jack kerouac etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
jack kerouac etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

jack kerouac'tan yaşam ve yazmak üzerine



İddialara göre bu liste, Allen Ginsberg’in, ikonlaşan şiiri “Howl”ı yazmadan bir sene önce, North Beach’te kaldığı otel odasının duvarında yazılıymış. Ginsberg,  ismini Kerouac’tan aldığı “Howl ve Diğer Şiirler”in ithafında Kerouac’ın etkisini itiraf etmiş.

Charles Eames’in dediği gibi: “Herkes kendisinden önce gelip kendisini etkileyen kişileri itiraf edecek kadar gerçekçi olmalıdır.”

·         Sabahları her günü önemli bir günmüş gibi düşün.
·         Her şeye açık ol ve her şeyi dinle.
·         Hayatınla barışık ol.
·         Evinin dışında sarhoş olmamaya çalış.
·         Hissettiklerini özgür bırak, kendi biçimini bulacaktır.
·         Karalama defterleri ve özensizce yazılan daktilo sayfaları sevinç kaynağın olsun.
·         Zihninin derinlerindeki sonsuzluktan ne istiyorsan onu yaz.
·         Ne kadar inebiliyorsan, o kadar derine in.
·         Edebi, gramatik ve sentaktik kısıtlamalara takılma.
·         Proust gibi, zamanın eski bir kullanıcısı ol.
·         Anımsayarak ve şaşırarak yaz.
·         Dikkatli bir gözle çalış, dil denizinde yüz.
·         Tecrübenin, dilin, bilginin yüceliğinde utanma ve korku yoktur.
·         Umutsuz, zalim, yalnız karakterleri öv.
·         Merakın merkezi, gözün içindeki gözdür.
·         Kabullenmek daima kaybettirir.
·         Durduğun zaman kelimeleri düşünme fakat resmi daha iyi görmeye çalış.
·         Dünya okusun diye yaz ve resmin bütününü gör.

(EdebiyatHaber ve Brainpickings aracılığı ile)
paylaş:

beat kuşağı | jack kerouac


Şayet ölmeseydi 12 Mart 2012 tarihinde Jack Kerouac 90. yaş gününü kutlayacaktı. Beat Kuşağı öncülerinden Kerouac’ın ölümünün 36. yılında gün yüzüne çıkmış ‘kayıp’ bir oyunu olan “Beat Kuşağı” Siren Yayınları tarafından raflarda yerini çoktan aldı. Belki de bu Beat Kuşağı severler ve Kerouac hayranları için büyük bir hediye, yazar içinse doksanıncı yaş hediyesi, en azından Türkiye’den.
Kitabın sunuş bölümünden de okuyabileceğimiz gibi şöyle demiş Kerouac,
"Oyun dediğin budur işte: özel bir konusu yok, özel bir "anlamı" yok, insanlar nasılsa aynen öyle. Yazdığım her şeyi, dünyaya inmiş ve onu hüzünlü gözlerle izleyen bir Melek olduğumu hayal eder ve öyle yazarım."
Tam da yazarın dediği gibi okuduğumuz oyunun belli bir konusu ya da okurken ağzımızı açacak, nefesimizi kesecek bir konusu yok. Gerçi buna gerek de yok. Kitapta sıradan bir gün anlatılıyor, omletli kahvaltı, bol bol tütün, at yarışları ve uyku. Beatlerin vazgeçilmezi alkol ve uyuşturucu da yok değil.
120 sayfadan oluşan kitabı, Woody Allen’ın yine aynı yayınevinden çıkmış Eğrisi Doğrusu ve Tüysüz adlı eserleri dilimize kazandıran Garo Kargıcı çevirmiş. Başta ve sonda kan kırmızısı yapraklarla beğenimize sunulan kitap göze de hitap ediyor, aynı diğer Siren kitapları gibi.
Birkaç perdeden oluşan oyunun bir perdesi beyaz perdeye de aktarılmış ve Pull My Daisy adlı 30 dakikalık film ortaya çıkmış. Filmin yönetmenleri Robert Frank ve Alfred Leslie. Spontane olarak uyarlanmış filmde oyuncular ise Beat Kuşağı kaçıkları, Jack Kerouac, Allen Ginsberg, Gregory Corso, Peter Orlovsky…
Aşağıda filmi bulabilirsiniz.
Beat Kuşağı bir süre sonra seyirci karşısına da çıkacakmış, yazarın memleketi olan Massachusetts, Lowell’da 90. doğum yılı şerefine düzenlenen Jack Kerouac Edebiyat Festivali kapsamında 10-14 Ekim tarihleri arasında sahnelenecekmiş.
Bu yılın ortalarında On the Road’un da beyazperdede yer alacağını bir süre önce duyurmuş, fragman ve fotoğraflarını yayınlamıştık. Buradan inceleyebilirsiniz. Filmin bu yıl Cannes Film Festivali’nde gösterilmesi planlanıyor, bakalım önümüzdeki günler neler gösterecek.
Kitabı alın, sessiz horlamanın, milyon dolarlık bir örgütün farkındalığını keşfedin.
İyi okumalar.

paylaş:

on the road (2012) fragman ve fotoğraflar

Jack Kerouac’ın aynı adlı romanından beyaz perdeye uyarlanan On The Road (Yolda) merakla beklediğimiz filmler arasında. Mayıs ayı (ABD için) gibi gösterime girmesi planlanan filmin yönetmen koltuğunda Walter Salles oturuyor. Sam Riley, Garrett Hedlund, Kristen Stewart, Kirsten Dunst, Tom Sturridge, Viggo Mortensen gibi isimleri bünyesinde barındıran film, Beat Kuşağı’na ışık tutacak. İlk fragmanı yayınlanan filmi merakla bekliyoruz.
İşte filmden birkaç fotoğraf ve filmin fragmanı:









paylaş:

ve hipopotamlar tanklarında haşlandılar | jack kerouac | william s. burroughs


And The Hippos Were Boiled In Their Tanks.
İki yazar bir gece barda biralarını yudumlamakla meşguldürler. Haber programını bitiren spikerin sesini duyarlar: “…ve hipopotamlar tanklarında haşlandılar. İyi geceler.” Bu belki de Amerikalıların küstah espri anlayışının bir göstergesidir ve yazdıkları kitabı adı bir anda meydana gelmiştir. Aslında anlatılan olay ise hayvanat bahçesinde/sirkte çıkan yangında hayvanların telef olduğunu ve çoğu hayvanın yanarak öldüğünü anlatmaktır.
Beat Kuşağı’nın öncü isimleri olan William S. Burroughs ve Jack Kerouac’ın beraber kaleme aldıkları kitabın Will Dennison bölümlerini William S. Burroughs yazarken, Mike Ryko kısımlarını da Jack Kerouac yazmıştır. Ta 1944te yazılan ve 2008 yılında basılan kitapta bir cinayetin öncesi, olay anı ve sonrasından bahsedilir. Üstelik bu önemli iki yazar da bir şekilde bu cinayette rol oynarlar. Denildiğine göre kitabın başkarakteri olan Lucien Carr’ın 2005 yılındaki ölümünden sonra, onun isteği üzerine uygun bir şekilde William S. Burroughs’un ve Jack Kerouac’ın vasiyet icracıları tarafından 2008 yılında çekmecesinden çıkarılan kitap, aslında İkinci Dünya Savaşı sonlarına doğru New York yaşantısını, bu önemli iki yazarın henüz tanınmamış olduğu dönemlerdeki hayatlarını ve odağına Beat hareketinin başlangıcındaki olaylardan biri olan Columbia cinayetini oturtarak anlatıyor.
paylaş:

yeraltı sakinleri | jack kerouac

The Subterraneans.
“Ve bu kitabı yazıyorum.” diye biten, yollarda aşk molaları veren bir kitap Yer altı Sakinleri. An itibari ile gündemde olan 138 yasak kelimeden biri olan “Beat” kuşağının öncülerinden Jack Kerouac’ın samimi kitabı. Jack Keouac yine yollardadır, her zamanki gibi ama bu sefer aşk için yolculuklarına mola verir, yeraltı sakinleriyle sohbet eder, onlarla takılır, aşk yaşar. Elinde yine içkisi vardır, sigarası vazgeçilmezidir zaten ve uyuşturuculardan da tatmadan edemez. Kafası bir milyondur, âşıktır âşık olmasına ama alkol, ot derken özgüvensizliği bedenine sahip olur, çenesi düşer, boş laflar eder ve hiç de planda olmayan aşk yolculuğu hiç planda olmayan molalarını kendisi verir. Ve dediğine göre oturur üç gün üç gece bu kitabı yazar. Sevindirir, hüzünlendirir, dersler verir.
Ayrıntı Yayınları’nın Yeraltı Edebiyatı Dizisi’nden çıkan kitap 160 sayfalık bir hayat hikâyesi. Zeynep Demirsü’nün çevirdiği kitap, bu edebiyat tarzını sevdirir cinsten ve dokunaklı. Yazar kitabı 1958 yılında yazmış 1960 yılında da Ranald Macdougall tarafından sinemaya uyarlanmış. Türkçe’ye ise 2010 yılının eylül ayında kazandırıldı.
Jack Kerouac kitabın bir bölümünde şöyle der:
“güneşi, gemileri görebiliyorduk, dışarıda aylak aylak dolanmakta olan insanoğlunu, bunun cidden ne muhteşem bir şey olduğunu ve nasıl olup da asla değerini bilmediğimizi, kaygılarımızın ve derilerimizin içinde kasvette başka bir şeyin olmadığını, gerçekten tıpkı ahmaklar gibi olduğumuzu ya da körleşmiş, şımarık, tiksindirici veletler gibi, hani surat asarlar ya; çünkü… istedikleri… bütün… şekerleri… alamamışlardır.”
Spontane şekilde üç günde yazılmış ama uzun bir süre anlatan ve Jack Kerouac’ı olduğu kadar Beat kuşağını ve diğer sakinlerini anlatan kitap, okunmaya değer.
Eğer Beat Kuşağı hakkında bilgi almak istiyorsanız burayı, Jack Kerouac hakkında daha çok bilgi edinmek için şurayı ve kitabın film versiyonuna göz atmak isterseniz bu linki tıklayabilirsiniz.
paylaş: