Genis Carreras Londra’da yaşayan bir Katalan. Tasarımlarıyla ödüller kazanmış. Felsefe
üzerine çalışmalar yapmış ve görüşleri minimal biçimde posterlere dökmüş.
2011 yılının en iyi 50 filmi
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 4/29/2012 02:10:00 ÖS
etiket: 2011 yılının en iyi 50 filmi, en iyi filmler, liste
yorum:
3 yorum
2011
yılını çoktan geride bıraktık hatta 2012 yılının üçte birlik kısmını bitirdik
bile fakat 2011 yılından izlemediğimiz onlarca fil var. Aşağıdaki liste en
azından hepsi izlenmese bile hangi filmlerin daha erken izlenmesi gerektiği
hakkında bilgi verebilir lakin siz yine de sıralamaya pek takılmayın.
50.
The Girl With The Dragon Tattoo
49.
The Lincoln Lawyer
48.
Essential Killing
47.
Project Nim
46.
Weekend
45.
50/50
44.
The Help
43.
The Ides Of March
42.
13 Assassins
41.
Crazy, Stupid, Love.
40.
How I Ended This Summer
39.
Warrior
38.
Contagion
37.
Meek's Cutoff
36.
X-Men: First Class
35.
The Interrupters
34.
Arrietty
33.
Thor
32.
The Adventures Of Tintin: The Secret Of The Unicorn
31.
Moneyball
30.
Attack The Block
29.
Rise Of The Planet Of The Apes
28.
Melancholia
27.
127 Hours
26.
Harry Potter And The Deathly Hallows Part 2
25.
Snowtown
24.
Submarine
23.
Hugo
22.
The Artist
21.
Senna
20.
Take Shelter
19.
Super 8
18.
Tyrannosaur
17.
The Skin I Live In
16.
The King's Speech
15.
The Fighter
14.
Neds
13.
True Grit
12.
Source Code
11.
The Guard
10.
We Need To Talk About Kevin
9.
Bridesmaids
8.
A Separation
7.
Animal Kingdom
6.
Kill List
5.
Tinker, Tailor, Soldier, Spy
4.
Blue Valentine
3.
Black Swan
2.
The Tree Of Life
1.
Drive
(Via
Total Film)
yeraltı
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 4/28/2012 08:44:00 ÖS
etiket: dostoyevski, engin günaydın, nergis öztürk, nihal yalçın, serhat tutumluer, yeraltı, yeraltından notlar, zeki demirkubuz
yorum:
1 yorum
Yönetmen:
Zeki Demirkubuz
Senaryo:
Zeki Demirkubuz, Dostoyevski (kitap)
Oyuncular:
Engin Günaydın, Nihal Yalçın, Serhat Tutumluer, Nergis Öztürk
Tür:
Dram
Yıl:
2012
Süre:
107 dak.
Ülke:
Türkiye
Dil:
Türkçe
Dostoyevski’nin
Yeraltından Notlar adlı kitabının uyarlanması değil, kitaptan esinlenilerek
çekilmiş, yine de bir “uyarlama” sözcüğü kullanmak gerekliyse “serbest uyarlama”
diyebileceğimiz bir film Yeraltı. Yazılanlardan okuduğum kadarıyla ilk olarak
Ankara Sıkıntısı olarak düşünülmüş ama Yeraltı’nda karar kılınmış. Ankara Sıkıntısı
demişken Nuri Bilge Ceylan ile ilgili söylentilerden hiç bahsetmeyeceğim bu
yazıda, onu da baştan belirteyim zira saçma sapan işler olduğunu düşünüyorum,
eğer gerçekse diyeceğim ise şudur. Kimse kusura bakmasın ama bir Nuri Bilge
Ceylan filmi değil.
Kızışmalı
söylemlerden sonra asıl konuya dönecek olursam, Yeraltı Demirkubuz’un şimdilik
son filmi. Tam filme girmeden şunu da belirtmek isterim, bu film gösterime
girdiği kaç gün oldu hâlâ çoğu şehirde sinemalarda değil, sinema salonlarının
nasıl bir anlayışı vardır bilemiyorum ama sinemalardaki filmleri düşündüğümüzde
işin çoktan ticaret kafasına döküldüğü belli oluyor, neyse.
Daha
önce hiç Zeki Demirkubuz filmi seyretmemiş biri olarak Yeraltı için fazla
söyleyeceğim bir şey yok aslında. Bu film çoğu kişi tarafından sevilebilir,
benim de sevmemi sağlayan noktaları var. Özellikle Ankara’da geçmesi bile
sempati duymama sebep olabilir, onun haricinde Engin Günaydın’ın oyunculuğu her
yönüyle takdir edilesi, durağan sahnelerin işleyişi örneğin, çoğu zaman bunu
içeren filmler için genel görüş filmin sıkıcılığı yönünde olsa da bu tip
filmler daha çekici gelmiştir, öte yandan filmin görüntü yönetmeninin filme
kattıkları, Güvenpark’ın orada karşıdan karşıya geçen insanların yola yansıyan
gölgelerinden tutun da, filmin en ilgi uyandırıcı, oda sahnelerinde kullanılan
gölge oyunlarına kadar her şey ama her şey güzel. Lakin bunların hiçbiri
okuduğum yorumlardaki gibi Türk sinemasını oradan oraya fırlatan özellikler
değil, bunlar zaten kullanılıyordu. Demek istediğim saydıklarımın filmde yer
alması filmi “sağlam” bir film yapabilir fakat sinemada fark yaratacak işler
değil.
Hakkının
yenmemesi gereken sahnelerden biri ise yemek masasında kozların paylaşıldığı
dakikalar. Her ne kadar yan oyuncular hafif de olsa kopukluk yaşasalar da
geçişin tutturulup olmuş gibi göstermek kimin aklından çıkmışsa elini öpmek
gerekli, tadından yenmiyor adeta.
Filmde
olmasaydı çok daha iyi olurdu dediğim yerler/davranışlar ise belli başlı, spor
salonu sahnesi, ne alaka demek geliyor içimden, o sahnenin filme konmasının ne
gibi bir getirisi oldu ya da nasıl düşünüldü bilemiyorum fakat hiç olmamasını
dilerdim, diğer taraftan düzgün Türkçe kullanmaya özen gösterme çabasını yersiz
buldum. Engin Günaydın için söylemiyorum bunu, diğer yan karakterler için,
sanki elindeki kâğıttan noktasına virgülüne dikkat eden bireyin bir şeyler
okuması gibiydi, itici geldi, kulak tırmalıyor demek daha doğru olur kanımca. Diğer
konu ise “yaşlı/bunak/öküz” olarak bahsedilen adamın diafondan gelen sesini
keşke “yaşlı/bunak/öküz” sıfatlarına uyan bir adamın sesiymiş gibi
gösterilseydi zira duyduğum hiç de bu sıfatlara uygun bir ses değildi.
Bir
de filmi izledikten sonra kişilerin nesnelere anlamlar yükleme olayı gerçekten
yersiz, sahnelerde var olan patatesin bana göre herhangi bir anlamı yok, hatta
eminim Demirkubuz da o patatese bir anlam yüklemeye çalışmadı, öyle bir amacı
varsa bilemiyorum ama izleyicilerin bunlara fazlaca takmış olması garip
geliyor. Eğer gerçekten takılacak bir nesne varsa bence bu yumurta olmalı zira
patatesten daha çok adı, sanı ve görüntüsü kullanılmış. Kahvaltıdan tutun da
cam kırmakta beceriksiz bir nesne olarak lanse edilmesine kadar patatesten daha
önemli bir görevi üstleniyor bence.
Görülmesi/izlenilmesi
gereken bir film olduğunu düşünüyorum Yeraltı için, muhteşem bir yapım demek
büyük bir yalan olacağından film hakkında “iyi” demekle yetiniyorum.
Öncesinde
hiç Demirkubuz filmi izlemediğimi belirtmiştim ve filme yapılan yorumlara karşı
bu filmin yönetmenin en iyi filmi olduğunu düşünmüyorum, öyle olmadığını
umuyorum. Bunu diğer filmlerini izledikten sonra göreceğim.
adolf hitler'in ilginç oy pusulası
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 4/28/2012 07:00:00 ÖÖ
etiket: adolf hitler, dosya, oy pusulası
yorum:
1 yorum
Adolf
Hitler’in 10 Mart1938’de yaptığı seçimde kullanılan oy pusulası her yönüyle
oldukça ilginç. Oy pusulasının üzerinde şöyle yazıyor: “Avusturya’nın Alman İmparatorluğu ile tekrar birleşmesini ve
liderimiz Adolf Hitler’in partisine oy vermeyi kabul ediyor musunuz?”
İfadelerden
daha ilginç olan ise oy pusulasındaki “evet” ve “hayır” bölümü. Fotoğrafta da
görüldüğü gibi evet haznesi hayır'a göre daha büyük ve tam ortada.
Oy
sonucu ise tahmin edildiği gibi, %99.73 oranında evet.
gösterime giren filmler | 27 nisan
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 4/27/2012 12:29:00 ÖÖ
etiket: Aşkın Renkleri, Babycall, Dehşet Kapanı, gösterime giren filmler, Kuzgun, La délicatesse, Ölümün Sesi, Pazarları Hiç Sevmem, The Cabin in the Woods, The Raven
yorum:
Hiç yorum yok
Dehşet
Kapanı
The
Cabin in the Woods
Yapım
yılı : 2011
Gösterim
Tarihi : 27 Nisan 2012
Filmin
Türü : Korku,Gerilim
5
kafadar arkadaş tatile çıkar ve ormanın derinliklerinde terk edilmiş kulübe
bulur. Başta her şey normal gibi görünür, göle girer, parti yapar ve
eğlenirler. Fakat bu kulübede ters giden bir şeyler olduğunu fark etmeleri uzun
sürmeyecektir...
Kuzgun
The
Raven
Yapım
yılı : 2012
Gösterim
Tarihi : 27 Nisan 2012
Filmin
Türü : Gizem,Gerilim
Delinin
biri, Amerikalı yazar Edgar Allan Poe’nun yazdığı en dehşetengiz öykülerden
esinlenerek korkunç cinayetler işlemeye başlar. Baltimor’lu genç bir dedektif
ve Edgar Allah Poe elele vererek, yazarın şiddet dolu öykülerinin birer birer
gerçeğe dönüşmesini önlemek için katilin peşine düşerler. Yaşanan ölümcül
kedi-fare oyunu, Poe’nun sevgilisi katilin hedefi haline geldiğinde zirveye
ulaşır.
Aşkın
Renkleri
La
délicatesse
Yapım
yılı : 2011
Gösterim
Tarihi : 27 Nisan 2012
Filmin
Türü : Romantik,Komedi
Nathalie
hayatının aşkıyla harika bir evlilik yapmıştır. Eşini bir kazada kaybedince
hayatı altüst olur, içine kapanık birine dönüşür. Bir gün hiç hesapta yokken
kendini çalışma arkadaşlarından biri olan Markus’la öpüşürken bulur. Kimsenin
çekici diyemeyeceği bir adam olan Markus’la bir geleceği olabilecek midir?
Ölümün
Sesi
Babycall
Yapım
yılı : 2011
Gösterim
Tarihi : 27 Nisan 2012
Filmin
Türü : Korku,Gerilim
Anna,
oğlu Anders’i şiddete eğilimli babasından kaçırarak adresini gizli tuttukları
bir yere taşınır. Eski kocasının onları bulacağından çok korkmaktadır. Oğlunun
güvenliği için uyumadan önce başucuna koyabileceği bir bebek telsizi almaya
karar verir. Ancak zamanla bu telsizden garip sesler gelmeye başlar. Duyduğu
sesler bu dünyaya mı aittir?
Pazarları
Hiç Sevmem
Pazarları
Hiç Sevmem
Yapım
yılı : 2011
Gösterim
Tarihi : 27 Nisan 2012
Filmin
Türü : Dram
Hasta
babasının vasiyetini yerine getirmeye çalışan Oğuz’un hayatına, birden Deniz
dahil olur. Deniz’in de işi, aşkı ve tadı yoktur.Her ikisi için de işler iyi
gitmemektedir. Belki bir yolculuk herkese iyi gelir.
Hayatımın
Tatili
The
Best Exotic Marigold Hotel
Yapım
yılı : 2011
Gösterim
Tarihi : 27 Nisan 2012
Filmin
Türü : Komedi,Dram
İngiliz
bir grup emekli arkadaş emekliliklerinde lüks ama daha ekonomik bir tatil
geçirmek isterler. Reklam broşürlerinden Hindistan'daki Marigold Hotel'i
keşfeden arkadaşlar, uzak doğuya yaptıkları bu seyahatlerinde beklediklerinden
çok daha farklı deneyimlerle karşılaşacaklardır. Zira Marigold Hotel sandıkları
kadar lüks değildir ama Hindistan insanlarının sıcaklığı, misafirperverliği ve
bu renkli ülkenin sevecen egzotikliği Amerikalı turistlerin yepyeni duygularla
tanışmasına aracı olacaktır.
Kara
Altın
Black
Gold
Yapım
yılı :
Gösterim
Tarihi : 27 Nisan 2012
Filmin
Türü : Dram
1930
yılında Arabistan'da geçen petrol merkezli bir hikayeyi anlatacak olan Black
Gold; petrolün bulunmasını ve ardından yavaş yavaş altın değerinde önem
kazanmasını, petrolün yol açtığı rekabeti yeni bir boyuta taşıyan genç bir
prensin gözünden anlatacak.
sinema.mynet.com
zombi | joyce carol oates
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 4/26/2012 07:00:00 ÖÖ
etiket: joyce carol oates, kitap, merve sevtap ılgın, siren yayınları, zombi
yorum:
2 yorum
Kitabı
elimize alıp arka kapağı okuduğumuzda Jeffrey Dahmer adındaki seri katilin gerçek
yaşam öyküsünden esinlenildiğini okuyoruz. Biraz araştırma yaptığımızda Jeffrey
Dahmer’ın hiç de parlak karakterli bir birey olmadığını görüyoruz. 17 kişiyi
öldüren Dahmer, öldürdüğü kişilerin sayısı diğer seri katillere göre az(!) olsa
da en az onlar kadar ilgi çekici. Genellikle diğer seri katiller kurbanlarına
işkence, tecavüz edip ardından onları öldürseler de Jeffrey Dahmer’in stili
onlardan biraz farklı. Zira kendisi kurbanlarını öldürdükten sonra onlarla
ilişkiye giren bir homoseksüel. Bu özelliği aslında çocukluk yaşta kendini
belli eder yapıda. Çocukken evlerinin bahçesinde ölü bir köpekle uğraşırken
bulunmuş, çoğu zaman da benzer bir eylemi gerçekleştiriyormuş lakin hayvanlara
karşı herhangi bir nefret beslemediği düşünülüyor, çünkü kendisinin de evcil
hayvanları varmış. Durum parçalara böldüğü hayvanların ölü olması, yani
hayvanları o öldürmüyormuş.
18
yaşındayken ilk cinayetini işleyen katil, bir süre sonra bu işi alışkanlık
haline getirmiş ki bu durum yakalanana kadar devam etmiş. Kurbanlarının kafalarına
delik açtıktan sonra asit damlatarak öldürme yöntemi seçen Dahmer, kurbanlarını
bir makineye adeta bir zombiye dönüştürme çabası güdüyormuş, hatta bir kurbanı
bu olay gerçekleştikten sonra üç gün daha hayatta kalmış. Kurbanlarının bazı
bölgelerinden kestiği etleri de yiyen Dahmer, onların bu sayede içinde yeniden
hayat bulacaklarını söylemiş. Kanlarını da içmeyi deneyen katil, kanın tadını
iyi bulmadığından bunu yinelememiş. Jeffrey Dahmer hakkında daha ayrıntılı
bilgi için şuraya bakabilirsiniz.
Durum
böyle olunca kitabın ne kadar ekstrem olayları anlatacağı hakkında bilgi sahibi
olunabiliyor. Asıl merak edilen ise bu olayların nasıl anlatıldığı ile ilgili. Katilin
bu soğukkanlılığı içimizi doldururken bu olaydan esinlenilerek yazılmış bir
kitabın anlatım şeklinin de aynı bu doğrultuda olması isteniyor zira. Okunduğunda
ise çok daha fazlasıyla karşılaşılıyor.
Kendini
bilmez sorunlu karakterimiz Q_ P_, yahut Quentine, tahmin ettiğimizden de
manyak bir vatandaş olarak karşımıza çıkıyor ve yazar Joyce Carol Oates,
soluğumuzu keserek okumamızı sağlayan bir yapıtı ortaya çıkarmış oluyor. Karakterin
nefes alışlarını her sayfayı çevirişimizde hissediyoruz adeta. Kendinden üçüncü
bir şahısmış gibi bahsedilen satırlarda, bir anda konuşmaya başladığında
önümüzde giden bir adamın bir anda bize dönüp bağırması gibi hissedip,
irkiliyoruz.
Karakter
öyle çılgın ki, özenle seçtiği her erkek kurbanı için düşlerini anlatıyor,
kendini bu uğura adıyor ve sonunda boşalacak kadar da zevk alıyor yaptığı
işten. Kurbanları için kötü planları olmasına rağmen “çan seslerini sayacaktık,
ta ki ikimiz de tam olarak aynı anda uykuya dalana de” diyerek de aslında
kurbanlarına olan bağlılığını anlatmaktan da çekinmiyor. Ve giderek yaratmak
istediği zombiye daha çok yaklaşıyor.
Bram
Stoker Ödülü sahibi kitap, Siren Yayınları’ndan çıkma ve Merve Sevtap Ilgın
tarafından dilimize kazandırılmış.
Kitap
her Siren kitabı gibi okumaya değer, arka kapağında ise şöyle yazıyor:
“Dehşetiyle
ruhlara ve midelere dokunacak denli sert ve hazmı güç bir roman.”
İyi
okumalar.
2012 bafta televizyon ödülleri için adaylar açıklandı
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 4/25/2012 10:31:00 ÖS
etiket: bafta television awards 2012, haber
yorum:
Hiç yorum yok
27
Mayıs Pazar akşamı düzenlenecek törenle sahiplerini bulacak ödüller için 2012
yılının adayları açıklandı.
En İyi Drama
The
Fades
Misfits
Scott
and Bailey
Spooks
En İyi Sitcom
Fresh
Meat
Mrs
Brown's Boys
Friday
Night Dinner
Rev.
En İyi Mini-Seri
Appropriate
Adult
The
Crimson Petal and the White
This
is England '88
Top
Boy
En İyi Uluslararası
Dizi
Borgen
Forbrydelsen
(The Killing)
Modern
Family
The
Slap
En İyi Erkek Oyuncu:
Benedict
Cumberbatch (Sherlock)
Dominic
West (Appropriate Adult)
John
Simm (Exile)
Joseph
Gilgun (This Is England '88)
En İyi Kadın Oyuncu:
Emily
Watson (Appropriate Adult)
Nadine
Marshall (Random)
Romola
Garai (The Crimson Petal and the White)
Vicky
McClure (This Is England '88)
En İyi Yardımcı
Erkek Oyuncu:
Andrew
Scott (Sherlock)
Joseph
Mawle (Birdsong)
Martin
Freeman (Sherlock)
Stephen
Rea (The Shadow Line)
En İyi Yardımcı
Kadın Oyuncu:
Anna
Chancellor (The Hour)
Maggie
Smith (Downton Abbey)
Miranda
Hart (Call the Midwife)
Monica
Dolan (Appropriate Adult)
En İyi Eğlence
Programı Performansı
Alan
Carr (Alan Carr: Chatty Man)
Dara
O'Briain (Mock The Week)
Graham
Norton (The Graham Norton Show)
Harry
Hill (Harry Hill's TV Burp)
En İyi Kadın Komedi
Performansı
Jennifer
Saunders (Absolutely Fabulous)
Olivia
Colman (Twenty Twelve)
Ruth
Jones (Stella)
Tamsin
Greig (Friday Night Dinner)
En İyi Erkek Komedi
Performansı
Brendan
O'Carroll (Mrs Brown's Boys)
Darren
Boyd (Spy)
Hugh
Bonneville (Twenty Twelve)
Tom
Hollander (Rev.)
Youtube İzleyici
Ödülü
Celebrity
Juice
Educating
Essex
Fresh
Meat
Frozen
Planet
Sherlock
The
Great British Bake Off
junky ön siparişte!
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 4/25/2012 06:07:00 ÖS
etiket: 6 45 yayın, haber, junky, william s. burroughs
yorum:
Hiç yorum yok
Bir
süre önce William S. Burroughs’un ilk kitabı Junky’nin 1 hafta içinde ön
siparişte olacağının haberini vermiştik.
Bugün
Junky ön siparişte, üstelik %45 indirimle birlikte.
6:45Dükkan’da
kitap için şunlar yazıyor:
Junky,
William S. Burroughs'un ilk eseri. Altıkırkbeş Yayının Türkçeye kazandırdığı
eserin çevirisinde kitaba önemli tarihsel bir giriş de yazan Oliver Harris'in
edit ettiği 50. Yıl Özel Baskısı baz alındı. Ek olarak Burroughs'un kitabın
orijinal halinde yer verdiği lakin bu baskıya dek kitaba eklenmeyen "çıkartılmış"
bölümler ile birlikte; Burroughs'un ilk basımına yazdığı ve yayımlanmayan
önsözü, A.A Wyn'e mektubu ile 1952'de Allen Ginsberg'in "teşekkür"
yazısı ve Carl Solomon'un yayıncısı olarak kitabın '53 ile '64 baskılarına
yazdığı "önsöz" de yer alıyor.
Burroughs’un
da alt başlığında belirttiği gibi, JUNKY: "Eroin için eksiksiz bir
metin."
Ön
sipariş vermek isteyenleri şöyle alalım!
good books - metamorphosis
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 4/25/2012 09:00:00 ÖÖ
etiket: good books-metamorphosis, kısa film
yorum:
Hiç yorum yok
Aşağıda
izleyeceğiniz, gelirlerini, uluslararası
yardım kuruluşu olan Oxfam’a aktaran, Use Good Books adlı internet sitesi için
hazırlanmış harika bir video. Videoyu hazırlayan ise Sundance Film Festival,
Honda, Google gibi isimlere animasyonlar hazırlayan BUCK firması.
İyi
seyirler.
küçüktük büyüdük
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 4/25/2012 07:00:00 ÖÖ
etiket: fotoğraf, geçmişteki ve şimdiki ben, küçüktük büyüdük, sanat
yorum:
2 yorum
Zaman
su gibi akıp gidiyor, çok çabuk büyüyoruz. Büyük olmanın mükemmel olmadığını
ise büyüdüğümüzde anlıyoruz ve çocukluğa özlem işte o zaman başlıyor.
Aşağıda
pek sevimli fotoğraflar bulunuyor. Geçmişteki ve şimdiki ben temalı fotoğraflar
suratımaza kocaman bir gülümsemeyi yerleştiriyor.
(via ivillage)
oscar 2012'ye minimalist yaklaşım
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 4/24/2012 09:00:00 ÖÖ
etiket: minimal film afişleri, oscar 2012, popüler kültür, sanat
yorum:
Hiç yorum yok
Rowan Stocks-Moore Akademi Ödülleri 2012 de yarışan filmlere yeni afişler tasarlamış.
Kendileri pek sadece ve bir o kadar da yaratıcı.
Aynı zamanda sanatçının Sex and the City için tasarladığı kapak resmini çok yaratıcı bulduğumuzu bir kez daha belirtelim.