breaking the waves (1996)


Şu dakikaya kadar izlediğiniz tüm dram ve romantizm filmlerini bir kenara koyun. Onların yeri ayrı, Breaking the Waves’in yeri apayrı.
Tutucu bir kasabada, Bess, kendisinin bile tahmin etmediği kadar hızlı bir şekilde evlenir ve mutlu olur. Seksin, anlatıldığı gibi kötü ve korkutucu bir şey olmadığını hatta dünyadaki en güzel duyguları yaşamak için bir araç olduğunu anlayan Bess, tanrıya olmadığından daha çok dua etmeye başlar. Mutluluğunun hiç bitmemesi için daha çok ve daha çok dua.
Ancak Bess’in korktuğu şeyler yavaş yavaş başına gelir. Petrol işçisi olarak çalışan eşi, ağır bir kaza sonucu felç geçirir ve tüm cinsel hayatı yok olur. Bundan sonra başkalarıysa sevişip, sevişme anlarını ve ne hissettiklerini ona anlatmasını isteyen eşi karşısında Bess, korkar, karanlığa düşer ve eşinin dediklerini yapmaya başlar.
Tanrısallık, özlem, acı, sevinçler ve aşk.
Yönetmenin "Golden Heart üçlemesi"nin ilk parçasıdır. Diğer ikisi The Idiots ve Dancer in the Dark.
Lars von Trier yaparsa olur!
40 ödüllü, 159 dakikalık bir şaheser.
paylaş:

2 yorum:

  1. Konusu bi' değişik -olumlu anlamda-. "40 ödül mü? yuh!" Diyesim geldi ama en iyisi susup bunu da izlenecekler listeme ekleyeyim.

    YanıtlaSil
  2. çok şaşırtıcı bir film, güzel olduğunu söylemek zaten gereksiz, özellikle sonlarına doğru gelişen olay ve "umut" kavramının gösterdiği sonuçlar, filme olan bağlılığı arttırıyor. aldığı ödüller de filmin başarısını gösteriyor zaten.
    yönetmeni de lars von trier olunca, izlemezsek ayıp ederiz :D

    YanıtlaSil