Yönetmen:
Joachim Trier
Senaryo:
Joachim Trier
Oyuncular:
Anders Danielsen Lie, Espen Klouman-Høiner, Viktoria Winge
Tür:
Dram
Yıl:
2006
Süre:
105 dak.
Ülke:
Norveç
Dil:
Norveççe
Ödül:
12 ödül, 5 adaylık
IMDb
puanı: 7.3/10
Metascore:
79/100
Başarısızlıklardan
yılmadan ilerlemeyi bilen, düştüğünde ağlamadan kalkabilen ve yeniden düşmekten
de korkmayan iki yakın arkadaş, yazar olmayı kafaya koyduklarında ellerindeki
taslakları yayınevlerine gönderirler. Erik olumsuz cevap alırken, Phillip ise
bir anda yazar olur.
Kitabı
basıldıktan sonra psikolojisindeki bozuklukları kaldıramayan Phillip hastaneye
yatırılır. Bu süre zarfında sevgilisi Kari’nin ziyarete gitmesi Phillip için
iyi olmayacağı söylenir. Denildiğine göre Kari, Phillip üzerindeki bu psikozu
olumsuz yönde etkiler.
Altı
ay sonrasında hastaneden taburcu olan Phillip yazarlığı da bıraktığını söyler. Bundan
pek de hoşnut olmayan Erik, dostunun yeniden yazmaya başlaması için elinden
geleni yapar. Kari ile yeniden görüşmeye başlayan Phillip ise yazmamakta
diretir.
Bir
süre sonra Erik’in de kitabı basılır.
Çocukluk
yılları sayılacak dönemde keşfettikleri bir yazardan çok etkilenen gençler,
kendisini dış dünyadan soyutlayıp kendi başına yaşadığını düşündükleri bu
yazarı kitaplarındaki ipuçlarıyla bulurlar. Hayallerinden biri de budur aslında,
o yazarla bir gün tanışmak. Lakin içinde bulunduğu durum nedeniyle Phillip için
bu pek de mümkün olmaz. Aksine ilk kitabı basılmaya karar verildiği sırada Erik
bu yazarla tanışır.
Phillip’in
durumu zamana bağlı olarak değişir, tam hayata yeniden tutunduğunu zannederken
aslında geriye doğru kürek çektiğini fark eder.
Yazar
olmak için yapılan işe elinden geldiğinin fazlasıyla çalışmak gerektiğine
inanan Erik, her ne kadar sevgilisini önündeki bir hendek gibi görüp ondan
ayrılma kararı alsa da sevişmek için bir kız olarak kullanmak için de bu
fikrinden vazgeçer. Tabii bir süre sonra sevgilisi bu durumu fark eder ve ondan
ayrılır.
Kitabının
basılmasından bir süre sonra Phillip’in de yeniden yazmaya başladığını öğrenen
Erik, evine gittiğinde yazılanları okur fakat yapılan en iyi iş olmadığını
söyler. Çünkü onlar birbirlerine dürüst olmuşlardır bu güne kadar. Kendi kitabı
için de kendi yaptığı yorumdan pek de farklı bir yorum duymayan ve aynı günün
sabahında gazetede çıkan kitabıyla ilgili haberin başlığının “içi boş bir şekil”
olmasıyla morali iyice bozulur ve kendini sokakta bulur. Gördüğü her arabaya
tekme atarak ilerlerken tekme attığı arabadan çıkan ve ilkokuldayken “homo”
yakıştırması yaptığı çocuk tarafından bir yumruk yer. Ardından kanlı suratıyla
parkın boş bir bankına oturduğunda üzerine atlayan köpekle yeniden kendini
yerde bulur.
Sonrasında
Erik’i kanepeye yatmış olarak izleriz ve yanından üzerine atlayan köpek geçer. Peçeteyi
vereni gördüğümüzde hayranı olduğu o yazarın evinde olduğunu anlarız. Yazar Erik’in
kitabını okuduğunu ve ismini beğendiğini söyler. Oysa Erik kitabın basılma
sürecinde bu isim yüzünden editörü ile çeşitli tartışmalara girmiştir. Kitabın sadece
son bölümünü beğenmediğini ve şiirsel anlatım yapmaması gerektiğini öğütleyen
yazar, umut vaat edici olduğunu da söyler.
Aldığı
hoş iltifatlarla aslında Oslo’dan gitmesi gerektiğini anlayan Phillip, yaşadığı
yerden uzaklaşır ve ikinci kitabını yazmaya koyulur.
Geri
döndüğünde ise hayranı olduğu yazarın intihar ettiğini öğrenir. Phillip daha
iyi gözükür fakat yazmayı düşünmemektedir, Kari ise yeniden üniversiteye
dönmüştür ve psikoloji okuyordur.
Bir
kitap yazma/yaratma sürecini anlatırken edebiyata, ilhama, müziğe ve sanata
değinip arkadaşlık kavramının ne demek olduğunu anlatan bir film aslında
Reprise. Hüznü işlerken eğlenceli olmayı da bilir zaman zaman.
Anıların
tekrarlanamayacağı temasının üzerine oturtulmuş bir Norveç manzarası gibidir
aslında. Sesi kısıp sadece izlesek bile görselliğiyle doyurabilir iştahımızı. Senaryonun
da işleniş biçimi iyi kılar neticede filmi.
Filmin
içinde kısa film olarak görebileceğimiz bir sahne mevcut. Adeta bir sekron
uyuşmazlığı gibi başlayan o sahnede Phillip’in hastaneden çıktıktan sonra Kari
ile ilk buluşmasını izliyoruz. Birkaç yerde geçen olayda konuşmalar takip eden
görüntüyle pek de bağdaşmaz lakin Phillip’in içine sürüklendiği durumu
anlamamızda çok faydalı ve zekice düşünülmüş bir ayrıntı olarak görülebilir.
Erik’in
uzun süren ilişkiler için yaptığı yorum ise iyi bir tespit doğrusu. Erkeklerin uyuzlaşmaya
başladığını iddia eden Erik, erkeklerin bir süre sonra televizyon dizileri ve
yemek fasılları tarzı kadınsı çemberin içine sürüklendiğini, dolayısıyla
okumaya, müzik dinlemeye daha az vakitlerinin kaldığını bir süre sonunda da bu
aktivitelerini iyice yitirdiklerini ve heyecan yoksunu geri zekalı birer
burjuvaya dönüştüklerini belirtiyor. Haklı mı haksız mı bilemiyorum ama tespit
yerinde.
Filmin güldüren sahnelerinden biri Erik'in kitabı basıldıktan sonra çıktığı bir televizyon programında yaptığı açıklamalarda kullandığı "tırnak işareti" sorunsalıdır ve izleyen arkadaşları arasında dalga konusu olur, hayranı olduğu yazardan öğrenir ki edebiyat televizyonda tartışılacak bir mevzu değildir. İkinci komik olay ise kitaplarındaki ipuçlarından yola çıkarak buldukları yazarın fotoğrafını çekmeye çalıştıkları sahne. Fotoğrafı baskıdan almaya gittiklerinde fark ederler ki fotoğraf çekmek istenildiğinde ilk önce objektifin kapağı açılmalıdır. Simsiyah bir fotoğraf yıllarca duvarını süsler tabii, bu da eğlenceli bir anı.
Yer
yer insanda kuzeylere kaçma düşüncesini oluşturan, güneşin sinelere vurmasıyla
ya da yüksek binaların ardından görülen güneşin bazen umut bağlamamız için
yeterli bir neden olduğunu gösteren, anıların tekrarının gerçekleşemeyeceğini
söyleyip yaşadığımız andaki kavramların değerinin daha çok bilinmesini
öğütleyen bir film ayrıca.
Uluslararası İstanbul Film Festivali'nden de en iyi film dalında Altın Lale sahibi.
Bazı
şeylerin bitmesi için geri doğru saymak yetebiliyor bazen.
Joachim'i seviyorum.
YanıtlaSilNorveççe?de 10'a kadar saymayı öğrenmemize de yardımcı film :)
var öyle bir dil :)
YanıtlaSil