Tanrı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tanrı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Tanrı, kaybetmek, ölüm ve varolmak üzerine...

Düşündüğü için mi var eder insan yoksa var olduğu için mi düşünür?

Belirli bir düşünce içerisindeyken var etmez insan. Tanrı var olduğu sürece düşündürür fakat düşündürmediği sürece var olmaz Tanrı. Ki ölüm de bunun bir benzeridir. İnsan ölümü bilip ölümsüz yaşamaya odaklı bir canlıdır. Yaptığı her harekette yıllar sonrası düşünen bir canlı bu sırada ölümü unutur.
Unutmak, düşünmemektir. (ve kayıp şehir unutulmuştur zaten.)

Düşündüğü için mi var eder insan yoksa var olduğu için mi düşünür?

paylaş:

Boyutlar Arasında Doğrulmaya Çalışan Amaçsız Bir Yaşam

   Doğru nedir? 2 boyutlu bir cisimdir. peki bu 2 boyutlu cisme 3 boyutlu evrenden bakmaya çalışalım. nokta veya bir eğri göremeyeceğimiz nasıl bileceğiz?
   Şöyle anlatayım
http://sketchtoy.com/59582538
http://sketchtoy.com/59582490
   Bildiğiniz gibi zaman 4. boyuttur. Peki zaman 5. boyuttan baktığımızda bir eğri olduğunu göremez miyiz?
   Zaman, bükülebilen bir şeydir ve doğrular zamanla değişir.
   Bir insanın başka bir insanı öldürmesi doğru değildir. Ama eğer öldürdüğü insan bu insanın ailesini katletmişse çoğumuza göre doğru bir şey yapmıştır. Demek ki doğrular asla yeterli değildir. Her zaman daha doğru vardır. Peki öldürülen insan aslında öldürenin ailesini katletmemişse? İftira atılmış bir kurbansa?    Demek ki doğrular asla doğru değildir ve her zaman içlerinde yanlış taşırlar
   Dinler, insanlara doğruları öğretmek için gelmemiştir. İnsanlara, doğru kabul edilen şeyleri " dayatmak " için gelmiştir. Toplumsal düzeni sağlayabilmek için insan beynine set koymaya gelmişlerdir. Ne kadar içki içince sarhoş olacağını bilmeyenlerin düzeni bozmalarını engellemek için, sorun kökten çözülmeye çalışılmış ve içki tamamıyle yasaklanmıştır. Ancak içki içemeyeceği bir dine sıcak bakmayanların da olacağı düşünülerek, cennette şarap nehirleri vaad edilmiştir. Sık dişini bu dünyada içme, cennette içkinin nehri var denilerek din insanların beyinlerine kelepçelenmiştir. Din bir yere hareket etmediği sürece insanların beyni de hareketlenmeyecektir.
   Ne yazık ki insanlar her şeyi çürüttükleri gibi dini de çürütmüşlerdir. Beyinlerindeki kelepçe artık beyinleriyle bütünleşmiş, kendilerini Tanrı gibi hissetmelerine sebep olmuştur. Çünkü Tanrı gibi hissetmeyen kimse, inandığı dine inanmadığı için başkasına kötülük yapmaz. Tanrı gibi hissettiği halde kötülük yapması da aslında bilinçaltında Tanrı'nın kötülük yapabileceği inancını görmemize sebep olmuştur. 
   Tüccarın birine bahşedilen din ise anlaşılabileceği üzere bin yıllar sonra din tüccarlığına sebep olmuştur. Kelepçelerini gevşetmeyi öğrenen bazıları, dini kendilerine göre yorumlamış ve kelepçe ile beraber beyinleri de paslanmış olanları köleleri haline getirmiştir. Öyle köleler ki, köle olduklarının farkında olmayan, hizmet ettiği varlık için insanlığını bile satacak köleler. Yıllardır beyinleri köle tacirleri tarafından bir oraya bir buraya satılarak sahip olduğu güçler kullanılmış köleler satmayı öğrenmiş, buldukları ilk fırsatta insanlıklarını satmışlardır.
   Saçlarını savurarak güneş altında koşacak, denize girecek küçücük çocukların kafalarını örtmüş, inandığı dinin bunu emrettiği yalanıyla kendini rahatlatmıştır. Tıpkı inandığı din için oğlunu feda edecek peygamber gibi. Oğlunu feda etmesini emreden bir yaratıcıya itaat eden bir adam gibi. Asla bir baba gibi değil. Çünkü gerçek bir baba evladını korumak için Tanrıyı bile karşısına alır.
   Bu din tüccarlarının bazıları bazı ülkelerin başına geçmiş, ülkeyi uçurumun kenarına kadar getirmiştir. Bu din tüccarları dini insanları öldürme dediği halde eli silahsız gençlerin canına kıymıştır.
   Doğrular, insanların inandıkları şeylerin bilinçleri tarafından onaylanmasından ibarettir ve her zaman  doğru  ve  daha doğru  karşılaştığında doğru yanlıştır.
   Bir insanı 20 kişi döverek öldürmek yanlıştır. Ama o insan küçücük bir kıza tecavüz ettiyse doğrudur ve öfkeyle akıtılan kanın ve alınan canın değeri yoktur. Peki o insan gerçekten tecavüz etmediyse?  Kan beyninize sıçramadan önceki milisaniyelerde bu ihtimali düşünebilir misiniz? Hayır. O zaman sizi manipule etmeye çalışanlar için fiyatı en ucuz kölesiniz. 
   Peki herhangi bir insan duyduğu bu iğrenç şey karşısında soğukkanlı düşünebilir mi? Hayır.
   O zaman umarım cennet ve cehennem vardır.
   İnsanlar mantıkla yaşamazlar. Mantıkla yaşadıkları ilüzyonu kendini beğenmişliklerindendir. İnsan, duygularıyla yaşar.
   İnsan, zaman adlı nehirde akıntıya kapılmış ve akıntının götürdüğü yere gidene kadar çırpınan bir varlıktan başka bir şey değildir. 4 boyutlu bir akıntının içinde 2 boyutlu bir olguyu yaşam sandığı şeyin merkezine koymuş 3 boyutlu bir  varlık. Kendi vücudunun ürettiği hormonlara bile karşı gelemeyen ama kendini her zaman üstün gören bir varlık.
   İnsanı insan yapan nedir? Bir an için ruh diye bir şeyin olmadığını düşünün. Gerçekten insanı insan yapan nedir? Bir aslanın zihnini sizinkiyle değiştirsek yaşayabilir misiniz? Elbette yaşayabilirsiniz. Tanrı, yaşamını devam ettirme görevini insanın iradesine bırakmayacak kadar tanıyor insanı. O yüzden bedeninizi, işlevini siz olmasanız da yapabilecek şekilde tasarlamıştır. 
   O zaman düşünceyi neden verdi? Hiç bir işe yaramaycaksa neden verdi? Şu ana kadar ne işe yaradı düşünce? Yaşadığı çevreyi tahrip etmekten, bir virüs gibi her yere yayılmaktan, tembellik etmeyi kolaylaştırmaktan başka ne işe yaradı?
   İcatlar, keşifler, felsefi akımlar, okuduğunuz yazılar, izlediğiniz filmler, dinlediğiniz müzikler ne işe yaradı? Neden yaşıyorsunuz? 
   Buna sanırım herkesin bir cevabı var. Olmayanlar bile yaşamak için diye cevap verebilir. Haklılar da. Peki Tanrı'nın sizi yarattığı sebeple aynı mı yaşama amacınız? Tanrı sizi mutlu olun diye mi yarattı? Ya da dünyanın en güçlü insanı olun diye mi yarattı?
   Tanrı, sizi yarattı. Çünkü yaratabiliyor. Bir amacı yoktu yaratırken. Tanrı bir anlamda da yaratıcıdır değil mi? Yaratmaktır onun amacı. İnsanı, hayatı, evreni, tüm bu düzeni. 
   Tanrıyı kim yarattı peki? Tabi ki kendi. Yaratıcı olduğuna göre kendini de kendi yaratması gerekir değil mi?
   İnsanın yaşam amacı var olup, varlığını tamamlayana kadar istediğini yapmaktır. İşte bu yüzden bir şey yapmak zorunda hissedenler hep mutsuz, istediğini yapan veya yaptığı şeyi istediğini zanneden herkes mutlu.
paylaş:

Dijital Tanrı ve Mesih

Neresi olduğunu bilmediğim bir yerdeyim. Koşuyorum. Nereden, nasıl geldiğimi hatırlamıyorum. Tek bildiğim koşuyor olduğum. Soluklanmak için duruyorum. Çevreme bakıyorum, herhangi bir canlıdan eser yok. Binalar yıllardır terk edilmiş gibi. Şehrin tam ortasında kocaman, göklere uzanan bir bina var ve tek terk edilmemiş bina bu gibi. Binaya doğru yürüyorum. Kapısına geldiğimde dokunmatik bir ekran karşıma çıkıyor ve beni taramaya başlıyor.     Tarama bittikten sonra "giriş reddedildi" yazısı çıkıyor. Kırılabilecek bir kapı ya da benzeri bir şey yok. Sağ alt tarafta eski moda bir kapı açılıyor. Kapıdan içeri girip önüme çıkan merdivenlerden yukarı çıkıyorum. Yorulana kadar çıkıyorum.Karşıma tekrar dokunmatik ekran çıkıyor. "İzinsiz giriş" yazısı çıkıyor ve alarm çalmaya başlıyor. Tam o anda birisi geliyor ve dokunmatik ekranı devre dışı bırakıp alarmı kapatıyor. " Hoşgeldin, biz de seni bekliyorduk " diyor. Beni takip et manasında el işareti yapıp yürümeye başlıyor. Adamı takip ediyorum, bir odaya giriyoruz.Monitörlerde binlerce, uyuyan insan görünüyor.Adam;
     "Aklındaki tüm soruları cevaplayacağım, merak etme " diyor ve anlatmaya başlıyor.
     "Dünya, gördüğün üzere yaşamının sonuna geldi. Nüfus 3200 yılında 250 milyara ulaştı ve Dünyadaki tüm kaynaklar tükenme seviyesine geldi. Savaşlar çıkardık, etkili olmadı. Kimyasal silahlar denedik, işe yaramadı.Bilinçli olarak nükleer santral patlattık, nükleer bombalar attık nüfus yine de istediğimiz seviyeye inmedi. Dünya tükenmeye devam etti.
    Bu tüketimi durdurmak için tüm dünya liderleri bir karar aldık. Yeni geliştirdiğimiz teknoloji ile insanları uyutacak ve zihinlerinin canlı kalmasını sağlamak için hayat boyu sürecek, kendi yarattığımız ve kontrol edebildiğimiz rüyalar görmelerini sağlayacaktık. Uyuyan insan minimum ihtiyaçla yaşayacak ve Dünya'nın kendi kendini yenilemesini umacaktık.

   İnsanlar, şehir içme suyu şebekesine katılan uyku ilacıyla uyutulup  merkezlere getirildi. Merkezlerde bilim adamları onları bu makinelere bağlayıp yarattığımız rüya evreninde yaşamalarını sağladı. Rüyalarda rüyayı gören dışında her şeyi kontrol edebiliyoruz.
Bak mesela; bu, rüyasında Afrika'da bir çocuk. Sefillik çekiyor ve muhtemelen yakında ölecek"
   "Rüyada ölen insana ne oluyor?" diye soruyorum hızlıca. Anlattıklarını aklım almıyor gerçekten. Bunun bir rüya olduğuna inanmaya başlıyorum
   " Rüyada ölürse başka bir rüyaya sokuyoruz "
    " Neden rüyada sefillik çekiyor? Bu bir rüyaysa neden uçan insanlar veya ütopik bir dünya yaratmadınız? 
    " Eğer, gerçeklerden çok uzak bir rüyada uzun süre kalırsan rüya olduğunun farkına varırsın ve bu, bizim istemediğimiz bir şey. Bu yüzden gerçek dünyaya benzer bir dünya yaratmaya çalıştık."
    " Anlıyorum " diye cevap veriyorum. Bir kelimesini bile anlamıyorum.
    " Bak bu da Tanrı Afrika'daki çocuklara neden yardım etmiyor " diye soran 16 yaşında bir genç " diyor ve gülüyor. " Edeyim mi? " diye devam ediyor gülerek.
    " Tanrı olduğunu mu sanıyorsun? " 
    " Hayır, onlar tanrı olduğumu sanıyorlar. Bana dua ediyorlar. Bazılarının bana olan inancını tazelemek için dualarının gerçekleşmesini sağlıyorum "
    " Peki onların neler yapacağını kontrol edebiliyor musun Tanrı ?! " diye alaycı bir şekilde soruyorum.
    " Dediğim gibi, sadece değişkenleri kontrol edebiliyorum. Onların ne yapacağı sadece onların elinde. Ben onlara milyarlarca kombinasyondan oluşturduğumuz yolları sunuyorum, hangi yolu seçeceklerine onlar karar veriyorlar.  Kader diyorlar buna da.
    " Hiçbir şey anlamıyorum, bilmek de istemiyorum. Bilmek istediğim tek şey neden burda olduğum. "
    " Bizden nesiller önceki bilim adamları zaman makinesini icat ettiler. Biz de onu senin zamanının geçmişine gönderip geçmişten geleceğe yolculuk edecek ilk insanı beklemeye başladık. Sen de o makineden geçip buraya gönderilen seçilmiş kişisin. Ama görünen o ki hafızanı kaybetmişsin yolculuk sırasında. "
    " İyi de neden? "
    " Geleceği görüp geçmiştekilere mesaj vermen için. Dünyayı daha dikkatli kullanıp bu geleceği önlemek için. Bir çeşit Mesih gibi. Ben Tanrıyım, sen de de benin Mesihimsin. "
    " Bu geleceği yok ettiğimde zaman makinası da icad olmuş olmayacak "
    " Öyle bir paradoks var evet. Ama olan olmuştur, geri alınamaz.Zaman makinesinin icad olmamasının yarattığı hiçlik, herhangi bir değişkene etki edemez. Anlayacağın şekilde söylersem, gelecekte olmayacak olan, geçmişte olmuş olan şeye etki edemez.
    " Bana inanmazlar insanlar. Hem artık Din diye bir şey kalmadı. Nasıl ikna edeceğim, bana deli diyecekler. "
    " Seni bugünün teknolojisiyle donatacağız. Şu an zamana bile etki  edebilen buluşlar var ve bunlarla onları etkileyeceksin. Bir nevi Mucize. "
    Hiçbir şey anlamıyorum, düşünemiyorum. Kendimi tanrının kollarına bırakıyorum.
    " Şimdi seni bu makineye bağlayıp 2013 yılı geçmişine göndereceğiz. "
     Gerçekten 2013 yılındayım. Demek ki söyledikleri doğruydu. Ben artık Mesihim.
                                                                     ...........
    " Son zamanlarda bu tip kaçaklar artmaya başladı. Güvenlik önlemlerimizi arttırmamız lazım. Kendi ayaklarıyla bize gelmiş olmasa büyük sorun olacaktı."
    " Yıllardır rüyada olmak beynini pelteye çevirmiş, düşünemiyordu bile. Baksana geçmişe gittiğini sanıyordu. "
    " Yazık, gerçekten inandı Mesih olduğuna "
paylaş:

Ölümle Ölümden Sonraki Hayat Arasında Kısım 1 : Araf

   
   Öldüm. Kesin öldüm şu an bence. Çok kere rüyamda ölmüştüm ama bu sefer gerçek, eminim. Kapkaranlık burası.Tabutun içinde miyim yoksa ondan mı böyle? Yok ya ruhumun hemen çıkması lazım tabut sonraki iş. 
   E ölünce zaman ve mekan kavramı olmayacağına göre tabutumu felan göremem sanırım. Görmeyim zaten ya annemi ağlarken görürsem naparım? Ya babam? Güçlü durmaya çalışır ama içine ağladığını farkedersem çatlarım ruhumu yırtasım gelir nasıl olacaksa?
   Hep savunmuşumdur " beyaz renktir, siyah değildir " diye. Renklerin atası olan şey nasıl renk olmuyor da renksizlik ışıksızlık anlamına gelen siyah renk oluyor?    Ulan Beyaz ışık kırılıp renkleri oluşturmuyor mu? Biri de çıkıp demiyor ki aga bu nedir? Keşke arkadaşlarım görse de şurayı bozsam onları. Onlar da üzülmüş müdür acaba? Üzüldüler bence ama çok sürmez ölene kadar üzülecek halleri yok ya. Ben üzüldüm ama burda nerde bulacağım bir daha onları.
   Bu ne lan yeter içim kıyıldı. Nerden öğreniyoruz nereye gideceğimizi yol gösterici felan yok mu buralarda sonsuz kadar gezinip düşünecek miyim böyle? Öyleyse kötü valla.
   Tanrı varsa ve dinler doğruyu söylüyorsa ben sıçtım. Cehenneme giderim direkt. Yoksa da böyle mal mal dolanacak mıyım burda? Ama Tanrı olmasaydı ruhum olmazdı sanırım o zaman var ama nerde?
   Dur bakam uçayım biraz. Anlamıyorum ki uçuyor muyum yer yok gök yok bi bok yok gökyüzü olmadan uçtuğumun ne zevki kaldı ya?
   Aha ışık. Kesin Tanrı o. Tanrı değilse de melek felandır yoksa normal insana vermezler öyle nuru. 
   Oh be geldim sonunda ışığa bu sefer de her yer beyaz oldu gene bi şey yok. Ya arkadaşım bi şey olsun bu ne böyle?      Nerde diğer insanlar? Dayım nerde? Dedem nerde? Herkes 20li yaşlarında olacaksa dayımı tanırım da dedemi nası tanıyacam? 
   Üşüyorum, deli gibi. Çatlayacam üşümekten. İnsanın ruhu nasıl üşür ki? Hiç ısınmamışsa demek ki. Ankara soğuğundan beter bu soğuk valla. Kesti her yanımı. 
   Ölmedim değil mi? Rüyadayım şu an ve saat 6 felan sabah soğuğunu yiyorum. Atlet de giymedim. Bir an gerçekten öldüm sanmıştım.
   Ee hani uyanmadım kaç saat oldu?
   Tanrım lütfen çok üşüdüm cehennem sıcaktır şimdi oraya gideyim bari. Tövbe tövbe ya. Yapılacak iş mi bu Mert? 
   Ben sana iyi bir kul olmadım tanrım biliyorum. Ama iyi bir insan oldum. Koskoca Tanrısın senin ne kadar büyük olduğunu biliyorum bir de sana söyleme ihtiyacı hissetmedim. Var olduğundan da şüphe ettim doğrusu hala da ediyorum. Hayır nasıl emin olmamı bekliyorsun onu da anlamadım ki. Aklı verip sınırlayan sensin, mantığı koyan da sensin. Hiç görmediğim, varlığına dair tek bir kanıta rastlamadığım, kısacası var olduğunu bizim bu sınırlı aklımıza ve mantığımıza kabul ettiremediğim bir varlığın olduğuna nasıl yürekten inanmamı beklersin? İman önemli evet. Ama ne kadar iman edersem edeyim somut bir kanıt göstermezsen ben senin varlığına nasıl %100 inanayım? Aklım almıyor  gerçekten. Dua ettim o kadar. Eğer birini bile kabul etseydin sana inanırdım ve bir daha sorgulamazdım. Ama bir tanesi bile kabul olmadı. Halbuki piyangoyu kazanmak felan da istememiştim.
    Ama sonuçta senin yarattığın kullarız. İstersen hayat verdiğin gibi hayatımı da alabilirsin ama acı çektirmek niye? Onu anlamıyorum. Madem kötü bir adam olacağım büyüyünce, hiç yaratmasaydın. E yarattın kötü adam oldum niye beni cezalandırıyorsun tanrım?
   Neyse hikmetinden sual olunmaz tabi.
   Ve Tanrının sesini duydum. Ses demek doğru olmaz. Sanki tüm benliğim haykırıyormuş gibi hissetim. " Sen benim bir parçamsın, ne seni ne de başka bir kulumu  cezalandıracağım merak etme. Dünyadaki kötülüklerin de sebebi ben değilim. Ben kullarıma seçim hakkı ve akıl verdim ve en önemlisi güç ve cesaret verdim. Kötülükleri durdurabilirdiniz ama korktunuz. Korkalığınızın sorumlusu ben değilim. Bu dünya bir sınav ve kısacık ömrü var ölünce hiç bir şey kalmayacağına göre yapılan kötülükler de bir kabustan ibaret. Gördüğün kabus için uyandıktan sonra kendine kızıyor musun ya da kabustakileri cezalandırıyor musun? Onlar hiç yaşanmadı ve geçip gitti. Çekilen acılar gerçekten var olmadı bir hayaldi hepsi merak etme. 
   Dualarını kabul ettim ama sen fark etmedin. Varlığım kanıtlamaz. Kanıtlamaz bir varlığı kanıtlamaya çalışmak aptallık ve ben seni aptal ol diye yaratmadım Mert. Dünya üzerinde %100 inanabileceğin bir şey var mı da bana inanmak için %100 iman istiyorsun? Varlığını kanıtlayamadığın şey yoktur diye düşünmeyi sana yakıştıramadım. Varlığını kanıtlayamadığın şey ya yoktur, ya da sadece varlığını kanıtlayamamışsındır. Gördüğün üzere yokluğuma da %100 inanamazsın. O zaman neden benden kanıt istiyorsun ki? Bana inanmamayı seçebilirsin ki bu daha zor bir yoldur. Ama inanmamanı matematiksel verilerle doğru göstermeye çalışman ikiyüzlülük olur ve bilirsin ben ikiyüzlüleri sevmem.

   İnansaydın her şey daha kolay olacaktı ama sen mantığının ve diğer insanların seni aldatmasına göz yumdun, kendini gerçek sandığın şeylerle kandırdın. Sen benim olmadığıma inanmıyor değilsin sadece dualarını kabul etmediğimi düşündüğün için kızgınsın. Ve hissettiğin gibi varım. 
   Ben kullarım beni hissettikleri kadar varım " dedi. 
   Bi şey diyemedim, ne diyebilirdim ki? 
   Ve tekrar aynı his; " Cevabını istediğin soruların bunlar olduğunu sanmıyorum. Samimi ol ve cevabını gerçekten bilmek istediğin soruyu sor "dedi
paylaş: