spring breakers (2012)

Yönetmen: Harmony Korine
Senaryo: Harmony Korine
Oyuncular: James Franco, Selena Gomez, Vanessa Hudgens, Ashley Benson, Rachel Korine
Tür: Suç | Drama
Yıl: 2012
Süre: 94 dakika
Ülke: ABD
Dil: İngilizce
Spring Breakers (2012) on IMDb

Hayatında izlediği in berbat film diyenler var bu yapıt için, hatta bu kadar boktan film olamazdı, kendisi için henüz öyle bir sıfat türetilmedi filan diyenler de mevcut, şaşırmamak elde değil. Hayatındaki izlediği filmler arasında en kötünün bu olması için beş bilemedin on beş film izlemesi gerekiyor bu insanın, hayal dünyasında yaşıyor bazıları, neyse.
Tartışmaya her ne kadar açık olsa da bence şu sonlarına yaklaştığımız ve garip bir yıl olma özelliği taşıyan 2013’ün en iyi 10 filmi arasında rahatlıkla yer alır Spring Breakers. Selena Gomez var mı bu filmde, evet var ama bu neyi değiştirir, gerçek hayatta olabilen bir kişinin filmlerde de olabilmesi neyi değiştirir, gerçeklik istiyorsak işte size gerçeklik. En kötü oyunculuğun kendisine ait olduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim.
Okuyan, okumaya çalışan, tembel yahut çalışkan bir grup genç, artık iyi bir tatil yapmak isterler, paraları bir öğrencide olabilecek kadar olduğu için ve sınırları zorlamasını seven birkaç kişi bu grupta yer aldığından gidip market soyarlar, ömürlerinde şayet uzun bir hayatları olacaksa çocuklarına onlar büyüyünce anlatabilecekleri ilginç anıları olacaktır böylece. Tutuklanırlar, mahkeme salonunda mayolarıyla boy gösterirler ve beyaz atlı prens tarafından kurtulurlar.
İşte tam da bu esnada film öyle bir hal alır ki, acaba yanlışlıkla porno mu izliyorum ben izlenimine kapılan bünyelerin gözleri ekrana/perdeye asılı kalır.
Bunları okuduktan sonra çoğunuz filmi yine de beğenmeyecek, beğenmeyin ama yine de bir düşünün o kadar kötü mü ya da gerçekten de kıyaslama yapacaksanız bu, izlediğiniz en kötü film miydi?
Hiçbir şey anlatmak istememiş olabilir, çok şey de anlatmış olabilir, bir konudan bahsetmek istemiş de olabilir, bir grubu bir gençliği eleştirmiş de olabilir, içi bomboş sadece anı anlatmaya çalışan bir yapıda da olabilir. Bu film kısaca her şey olabilir.


paylaş:

nymphomaniac bölüm 6

Lars Von Trier’in merakla beklenen yeni filmi Nymphomaniac için 8 bölüm oluşturulmuş.
The Compleat Angler, Jerôme, Mrs. H, Delirium, The Little Organ School, The Eastern and the Western Church (The Silent Duck), The Mirror, The Gun bu bölümlerin isimleri.

CHAPTER SIX
The Eastern and the Western Church
(The Slient Duck)
The Eastern Church is often referred to as the Church of Joy, and the Western Church as the Church of Suffering.
Should you make a mental journey from Rome eastwards, you'll find that you move away from guilt and pain, and towards light and joy.
However, whay Joe comes to learn is that pain and pleasure can be closer than you'd think.




paylaş:

en iyi 10 korkulu yol filmi

Bloody Disgusting en iyi 10 tane yol filmini bulup buluşturmuş, filmlerin bir diğer kategorisi ise korku. Liste şu şekilde oluşuyor:

10: Dead End

9: Carriers

8: Joy Ride

7: Stake Land

6: Wolf Creek

5: The Hitcher (1986)

4: Jeepers Creepers

3: The Hills Have Eyes (1977)

2: The Texas Chainsaw Massacre (1973)

1: Near Dark

paylaş:

cuma kafası #3

Merhaba sevgili okuyucu,
Muhtemelen karışık duygular içinde bir hafta geçirdin ve büyük ihtimalle cumartesi günü de çalışacaksın, hayatta bundan daha kaka olaylar da mevcut tabii ama bu da çok kaka, pis.
Pazar gününü çok güzel değerlendir, kendine vakit ayır. Düşünsene, zaten hayatının neredeyse tamamını yaşayabilmek için işte, otobüste ya da uyuyarak geçiriyorsun, eline sadece Pazar, iyi ihtimalle hafta sonun kalıyor. Sürekli olarak arkadaşlarınla yahut ailenle de vakit geçiriyorsun, güzel bir şey vesselam lakin ara ara bir soluklan, şöyle sadece kendinle olabileceğin bir vakit ayır, senin hayatın için kendini bir gün olsun merkeze benliğini koy. Zor değil, yapabilirsin.
Erken yat, erken kalk, duş al, kahve iç, güzel bir kahvaltı yap, dilediğini yap.
Bir film izleyeyim diyorsan şayet sinemaya gitme, bu hafta öyle sinemaya gidilecek bir film de yok zaten, ama gitmek istiyorsan kimse durdurmuyor seni, hayat senin hayatın.
Yol göstermelik bir şeyler hazırladık, sevmezsen kapat gitsin.
Ne izlesem?
Dedim ya sinemayı boş ver, evinde tek başına bir film izle diye. Bazı filmler vardır hani, hem saçma gelir hem onlara karşı garip duygular beslersiniz, okuyup çizdikçe, biraz da zaman geçtikçe aslında onların iyi oldukları kanaatine varırsınız. İşte ta bu kalıba uyan bir film Spring Breakers, kalıplara da sığmayan özelliği ile.


Ne dinlesem?
İlk önce kendini dinle. Senin sana söylemek istediği çok şey var aslında, aynanın karşısına geçmene de gerek yok, neticede gözlerini kaçırmak istediğinde başını döndürmek yetiyorsa anlatmak istediklerini söylerken yüzünü görmek zorunda değilsin.
Arda kalan zaman varsa bunu dinleyebilirsin.


Ne okusam?
Yeni yeni kitaplar basılıyor her geçen gün, liste halinde burada var. Ama hiç zorlanmadan rafından uzandığın bir kitap olursa ve dilediğin sayfayı açıp okursan belki de yapmak istediğinin bu olduğunu anlayabilirsin. Çok seversen en başından başlar devamını getirirsin.
Nereye gitsem?
Daha önce de söylediğim gibi, alın başınızı gidin, bu ülke pek yaşanılacak yer değil. Her geçen gün daha da zorlaşıyor yaşamak burada. Ama mecbursanız, bir eviniz, bir bağlılığınız, bir işiniz varsa, alışmışsanız belki de bir yere gitmenize gerek yok. Soğuk havalar, küçük bir kafeye gidip kış çayı içebilirsiniz pekâlâ.

İş-güç derken o kadar uzak kaldım ki ben de her şeyden, taşınma derdi, ailevi sıkıntılar, halımın ve perdemin eksikliği, kutusundan çıkmayı bekleyen beyaz eşyalar, su bardağında içilen kahve… benim de bir kendimle baş başa kalmaya ihtiyacım vardı, sonunda oldu. Fincan alayım, kahve içmeye beklerim.
paylaş:

Düşünceler Hasta

Parmak uçlarımda başlayan ufalanma maratonu; vücudumun diğer uzuvlarına da sıçradı. Yok olmaya başladı tüm vücudum. Etten, kemikten oluşmayacağım artık. Bir enerji kütlesiyim. Bir ışık topuyum. Kulakları tırmalayan bir ses dalgasıyım. Teninizde dolaşan rüzgarın içerisine atlamış bir tozdan yolcuyum. -Acelem yok son durağa kadar gidiyorum.- Denizin dibindeki en kirli yosun grubunda yaşayan bakteri kolonisinin lideriyim. Ahtapot kollarındaki minerallerim. Kan basıncıyım. -En basınçlısından.- Yaşanan en büyük orgasmdaki dimdik olan tüylerin toplamıyım. Burun kılındaki mukusa yapışmış tehlikeli bir virüsüm. Kül tablasının tortulu kısmıyım. Klavyenin arasına kaçan ekmek parçasıyım. Harabelerde kimsesiz bırakılan ve köpek sidiği kokan sünger parçasıyım. İğne battığında yüzeye çıkan ilk kan damlasıyım. Kaşındığınızda tırnağınıza takılan, ölü hücrelerim. Gökyüzünü izleyen çiftlerin, ilk öpücüğündeki tükürük seliyim. Suya düştüğünde duyulan yanma hissiyim. Gözlük camına takılmış parmak iziyim. Kitabın arasında unutulmuş takvim yaprağının yırtılmış kenarıyım. Pili bitmiş bir saatin; tembel akrebiyle, yelkovanı arasındaki mesafeyim. En önemli projelerin üzerine dökülen kahveyim. En büyük dövmedeki, en acı verici darbeyim. Bir ağacın ölü dalına yuva yapmış işçi karıncayım. Bir filin hortumuna aldığı suyun tazyiğiyim. Aslanın keskinin dişleri arasına takılmış et parçasıyım. Çürümüş dişin içine kaçan, yiyecek tanesiyim. Bozulmuş bir monitörün oksit yapmış lehimiyim. Sevinen taraftar grubunun çıkarttığı en iğrenç sesim. Hastaneye yetişmeye çalışan ailenin kafasındaki en acı verici soru işaretiyim. En sevdiğin tişörtüne dökülen meyvesuyunun leke yapan kısmıyım. Dünyaya geldiğinde ağzından akıttığın sıvıyım. Çocukların topunu patlatan amcanın, elindeki bıçağın uç kısmıyım. Kurbağa yavrularının yaşadığı bir su birikintisiyim. Yere düşünce elinize batan taş parçasıyım. Gözüne giren kirpik tanesiyim. Bebeklerin ağzının kenarında kalan, mama birikintisiyim. İstenmeyen tüyüm. Traş bıçağının keskin tarfına takılan sivilce başıyım. Kepekli saçım. Dökülen saç tanesiyim. Kaşıntı hissiyim. Vücudundaki, en bozuk genim. Başınıza gelebilecek, en kötü hastalığın başlangıcıyım. Hastalıklı düşünceyim. Ta kendisiyim…
paylaş:

Sınav

Aşağıdakilerden hangisi bir hiçlik belirtir?(0 puan)
a) Ben b) Hiçbiri c) Hepsi d) Pırasa
    Hocam soruda hata var. Pırasa havuçlu mu onu belirtmemişsiniz.
    Ne yazıyosa o.
İnsan neyden yaratılmıştır?(666 puan)
    İnsan kusmuktan yaratılmıştır. Tanrı başına bela olan şeytanı yemiş, sonra dayanamayıp kusmuştur.      Can bulan kusmuğa da insan demiş, cenneti kokutmasın diye dünyaya atmıştır. Bu yüzdendir ki insan içinde şeytanı ve tanrıyı hisseden başarısız bir karışımdan ibarettir. Bu yüzdendir ki insanlar, aklı başında insanların midesini bulandırır.
    " Hocam finale 1 vermişsiniz. Nolur geçirin hocam bu son dersin, okulu bitirecem " 
    " Okulu bitirecem diye kendini bitirdin be evladım. O 1 sana kendinden kalan "
    " Kendimi kendime bölsem 1 etmez, bu mukavemet bizi kandırıyor hocam "
    " Hoca camide "
    " Nabayım? Nafile namazı mı kılayım? "
∞ işareti ne anlama gelmektedir?(8 puan)
    Cehennem 6 katlı, cennet ise 7. Sonsuzluksa devrilmiş 8 ile ifade ediliyor. Çok ilginç biri bunu araştırsın lütfen. 
    Sonsuzluğun 0 olması lazım değil mi? Sonsuzluk dediğin hiçlikten başka bir şey değil çünkü. Ya da sonsuz o kadar çok hiçlik ki 0^0 ile ifade edilebilmiştir. Bu da zamanla ∞ a dönüşmüştür.
İnsan, beyninin % kaçını kullanır?(10 puan)
    %100ünü kullanır. Ama nedense %1 ini kullananları alkışlayacak hale geldik.
İnsan beyni sınırsız ve insan beyninin %100 ünü kullanabilecek kapasiteye sahip muhteşem bir canlı ise %1ini kullanmayı tercih etmesi onun aptal olduğunu kanıtlamaz mı hocam?( 50 yetiyo bu arada. Paradoksumun hatrına bi babalık yapın nolur ) 
    Eğer %1ini kullanabilen bir canlı olsaydı karşıdan karşıya geçerken karşıdan gelen araç ile arasındaki mesafeyi(X) ölçtükten sonra aracın hızına(V) bölüp, karşıya geçeceği mesafeyi ölçüp kendi hızına böldükten sonra çıkan sonuçları(t) karşılaştırıp karşıya geçip geçemeyeceğine karar vermesi imkansız olurdu. Öyleyse insan beyninin kullanımı kişiden kişiye değişiyor denilip şöyle formulize edilebilir.
Br : Beynin kullanılan yüzdesi 
x : kafaya sürülen jölenin hacmi
y : kafanın hacmi
a : aşık olunan kişi sayısı
b : aşkına karşılık veren kişi sayısı
n : okunulan kitap sayısı
z : hiç bir şey anlatmayan, popüler olduğu için okunan kitap sayısı
d : çitlenen çekirdek sayısı
t  : dış görünüşe harcanan vakit
T : düşünmeye harcanan vakit
Br/100 = (y/x).(a/b).(n/z).(d^1/3).(T/t)
Obezitenin sebepleri ve obez insanlar için ne yapmalı?(O puan)(Hesap makinasıyla çözüm kabul edilmez)
   Yemek yedikleri için. Ağız burun girilmeli.(Hastalıktan dolayı olanlar hariç)
Kendine acımayana ben de acımam. Kendimle barışığım ben diyerek yardımcı olmaya çalışanları terslesin, diyet yapanlara bok atsın, Kepçeyle nutella yiyip  spor yapmaya üşensin. Esra erol izleyip bi tencere dolmayı cebe atsın sonra da desin ki ben şişmanım ayakta duramıyorum ben diğerlerinden öncelikliyim. Bırak bu ayakları şişman, git evde nutella ye sen.
Son olarak söylemek istedikleriniz yazın.(söz 3-5 puan vericem)
    Uçurtma olsam, ipimi tutmasınlar ama ağaca bağlasınlar. O ağaç beni hiç bırakmaz. Ben de içim rahat halde göklerde süzüleyim. Kuşlara " Merhaba, naber kuş? " diyeyim. İnsanların suratlarından akan kirden ve kürden uzakta güneşe bakarak öleyim.
    İplerimi lütfen sıkı bi yere bağlayın. Yoksa güneşte yanıyorum. Green lantern miyim lan ben? İnsanım insan. Çamurum ben. Kuruyup yeryüzüne düşüyorum. Üstüme basıyosunuz sonra. 
    Suya atın beni. Ağlayamam o zaman.
    Yakın beni, n'olur. Hiç değilse bir kez olsun içimle dışım bir olur.
    ( Ölüm yetiyo hocam ;) )
paylaş:

Yaşamamak

   Senin gibi adamlara yer yok bu dünyada anlamıyo musun? Kimse seninle şehir dışına gelmek istemeyecek, kimse senin yanında kendini güvende hissedemeyecek, nereye gidersen git suratlarındaki memnuniyetsizliği göreceksin. Onlarla alakası yok tamamen seninle alakalı. Çünkü kimse arabasına bindiği adamın ordan mı girecektik ya diye telaşlanan bir ödlek olmasını istemez. Kimse trafikte gerildiği için boş yollara sapıp yolu uzatan ve kaybeden birine güvenmez.
Anla artık bunu. Seninle kimse sinemaya gelmek istemeyecek çünkü kimse yerine oturmuş adamla arasında gerilim olmasın diye yandaki boş koltuğa oturan birini istemez yanında. 
   Seninle kimse yolda yanyana bile yürümek istemeyecek. Çünkü sen yoldaki serseriler laf atacak diye yanlarından korkarak geçerken yanındaki suratını asacak. Çünkü sana, " şu adam bana bakıp duruyo yaa " dediğinde " bakmıyordur boşver " diyen birini yanında istemeyecek.
   Tramvaya bile binecek olsan bu kalabalıkmış, öbürüne binelim dersen suratlar gülmez, gittiğin barda seni kaldırıp başka yere oturtmak istediklerinde boyun eğdiğin an istersen dünyanın en komik şeyini anlar yine gülmeyecekler.
   Ne sanıyorsun? Sırf diğer insanlara göre onların ilgilerini çekmeyecek şeyleri bildiğin için senin yanında eğleneceklerini mi? Dans etmek istemeyip, hayatın sırrını anlatmaya çalıştığında memnuniyetle seni dinleyeceklerini mi?
   Sen hayatı ne sanıyorsun? Neden mutsuz olduğunu düşünüyorsun? Sen gelmiş geçmiş en korkak insan olduğun için mutsuzsun. Bu kadar korkak olmana rağmen sırf başklarının sikinde bile olmayacak şeyleri bildiğin için kendini üstün görmense senin yanında olmak istemeyenlere bir sebep daha veriyor.
   Sen kimsin ki normal bir hayat, normal bir şekilde mutluluk istiyorsun? 
   Sen farklı ve özel değilsin, asla olmadın. Sadece korkaksın.
   Diğer insanlar aptal değiller, sadece cesurlar. Aptal olmaktan korkmayacak cesur hem de. 
   O aptal dediğin insanlar yatağa yattıklarında hayata küfretmiyorlar, yastığa başını koyup kendini boğmaya çalışmıyorlar. Hayallerinde ölümcül bir hastalığa yakalanıp hastanede yaşamak yok. Zamanı durdurabilmek gibi gerzekçe hayalleri yok onların. Sırf sen onları kıskanıyorsun diye aptal dediğinin sen de farkındasın ve sen onların umurunda bile değilsin. Dünyanın bir yerinde, korkağın biri onlara aptal diyor diye hayatlarına küfretmiyorlar. Sen onları kıskanırken onlar her gün eğleniyor, mutlu oluyorlar.
   Yazdığını söylüyorsun. Hani bakayım ne yazdın? 18 yaşında bir ergenin günlüğünden farklı olmayan şeyler yazmışsın ve yine herkesi aptal yerine koyduğun için düşündüğün, buldum sandığın şeyler saçmalıktan başka bir şey değil. 
   Müzik yapıyorum dedin. Bu mu sence müzik? Kaç yıldır gitar çalıyorsun hiç düşündün mü neden hala tek başına çalıyorsun? Neden girdiğin gruplar seni atıyorlar? Aptallar değil mi? Kesin öyledir. Joe satriani de öyle diyordu zaten. Jeff beck de zaten evinde oturup çaldığı dandik şarkılara süper oldu diye övünüyordu. 
   Bu söylediklerimi de yaz. En azından bir kere olsun dürüst bir yazı yazmış olursun. Kendini kandırmadan, kendini tanrı gibi görmeden. 
   Sen, hastalıklı, asosyal, korkak bir veletten başka bir şey değilsin. Ne onlar aptal, ne sen zekisin. Ve hayat, hayattan korkanların ensesine yapışmış mutsuzluktan başka bir şey değildir.
   Hiç düşündün mü neden onlar gibi 5 yıllık sevgililerin yok? Sıkıldın değil mi? Kesin öyledir. Yoksa seni aldattılar da kimseye söyleyemiyor musun? Şu hayatta seni sen sevmeden seven bir tek insan oldu mu? 
   Neyin var senin bu dünyada? Ne kazanabildin 23 yıllık hayatında? 
   Niye yaşıyorsun sen? Bu çaba niye yaşayıp ne yapacaksın anlamıyorum ki. 
   Gözlerim var. Yağmuru seyrebildiğim. Kalbim var birine aşık olduğunda 5 yaşında bir çocuk gibi yerinde duramayan. Ayaklarım var. Rüzgarın sesini duyabilecek kadar hızlı koşabildiğim. Kulaklarım var müzik dinleyebildiğim. Beynim var. Hayal kurabildiğim.
   Bi siktirip git. Niye yaşıyorsun onu ben söyleyeyim bari. Annen var. Ölürsen üzülecek bir annen. Korkun var. O silahın tetiğine asla basamamanı sağlayacak korkun. 
   Şimdi git ve bu acıyı bitir.
   Mutlu musun şimdi?
   Üşüyorum.
   Biliyorum.
   Çok üşüyorum.
   Keşke kafana doğrultsaydın silahı. Kalbi tutturamamışsın ciğerlerini delmiş ama bekle biraz. Geçecek.
   Ölmek çok kötüymüş. Keşke ölmemek için yaşasaydım. Cevabı ölürken bulmam güzel olmadı değil mi? Yalnız ölüyorum. Niye öldü diye sorarlarsa yalnızlıktan öldü dersin.
   Kimsenin niye öldüğünü umursayacağını sanmıyorum mert. Gözlerini kapayabilirsin. Göreceklerinin çok da önemi yok artık.
   Hayatım gözlerimin önünde geçiyor onu seyrediyorum şu an.
   Artık yalnız değilsin en azından. Artık değilsin. Değilsin. Değil. Değ...
paylaş:

İnsanlığın Maskesidir Kese Kağıdı

Her sabah uyandığımda o paslanmış maskeyi takıyorum suratıma. Küf kokusuna alıştım sayılır. Burnumun direği yıkılmamayı öğrendi. Toplum seviyor beni. Bayılıyor hatta. Ramak kaldı büyük adam olmama. Ramak kaldı omuzlarda taşınmaya. Ramak kaldı dünyayı kurtaran kişi olmaya. Kürküme bayılıyorlar. Benden çok yiyor pezevenk. Sürekli tok karnı. Çakmak gibi çakan gözler süzüyor bedenimin her yanını. Sevişiyorlar benimle adeta.
Bilmedikleri çok önemli bir şey var. Kaçırdıkları en büyük nokta. Belki de görmek istemedikleri Ayrıntı silsilesi… O maskenin altında yaşayan piç kurusu. Çürümüş bir ruh. Gülümseyen dişlerinin arkasında yaşayan çirkin parazit.Mağara diplerinde yaşayan kör bir semender. Maskeyi attığında herbirinin dişlerini sökecek bir canavar. Düşünceleri bıçak gibi keskin bir asi. Yok olmuş acınası bir köşe başı tinercisi. Ama kirletilmemiş, saf halinde kalmış bir elmas kadar parlak, aynı zamanda dişleri paramparça edecek kadar sert. Köstebeğin karnı gibi pürüzsüz ve yumuşak. Ilık bir duş sonrası rahatlığını yaşayan bir birey. Gerçek. Gizli kalmış bir gerçek.
paylaş:

nymphomaniac bölüm 5


  Lars von Trier’in yakın zamanda vizyona girecek olan ve seyircisine ‘coming soon’ kalıbını içselleştirmesini sağlamış olan filmi, nymphomaniac için bilindiği üzere toplamda 8 bölüm oluşturulmuştu. 5. fragman, the little organ school yayınlandı.  
  
paylaş:

Nasreddin Hoca, Hamam Böceği ve Fil

 
Günlerden bir gün nasreddin hoca gölün kenarında oturmuş yoğurt yiyormuş. Hamam böceği hocanın yanına gelmiş, " nasreddin hoca nasreddin hoca napıyon? " demiş. Hoca elindeki yoğurt kasesiyle böceği ezecekken fil bağırmış " nasreddin hoca napıyon ne biçim hocasın sen allahın yarattığı mahlukatı ezmeye nasıl cüret edersin " nasreddin  hoca " haklısın fil " demiş. Hamam böceği file teşekkür etmek için yanına gitmiş, fil böceği görmemiş ve ezmiş.
   Böcek nere gitti diye sormuş nasreddin hocaya. Hoca da bilmem göle maya çalıyodum ben fil demiş. Fil de " hoca hoca göl hiç maya tutar mı ne adamsın ya " diyip hocaya gülmüş. Sonra gidip arkadaşlarına anlatmış yarıla yarıla gülmüş filler. Filler arasında alay konusu olduğunu düşünen nasreddin hoca fillerin yanına gidip " oğlum yanlış anladınız ben yoğurt yiyordum size şaka yaptım " demiş. Filler " bırak hoca kıvırma, gölün kenarında niye yoğurt yer bir insan manyak mısın sen basbaya maya çalmaya uğraşıyordun " diyip dalga geçmişler. Bunun üzerine hoca görürsünüz siz diyip bir alicengiz oyunu düşünmüş
   " Fil kardeşler hayatınızı heba etmeyin, orda burda ağaç yiyorsunuz böyle hayat olmaz, huzur kamuda, timurun ordusuna katılın istediğiniz kadar yiyin, için " demiş. " Adam doğru söylüyo beyler " diyen filler de takılmışlar hocanın peşine. Hoca timurun karşısına arkasında fillerle gitmiş, " Timurlenk naber kenk? " demiş. Espriye çok sinirlenen Timur, hocanın kellesini vurdurmuş. Filleri de zorla ordusuna katmış.
paylaş:

Müziğin efsaneleri ve kıyafetleri

    Müzik tarihinin kilometre taşlarından sayılan çoğu ismin kendine özgü kıyafetleri vardır. Brezilya’lı sanatçı Frederico Birchal, işte tam da bahsettiğimiz konu üzerine yoğunlaşmış ve müziğin efsanevi sanatçılarının kendilerine özgü kıyafetleri üzerine bir çalışma hazırlamış.













paylaş:

nymphomaniac karakter posterleri

   Lars von Trier’in merakla beklenen filmi nymphomaniac’in karakter afişleri yayınlandı. 25 Aralık da Danimarka’da vizyona girecek olan filmin Türkiye’de beyaz perdede izleme şansımız çok düşük. Festivaller aracılığıyla minik de olsa seyirciyle buluşma ihtimali olan filmin karakterlerine bakıp bakıp iç geçirmek şuan yapabileceğimiz en iyi şey olsa gerek. Nymphomaniac filminin karakterleri,

















paylaş:

Marvel'da yeni dönem: Ant-Man


  Temmuz 2015’de vizyona girecek olan ve Marvel’da yeni bir dönemi başlatacak olan Ant-Man, yönetmen koltuğunda Shaun of the Dead filmiyle tanıdığımız Edgar Wright bulunmakta. Filmin başrol oyuncusu henüz açıklanmamış olsa da,  Simon Pegg isminin başrol için bir adım daha önde olduğunu düşünüyoruz.


paylaş:

The Hobbit: The Desolation of Smaug'dan yeni bir fragman


   The Hobbit: The Desolation of Smaug’dan yep yeni bir fragman daha geldi. 13 Aralık tarihinde vizyonda olacak olan film, seyirci kitlesini daha şimdiden heyecanlandırmış vaziyette.
            
                  
paylaş:

nymphomaniac bölüm 4


Lars Von Trier’in merakla beklenen yeni filmi Nymphomaniac için 8 bölüm oluşturulmuş.The Compleat Angler, Jerôme, Mrs. H, Delirium, The Little Organ School, The Eastern and the Western Church (The Silent Duck), The Mirror, The Gun bu bölümlerin isimleri.

CHAPTER FOUR
Delirium
Confusion. Delusion. Hallucination.
The nymphomaniac's father dies.


paylaş:

Ölümle Ölümden Sonraki Hayat Arasında Kısım 1 : Araf

   
   Öldüm. Kesin öldüm şu an bence. Çok kere rüyamda ölmüştüm ama bu sefer gerçek, eminim. Kapkaranlık burası.Tabutun içinde miyim yoksa ondan mı böyle? Yok ya ruhumun hemen çıkması lazım tabut sonraki iş. 
   E ölünce zaman ve mekan kavramı olmayacağına göre tabutumu felan göremem sanırım. Görmeyim zaten ya annemi ağlarken görürsem naparım? Ya babam? Güçlü durmaya çalışır ama içine ağladığını farkedersem çatlarım ruhumu yırtasım gelir nasıl olacaksa?
   Hep savunmuşumdur " beyaz renktir, siyah değildir " diye. Renklerin atası olan şey nasıl renk olmuyor da renksizlik ışıksızlık anlamına gelen siyah renk oluyor?    Ulan Beyaz ışık kırılıp renkleri oluşturmuyor mu? Biri de çıkıp demiyor ki aga bu nedir? Keşke arkadaşlarım görse de şurayı bozsam onları. Onlar da üzülmüş müdür acaba? Üzüldüler bence ama çok sürmez ölene kadar üzülecek halleri yok ya. Ben üzüldüm ama burda nerde bulacağım bir daha onları.
   Bu ne lan yeter içim kıyıldı. Nerden öğreniyoruz nereye gideceğimizi yol gösterici felan yok mu buralarda sonsuz kadar gezinip düşünecek miyim böyle? Öyleyse kötü valla.
   Tanrı varsa ve dinler doğruyu söylüyorsa ben sıçtım. Cehenneme giderim direkt. Yoksa da böyle mal mal dolanacak mıyım burda? Ama Tanrı olmasaydı ruhum olmazdı sanırım o zaman var ama nerde?
   Dur bakam uçayım biraz. Anlamıyorum ki uçuyor muyum yer yok gök yok bi bok yok gökyüzü olmadan uçtuğumun ne zevki kaldı ya?
   Aha ışık. Kesin Tanrı o. Tanrı değilse de melek felandır yoksa normal insana vermezler öyle nuru. 
   Oh be geldim sonunda ışığa bu sefer de her yer beyaz oldu gene bi şey yok. Ya arkadaşım bi şey olsun bu ne böyle?      Nerde diğer insanlar? Dayım nerde? Dedem nerde? Herkes 20li yaşlarında olacaksa dayımı tanırım da dedemi nası tanıyacam? 
   Üşüyorum, deli gibi. Çatlayacam üşümekten. İnsanın ruhu nasıl üşür ki? Hiç ısınmamışsa demek ki. Ankara soğuğundan beter bu soğuk valla. Kesti her yanımı. 
   Ölmedim değil mi? Rüyadayım şu an ve saat 6 felan sabah soğuğunu yiyorum. Atlet de giymedim. Bir an gerçekten öldüm sanmıştım.
   Ee hani uyanmadım kaç saat oldu?
   Tanrım lütfen çok üşüdüm cehennem sıcaktır şimdi oraya gideyim bari. Tövbe tövbe ya. Yapılacak iş mi bu Mert? 
   Ben sana iyi bir kul olmadım tanrım biliyorum. Ama iyi bir insan oldum. Koskoca Tanrısın senin ne kadar büyük olduğunu biliyorum bir de sana söyleme ihtiyacı hissetmedim. Var olduğundan da şüphe ettim doğrusu hala da ediyorum. Hayır nasıl emin olmamı bekliyorsun onu da anlamadım ki. Aklı verip sınırlayan sensin, mantığı koyan da sensin. Hiç görmediğim, varlığına dair tek bir kanıta rastlamadığım, kısacası var olduğunu bizim bu sınırlı aklımıza ve mantığımıza kabul ettiremediğim bir varlığın olduğuna nasıl yürekten inanmamı beklersin? İman önemli evet. Ama ne kadar iman edersem edeyim somut bir kanıt göstermezsen ben senin varlığına nasıl %100 inanayım? Aklım almıyor  gerçekten. Dua ettim o kadar. Eğer birini bile kabul etseydin sana inanırdım ve bir daha sorgulamazdım. Ama bir tanesi bile kabul olmadı. Halbuki piyangoyu kazanmak felan da istememiştim.
    Ama sonuçta senin yarattığın kullarız. İstersen hayat verdiğin gibi hayatımı da alabilirsin ama acı çektirmek niye? Onu anlamıyorum. Madem kötü bir adam olacağım büyüyünce, hiç yaratmasaydın. E yarattın kötü adam oldum niye beni cezalandırıyorsun tanrım?
   Neyse hikmetinden sual olunmaz tabi.
   Ve Tanrının sesini duydum. Ses demek doğru olmaz. Sanki tüm benliğim haykırıyormuş gibi hissetim. " Sen benim bir parçamsın, ne seni ne de başka bir kulumu  cezalandıracağım merak etme. Dünyadaki kötülüklerin de sebebi ben değilim. Ben kullarıma seçim hakkı ve akıl verdim ve en önemlisi güç ve cesaret verdim. Kötülükleri durdurabilirdiniz ama korktunuz. Korkalığınızın sorumlusu ben değilim. Bu dünya bir sınav ve kısacık ömrü var ölünce hiç bir şey kalmayacağına göre yapılan kötülükler de bir kabustan ibaret. Gördüğün kabus için uyandıktan sonra kendine kızıyor musun ya da kabustakileri cezalandırıyor musun? Onlar hiç yaşanmadı ve geçip gitti. Çekilen acılar gerçekten var olmadı bir hayaldi hepsi merak etme. 
   Dualarını kabul ettim ama sen fark etmedin. Varlığım kanıtlamaz. Kanıtlamaz bir varlığı kanıtlamaya çalışmak aptallık ve ben seni aptal ol diye yaratmadım Mert. Dünya üzerinde %100 inanabileceğin bir şey var mı da bana inanmak için %100 iman istiyorsun? Varlığını kanıtlayamadığın şey yoktur diye düşünmeyi sana yakıştıramadım. Varlığını kanıtlayamadığın şey ya yoktur, ya da sadece varlığını kanıtlayamamışsındır. Gördüğün üzere yokluğuma da %100 inanamazsın. O zaman neden benden kanıt istiyorsun ki? Bana inanmamayı seçebilirsin ki bu daha zor bir yoldur. Ama inanmamanı matematiksel verilerle doğru göstermeye çalışman ikiyüzlülük olur ve bilirsin ben ikiyüzlüleri sevmem.

   İnansaydın her şey daha kolay olacaktı ama sen mantığının ve diğer insanların seni aldatmasına göz yumdun, kendini gerçek sandığın şeylerle kandırdın. Sen benim olmadığıma inanmıyor değilsin sadece dualarını kabul etmediğimi düşündüğün için kızgınsın. Ve hissettiğin gibi varım. 
   Ben kullarım beni hissettikleri kadar varım " dedi. 
   Bi şey diyemedim, ne diyebilirdim ki? 
   Ve tekrar aynı his; " Cevabını istediğin soruların bunlar olduğunu sanmıyorum. Samimi ol ve cevabını gerçekten bilmek istediğin soruyu sor "dedi
paylaş:

danger planet


Bir robotsunuz, özel mekiğiniz ile salına salına bilmem hangi gezegende dolaşıyorsunuz, birden yanınıza aynı ırktan karşı cins bir robot geliveriyor. Aşk ne güzel bir şey. Derken kötülük ortaya çıkıp ortalığı karıştırmak zorunda kalıyor, sevenleri birbirinden ayırmaya çalışan hep bir engel olmak zorunda çünkü. Dünyaymış uzaydaki başka gezegenmiş fark etmiyor. Mutlu sona ulaşabilecekler mi, onu videoyu izleyince görüyoruz.

paylaş: