chuck palahniuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
chuck palahniuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

kısa kısa #8


-Yazar Chuck Palahniuk, 1996’da yazdığı ve fenomene dönüşen romanı 'Fight Club'ın devamını yazacağını hayranlarına duyurdu.
ABD’de düzenlenen çizgi roman fuarına katılan Palahniuk, kitabın çizgi roman serisi olarak yayınlanacağını açıkladı. Ünlü yazar, kitabın 10 yıl sonrasını anlatacağını ifade etti. Palahniuk, “Hikayeyi tekrar ortaya çıkmaya hazırlanan Tyler anlatacak. Marla ise evlilik hayatından sıkılmış durumda. Çiftin çocuklaklarının kaçırılmasıyla olaylar başlayacak” dedi.
Los Angeles Times’ın haberine göre, son olarak 'Beautiful You' adlı kitabını yayınlayan Palahniuk, yeni 'Fight Club'ın 2015’te satışa çıkacağını belirtti.

-Dünya edebiyatının saygın ödüllerinden Man Booker'ın bu yılki adayları açıklandı.
İngiltere, Zimbabve, Yeni Zelanda, Kanada, Avustralya, Malezya ve İrlanda'dan 13 aday ve eseri, 10 Eylül'de ikinci bir değerlendirmeye tabi tutulacak ve kalan adayların "en iyisi" 15 Ekim'de açıklanacak.

-J. K. Rowling‘in Robert Galbraith takma adıyla yazdığı polisiye romanı, bir numaraya yükseldi.

-Google yaptığı açıklama ile Hollanda pazarında e-kitap satışlarına başladığını açıkladı. Google Play Store üzerinden satışı yapılacak e-kitaplarının işlevselliğinin önümüzdeki günlerde artırılacağı aktarıldı.

-Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk'un yeni kitabının 2014 yılının ilk aylarında okuyucuyla buluşması planlanıyor.
Yapı Kredi Yayınları'ndan yapılan açıklamada, Türk edebiyatına önemli baş yapıtlar kazandıran, 2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülü alan Orhan Pamuk'ın yeni kitabının gelecek yıl çıkacağı bildirildi.

-Canlı yayında kimsesiz bebek dağıttılar.
Pakistan'da bir televizyon programı, Ramazan'da yaşanan reyting savaşlarını kazanmak için kimsesiz bebek dağıtmaya başladı.
paylaş:

ölüm pornosu ve yumuşak makine davalarından sonuç: yine saçmalamışlar!


“Şu halde biz de bu işi yapmaya devam edeceğimiz için kendimizi ihbar ediyoruz. Chuck Palahniuk'un son kitabını mahkemeniz vasıtasıyla Muzır Kurul’a gönderiyoruz” denmiş olması bile bu ülkede sanata/edebiyata değer verenlerin ve saçma sapan bir kurul yüzünden yılmayacakların olduğunu gösteriyor. Bu kaçıncı dava artık saymayı bıraktık, yargılanan diğerleri gibi hem Yumuşak Makine hem de Ölüm Pornosu’nun davaları bugün yine saçma bir kararla sonuçlanmış. SabitFikir’in haberi ise şöyle:

Bugün görülen duruşmalarda yargılanan kitapların bilirkişi raporuna göre edebi birer eser olduğu nihayet kanun önünde de kanıtlanmış olsa da, dava yine de sonuçsuz kaldı. Dün gece onaylanan 3. Yargı Paketi doğrultusunda sanıklar  hakkında basın yoluyla müstehcenlik suçundan açılan kovuşturmanın ertelenmesine karar verildi. Karara göre sanıklar üç yıl içinde benzer bir suçtan yeniden yargılanırsa, dava dosyaları tekrar açılacak.

Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulunun verdiği rapora dayandırılarak William Burroughs'un yazdığı, Süha Sertabiboğlu tarafından dilimize çevrilen ve Sel Yayıncılık tarafından yayımlanan Yumuşak Makine adlı kitabın yedinci duruşması ve Chuck Palahniuk'un yazdığı ve Funda Uncu'nun Türkçeye çevirdiği, Ayrıntı Yayınları tarafından basılan Ölüm Pornosu isimli kitabın beşinci duruşması, 5 Temmuz 2012 tarihinde saat 09.30'da Çağlayan Adliyesi 2. Asliye Ceza Mahkemesi duruşma salonunda arka arkaya görüldü. Duruşmalar Uluslararası PEN Hapisteki Yazarlar Komitesi Direktörü Sara Whyatt, Evrensel Gazetesi, Cumhuriyet Gazetesi, Hayat TV ve 6:45 Yayınları tarafından izlendi.

Önceki duruşmalarda beklenen bilirkişi raporlarının hazır olduğu bildirildi. Bilirkişi raporuna göre Yumuşak Makine’nin edebi bir eser olduğu nihayet kanun önünde de kanıtlanmış olsa da, dava yine de sonuçsuz kaldı.

Bilirkişi raporunda belirtildiği üzere; “Sonuç olarak Burroughs’un Yumuşak Makine adlı romanı bir edebiyat eseridir. Ünü Amerika’nın sınırlarını aşan yazarın okurun cinsel dürtülerini harekete geçirmek yerine toplumsal eleştiride bulunduğu, cinsellik öğesi ile edebiyat dünyasında büyük yankı uyandıran yenilikçi anlatım tekniği de bu amaca hizmet etmektedir.”

Bilirkişi raporuna katılan sanıkların derhal beraatı talep edildi ancak dün gece onaylanan 3. Yargı Paketi doğrultusunda 5 Temmuz 2012 tarihinde, yani bugün yürürlüğe giren 6352 sayılı yasanın Geçici 1/1-b. maddesi uyarınca sanıklar hakkında basın yoluyla müstehcenlik suçundan açılan kovuşturmanın ertelenmesine karar verildi. Bu maddeye göre hakkında
kovuşturmanın ertelenme kararı verilen sanıkların erteleme kararı verildiği tarihten itibaren üç yıl içinde basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemiyle işlenen yeni bir suç işlememesi halinde, sanık hakkındaki dava 6352 sayılı yasanın Geçici 1/2. maddesi uyarınca düşürülecek; bu süre zarfında yeni bir suç işlenmesi ve bu suçtan dolayı
kesinleşmiş hükümle cezaya mahkûm olunması halindeyse Yumuşak Makine davası tekrar açılacak ve kovuşturmaya devam edilecek.

Sonuç olarak olumlu gelen bilirkişi raporlarına rağmen beraat yerine erteleme kararı verildi. Hâkimin “Dava bir hafta önce olsaydı ya da bilirkişi raporları bu kadar geç gelmeseydi beraat kararı çıkacaktı,” açıklamasının üzerine söz alan avukatlar dava dosyasının hukuka göre ve gelen raporlar doğrultusunda derhal beraat kararı verilebilir durumda olduğunu, yasanın
hukukun önüne geçmemesi gerektiğini, hukuka göre bu davadaki kovuşturma sürecinin sonuna gelindiğini ve beraat kararı verilebileceğini açıkladılar. Ancak hâkim bu davada beraat kararı verirse elindeki diğer dosyalara da beraat kararı vermesi gerektiğini, beraat edeceklere beraat, suçlu bulunacaklara erteleme kararı veriyor gibi olacağını ve yasaya göre hareket etmek zorunda olduğunu bildirdi.

İrfan Sancı söz alarak, “Bu yasa ileriye değil geriye doğru atılmış bir adımdır. Bu bir af yasası değil tehdit yasasıdır. ‘Üç yıl içinde aynı suçu işlemeyin, aynı suçtan yargılanmayın’ demektir. Ortada bir suç bile yokken ve beraat edecekken verilen bu karar bizleri yıldırmak için. Ancak biz elbette 3 yıl içinde aynı ‘suçu’ işleyeceğiz, bizim işimiz bu. Elbette bu tür kitapları yayımlamaya devam edeceğiz,” dedi.

Yumuşak Makine davasının ardından görülen Ölüm Pornosu davasında da aynı karar uygulandı. Karar üzerine söz alan yayıncı Hasan Basri Çıplak, “Bilirkişi raporları bizim şimdiye kadar söylediklerimizin kanıtıdır ama siz yeni onaylanan bu yasayı bizim lehimize değil aleyhimize kullandınız, beraat edecek durumdayken bile dava kapanmıyor,” diyerek hâkime Chuck Palahniuk'un Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlanan son kitabını verdi ve “Şu halde biz de bu işi yapmaya devam edeceğimiz için kendimizi ihbar ediyoruz. Chuck Palahniuk'un son kitabını mahkemeniz vasıtasıyla Muzır Kurul’a gönderiyoruz,” dedi.

Nihayetinde Yumuşak Makine ve Ölüm Pornosu davaları şimdilik son buldu bulmasına ama beraat kararı çıkmadı ve sanıklar üç yıl içinde benzer bir suçtan yargılandığı takdirde dava dosyaları tekrar açılacak.

paylaş:

chuck palahniuk ile bir söyleşi



Chuck Palahniuk bir ''rock star'' değil, ama olabilir de. "Dövüş Kulübü" ve "Invisible Monsters"ın (Görünmez Canavarlar) yazarı Palahniuk konser salonlarında ''okuma günleri'' düzenliyor, seyircilerine şişme erotik bebekler atmakla tanınıyor ve hayranları ismini kollarına yazdırıyor.

Yazarın resmi web sitesi kendilerini açıkça "the Cult" diye adlandıran 47.000'in üstünde çılgın hayranıyla dolu. Onlar tanıtım tişörtleri ile müzik piyasasını canlandırıyor, konser biletleri satıyorlar.

Son kitabı "Pygmy" (Pigme) öğrenci değişim programıyla Orta Amerika'ya gelmiş ergen bir öğrencinin/gizli ajanın terör planlarını konu ediniyor.
Palahniuk yeni romanı ile ilgili TIME dergisine konuştu ve tüm Alman ulusuna yanlışlıkla nasıl hakarette bulunduğunu ve "the Cult " için gerçekte neler düşündüğünü anlattı.

Bu kitapla ilgili fikir nasıl oluştu?

"Fight Club" filmi yayınlanmaya başladığında, tam zamanlı yazabilmek için işimi bıraktım. Beni yataktan erken kaldıracak bir şeye ihtiyacım vardı. Ve gönüllü evsizlere ''çorba yapmaya'' başladım.

Kimse kim olduğumu ve niye orada olduğumu bilmiyordu. İnsanlar benle ilgili hikaye üretmeye başladılar. Kimilerine göre tescilli bir seks suçlusuydum, hapisten yeni çıkmıştım ve kamu hizmetiyle cezalandırılmıştım. Kimilerine göre ise bir katildim… bir kundakçı. Bütün bu dehşetengiz düşünceler bana yöneltilmişti çünkü kimse bu adamın neden her sabah 5 te gelip ekmek kızarttığını bilmiyordu.

Ve sen bozmadan devam ettin…''katil değilim'' demedin öyle mi?

Demedim. Onların hikayesi gerçekten daha iyiydi. Öylece devam ettim.

Nasıl Pygmy'e dönüştü hikaye?

Neşeli ve karşılaştığınızda güçlük çekmeden açıklayamayacağınız bir karakter oluşturma fikri hoşuma gitti. Bu, Pygny'yle tanışan herkesin en kötü önyargıyla, kendini beğenmişlikle ve bağnazlıkla yüzleşmelerini sağlıyor. Kimse onun hangi ırktan olduğunu bile bilmiyor. Gerçek ismi "Pygmy" bile değil.

Kitaptaki karakterler, Amerika'nın dünyadaki ya en iyi ülke ya da en kötüsü olduğunu düşünüyor. Aslında kitap politikayla iç içe.

Bana göre bu, politik bir kitaptan ziyade bir olgunluk romanı. Halkının en iyi halk olduğunu düşündüğün o 10-11 yaşlarını hatırlar mısın? O yaşlarda onlar her şeyi bilirdi ve onların dediği doğruydu. VE sen büyüdün; bu berbat döneme ulaştığında onların birden şeytan, zorba ve hiçbir şey bilmeyen alıklar olduğunu gördün.

Pygmy'yi konuk eden aile, Amerika'yı her şeyin mükemmel olduğu bir yer olarak tanıtır oysa Pygmy Amerika'yı bir zorba ve şeytansı bir aptal olarak görecek şekilde eğitilmiştir. Sonuçta her iki aşamanın ötesinde ailenin mükemmel olmadığını ama seni sevdiğini ve sana en iyisini vermeye çalıştığını kabullenirsin. Pygmy, bu insanları sevgi dolu ama çoğu şeyden ''bir haber insanlar'' olarak tanımladı.

Pygmy çok özel ve kırık bir şiveyle yazıldı. Kitabı okuduktan sonra kendimi o şiveyle düşünmekten alıkoyamadım. Nasıl bir şeydi bu şekilde yazmak?

Gerçekten de tahripkardı. Düzyazı yerine şiir yazmak gibiydi. Kasten yanlış yapıyordum ve birçok nedenim vardı. Örneğin; önek kullanmadım… unhappy, unconscious gibi. Onun yerine "no happy, no conscious" şeklinde yazdım. Benim de no conscious dediğim çok oldu. Bu dili içselleştiriyorsunuz ve düşünce şekliniz kafanızda ve bilincinizde korunuyor. Bu WalMart, megakilise gibi gündelik ve taze şeylerde daha sıradan düşünmemi kolaylaştırdı.

Tanrının insanları cezalandırmak için onların günah işlemelerine ihtiyacı olduğuyla ilgili birçok bölüm var kitapta. İlginç bir yaklaşım. Biraz bahseder misiniz?

Alman ulusal radyosuna berbat bir röportaj vermiştim. Bir yerinde ''Sieht so aus als haettest du all dein Deutsch vergessen'' demek istedim ''Sanırım Almancayı unutmuşumdur'' anlamında. Sadece tek bir fiili yanlış kullanmıştım. Vergessen yerine Vergast. Programdan çıktığımda yayıncılar bana çok kızgındı. Vergast, "insanları ölüme sürüklemek" fiilinin geçmiş zaman haliydi. Almanca sözcüğünü de yanlış telaffuz etmiş "r" harfini eklemiştim. Anlamı Almanca yerine Alman halkına dönüşmüştü ve ben "Almanları ölüme yönlendirdiğim için üzgünüm" demiştim. Çok utanmıştım.

Ne oldu… hiç tepki aldınız mı?

Hayır. Sıvıştım, trene binip oradan uzaklaştım; kendimi çok kötü hissediyordum. Binlerce kişiyi aşağılamıştım. Bunları nasıl söyleyebildim? Bizim ayıbımız olan bu korkunç yanlışların, Tanrı'nın canımızı alırken keyiflenmesine vesile olduğunu düşünmeye başladım. Kim bilir belki de bu günahlarımız Tanrıya bize sonunda kanser hastalığını verirken üzülmemesi için bir tür teselli oluyordur.

Çok sıkı bir hayran kitleniz var.''Cult''larla ilişkiniz nasıl?

Yaklaşık 10 yıl önce, 3 kişi New York'taki ''okuma etkinliğine'' geldi ve resmi hayran sitemi kurmak istediklerini söyledi. "Hiçbir şeyi düşünmenize gerek yok biz halledeceğiz" dediler. Bir çeşit tevekkülle ''Tamam, yapın'' dedim. O günden beri site çok büyüdü. Yazılanlara, eleştiri ve tavsiyelerimle katkı sağlıyorum. Her ay bana 6 veya 8 hikaye gönderiyorlar ve ben de görüşlerimi belirtip geri yolluyorum.

Sizin ''kitap okuma''larınız normal okumalara benzemiyor. Daha çok konser gibi, kutlama günleri gibi. Bütün bu çılgın şeyleri neden yapıyorsunuz?

7 yıl kadar önce, okumaların sıkıcı geçtiğini fark ettim. Oraya çıkıp etkinlik boyunca uyurgezer gibi kitabımdan pasajlar okuyordum. Daha çarpıcı bir şeyler yapmalıydım. Hoplamak, zıplamak istiyordum; böylece etkinlik daha heyecanlı olabilecekti. Her seferinde farklı bir yol buldum eğlenmek için. Kaldığım otelin oda numarasını veya uçağımın koltuk no'sunu hatırlamam ama her organizasyonum aklımdadır.

Plastik vücut parçalarını insanların üstüne attığınızı duydum…

İnsanlar benden vücutlarına imza atmamı istiyorlardı. Ve ben bir sonraki etkinlikte herkesin imzamı dövme yaptırdığını görüyordum. Ve insanların vücutlarına imza atmamaya karar verdim. Artık onlara kol ve bacak verecek ve istediklerinde bu kol ve bacakları imzalayacaktım.Bir iki yıl boyunca insanların üzerlerine kol-bacak fırlattım ve sonra yüzlerce ucuz erotik bebekler atmaya başladım. Bir yarışma düzenliyorduk ve kim daha hızlı bebek şişirirse kitap kazanıyordu.

Bu seferki etkinlikte ne yapıyorsunuz?

Penguen.

Gerçekten mi?

Bütün kışı şişirerek, imzalayarak ve tarih atarak geçirdiğim 200 şişme penguen. Her organizasyona 250 penguen gönderdim. Çeşitli yarışmalar düzenledik. İnsanları eğlendirmektenhoşlanıyorum. Daha çok duygu ve kaos eklemek iyi oluyor.

Çeviren: Artun Kendirli
(edebiyathaber.net aracılığı ile)
paylaş:

Dünya Çeviri Günü kutlu olsun: Ölüm Pornosu'nun çevirmenine 3 yıla kadar hapis isteniyor!


İstanbul Basın Savcılığı Chuck Palahnıuk’un ‘Ölüm Pornosu’ isimli kitabıyla ilgili bir soruşturma başlatmış, kitabı T.C. Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu Başkanlığı’na göndermişti. Soruşturma sonrası Türkçeye tercümesini yapan Funda Uncu ile kitabı yayınlayan Ayrıntı Yayıncılık’ın sahibi Hasan Basri Çıplak hakkında 6 aydan 3 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Davanın "30 Eylül Çeviri Dünya Çeviri Günü"ne denk gelmesi hayli ironik!

İstanbul Cumhuriyet Savcısı İsmail Onaran’ın hazırladığı iddianamede, kitapta cinsel organlara kadar detaylara yer verildiği ve bu anlatımların kitabın birkaç yerinde değil tamamına yakın bölümde bulunduğunu belirtildi.

Kitap üzerinde yaş uyarısının bulunmadığını ve bu nedenle küçük yaştaki çocukların ulaşabileceğinin dikkate alınarak, kitabın T.C. Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu Başkanlığı’na gönderildiği vurgulandı.

İddianamede kurul tarafından yapılan incelemenin sonucu da yer aldı. İnceleme sonrasında söz konusu kitapta birçok gayri ahlaki ve edebi olmayan anlatımların bulunduğu ifade edildi. Kitabın asıl ağırlığının cinselliğe yöneltilmiş olduğu ve bu nedenle toplumun ahlak yapısı ile bağdaşmadığı bu hali ile de müstehcen bulunduğu belirtildi. İddianamede, yine Muzır Kurul raporundaki ifadelerle, ülkelerin ahlak anlayışlarının birbirinden farklılık gösterdiğinin bir gerçek olduğu, kitabın hiçbir uyarı yapılmadan satışa sunulduğu ve çocuklara ulaşmasını engelleyecek hiçbir önlem alınmadığı dolayısıyla suçun oluşumu için yeterli olduğu vurgulandı. Muzır Kurul'un yetişkinler için hazırlanmış bir kitap için traji-komik raporu ilgili haberi ve raporun tümünü bu haberimizde görebilirsiniz: İşte Ölüm Pornosu Raporunun Tamamı!

Yayınevi sahibi Hasan Basri Çıplak alınan ifadesinde suçlamaları kabul etmediğini belirtti. Çıplak, yazarın dünyaca ünlü bir kişi olduğunu, eserde pornografinin değil kadının bir meta olarak kullanılmasının eleştirildiği, yayın evlerinde bu yazarın basılan onuncu kitabı olduğunu belirtti. Kitabın tercümanı Funda Uncu ise alınan ifadesinde kendisinin çevirmenlik yaptığını Ayrıntı Yayınevi’nde yazarın sekiz adet kitabını çevirdiğini eserin kendisinin tercüme ettiğini görevinin kendisine teslim edilen eserin aslına sadık kalarak tercüme etmek olduğunu ve mesleğini icra ettiğini belirtti.


paylaş:

tıkanma | chuck palahniuk


Choke.
Hasta annesinin tedavi masraflarını karşılamak için tıp eğitimini yarıda bırakmış ve geçimini elit/pahalı restoranlarda boğulma taklidi yapıp kurtaran kişiyi bir kahramana çevirerek onun duygularını kendini sahiplenmeye doğru sürükleyip belirli aralıklarla ona para gönderilmesiyle sağlayan bir anti-kahramanla karşı karşıyayız bu kez. Üstelik kendinden de nefret ediyor ve anlatıcı olduğu kitaba “Eğer bunu okumaya niyetliyseniz vazgeçin.” Diyerek başlıyor. Biz bu uyarıyı dikkate almayıp kitaba başlarsak eğer Chuck Palahniuk sonsuz hayal dünyasının kapılarını sonuna kadar aralamış oluyor ve biz arkamızda bıraktıklarımızı unutarak bambaşka bir dünyaya adımımızı atmış oluyoruz ta ki kitap bitene kadar.
“Gerçek şu ki, dul bir anne tarafından yetiştirilen her erkek çocuk evli olarak doğmuş sayılır. Bilmiyorum ama bence annesi ölene dek bir erkeğin hayatındaki diğer kadınların hepsi metres olmaktan öteye gidemez.” Diyerek tanımlıyor kendini, annesiyle arasındaki bağ da bu yolda devamlılığını sağlıyor.
Kendisi bir seks bağımlısı ve bunun bir rahatsızlık olduğunun farkında ama kendini durduramıyor. Bunda karşı cinsin de etkisi azımsanmayacak ölçüde tabii; baştan çıkarmalar, karşı cinsin kahramanımızdan daha azgın olması, vs.
paylaş:

kaçaklar ve mülteciler | chuck palahniuk

Fugitives and Refugees.
Okuduğumuz kitapların yazarları ya da şairlerini kimi zaman bizler bir şehirle özdeşleştiririz kimi zamanda kendileri anlatır kendi şehirlerini bizlere. Çocukken oyunlar oynadığı, komşularından tutundan da sokaktan geçen satıcılara kadar her ayrıntıyı o şehirlerde yaşayanlar, orada büyüyenler kadar hiç kimse bilemez doğrusu.
Turistik bir gezi yapmak için seçilen şehirler için de rehber kitaplar imdadımıza yetişen ilk materyaller olur. Müzeler, nerede ne yenir ne içilir, görülmesi gereken mekanlar ve bol bol fotoğraf çekilebilecek doğal güzellikler.
Kaçaklar ve Mülteciler’de anlatılan şehir ise Portland, yazar yeraltı edebiyatından tanıdığımız, Dövüş Kulübü, Gösteri Peygamberi, Tıkanma, Ölüm Pornosu gibi kitaplara imzasını atmış ve son dönemde şüpheli yazarlar arasında görülen Chuck Palahniuk. Sevgili Chuck, Portland’ı en ücra köşelerden başlayarak anlatmış.
Nerede yemek yenmeli konusuna değinerek görmemiz gereken mekanların isimlerini, menülerini, telefon numaralarını, adreslerini hatta menüdeki bazı yemeklerin hazırlanışını dahi kaleme almış. Hangi müzeye gidilmeli, ayrıntıları, internet siteleri, hayvanat bahçeleri, seks mekanları, alışveriş merkezleri, bahçeler, içmek için uygun mekanlar, … hepsini bu kitapta bulabiliriz. Aynı zamanda paranormal durumlara da değiniyor yazar bu kitabında. Hayaletli olduğu söylenen ve görmediğimiz varlıkların fink attığı mekanlar hakkında da bilgiler veriyor bizlere.
Kaybolmak yabancı bir yerde çok da sorun olmasa gerek lakin bu kitap ile Portland sokaklarında kaybolmak bile sıkıcı olamaz.
Yolumuz bu şehri düşmese de eğlenmek ve mekanların tasvirlerine hayran kalmak, daha doğrusu keşfetmek için çok hoş bir kitap. Portland yolcuları için ise kaçırılmaması gereken bir yol arkadaşı.
147 sayfadan oluşan ve Ayrıntı Yayınları'ndan çıkan kitabın çevirmeni Esra Arışan.


paylaş:

Palahniuk: Tanrı bile bir cehennem yaratacak kadar kindar olamaz, belki Türkler...


Türkiye’de Ölüm Pornosu adlı kitabı Çocukları Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu tarafından “halkın ar ve hayâ duygularını incitici” ve müstehcen bulunan ve yargılanmaya devam edenChuck Palahniuk’un “Damned” isimli yeni kitabı yayımlandı. The Guardian’ın yazarla yeni kitap üzerine yaptığı röportajda Türkiye’deki dava da soruldu.
paylaş:

ölüm pornosu | chuck palahniuk


Snuff.
Feci derecede sakıncalı bir kitap! Chuck Palahniuk gibi edepsizler, terbiyesizler olmasa aslında hayatımız sütten çıkmış ak kaşık ya da “kaşağı” kıvamında olabilir. Çünkü Kaşağı gibi, Eylül gibi kitaplar anlatıyor aslında yaşadıklarımızı. Bizim kültürümüzde ne porno vardır ne de fetiş. Ağzımızdan küfür bile çıkmaz aslında. Üstelik biz yılbaşının gelmesini sarışın hatunları okşamak için isteriz. Çünkü onların saçları tam da okşanmak içindir. Yani anlatılanların dışına çıkılıyorsa hep bu Palahniuk yüzünden, hep onu okuyanlar yüzünden. Yoksa dediğim gibi, cillop gibi insanlarız. Üzerimize krema sıkılıp yalanmalıyız, o derece!
Şaka bir yana açılan toplatılma davasının sadece adında “porno” kelimesinin geçmesinden dolayı olduğunu inatla düşünmekteyim. Yoksa adı başka bir şey olsaydı eminim ki sıyrılıp giderdi. Yoksa kitapta bahsedilen ya da en azından kullanılan kelimelerden daha ağırları başka kitaplarda mevcut. Ve işin ilginç yanı dünya üzerinde en iyi yazarlar arasında kabul edilen, kitapları çok satan, yeraltı edebiyatına derin katkıları bulunan Chuck Palahniuk için bu söz konusu. Çünkü burası Türkiye ve burada Palahniuk’a bile dava açılır.
Gerçi ülkemizde sadece kitaplar “ucube” olarak görülmüyor. Heykeller de bundan nasibini alan sanat eserleri arasında.
Ve aslında Palahniuk bize Gösteri Peygamberi’nde bir şeyler demek istiyor:
paylaş:

fight club'ı jane austen yazsaydı


En bilindik filmlerden biridir Fight Club, yeraltı edebiyatı örneklerinden biridir ayrıca kült bir yapımdır. Kitabın yazarı Chuck Palahniuk, muhteşem insan, bakış açısı, Gösteri Peygamberi’nden anladığımız kadarıyla da temizlik konusunda aşmış insan. Jane Austen ise en bilineniyle Aşk ve Gurur’un yazarı. Aşkı anlatan kadınlardan anlayacağınız. Chuck Palahniuk pek bir vurdulu kırdılı gözüküyor, yeraltı edebiyatının getirdiklerinden de fazlasıyla yararlanıyor. Küfretmekten çekinmiyor. Jane Austen ise romantizmi doruklarda yaşıyor, onun dilinde değil küfür kavga bile yok. Peki eğer Fight Club’ı aşkı anlatan kadın, aynı Aşk ve Gurur’daki gibi hanımefendilerin dilinden yazsaydı nasıl olurdu? İşte onun cevabı. Birileri düşünmüş ve bu videoyu çekmiş.
paylaş:

chuck palahniuk, bir 'manken' ve ölüm pornosu


İstanbul Başsavcılığı tarafından hakkında muzır soruşturması açılan Ölüm Pornosu’nun (Snuff) çevirmeni Funda Uncu, ifade vermesi için Bodrum Karakolu’na çağrıldı. Ve karakolda yaşadıkları gazetelerin birinci sayfalarına taşındı. “Utanmıyor musun böyle şeyler yazmaya?” diye soruldu ona, “Manken filan mısın yoksa?” dendi. Aşağıda Füsun Saka’nın bir zamanlar Kurban grubunun menajerliğini de yapan Uncu’yla sıcağı sıcağına yaptığı söyleşiyi okuyacaksınız. Ama ben esas şunu merak ediyorum, Chuck Palahniuk bu traji-komik hikayeyi duysa, kitabının Türkiye’deki ulusal gazetelere manşet olduğunu, milletin günlerce bunu konuştuğunu, çevirmeninin “manken” diye aşağılandığını ve geri kalan tüm saçmalıkları öğrense ne derdi acaba… (egoistokur.com)


Chuck Palahniuk’un Ayrıntı Yayınları’ndan çıkan “Ölüm Pornosu” (Snuff) adllı kitabın çevirmenisiniz, kitabın müstehcen öğeler içerdiği iddiasıyla başlatılan soruşturmada ifade vermeniz gerekti. Bu süreci anlatır mısınız?

paylaş:

chuck palahniuk'tan yazmak isteyenlere 13 tavsiye

Fight Club’ı okumayan var mıdır bilemiyorum; en azından herkes izlemiştir. İşte o kült filmin yazarı Chuck Palahniuk. Derin düşünce adamı, yeraltı edebiyatının vazgeçilmezi. Kitapları bir bir beyaz perdeye aktarılıyor her ne kadar siyah olsalar da. İşte bu adam hakkında arama tarama yaparken Samed Karagöz’ün Afili Filintalar'daki yazısına ulaştım. Yazar olacak adama adam gibi 13 madde sunuyor Palahniuk.
Fight Club’ın hiçbir zaman unutulmayacak ilk iki maddesi geliyor akla:
1. Fight Club’tan kimseye bahsetmeyeceksin.
2. Fight Club’tan kimseye bahsetmeyeceksin.
İşte Chuck Palahniuk’un yazar olacak birey için söylediği 13 tavsiye:
Yirmi yıl önce ben ve arkadaşım noel öncesi Portland şehir merkezinde yürüyorduk. Büyük mağazalar: Meier and Frank… Fredrick and Nelson… Nordstroms. Hepsinin büyük vitrinleri ve her vitrinde kendilerine has tek bir sahne; kıyafetleri tanıtan cansız mankenler veya yapay kar içinde bir parfüm şişesi. 

paylaş:

gösteri peygamberi | chuck palahniuk

Survivor.
Arka kapağı şöyle anlatır konusunu: Yalnızlık, yabancılaşma, şiddet, pornografi, tüketim ve şöhret açlığı…
Söz konusu yazar Chuck Palahniuk olunca akan sular duruyor. Yeraltı edebiyatının önde gelen ismi olmak, başarmak, ya da tam aksine diplere inmek, küçülmek, işte mesele bu demek…
“İntihar etmekle şehit olmak arasındaki tek fark gazetede manşet olmaktır.” Diyor yazar. Bunu utanmadan söylüyor, hem neden utansın ki? Biz onun dünyasına girmeye çalışıyoruz, o bize kapılarını açıyor. Ve cümbüş sonrasında başlıyor.
Kan lekesi nasıl çıkar?
Pop kültüre sivri bir dil çıkarıyor adeta yazar, üstelik bunu küçük bir çocuğun büyüklere dilini göstermesi gibi değil bayağı elli yaşında bir adamın canlı yayında tüm ülkeye dilini göstermesi gibi yapıyor.
Kitap ele alınıp, okunup, kucaklanası cinsten. Güldürüyor, her zaman ki gibi düşündürüyor. Okurken saçmalıyoruz, hayal dünyasında kendimizi başkarakter yapıyoruz, “orada dur Chuck, sıra bende” diyoruz.
304 sayfa tersten akıyor, 1 olmasın diye korkuyoruz.
Funda Uncu’nun çevirisiyle okuyoruz kitabı. Ayrıntı Yayınları’nın yeraltı edebiyatı dizisinden elimize ulaşıyor. Boşlukları televizyon kanallarıyla doldurmak yerine kitapla dolduruyoruz. İşte bunu sağlıyor yazar.
Fight Club’tan belki de daha fazlası var kitapta. Olaylar akıl işiyle örülüyor, paçalarımızdan zekâmız akmasın diye lastikle bağlıyoruz adeta.
Zaten Yeraltı’nı sevmemiz için bir gerekçe göster dediklerinde ilk cevap Chuck Palahniuk olunca kitap için fazla bir yoruma gerek kalmıyor.
Kitaptan birkaç alıntı ise şöyle:

İsa çarmıha gerilmeseydi kimi kendine inandırabilirdi? Uyku hapları yutup, bir banyonun zemininde tek başına ölseydi, cennete gider miydi? Kendisinin kimsenin izlemediği, kimsenin ona işkence etmediği ve başında ağlayıp sızlamadığı bir kodeste can verseydi acaba bizi kurtarabilir miydi?

Çarmıha gerilme sırasında izleyici sayısı düşük olsaydı, olayı başka bir zamana ertelerler miydi diye düşünmeden edemiyorum. 
İsa’nın neredeyse çıplak olmadığı bir haç görmedim. Hiç şişko bir İsa görmedim. Ya da vücudu kıllı bir İsa görmedim. Gördüğüm her haçta İsa, belinden yukarısı çıplak olarak bir kot markası veya erkek parfümü için modellik yapacak görünümde.
Eğer kimse izlemiyorsa, dışarıya çıkmanın bir anlamı yok. Pekâlâ, evde oturup otuzbir çekebilir veya haberleri izleyebilirsiniz. Eğer birinin videokaseti yoksa veya daha da önemlisi bütün dünyanın gözleri önünde canlı yayında geçmiyorsa hayatını, o kişi yaşamıyor demektir. 
O kişinin, kimsenin kıçına takmadığı, ormanda devrilen ağaçtan bir farkı yoktur.
bir şeyler yapıyor olmanızın hiçbir önemi yok. Eğer yaptıklarınızı kimse fark etmiyorsa, hayatınız koca bir sıfırdan ibarettir. Boştur. Anlamsızdır.

Tanrı’nın yarattığı başka bir canlıya bakmayı ve sevmeyi öğrenmem için ailem yıllar önce ilk balığımı almıştı. Sahip olduğum altı yüz kırk balıktan sonra öğrendiğim tek şey, insanın sevdiği her şeyin bir gün öleceği oldu. o özel kişiyle karşılaştığın ilk anda, onun bir gün ölüp toprağın altına gireceğine emin olabilirsin.

Sıradan insanlarla aynı problemlere sahipseniz, ağzınız aynı şekilde kokuyorsa ve saçlarınız karman çorman, parmaklarınızda şeytantırnakları varsa, hiç kimse size tapmak istemez. Sıradan insanların sahip olamadığı şeylere sahip olmak zorundasınız. Onların başarısız olduğu alanlarda siz sonuna kadar gidebilmelisiniz. İnsanların olmaya korktukları şey olursanız, onların hayranlığını kazanırsınız.

İnsanlar hayatlarının kurtulmasını istemiyorlar. hiç kimse sorunlarının çözülmesini istemiyor. Dramlarının, önemsiz meselelerinin, hikâyelerinin çözümlenmesini, pisliklerinin temizlenmesini istemiyorlar. Çünkü geriye ne kalacağını biliyorlar. Büyük ve korkunç bir bilinmeyen…

İntihar etmekle şehit olmak arsındaki tek fark, basında çıkacak haberlerin miktarıdır.

Hayatın da porno filmlerin de sonu bellidir, tek fark hayat orgazmla başlar.”


paylaş: