cuma kafası #3

Merhaba sevgili okuyucu,
Muhtemelen karışık duygular içinde bir hafta geçirdin ve büyük ihtimalle cumartesi günü de çalışacaksın, hayatta bundan daha kaka olaylar da mevcut tabii ama bu da çok kaka, pis.
Pazar gününü çok güzel değerlendir, kendine vakit ayır. Düşünsene, zaten hayatının neredeyse tamamını yaşayabilmek için işte, otobüste ya da uyuyarak geçiriyorsun, eline sadece Pazar, iyi ihtimalle hafta sonun kalıyor. Sürekli olarak arkadaşlarınla yahut ailenle de vakit geçiriyorsun, güzel bir şey vesselam lakin ara ara bir soluklan, şöyle sadece kendinle olabileceğin bir vakit ayır, senin hayatın için kendini bir gün olsun merkeze benliğini koy. Zor değil, yapabilirsin.
Erken yat, erken kalk, duş al, kahve iç, güzel bir kahvaltı yap, dilediğini yap.
Bir film izleyeyim diyorsan şayet sinemaya gitme, bu hafta öyle sinemaya gidilecek bir film de yok zaten, ama gitmek istiyorsan kimse durdurmuyor seni, hayat senin hayatın.
Yol göstermelik bir şeyler hazırladık, sevmezsen kapat gitsin.
Ne izlesem?
Dedim ya sinemayı boş ver, evinde tek başına bir film izle diye. Bazı filmler vardır hani, hem saçma gelir hem onlara karşı garip duygular beslersiniz, okuyup çizdikçe, biraz da zaman geçtikçe aslında onların iyi oldukları kanaatine varırsınız. İşte ta bu kalıba uyan bir film Spring Breakers, kalıplara da sığmayan özelliği ile.


Ne dinlesem?
İlk önce kendini dinle. Senin sana söylemek istediği çok şey var aslında, aynanın karşısına geçmene de gerek yok, neticede gözlerini kaçırmak istediğinde başını döndürmek yetiyorsa anlatmak istediklerini söylerken yüzünü görmek zorunda değilsin.
Arda kalan zaman varsa bunu dinleyebilirsin.


Ne okusam?
Yeni yeni kitaplar basılıyor her geçen gün, liste halinde burada var. Ama hiç zorlanmadan rafından uzandığın bir kitap olursa ve dilediğin sayfayı açıp okursan belki de yapmak istediğinin bu olduğunu anlayabilirsin. Çok seversen en başından başlar devamını getirirsin.
Nereye gitsem?
Daha önce de söylediğim gibi, alın başınızı gidin, bu ülke pek yaşanılacak yer değil. Her geçen gün daha da zorlaşıyor yaşamak burada. Ama mecbursanız, bir eviniz, bir bağlılığınız, bir işiniz varsa, alışmışsanız belki de bir yere gitmenize gerek yok. Soğuk havalar, küçük bir kafeye gidip kış çayı içebilirsiniz pekâlâ.

İş-güç derken o kadar uzak kaldım ki ben de her şeyden, taşınma derdi, ailevi sıkıntılar, halımın ve perdemin eksikliği, kutusundan çıkmayı bekleyen beyaz eşyalar, su bardağında içilen kahve… benim de bir kendimle baş başa kalmaya ihtiyacım vardı, sonunda oldu. Fincan alayım, kahve içmeye beklerim.
paylaş:

2 yorum:

  1. O dediğin var ya dediğin tunalızade gürkan efendi, hani küçük bi kafede çay keyfi, o şuaralar yerini "küçük bi kafede sıcacık el yapımı sahlep"e bıraktı. ha onu da beğenmedim diyosan en yakın ŞOKa gidip bi somun ekmekle bi kutu şokella alıyosun, sonra oturuyosun dere boyuna, ekmek bitip sen kanana kadar şokellaya daldırıp daldırıp yiyosun. Bunun üstüne hiç bi lezzet tanımam :) tavsiyemdir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. tabii bunu yapmak için bir adet kenarına oturulacak dere, bir adet bu insanlar napıyor öyle demeyecek bir ortam, biraz saf çocuklar, biraz da dosta ihtiyaç var.

      Sil