de helaasheid der dingen (2009)

The Misfortunates. Çölde Kutup Ayısı. Adına yaraşır bir konu, bir film, bir hikaye. Ergenlik çağlarını o deli zamanlarında bir çocuk, sorunlu amca, sorunlu bir baba. İçki, çöp, bir ev ve yaşamlar. Ceza olarak verilen ödevler, cezanın yarattıkları, gelecek, aynı hatalar, aynı oyunlar, farklı...
paylaş:

munich (2005)

Katletmek ve katledilmek. İki tarafın da korkunçluğu, kötülerin yanında masumları öldürüp adına “intikam” koyup kendini avutmalar, 164 dakika dram, tarih ve gerilim. 1972 Münih Olimpiyatlarında 11 İsrailli atlete düzenlenen suikastın perde arkasını irdeleyen filmin yönetmen koltuğunda 3 Oscar...
paylaş:

persepolis (2007)

Marjane Satrapi’nin çizgi romanından uyarlama olan 2007 yapımı Persepolis, İran devrimini, o dönemin tarihini ve devrimden devletin, halkın ve ailelerin nasıl etkilendiğini küçük bir kız çocuğunun gözünden anlatan başarılı bir animasyon. Oscar, BAFTA ve Golden Globes’a adaylığı ve Cannes Film...
paylaş:

RocknRolla (2008)

Muhasebeciler, rock yıldızları, gangsterler, Ruslar… Hepsi Londra’da bir Rus gangsterin emlak piyasasına oynadığı oyunla ele geçirdiği paranın peşine düşen ve kendi payını almak isteyen farklı hayatlar. Ölmeyen adamlar, güzel bir kaçış, bitmeyen bir kaçış, sürekli bir kaçış… 7.3 IMDb puanına...
paylaş:

the rocky horror picture show (1975)

Tim Curry’nin başrolünü üstlendiği, Jim Sharman’ın yönettiği The Rocky Horror Picture Show, 1975 yapımı, komedi, müzikal dalında kült bir film. 100 dakika uzunluğundaki film, döneminde olduğu gibi günümüzde de değerini hala sürdürüyor. Tim Curry’nin oyunculuğuna hasta olunası bir yapıt. Film,...
paylaş:

wicker park (2004)

Sinemaların en küçük salonlarında gösterilen, dilimize “hep seni aradım” diye çevrilen IMDb kullanıcılarının da 6.9 puana layık gördüğü güzel bir film Wicker Park. Esas oğlanın vitrinlere bakan bir bayana aşık olmasından, tiyatro sahnelerindeki aynalara kadar her şeyi anlatıyor aslında. Çevrilen...
paylaş:

derin flaş

Karanlığın içindeki aydınlanan tek gözümün akına inat her yer siyah, her yer buğulu ve saat gece yarısını çoktan geçmiş. Şeytan saatinden uzaklaşırken anbean yokluğumdan dem vurmaya kalkıştıkça belki de bu olanlar, belki de sadece beynimin oyunlarından en zoru, en korkuncu.Ortalıkta hiç ses yok, ortalık...
paylaş:

i saw the devil (2010)

Akmareul Boatda. İntikam hiç bu kadar ağır, hiç bu kadar şiddetli olmamıştı. Eşinin sapkın bir seri katil tarafından öldürüldüğünü öğrenen gizli ajan, iki haftalık izne ayrıldığında belki de hayatının en korkunç günlerini geçireceğini ve nefret denilen olgunun vücuduna bu kadar çok enjekte edildiğini...
paylaş:

mulholland dr. (2001)

Genç bir bayan başarılı bir aktris olma umuduyla Hollywood’a gelir ve kendini çıkmazın içinde bulur. Gizemli bir araba kazası sonucu geçmişini hatırlamayan bir kadını yerleştiği dairede bulan bayan, çemberin aralıklarından sızabilmek için geçmişi ve anıları deşmeye çalışır. Bu oyunda fark edilmeyen...
paylaş:

eastern promises (2007)

'Every sin leaves a mark!' Genç bir Rus kızı, kollarındaki iğne izleri ve karnındaki bebeğiyle hastaneye kaldırıldığında hayatını kaybeder. Vücudundaki darp izleri olayın göründüğünden daha karmaşık olduğunu açıklamaktadır. Kurtulan bebeğin hayat hikâyesini öğrenmeye çalışan bir ebe, kızın...
paylaş:

little miss sunshine (2006)

Little Miss Sunshine adlı güzellik yarışmasına katılmak isteyen küçük bir kız, insanları kazananlar ve kaybedenler diye iyi gruba ayıran idealist bir baba, intihardan yeni kurtulmuş eşcinsel bir amca, uyuşturucu bağımlısı bir büyük baba, sürekli Friedrich Nietzsche okuyan, pilot olmak isteyen...
paylaş:

videodrome (1983)

“Long live the new flesh!” Hangisinin hayal hangisinin gerçek olduğu anlaşılamayan bir dünya, reyting uğruna soft porno ve şiddet görüntüleri yayınlamaktan çekinmeyen bir televizyon yöneticisi, izlendikçe beyin tümörüne sebep olan “videodrome” denilen underground bir kaset, video oynatıcısı...
paylaş:

sinekler evi

Birkaç insan, birkaç eşya, birkaç kurtçuk…Karıncalar var bozulmuş yiyeceklerin arasında gezinen ve odadan odaya koşuşturanlar. Bira şişesinin soğukluğunda kasılan göbek delikleri var, her değişte sarsılan karın kasları ve parmak uçları.Çıplaklığında hayatın, çöp kutularına sıkışmış köpek yavruları...
paylaş:

this is spinal tap (1984)

Holiganı oldukları İngiliz metal grubu Spinal Tap Amerika’da bir geri dönüş turnesine çıkmaya karar verir. Turneyi düzenleyen ve aynı zamanda film yapımcısı olan DeBergi, grupların sahne önünde ve arkasında yaşadıklarını, hissettiklerini ve metalci ruhunu anlatan bir belgesel çekmek isteyince...
paylaş:

bad guy (2001)

Nabbeun Namja. Bir adam, sokak ortasında bir kızı öperse, bu kız da adamı tüm halk içinde küçük düşürürse, kızın sonu ne olur? Gururuna yenik bir adam, bir sevgili, bir hata, anlık yanlış bir his, bataklık, aşk. Yönetmen koltuğunda Ki-duk Kim, 100 dakikalık bir dram. Güney Kore sinemasının...
paylaş:

wild at heart (1990)

İki genç âşık, Sailor ve Lula ve onları ayırmaya çalışan, hatta Sailor’ı öldürmek için bir adam tutan Lula’nın cadaloz annesi. Yılan derisinden bir ceket,yüze sürülen kırmızı bir ruj. Bir cinayet, hapishane günleri, garip insanlar ve bir David Lynch filmi. Nicolas Cage, Laura Dern ve enteresan...
paylaş:

pulp fiction (1994)

Bir boksör, birbirlerine deliler gibi aşık iki genç soyguncu, bir gangster, bir gangster karısı, bebek bakıcısı bir adam, bebek konumundaki gangsterin karısı, ödemeyi geciktirenler, Mc Royal’in komik hikayesi, bin bir çeşit absürt insan, bin bir çeşit farklı kişilik, tek kesişme noktası. Yazan,...
paylaş:

breaking the waves (1996)

Şu dakikaya kadar izlediğiniz tüm dram ve romantizm filmlerini bir kenara koyun. Onların yeri ayrı, Breaking the Waves’in yeri apayrı. Tutucu bir kasabada, Bess, kendisinin bile tahmin etmediği kadar hızlı bir şekilde evlenir ve mutlu olur. Seksin, anlatıldığı gibi kötü ve korkutucu bir şey...
paylaş:

the lives of others (2006)

Das Leben Der Anderen. 1984 yılı Doğu Berlin’in siyasi sorunlarına ışık tutan, unutulmaz bir başyapıt. Döneminin en iyi yabancı film dalında Oscar ödülünü almış ve anlattıklarıyla Doğu Berlin’in o dönemlerini beyaz perdede en açık, en kara sahneleriyle var eden Florian Henckel Von DonnersmarckIn...
paylaş:

death at a funeral (2007)

İnsan, cenaze töreninde ne kadar gülebilir ki? İşte bunu öğrenmenin cevabı Death at a Funeral. Dean Craig’in yazdığı frank Oz’un yönettiği 2007 yapımı bir film. Babalarının cenaze töreninde aslında babalarının bir gay olduğunu öğrenen iki kardeş, ilk başta buna inanmazlar fakat bunu iddia eden...
paylaş:

natural born killers (1994)

“Herkesin içinde bir şeytan vardır. Bazıları bunu saklar, bazıları ortaya koyar. Bu onların kötü olduğu anlamına gelmez.” Hikâyesi Quentin Tarantino’ya ait, senaryosu ve yönetmenliği Oliver Stone’a ait olan 1994 yapımı, şiddetin kötülüğünü şiddetle anlatan garip bir film. Absürt bir aşk hikayesi...
paylaş:

to each his own cinema (2007)

To Each His Own Cinema (Chacun son cinéma), Cannes Film Festivali’nin 60. yılı için 36 yönetmenin çektiği 34 kısa filmden oluşan 2007 Fransız yapımı bir başyapıt. Kısa filmlerin her biri yaklaşık 3 dakika. Anlattıkları şey ise sinema. Herkesin kendi sineması, herkesin kendi dünyası. 5 kıta, 25...
paylaş:

blue velvet (1986)

Isabella Rossellini, Kyle MacLachlan, Dennis Hopper ve Laura Dern. 1986 yapımı bir David Lynch filmi. Çim arazide bulunan bir insan kulağı, bunu araştırmak isteyen kolej öğrencisi ve ona yardım eden şerifin kızı, yeraltından bilmeceler, şiddet, cinayet, tecavüz ve uyuşturucu. Bataklıklar prensi...
paylaş:

süt içinde balık kraker

Tutulmamış yeminler, yıkanmamış cesetler, kesilmemiş saçlar var yanı başımda, gece saatlerden çoktan sabaha yenik, ay ışıkları güneş doğana kadar aydınlatırken dünyayı, yukarılarda yer değiştiren yıldızlar, uzaklarda gemiler var okyanusları acıtan, yunuslar var trafik lambalarında, çizgiler her yerde,...
paylaş:

the fall (2006)

1920lerin Los Angeles’ında bir hastanede, portakal toplarken kolu kırılmış küçük bir kız çocuğu ve kendini öldürmeye çalışan bir dublörün hayal dünyasından var edilen bir renk cümbüşü, bir destan. Tarsem Singh’in yönettiği 2006 yapımı The Fall, IMDb’den 7.9 almış. Katıldığı festivallerden 3 ödülle...
paylaş:

ex drummer (2007)

Sex Pistols’ın “God Save the Queen”  şarkısını bilmeyen yoktur. Şarkı sözlerine bakıldığında “No Future” ifadesi geçer. İşte neden geleceğin olmadığını öğrenmek için iyi bir tercih “Ex Drummer”.  Belçika’nın en sıra dışı yazarlarından Herman Brusselmans’ın kitabından uyarlama...
paylaş:

big nothing (2006)

Siz kendinizi çok zeki mi zannediyorsunuz? Bir de bu filmi izlediksen sonra cevaplayın. David Schwimmer, Simon Pegg. Buyurun cenaze namazına! Absürt bir hikaye, saçma bir cinayet, kendini zeki sanan insanlar, kahkaha üstüne kahkaha. Kısaca konu, bir adam, para kazanmak uğruna başka bir adamla...
paylaş:

almost famous (2000)

Cameron Crowe’un Oscar’lı ve 43 ödül sahibi, müzik eşliğinde dram filmi. Gruplar, Rolling Stone dergisine makale yazma şansı bulan bir liseli, groupieler, âşık olmalar, iddiada bir biraya karşı konulan güzel kızlar, küçücük bir gözyaşıyla biranın markasını soran kızlar, kaybetmeler, başarısızlıklar,...
paylaş:

irriversible (2002)

Suç, dram, gizem. Tecavüz sonucu mahvolan bir hayat, geri işleyen zaman, şiddet, gerilim. 2002 Gaspar Noé filmi. Çok konuşulmuş, çok tartışılmış, “bu kadarı da fazla” denmiş, sinema salonlarından filmin yarısında çıkanlar olmuş. Garip kamera çekimleriyle hep olduğu gibi baş dönmesine sebebiyet...
paylaş:

the king's speech (2010)

Bu yılki Oscar’a adaylıklarıyla damgasını vuran bir film. Bünyesinde Colin Firth, Helena Bonham Carter, Geoffrey Rush gibi isimleri barındıran, Golden Globe'ta drama dalında en iyi erkek oyuncu ödülü almış, 12 dalda Oscar’a aday gösterilmiş, 8.5 IMDb puanıyla top 250 listesinde 110. sırada yer...
paylaş:

the social network (2010)

Şimdiden 49 ödül almış ve 8 dalda Oscar’a aday gösterilmiş bir film The Social Network. Bu kadar çok ödül almasının ve ilgi görmesinin sebebi gerçekten iyi olması mı yoksa yönetmen koltuğunda David Fincher’in oturması mı bu tabii ki tartışılır fakat, hayatımızda artık önemli bir yere sahip,...
paylaş:

thank you for smoking (2005)

“iç, iç, iç o sigarayı, çek, çek, çek dumanı, boğulana dek.” Bu şarkı sözleriyle başlayan Thank You for Smoking daha başından ne kadar eğlenceli olacağının haberini veriyor. Nick Naylor’ kötülememek gerekir, aynı bir avukatın çocuk katilini savunması gibi o da sadece ev kirasını ödemek için,...
paylaş: