dizinin yayıncı kanalından yardım bekliyormuş.

-Türk Dil Kurumu’nun internet sitesinde eğer “hayat kadını” nı aratırsanız size şu anlama geldiğini söylüyor: “Para karşılığında erkeklerin cinsel zevklerine hizmet eden ve bu işi meslek edinen kadın, fahişe, orospu, orta malı, kaldırım çiçeği, kaldırım süpürgesi, kaldırım yosması, sürtük”

-Ölüm Pornosu ve Yumuşak Makine davaları garip bir şekilde sonlandı. Davanın bu sonucuna karşılık yayıncı Hasan Basri Çıplak, Chuck Palahniuk’un son kitabını hakime verip “Şu halde biz de bu işi yapmaya devam edeceğimiz için kendimizi ihbar ediyoruz. Chuck Palahniuk'un son kitabını mahkemeniz vasıtasıyla Muzır Kurul’a gönderiyoruz,” demiş.

-Harry Potter serisi yazarı J.K. Rowling’in yeni kitabının kapağı görücüye çıkmış. Kitap 27 Eylül’den itibaren satışa sunulacakmış. Yazar bu kez çocuklar için değil yetişkinler için yazdığını söylemiş.

-Dünyanın her tarafında, başka amaçlarla ülkesinden ayrılan kadınların kötü kadere sahip olanları bir şekilde para karşılığında satılıyor. Hâlâ durum bu ve değişecekmiş gibi de durmuyor.
paylaş:

ölüm pornosu ve yumuşak makine davalarından sonuç: yine saçmalamışlar!


“Şu halde biz de bu işi yapmaya devam edeceğimiz için kendimizi ihbar ediyoruz. Chuck Palahniuk'un son kitabını mahkemeniz vasıtasıyla Muzır Kurul’a gönderiyoruz” denmiş olması bile bu ülkede sanata/edebiyata değer verenlerin ve saçma sapan bir kurul yüzünden yılmayacakların olduğunu gösteriyor. Bu kaçıncı dava artık saymayı bıraktık, yargılanan diğerleri gibi hem Yumuşak Makine hem de Ölüm Pornosu’nun davaları bugün yine saçma bir kararla sonuçlanmış. SabitFikir’in haberi ise şöyle:

Bugün görülen duruşmalarda yargılanan kitapların bilirkişi raporuna göre edebi birer eser olduğu nihayet kanun önünde de kanıtlanmış olsa da, dava yine de sonuçsuz kaldı. Dün gece onaylanan 3. Yargı Paketi doğrultusunda sanıklar  hakkında basın yoluyla müstehcenlik suçundan açılan kovuşturmanın ertelenmesine karar verildi. Karara göre sanıklar üç yıl içinde benzer bir suçtan yeniden yargılanırsa, dava dosyaları tekrar açılacak.

Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulunun verdiği rapora dayandırılarak William Burroughs'un yazdığı, Süha Sertabiboğlu tarafından dilimize çevrilen ve Sel Yayıncılık tarafından yayımlanan Yumuşak Makine adlı kitabın yedinci duruşması ve Chuck Palahniuk'un yazdığı ve Funda Uncu'nun Türkçeye çevirdiği, Ayrıntı Yayınları tarafından basılan Ölüm Pornosu isimli kitabın beşinci duruşması, 5 Temmuz 2012 tarihinde saat 09.30'da Çağlayan Adliyesi 2. Asliye Ceza Mahkemesi duruşma salonunda arka arkaya görüldü. Duruşmalar Uluslararası PEN Hapisteki Yazarlar Komitesi Direktörü Sara Whyatt, Evrensel Gazetesi, Cumhuriyet Gazetesi, Hayat TV ve 6:45 Yayınları tarafından izlendi.

Önceki duruşmalarda beklenen bilirkişi raporlarının hazır olduğu bildirildi. Bilirkişi raporuna göre Yumuşak Makine’nin edebi bir eser olduğu nihayet kanun önünde de kanıtlanmış olsa da, dava yine de sonuçsuz kaldı.

Bilirkişi raporunda belirtildiği üzere; “Sonuç olarak Burroughs’un Yumuşak Makine adlı romanı bir edebiyat eseridir. Ünü Amerika’nın sınırlarını aşan yazarın okurun cinsel dürtülerini harekete geçirmek yerine toplumsal eleştiride bulunduğu, cinsellik öğesi ile edebiyat dünyasında büyük yankı uyandıran yenilikçi anlatım tekniği de bu amaca hizmet etmektedir.”

Bilirkişi raporuna katılan sanıkların derhal beraatı talep edildi ancak dün gece onaylanan 3. Yargı Paketi doğrultusunda 5 Temmuz 2012 tarihinde, yani bugün yürürlüğe giren 6352 sayılı yasanın Geçici 1/1-b. maddesi uyarınca sanıklar hakkında basın yoluyla müstehcenlik suçundan açılan kovuşturmanın ertelenmesine karar verildi. Bu maddeye göre hakkında
kovuşturmanın ertelenme kararı verilen sanıkların erteleme kararı verildiği tarihten itibaren üç yıl içinde basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemiyle işlenen yeni bir suç işlememesi halinde, sanık hakkındaki dava 6352 sayılı yasanın Geçici 1/2. maddesi uyarınca düşürülecek; bu süre zarfında yeni bir suç işlenmesi ve bu suçtan dolayı
kesinleşmiş hükümle cezaya mahkûm olunması halindeyse Yumuşak Makine davası tekrar açılacak ve kovuşturmaya devam edilecek.

Sonuç olarak olumlu gelen bilirkişi raporlarına rağmen beraat yerine erteleme kararı verildi. Hâkimin “Dava bir hafta önce olsaydı ya da bilirkişi raporları bu kadar geç gelmeseydi beraat kararı çıkacaktı,” açıklamasının üzerine söz alan avukatlar dava dosyasının hukuka göre ve gelen raporlar doğrultusunda derhal beraat kararı verilebilir durumda olduğunu, yasanın
hukukun önüne geçmemesi gerektiğini, hukuka göre bu davadaki kovuşturma sürecinin sonuna gelindiğini ve beraat kararı verilebileceğini açıkladılar. Ancak hâkim bu davada beraat kararı verirse elindeki diğer dosyalara da beraat kararı vermesi gerektiğini, beraat edeceklere beraat, suçlu bulunacaklara erteleme kararı veriyor gibi olacağını ve yasaya göre hareket etmek zorunda olduğunu bildirdi.

İrfan Sancı söz alarak, “Bu yasa ileriye değil geriye doğru atılmış bir adımdır. Bu bir af yasası değil tehdit yasasıdır. ‘Üç yıl içinde aynı suçu işlemeyin, aynı suçtan yargılanmayın’ demektir. Ortada bir suç bile yokken ve beraat edecekken verilen bu karar bizleri yıldırmak için. Ancak biz elbette 3 yıl içinde aynı ‘suçu’ işleyeceğiz, bizim işimiz bu. Elbette bu tür kitapları yayımlamaya devam edeceğiz,” dedi.

Yumuşak Makine davasının ardından görülen Ölüm Pornosu davasında da aynı karar uygulandı. Karar üzerine söz alan yayıncı Hasan Basri Çıplak, “Bilirkişi raporları bizim şimdiye kadar söylediklerimizin kanıtıdır ama siz yeni onaylanan bu yasayı bizim lehimize değil aleyhimize kullandınız, beraat edecek durumdayken bile dava kapanmıyor,” diyerek hâkime Chuck Palahniuk'un Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlanan son kitabını verdi ve “Şu halde biz de bu işi yapmaya devam edeceğimiz için kendimizi ihbar ediyoruz. Chuck Palahniuk'un son kitabını mahkemeniz vasıtasıyla Muzır Kurul’a gönderiyoruz,” dedi.

Nihayetinde Yumuşak Makine ve Ölüm Pornosu davaları şimdilik son buldu bulmasına ama beraat kararı çıkmadı ve sanıklar üç yıl içinde benzer bir suçtan yargılandığı takdirde dava dosyaları tekrar açılacak.

paylaş:

kısa kısa #1



-13 Temmuzda David Brooks’un yönetmen koltuğunda oturduğu korku-gerilim türündeki ATM adlı film sinemalarda gösterime giriyor. Filmin mottosu pek de şaşırmayacağınız gibi “Para çekmek ne kadar ölümcül olabilir ki?”. Aslında gayet ölümcül olabilir. Örneğin para çekerken bir yılan sizi ısırabildiği gibi elektrik de çarpabilir.

-Huzursuz filmlerin yönetmeni Michael Haneke’nin Altın Palmiye Ödülü sahibi son filmi Amour’u sahiplenen bir dağıtımcı henüz çıkmamış. IMDb kaynaklarına göre en yakın gösterim tarihi 20 Eylül ile Almanya’ya ait.

-Avrupa Birliği her alanda çevre kirliliğinin önüne geçmek için çaba sarf ediyor, tabii bu durum yatak odalarına kadar girmelerine neden olmuş. Prezervatif, kayganlaştırıcı jel, yapay penis ve türevleri gibi aletlerin organik maddeden yapılanlarında satış patlaması yaşanıyormuş. İlk prezervatifin Milattan 3000 yıl önce kullanıldığı ve koyun bağırsağından yapıldığı tahmin ediliyormuş.

-İngiliz gazetelerinden birinin yaptığı “dünyanın en seksi erkekleri” listesinde David Beckham’ı sollayıp ilk sıraya yerleşen Sherlock oyuncusu Benedict Cumberbatch, “bırakın dünyayı oturduğum apartmanın bile en seksi erkeği ben değilim” demiş.

-Game of Thorones’ta Sansa’nın kazıklara geçirilmiş kellelerin arasında gezdiği sırada kellelerden biri de George W. Bush’a aitmiş. Bu ayrıntı dizinin yaratıcıları ile yapılan söyleşinin birinde ortaya çıkmış. Tabii sonrasında HBO özür dilemek zorunda kalmış.

-Charlize Theron da Game of Thrones hayranıymış, diziyi izlemeye doyamıyormuş. Hatta diziden gelecek her türlü teklife açık olduğunu açıklamış.

-LEGO şirketi, Breaking Bad adlı dizideki uyuşturucu imalatı için kullanılan laboratuarın minyatürünü yapıp piyasaya sürmüş. Tabii bu Legoların çocuklar için olmadığı açık. Söylendiğine göre en küçük ayrıntısı dahi unutulmamış, örneğin parçalar arasında Walter White’ın kahve makinesi, podyum üzerinde elinde bir tavuk butu tutan Gus Fring bile varmış.


paylaş:

chronicle (2012)


Yönetmen: Josh Trank
Senaryo: Max Landis
Oyuncular: Dane DeHaan, Alex Russell, Michael B. Jordan
Tür: Dram | Bilim-Kurgu | Gerilim
Yıl: 2012
Süre: 84 dk.
Ülke: ABD, Güney Afrika
Dil: İngilizce

Birileri tarafından kameraya kaydedilip gerçek olaylar süsü verilmiş filmler –ki bunlara İngilizcede found footage deniyormuş, örnek olarak da The Blair Witch Project verilebilir- son zamanlarda getirilerinin fazlalığından olsa gerek rağbet görüyor. Özellikle bu durum Blair Cadısı’nın başarısından beri alıştığımız bir şey haline geldi. Bu üslubun zombi filmlerinden tutun da şehri yerle bir eden canavar filmlerine kadar birçok farklı türde kullanıldığını gördük. İşte Chronicle da bu tarzda çekilmiş bir süper güçler kazanan insanların öyküsü.
Üç gencimiz bir gece yerin altında tuhaf mı tuhaf bir nesne keşfediyorlar ve bu nesneye yakşamları sonucu telekinetik güçlere sahip oluyorlar. Tahmin edersiniz ki bu gençlerimizden en az biri okuduğu lise/kolejde pek de tutulmayan ya da diğer diğer deyişle kendi içinde sorunları olup dış dünyayla pek de bağlantısı olmayan biri, vakanın gerçekleştiği gece ise yine ergen tayfa parti düzenliyordur ve bunu sırf heyecan olsun diye ya mezarlıkta ya da ormanın içinde düzenliyordur vs.

Gençlerimiz kazandığı güçlerle artık cisimleri hareket ettirebilir hale geliyorlar ve bir süre sonra fark ediyorlar ki kendilerini de hareket ettirip uçma yetisi kazanabiliyorlar. İlk aşamada bu güçleri gelen geçene sataşmak, eşek şakası yapmak için kullansalar da başlarına gelen bazı olaylar sonucunda kendilerine birkaç kural koymayı şart koşuyorlar. Ne var ki durumu kendi kamerasından izlediğimiz sorunlu ergenimiz Andrew giderek kontrolden çıkıyor. Tabii bunda ailesinin de katkısı söz konusu.
Film, ergen bünyeler süper güce sahip olsa ne yaparlar sorusunu gerçekçi bir dille anlattığı için benzer yapımlara göre farklı bir yere kondurulabilir. Neticede kimse süper kahramanı oynamıyor. Diğer taraftan izlerken takındıkları hareketlere sinir olarak da bunu bilerek mi yaptılar sorusuna yanıt arayarak kafa patlatmış oluyorsunuz.
İzlemezseniz bir şey kaybetmeyeceğiniz, izlerseniz de vaktinizi çalmayacak kıvamda bir film.
paylaş: