golden heart üçlemesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
golden heart üçlemesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

lars von trier: altın kalp üçlemesi


Lars von Trier’in Altın Kalp Üçlemesi kendi deyimiyle “kötü dünya tarafından boğulmuş iyi kadın”ı anlatan filmlerden meydana gelir. Küçükken okuduğu “altın kalp” isimli kitaptan esinlenerek oluşturduğu bu kadınlar, aslında duygusal bir vahşetin kurbanı olan, bu vahşeti tüm kitlelere hissettiren ve eleştirdiği kavramları insanın suratı çarpan bireyler. Okuduğu kitapta da anlatılan cepleri ekmek parçaları ve bir sürü diğer şeylerle dolu olan küçük bir kızın ormana girdikten sonra türlü olaylarla karşılaşması ve ormandan çıktıktan sonra kızın çırılçıplak kalmasıdır. Bunun üzerine kitabın son sözleri ise “’bir şey olmaz, nasıl olsa iyi olacağım’ dedi altın kalp…”tir.
Üçlemenin filmlerini teker teker inceleyecek olursak;
paylaş:

idioterne (1998)


Dogma 2: The Idiots
Yönetmen: Lars von Trier (her ne kadar jenerikte yazmasa da)
Senaryo: Lars von Trier
Oyuncular: Bodil Jørgensen, Jens Albinus, Anne Louise Hassing
Tür: Komedi | Dram
Yıl: 1998
Süre: 117 dk.
Ülke: Danimarka, İsveç, Fransa, Hollanda, İtalya
Dil: Danca
Ödül: 5 ödül, 4 adaylık
IMDb puanı: 6.8/10
Metascore: 47/100

Dogma ’95 akımının ikinci filmi olan Idioterne aynı zamanda Lars von Trier’in Altın Kalp Üçlemesinin de ikinci filmi. Filmde anlatılan ise bir grup insanın geri zekâlı rolü yaparak düzene karşı durma isteği. Bu grupta doktordan tutun da sanat öğretmenine kadar önemli insanlar mevcut. Bu kişiler dışarıdaki tekdüze, modern hayatın dayattığı kuralları kırmak için zihinsel özürlü, onların tabiriyle geri zekalı rolü yaparlar. Bu şekilde kendileriyle övünür ve insanların bu gibi kişilere de nasıl baktıklarını bizlere çok da güzel gösterirler. Yine bir gün yemek yerken özürlü taklidi yapan başkarakterlerden biri yan masadaki bir bayanın elini tutar ve bırakmaz.
paylaş:

dancer in the dark (2000)

Şarkılar her zaman insanı mutlu etmez ve müzikallerde kötü şeyler olmaz. Bu iki önermeyi alt-üst eden, yüreğimizi burkan bir film Dancer in the Dark. Lars von Trier’in yazıp yönettiği ve başrollerinde Björk ve Catherine Deneuve’un oynadığı ağlatan bir film.
Selma, gözlerinde kalıtsal bir problem olan bir annedir, günbegün körlüğe doğru yaklaşmakta ve kendi hastalıklı bedenini bildiği halde yine de bir oğul doğurmaktan vazgeçmediği için kendini suçlu hissetmekte, oğlunun da aynı duruma düşmemesi için bir an önce ameliyat masraflarını karşılamak için elinden geldiğince çalışmakta, ek işler yapmaktadır. Tabii hayat, istedikleri doğrultusunda bir yaşam bahşetmeyecek ve bu durum onu idama kadar götürecektir.
Ağlarken bir anda kahkaha atmamızı, ayağa kalkıp dansa eşlik etmemizi sağlayan, masumluğun ve haklı olunduğu halde verilen değerler ve sözler karşısında kendini bataklıktan kurtaramamanın verdiği baş döndürmeyi ve çaresizliği gözler önüne süren muhteşem bir yapıt.
Björk’ü sevmiyorsanız sevmeniz, ona bayılıyorsanız sevginizin arması için iyi bir sebep.
Filmin öyle sahneleri vardır ki duygu yoğunluğu yaşar, göz pınarlarınızın coşmasına hâkim olamayabilirsiniz. Hele hele Jeff’in tren raylarında Selma’yı gördüğünde sorduğu “Göremiyorsun değil mi?” sorusuna Selma’nın “Görecek ne var ki…” yanıtını vermesi ve akabinde “I have seen it all” adlı parçanın başlaması, işte böyle bir sahne fazla rastlanacak cinsten değildir.
İdam sahnesinde Selma’ın şarkısına başlaması ve şarkı hakkında “bu son şarkı değil, sondan bir önceki” sözlerine karşılık filmin sonunda “They say it’s the last song, They don’t know us, you see, In’s only the last song, If w elet it be” yazısının çıkması ve ardından müziğin başlaması izleyiciyi hüzünlendirir, duygu çıkmazına sürer.
Karanlığa 107 adım vardır ve müzikler susar.
Film, 140 dakika uzunluğunda, dram-müzikal kategorisinde 2000 yapımı. Lars von Trier’in “Golden Heart Üçlemesi”nin son parçası. İlk ikisi Breaking the Waves ve The Idiots. The Idiots’u izlemedim ama Breaking the Waves’in başkarakteri Bess ile Selma arasındaki benzerlikleri ve hayata bakış açılarındaki pozitif enerjiyi fark etmemek güç.
Filmin Oscar’a adaylığı blunuyor ve bunun dışında 22 ödül ve 33 adaylık sahibi. Lars von Trier bu filmiyle 2000 yılı Cannes Film Festival’dan Palme d’Or ödülünü almış ve Björk de yine aynı festivalden Best Actress ödülüne layık görülmüş.
Filmin IMDb puanı 7.9/10, Metascore ise 61/100.
Yukarıda bahsi geçen "I have seen it all" adlı parçayı dinlemek için burayı tıklayabilirsiniz.
golden Heart Üçlemesinin ilk parçası için, Breaking the Waves.

paylaş:

breaking the waves (1996)


Şu dakikaya kadar izlediğiniz tüm dram ve romantizm filmlerini bir kenara koyun. Onların yeri ayrı, Breaking the Waves’in yeri apayrı.
Tutucu bir kasabada, Bess, kendisinin bile tahmin etmediği kadar hızlı bir şekilde evlenir ve mutlu olur. Seksin, anlatıldığı gibi kötü ve korkutucu bir şey olmadığını hatta dünyadaki en güzel duyguları yaşamak için bir araç olduğunu anlayan Bess, tanrıya olmadığından daha çok dua etmeye başlar. Mutluluğunun hiç bitmemesi için daha çok ve daha çok dua.
Ancak Bess’in korktuğu şeyler yavaş yavaş başına gelir. Petrol işçisi olarak çalışan eşi, ağır bir kaza sonucu felç geçirir ve tüm cinsel hayatı yok olur. Bundan sonra başkalarıysa sevişip, sevişme anlarını ve ne hissettiklerini ona anlatmasını isteyen eşi karşısında Bess, korkar, karanlığa düşer ve eşinin dediklerini yapmaya başlar.
Tanrısallık, özlem, acı, sevinçler ve aşk.
Yönetmenin "Golden Heart üçlemesi"nin ilk parçasıdır. Diğer ikisi The Idiots ve Dancer in the Dark.
Lars von Trier yaparsa olur!
40 ödüllü, 159 dakikalık bir şaheser.
paylaş: