Canım,
merhaba. Söylemek istediğim şeyleri bu mektup aracılığıyla dile getirmek
istedim. Anlatım tarzımdaki zırtlığı görmezlikten gel. Sonuçta Fecr-i Ati
mensubu değildi dedelerim…
Bugün itibariyle uzaktan uzaktan bakışmamızın
1. Yıl dönümü oldu. Kutlama yapmak adına
pastaneye gittim. İki tane kıymalı börek kestirtip yanına da sarı kola
patlattım. Özel günümüz olduğu için peçeteye istek parça yazıp pastaneciye
gönderdim. Lakin geri dönüş ‘’7 milyon 35 guruş’’ olarak oldu. ‘’Yuh anasını
satim. Bu ne biçim hesap lan böyle!?’’
diye bağırdım ulu orta. Pastaneci boton pastaları üzerime atacağını anda
10 lira verip çıktım, o rezil ve aşksız ortamdan.
Seni ilk gördüğüm anda söylemiştim zaten
‘’bu kız çok güzel’’ diye. Ben bu lafı içimden söylediğimi sanırken dışa
taşmış, Ali de bunu duymuştu ya hani. Sonrada ‘’Emreehh Derryağğyıı seviiyooo.
Emreehh Deryağğyıı seviyooo’’ diye bağırmıştı ya hani. Ben de ona reflekssel
olarak ‘’nah seviyo işte nah nah’’ demiştim, o da kalkıp beni dövmüş, ağzımdan
burnumdan kan getirtmişti ya hani. Ben de ağzımı burnumu temizlemek için
hocadan izin alıp yanıma da 5 kişi alarak tuvalete giderken seninle göz göze
gelmiş ve sen bana gülmüştün ya hani, işte o an ben sana ‘’ajık’’ oldum Derya…
Sana olan aşkımı daha sonra da dile getireceğim zaten. Şimdi anlatacağım daha
önemli.
İşte bu bizim Şerefsiz Ali’nin bir sevgilisi
vardı. Adı Kuyguru. Anlamı da cennetteki çimenlerin yanından akan şelalede
bilmem kimin sevgilisine koparttığı mor renkli bir çiçeğin içindeki sarı
şeylerdenmiş… Ezehehe. Ezehehe diye güldüm ben tabii. Kuyguru diye isim mi
olurmuş aşkım? Söyle bana. Ya da sevdiceğim. Sonra söyle ama şimdi değil. Geçen
gün sokakta zaar gibi sürterken bu Ali’yi gördüm işte. ‘’Abi’’ dedi.’’Kızın
yanına gidicem’’ dedi. ‘’Canım çok sıkılıyor bu kızın yanında. Daşşanı yesinler
de sende gel benimle’’ dedi. ‘’Tamam’’ dedim ve gittik kafeye, kızı bekledik.
Kızın gelmesini beklerken bunların
ilişkileri hakkında konuştuk Ali ile. Bu Ali için aşk diye bir kavram yoktu
sevgilim. Aklındaki tek şey ‘’göte elle’’ idi bu Ali’nin. Onun için ilişkilerde
hiçbir şekilde sorun olmamalı, sabahlara kadar sevişilmeliydi… Biz sevgili
olursak böyle olmayız. Değil mi aşkım? Evet, olmayız. Dur sevgilim. Konuyu
dağıtma hemen. Biz Ali’yle bunları konuşurken Ali’den izin isteyip masanın
altında oturmaya, bunların ilişkilerini gözlemlemeye karar verdim. Kuyguru
geldiğinde masanın altında cenin pozisyonunu çoktan almıştım bile…
Bildiğimiz 21. Yüzyıl ilişkisiydi işte. Sanayileşmiş
ilişkiydi bu. Kız gelir gelmez Ali’ye selam bile vermeden aç olduğunu ve hemen
bir şeyler yemek istediğini söyledi. Sonra da yine hiç konuşmadan çantasından
telefonunu çıkartıp bir şeyler yapmaya başladı. Büyük olasılıkla twitter’a
girdi ve ‘’aşkım seni çokkk seviyorum :)))’’
yazdı. Ali de bunu kesin ‘’retwett’’ lemiştir kesin. Sonuçta Ali’nin
hedefine ulaşması için gerekli bir şeydi bu pohpohlama… Ben masanın altında
cenin pozisyonunda bunlara şahit olurken aklıma sen geldin sevgilim. 1 yıldır
deli gibi seni izlememe rağmen bir kez olsun elinde cep telefonu görmedim.
Sosyal medya saçmalığından da olabildiğince uzak durdun zaten… Gel de aşık olma
işte. Gel de kalbim ‘’Der-der-ya-ya’’ diye atmasındı işte… Konu uçmadan devam
edeyim, yeşil gözlerini çok sevdiğim.
Bu Kuyguru beni fark etmemişti çünkü hem
masa uzundu hem de bu bacaklarını içe doğru değil dışa doğru sergilemekteydi.
15 dakika boyunca hiçbir şey konuşmadı bunlar. Ali’nin de canı sıkılınca bu da
telofonunu çıkarttı… Biz böyle olmayalım sevgilim. Aynı masada oturan iki
insanın hiçbir şey konuşmayıp ‘’voici voici’’ diye dokunmatik telefonla
uğraşması doğru mu? Biz böyle olmayız değil mi sevgilim? Evet, olmayız.
Ali de telefonundan m.facebook’a girdi.
‘’m.facebook’a girdiğini nerden biliyorsun? Nostradamus musun sen ?’’ deme
sevgilim. Ben de o sırada facebooktaydım. Mesaj attı bu bana. ‘’Biz kalkıyoruz
emre :)))Hesabı sen ödersin :))))’’diye. Tam bunlar kalkarken Ali’nin
paçasından tuttum. Kalkamadı bu. Debelendi de debelendi. Sonunda gücüm bitince
bırakmak zorunda kaldım, gittiler… Ağır ağır inimden çıktım ve insan gibi
masaya oturdum. Hesabı görünce bir an için kalbim tekledi. 15 dakikada iki tane
ajktan yoksun insan 85 liralık ne yiyebilirdi sevgilim? Hesabı kem küm ede ede
15 liraya kadar çektim ve ödemeyi yapıp kendimi dışarı attım…
‘’Allah’ını seversen Emre, sabahtan beri ne
anlatıyorsun?’’ deme bana sakın sevgilim. ‘’Beni sevdiğini söylemeye
çalışıyorsun ne güzel. Eee yazsana Cemal Süreya’dan birkaç dize. Kenarlara
Özdemir Asaf serpiştirsen ya. Finali Dante ile yapsan ya. Sonra kâğıdın
arkasına geçip Walt Whitman arsızı gibi olup yazmaya devam etsen ya’’ falanda
hiç deme. Bunları herkes yapar yeşil gözlüm. Ben ilişkimiz sanayileşmesin diye
debelenirim. Hoş, sen zaten Kuyguru gibi bir insan değilsin zaten. İlişkimiz
istese de sanayileşemez. Biz onlar gibi olmayalım sevgilim. Olur mu? Olur
tabii.
‘’Ben senin Zebercet’in olayım, sen benim
Gecikmeli Ankara Tren ile gelen Kadınım ol’’ diyorum ve çıkma teklifini
bekliyorum Derya. Ya da dur. Ben koşarak geleyim sana, sevdiğimi söyleyip
‘’Gecikmeli Ankara Treni ile gelen kadın’’ım ol. Olur mu? Olur tabii.
Görsel Açıklaması: Google'a ''acil resim lazım'' diye yazdım. Çıkan sonuçlar içerisinden en kötüsünü seçtim. Görmezden geliniz efenim.
0 YORUM:
Yorum Gönder