neden geneleve gidiyorsunuz?


Neden geneleve gitme ihtiyacı duyuyorsunuz?” diye sorduk, gitmemiş olanların neden gitmediklerini, gitmek isteyip istemediklerini, gitmiş olanların neler hissettiklerini, amaçlarının ne olduğunu, öncesinde ve sonrasında nasıl hissettiklerini de ekledik. Cevaplar geldi. Soruya şakayla karışık cevaplar verenler de oldu, ciddi bir yanıt verenler de. Yanıtlayanların kimi baskı yapılarak geneleve götürülmüş, kimi düzenli olarak zaten gidermiş, kimi de hiçbir şekilde gitmek istemezmiş. Cinsiyetçilik yapanlar da, hor görenler de, kendilerinin başkaları tarafından beğenilmeyip orada kendi gibi davrandığı için geneleve gitmeyi seçenler de, sırf ihtiyaç olduğu için düşünenler de mevcut.
Kullanılan sili biraz yumuşatarak ve hafif düzeltmeler yaparak forma katılanların cevapları şu şekilde:

Daha önce geneleve gitmemiş kişilerin genelev konusunda görüşleri:
(Neden gitmediniz? Gitmek ister misiniz? Sizce bir insan neden geneleve gitme ihtiyacı duyar, kısaca bahseder misiniz?)

efe/23/öğrenci/bekar
Geneleve giden bir insan tipsizdir, konuşmayı bilmez, hal ve hareketlerinden ötürü kendiyle ilişkiye girecek kız bulamaz vs. Bende bunlar var tip on numara olmasa da sohbetim muhabbetim iyi güven veren biriyim. Beraber olmayı düşündüğüm kızları da 10 kişiyle yatmışsa kabul etmiyorum. Birçok erkekle seks yapmış bir kadınla seks yapmak benim hoşuma gitmez. Kaldı ki ben bunu istemediğim kadar çok zamanda bedava yapabiliyorum zaten ve kendi tercih ettiğim kadınlarla, kendi evimde ve partnerim de istediği için. O kadınların da isteyerek yaptığını düşünmüyorum bu da canımı sıkıyor.

ilovethisgame/24/mühendis/bekar
İstemedim, cinselliğin hala duygusal yaşanması gerektiğine inananlardanım. Mekanik ve para karşılığı biriyle beraber olmak mide bulandırıcı.
Bunun dışında hormonların yarattığı zirve noktalarında, bir partnerim yoksa mastürbasyon yapmayı tercih ediyorum. Elbette sevgiliyle/eşle sevişmek gibi değil ama parayla sevişmekten daha iyi geliyor.
Gitmek istemem, büyük ihtimal gitmem de.

Seço/30/reklamcı/bekar
Pis ve duygusuz.

Yeşil/25/serbest/bekar
Gitmek istemem. Niye gideyim? Ya da niye gitmek istemeliymişim gibi görülüyor? Birini sevmeden nasıl dokunabilirsin ki ona illa sevmen de gerekmez gerçi. Bazen başka şeyler de olur tanımlama gereği duymazsın. Sadece kendini onun kollarında bulursun. Ama hiç bir zaman marketten bir şey satın alıyormuş gibi ne karşındakine ne de kendine eziyet etmezsin. Bu istenecek bir şey değil o yüzden. Peki neden ihtiyaç duyarlardan öte nasıl insanlar gitmek ister o sorulmalı. İhtiyaç değil bu çünkü. Aile kavramı biraz çocuğun cinsel hayatına değinmeyi ayıp gördüğü için, ülkemizde yetişen insanların büyük bir kısmı kendi kendine bir şeyler bulmaya çalışıyor. Seks konusunda da cahiliz. Bir kadına bir erkeğe nasıl davranılması gerektiğini bilmiyoruz. Parayla bir bireyin bir saniyesinin bile satın alınamayacağını bilmiyoruz. Cahillik aptallıkla birleşince özellikle de kadınların katlanmaya çalıştığı böyle bir alan doğmuş oluyor ne yazık ki. Kökten bir değişiklik lazım her aileye, her bireye, her beyine. Sevişmenin sapıkça bir şey olmadığını sevmenin sevilmenin öpüşmenin ne kadar doğal olduğunu bilerek yetişmeli insanlar. Belli mi olur belki birbirimize tahammül etmeyi ve hatta sevmeyi öğrenebiliriz yeniden.

Darbeli süper matkap/21/öğrenci/bekar
Çok iğrenç duruyorlar, temiz değiller. AIDS geliyor insanın aklına. Strip kulüp olsa tamam, hatunların temiz olduğunu bilsek tamam.

Anyone/24/girişimci/bekar
Cinsel tatmin giderme amaçlı, toplumda kabul görmeyen bireylerin gittiğini düşünüyorum.

Azgınbakir/21/öğrenci/bekar
Gitmek istemem, aşk olmadan sevişilmez. Hayvani dürtü değil, çiftleşmek istemiyorum. İhtiyaç duyan içindeki hayvanı dizginleyememiş insanlardır bence ve de içinde mutlaka yalnızdır. Özgüven problemi vardır.

xxxFlxxx/28/sanatçı/bekar
Hayır. Gerek duymuyorum. Toplumsal ahlak yargılarının dışında kendi yargılarımın sağladığı bir şekilde yaşıyor ve benim gibi düşünen/hisseden insanlarla vakit geçiriyorum. Cinselliğin sadece haz kaynağı ya da üremek için düşünüldüğü bir toplumda algı sınırlarının ötesinde sosyallik anlamında da önemli bir etken olduğu kanısındayım.

Aytek/27/avukat/bekar
Seksin parayla satın alınmaması gerektiğini, bunu yapanların hem kendisini hem de karşıdakini aşağıladığını düşünüyorum. Özellikle de kendisini.

Zeynep/25/bağımsız denetimci/bekar
Bulunduğum ülkede kadınlara yönelik genelev yok. Varsa da ben bilmiyorum. Ama olsa da şu ana kadar ihtiyacım olmadı. İhtiyacım olsa da sadece nasıl bir yer olduğuna bakmaya giderim, hastalıktan çekinip çalışanlarla ilişkiye girmem.

Helo/23/öğrenci/bekar
Hastalık yuvası olma ihtimali var çünkü. Maalesef Türkiye’de kontrollü işletilen genelevlerin olduğuna inanamıyorum. Yine de düzgün bir genelevin varlığından haberdar olsam, giderdim. Gitmek isterdim.

Kimse/27/IT/evli
Seks yapmanın önemli bir kısmı boşalmak değil beğenildiğini hissetmek bana göre, para vererek vs yapmanın duygusal bir tatmini yok. Ayrıca, insanların zorla/istemeyerek/mecbur kalarak çok kötü koşullarda çalıştığı bir endüstriye katkıda bulunmak istemem.

Kamil/26/avukat/bekar
Benimle sevişmek isteyen bir kadın bulamazken; sadece para vererek sevişmek hoş olmayan bir durum.

Mouse/18/öğrenci/bekar
İki türlü insan vardır.
Birincisi, geneleve gitme amacı çevresindeki insanlara bu olayı çok mühim bir olaymış gibi anlatmak olan insan. İkincisi ise, geneleve artık bir türlü durduramadığı, yenik düştüğü hormonlarını biraz da olsa sakinleştirmek için giden insan.
Gitmedim. Evleneceği kadının bakire olmasını şart koyan bir erkeğin kalkıp da genelevlere gitmesi doğru değil. Saygı bekleyip saygısız davran bir hükümet yetkilisi gibi.
Sorular bitmez. Seks de en az ölüm kadar bilinmezdir.
3. insan vardır bir de. Seks, en büyük yasaklamalardan biridir. Ne dört kitap ne de kırk peygamber seksle baş edemedi. Bu üçüncü insan belki de sadece düzene karşı çıkmak için vardır.

Ç./25/bankacı/bekar
Geneleve gitmeden de cinsel ihtiyacımı karşılayabildim. Ama sevgilim varsa ve birlikte olamıyorsak geneleve gitmek mantıklı. Aldatmak gibi değil de ihtiyaç karşılamak gibi olur. Çünkü genelevdeki kadına kur yapıp tavlamıyorsun böylece sevgilini aldatmış sayılmazsın.

E34/21/öğrenci/bekar
Mastürbasyonun yetmediği anlarda, insan "tüketecek" başka şey arar ve bulduğunda da "erkek"liğini elaleme ve kendine bu şekilde kanıtlar. Bulaşıcı hastalık ve para riskinden dolayı gitmek istemem.

Azmi Cankuş/25/bekar
Kadın kalitesinin yüksekliği lazım, giden insanlarla konuştuğumda genelevlerdeki sermayelerin Kars kaşarı gibi koktuğunu bütün vücudunun jilet izi olduğunu ve gasp gibi olayların ziyadesiyle gerçekleştiğini duydum. Ayrıca fiyat - kalite oranının biraz daha üst seviyeye çekilmesi lazım. Ayrıca zengin çocuklarının yaptığı gibi villalarda çoko parti tarzı aktivitelerin genel evler gibi yasalarla güvence altına alınması gerek. Eskort sitelerinin yasaklanıp eskort sitelerindeki model, alımlı, elit gibi tabir edilen hanımların Türk sermayesine aktarılması gerekiyor. Standart bir Türk genci çok para harcamasına rağmen düşük steril koşullarda ve şartlarda cima icra etmek zorunda kalıyor. Türkiye’deki her kaymaklı durum gibi cima müessesesi de her cebe hitap etmeli. Elit model eskort ablaların 5 yıldızlı otel dışında görüşmem, bana yemek ısmarlayın taksi gönderin gibi durumları hem cebe hem de sinir sistemine zararlı ve her kesime hitap etmiyor. Yani hayat kadınlarının bile kezbanlık ettiği bir ülkede yaşıyoruz. Bu durum devlet eliyle düzeltilmeli. Ayrıca eskort sitelerindeki ablalar fake resimler kullanıyor bunun da önüne geçilmesi gerek.

Ondokuzotuzbeş/21/öğrenci/bekar
Sırf kısa süreliğine tatmin olmak için para vermek istemedim. Bana hep kirli (düz anlamıyla) ve biraz da aşağılatıcı bir şey gibi geldi. Bunun yerine benimle birlikte olmayı tercih eden, isteyen kadınlarla ilişkiye girmek benim için daha uygun. Kendim için doğru olan budur.
Şimdiye dek gitmedim, hala gitmek istemiyorum.

Hasan/20/öğrenci/bekar
İhtiyaç duymadım. Seks olmadan da yaşanabileceğine inanan birisiyim.

Hybris/22/öğrenci/bekar
Türkiye gibi muhafazakar toplumlarda seks işçileri onlarca zorluk ötekileştirme ve şiddete maruz kalmakta. Ortada bir sorun varsa bunu yasaklayarak değiştiremeyiz. Erkek egemen kültürün reformize edilmesi gerekli.
 Sorunun esas cevabına gelirsek en büyük sebepleri cinselliğin erkeklere bir görev olarak aşılanması ve ülkede cinsel özgürlüğün olmaması.

Alper/22/öğrenci/bekar
Benden önce yüzlerce kişi ile birlikte olmuş bir kadınla birlikte olmayı kendime yakıştıramadığım için. Seks özel bir andır özel kişilerle olmalıdır ya da daha kaliteli kişilerle.

Geneleve gitmiş (orada bulunmuş) kişilerin bu konu hakkındaki görüşleri:
(Neden geneleve gitme ihtiyacı hissediyorsunuz? Öncesinde ve sonrasında düşünceleriniz nasıl değişiyor? Rahatlamış hissediyor musunuz mesela?)

NT/32/bankacı/evli
Değişiklik / acil seks
Arada epey zaman farkıyla 2 -3 defa gitmiştim sanırım.
Sonrasında pişmanlık veriyor. Duygu olmadan, kafada yaşanmadan penisin vajinaya giriş çıkışının hiçbir şey ifade etmediğini hatırlatıyorsun.
Aslında bir rahatlama falan da vermiyor.

Mies/21/öğrenci/bekar
İlk kez karşı cinsi tanıma amaçlı.

Atsız kovboy/24/gümrük müşavir yardımcı/bekar
İnsan benliğinden arda kalan atıklardan oluşan kocaman bir tepe var orada. En çirkin ve en nezaketsiz-en doğal ve ilkel-en kapital ve en iğrenç... tuhaf bir yer çok fazla tanımlamak mümkün değil... Orospuluğun kutsal olduğuna inanıyorum yani hayat gibi yaşam gibi bir şey bence... en net onların algıladığını ve gördüğünü düşünüyorum... neden gittiğimi ise bende bilmiyorum...

Yusuf/28.5/işsiz/bekar
İçerideki ortamı merak etmiştim neymiş nasılmış diye. Ama kafamı bile kaldırıp karılara bakamadım birkaç kere bakmam haricinde. Midem bulanıyordu en son çıktığımda. Eminönü’ne kadar yürüyerek geçmiştim bulantım geçsin diye. Vizite 35 TL’ydi yanlış görmediysem o da. Bir de herkes yakışıklı aşkım diye çağırıyor. Kaput da paralı benim gördüğüm kadınlar fena değildi fiziki olarak.

Cevo/30/yönetici/bekar
Stres atıp rahatlamak için gidiyorum. İnanılmaz rahatlatıcı bir aktivite. Ancak çok yapma şansım olmuyor. Yılda 1-2 kez.

Toma/27/avukat/bekar
Tamamen ihtiyaç, evet rahatlamış hissediyorum.

Anonim/44/sanatçı/bekar
Talebelikte ne var ne yok orada diye gitmiştim. Toplam 5’i geçmez.
Ama hiç biriyle birlikte olmadım.
Hatta para karşılığı biriyle de hayatım boyunca hiç olmadım. 2 kez otel odasında denedim ikisinde de yapamadım o anda vazgeçtim.
Niye?
Çünkü para ile seks beni tahrik etmiyor. Sentetik seks sevmiyorum.
Bir kadeh şarap iki lakırtı böyle manevralarla taarruzlar kızı punduna getirme oyunları varken genelev nedir ya. öööğ...

Antisosyal/31/tasarımcı/evli
Ben ilk gittiğimde kadın vücudunu öğrenme amaçlı ve seksi keşfetmek için gitmiştim. Ancak pişman oldum oradaki kadınların tavırları kendimi robot gibi hissetmeme neden oldu. Onları da suçlamamak lazım tabii. Eminim onlar da robotlaşmışlardır zaten bu konuda. Stresten seks yapamadığımı ve çıkışta kendime "acaba ben gay miyim" sorusunu sorduğumu hatırlıyorum. Bir daha da böyle bir şeye ihtiyaç duymadım. Gördüğünüz üzere benim için berbat bir tecrübeydi.

Mal/27/yazılım/bekar
Gidiyorum sonra pişman oluyorum sonra yine gidiyorum sonra yine pişman oluyorum bu kısır döngüde ilerliyor sevdiceğim vermediği için gidiyorum gitmeyip de ne yapayım benim de sevişmem lazım yoksa aklım orada kalıyor.

Şoşilbiber/20/öğrenci/bekar
Aslında sürekli gitmiyorum. Yalnızca 1 kere gittim. Meraktan, hevesten belki de. Fakat hiç ama hiç hoşuma gitmedi. Bir daha da gitmedim zaten. Yaşasın aşkla gelen seks, yaşasın duygusal sevişmeler. Kahrolsun genelevler.

Noir/24/kimyager/bekar
Cinsel doyum. Cinsel ihtiyaçlarımı bir şeyler hissettiğim birisiyle olarak gidermeyi tercih ederim. Eğer yaşadığım dönemde böyle bir ilişkim yoksa cinsel ihtiyacımı geneleve giderek gideririm.

Anonim/30
Geneleve gitmedim. Götürüldüm.
İlkinde 15 yaşındaydım. Bir şekilde içeri girmemeyi başardım.
İkincisinde 17 yaşındaydım. Zorla götürdü. Abim.
Doğduğumdan beri isim bulamadığım şeye, eşcinselliğime yeni yeni isim vermeye başladığım zamanlardı. Bir şekilde ilişkiye girmememe rağmen tecavüze uğramış gibiydim. Abime her şeyin yolunda gittiğini söylemesi hususunda kadını tembihledim. Kadın baş parmağıyla işaret verdi abime vizite sonrasında, görünürde başarmıştım "milli" olmayı.
Sonra abime eşcinsel olduğumu bilmese de "neden bana bunu yaptın?" diye sorma cesaretini gösterdim.
"özür dilerim. babam böyle istedi." dedi.
Sağlıklı bir heteroseksüel olduğum sevgili babam için artık ispatlanmıştı.
Bu tecrübenin akabinde zaten olmayan karşı cinse ilgim sanırım tamamen tükendi. Hiçbir zaman bir kadınla yatmadım.
"milli" olmak diye bir kavram varsa ben bunu hemcinsimle isteyerek yaşadım.
Sağlıklı(?) bir eşcinselim şu an...
Ama daha sağlıklı olmak isterdim.

Mars/28/güvenlik görevlisi/bekar
Sorgu sual yok, sorumluluk yok, gidip neşeli bir hatunla sevişip çıkıyorsun, performans kaygısı yok, becerebilecek miyim, kıza rezil olmayalım, benimki küçük mü stresi de yok vs.

Emre/22/öğrenci/bekar
Merak. Taksim’de gezerken her nasılsa yolumuzun düşmesi sonucu uyanan merakın tatmini.

Berlin Berlin/33/fotoğrafçı/boşanmış
Aslında en iyi paralı seks, alnının karşılıklı severek veya tek gecelik etkilenmeyle birlikte olduğum kadınlarla yaptığım ortalama seks kadar iyi değildir. Türkiye'de bunu neredeyse hiç yapmadım. Yurt dışında ülkemize göre çok daha kaliteli hizmet veren genelevler var ve insan orada kendini kaçak bir iş yapıyormuş gibi hissetmiyor. Bunun bir psikolojik rahatlığı var. Özellikle Almanya bu konuda aşmış bir ülke.
Şimdiye dek pek çok genelevde hayat kadınlarıyla birlikte oldum. Şöyle söyleyeyim, en az yarısından aldığım zevk, mastürbasyon kadar iyi değildi. Yüzde 10-15'lik bir kesim "işte bunlar hep seks" dediğim türden eğlenceli şeylerdi. Kalan kısmı da vasat ve vasat altı.
Özetle, geneleve gitmenin aslında iyi bir seks macerası yaşamak olduğuna (en azından kendim için) inanmıyorum. Genelev ayrı bir kültür. Bir kadınla tanışıyorsun, ücrette anlaşıyorsun ve dakikalar sonra onla en mahrem halinlesin. Normal koşullarda iki insanın pek çok duygusal evreyi aştıktan sonra ulaştığı noktaya dakikalar içinde erişiyorsun. Genelevin kendine özgü ritüelleri, karakterleri, detayları var. Toplumun ahlaki değerlerinin yerle bir edildiği mabetler bir bakıma. Geneleve giden müşteriler, orada hizmet veren kadınlar, onları pazarlayanlar... Herkes mükemmel bir uyum içinde dünyanın en eski geleneğini sürdürürler. Tabii bu dünyanın hiç de böyle göründüğü gibi olmadığını, arka planında yaşanan trajedileri de bilirsiniz. Bir defasında, Macaristan'da küçük bir genelevde tanıştığım Polonyalı bir hayat kadını, kıt İngilizcesiyle bana "burası gerçekten çok kötü bir yer. Bize çok kötü davranıyorlar. Kurtulmam  için bana yardım eder misin" gibi şeyler söylemişti. Tanımadığım zor durumdaki birine yardım etmeyi elbette isterdim. Fakat kendimi de riske atamazdım. Bu sadece küçük bir yüz yüze gelmeydi. Eminim çok pis şeyler dönüyordur. Neyse, özetle dedikten sonra epey yazmışım. Genelev bir kültür. Buna bir şekilde bulaşanlar aldığı cinsel hazza aldırmadan, müze gezer gibi gidiyorlar farklı şehirlerin genelevlerine...

Mahmut/37/bilişim, yazar/evli
İlki meraktandı.
İkincisi başka bir insan vasıtasıyla oldu elinden tutup götürmek gibi.
Üçüncü ve sonuncusu yolum oradan geçiyordu.
Hepsinde de tek başına 15 dakika keyif ardından mutlu mesut çıktım.

Baybars/27/öğrenci/bekar
Duygusal bir polemiğe girmeden cinsel ihtiyacınızı karşılamış oluyorsunuz. Elbette rahatlıyorsunuz.

Hus/44/mühendis/evli
18 yaşımda meraktan gittim ve sarhoştum.
paylaş:

10 film yapımcısının 10 favori filmi


İyi yönetmenlerin/film yapımcılarının örnek aldığı ya da favori gösterdiği filmler var. Flavorwire bu konu hakkında derlemede bulunmuş ve 10 film yapımcısının favori gösterdikleri 10’ar filmi sıralamış.

Stanley Kubrick
I Vitelloni (Fellini, 1953)
Wild Strawberries (Bergman, 1957)
Citizen Kane (Welles, 1941)
The Treasure of the Sierra Madre (Huston, 1948)
City Lights (Chaplin, 1931)
Henry V (Olivier, 1944)
La notte (Antonioni, 1961)
The Bank Dick (Fields, 1940)
Roxie Hart (Wellman, 1942)
Hell’s Angels (Hughes, 1930)

Martin Scorsese
2001: A Space Odyssey (Kubrick, 1968)
8 ½ (Fellini, 1963)
Ashes and Diamonds (Wadja, 1958)
Citizen Kane (Welles, 1941)
The Leopard (Visconti, 1963)
Paisa (Rossellini, 1946)
The Red Shoes (Powell/Pressburger, 1948)
The River (Renoir, 1951)
Salvatore Giuliano (Rosi, 1962)
The Searchers (Ford, 1956)
Ugetsu Monogatari (Kenji, 1953)
Vertigo (Hitchcock, 1958)

Woody Allen
The 400 Blows (Truffaut, 1959)
8 ½ (Fellini, 1963)
Amarcord (Fellini, 1972)
The Bicycle Thieves (de Sica, 1948)
Citizen Kane (Welles, 1941)
The Discreet Charm of the Bourgeoisie (Bunuel, 1972)
Grand Illusion (Renoir, 1937)
Paths of Glory (Kubrick, 1957)
Rashomon (Kurosawa, 1950)
The Seventh Seal (Bergman, 1957)

Francis Ford Coppola
The Apartment (Wilder, 1960)
Ashes and Diamonds (Wajda, 1958)
The Bad Sleep Well (Kurosawa, 1960)
The Best Years of Our Lives (Wyler, 1946)
I Vitelloni (Fellini, 1953)
The King of Comedy (Scorsese, 1983)
Raging Bull (Scorsese, 1980)
Singin’ in the Rain (Donen/Kelley, 19510)
Sunrise (Murnau, 1927)
Yojimbo (Kurosawa, 1961)

Quentin Tarantino
Apocalypse Now (Coppola, 1979)
The Bad News Bears (Ritchie, 1976)
Carrie (de Palma, 1976)
Dazed and Confused (Linklater, 1993)
The Good, The Bad, and the Ugly (Leone, 1966)
The Great Escape (Sturges, 1963)
His Girl Friday (Hawkes, 1939)
Jaws (Spielberg, 1975)
Pretty Maids All in a Row (Vadim, 1971)
Rolling Thunder (Flynn, 1977)
Sorcerer (Friedkin, 1977)
Taxi Driver (Scorsese, 1976)

Edgar Wright
2001: A Space Odyssey (Kubrick, 1968)
An American Werewolf in London (Landis, 1981)
Carrie (de Palma, 1976)
Dames (Enright/Berkeley, 1934)
Don’t Look Now (Roeg, 1973)
Duck Soup (McCarey, 1933)
Psycho (Hitchcock, 1960)
Raising Arizona (Coen, 1987)
Taxi Driver (Scorsese, 1976)
The Wild Bunch (Peckinpah, 1969)

Guillermo del Toro
8 ½ (Fellini, 1963)
La Belle et la Bete (Cocteau, 1946)
Frankenstein (Whale, 1931)
Freaks (Browning, 1932)
Goodfellas (Scorsese, 1990)
Greed (von Stroheim, 1925)
Los Olvidados (Bunuel, 1950)
Modern Times (Chaplin, 1936)
Nosferatu (Murnau, 1922)
Shadow of a Doubt (Hitchcock, 1943)

Lena Dunham
Fish Tank (Arnold, 2009)
Days of Heaven (Malick, 1978)
Broadcast News (Brooks, 1987)
Weekend (Haigh, 2011)
(tie) La Pointe Coure, Cleo from 5 to 7, Le bonheur, Vagabond (Varda)
(tie) The Marriage of Maria Braun, Ali: Fear Eats the Soul (Fassbinder)
Picnic at Hanging Rock (Weir, 1975)
(tie) Straw Dogs (Peckinpah, 1971), Dead Ringers (Cronenberg, 1988)
Through a Glass Darkly (Bergman, 1961)
The War Room (Hegedus/Pennebaker, 1993)

Rian Johnson
8 ½ (Fellini, 1963)
Brazil (Gilliam, 1985)
F for Fake (Welles, 1975)
Amarcord (Fellini, 1972)
Fanny and Alexander (Bergman, 1982)
M. Hulot’s Holiday (Tati, 1953)
Scenes from a Marriage (Bergman, 1973)
The Thin Man (Reed, 1949)
The Bad Sleep Well (Kurosawa, 1960)
Down by Law (Jarmusch, 1986)

Christopher Nolan
The Hit (Frears, 1984)
Twelve Angry Men (Lumet, 1957)
The Thin Red Line (Malick, 1998)
The Testament of Dr. Mabuse (Lang, 1933)
Bad Timing (Roeg, 1980)
Merry Christmas Mr. Lawrence (Oshima, 1983)
For All Mankind (Reinert, 1989)
Koyaanisqatsi (Reggio, 1983)
Mr. Arkadin (Welles, 1955)
Greed (von Stroheim, 1925)
paylaş:

fantastik gıda peyzajı

Sarımsaktan evler, portakallardan balonlar, bezelye kabuğundan gondollar, havuçlardan saçaklar ve daha fazlası… Carl Warner’ın hayal dünyasının peyzajı gıdalardan meydana geliyor. Tepeler için patatesi, ağaçlar için brokoliyi kullanmaktan çekinmiyor.











paylaş:

Yol-culuk


Uzaklaşmak, aslında her zaman buruk bir sevince gebe bırakmıştır beni.
Alışkanlıklarımın yırtılmasından duyduğum acıyla bilinmezliği içime almanın verdiği heyecan hep birbiri ile yarışır.
Ne gitmeyi isterim ne de kalmayı.
Evet bağlanmayı sevmem.
Ama bu insanları da sevmediğim anlamına gelmez.
Belki bu yüzdendir hep arada kalmışlıklarım...
Çıkılan her yol, bana güçlü bir adım gibi gelir.
İnsanın sabahları yatağından kalkması bile o anı zor kılıyorsa,
Markete gitmeyi dünyayı kurtarmakla bir tutmak çok da garip olmasa gerek
Gerçi şu an bizim marketten bile uzağım ama,
Neyse...
Sahi uzak demişken,
Kendimden uzaklaşalı ne kadar zaman oldu??
1, 2, 6...
Parmaklarım bitince saymayı bırakmıştım zaten.

Çocukluktan alışkanlık işte...
paylaş:

soyut haritalar

Kendi kendini yetiştirmiş bir sanatçı elinden çıkmış muhteşem ürünler, bahsi geçen eserler Paris, New York, Londra gibi büyük şehirlerin haritalarının soyutlandırılmasıyla meydana gelmiş. Binalar, caddeler, nehirler, iyi renk uyumları ve yaratıcı aklın meydana getirdikleri.








paylaş:

placebo 16 ağustosta istanbulda


Vodafone İstanbul Calling Sunar: Placebo
Tarih: 16 Ağustos Cuma 2013
Mekan: Parkorman

15 yıllık kariyerlerinde 6 Grammy ödülü, 6 stüdyo albümü sahibi, 11 milyon albüm satışına imza atmış olan grup, bugüne kadar toplam 143 şov ve 2,5 milyon insana ulaşmayı başardı ve 16 Ağustos'ta bir kez daha Türk hayranlarıyla buluşmaya geliyor!
6 Grammy ödülü, 11 milyon albüm satışı, 6 stüdyo albümü ve tüm iniş ve çıkışlardan sonra Placebo tekrar müzik piyasasına baş döndüren bir yükşelişle girdi.

Molko, Olsdal ve Forrest’ın geçtiğimiz Nisan’da verdikleri konserler sonrasında grup, Sundance Film Festivali’ne davet edilerek Londra 02 Arena'da sevenleriyle buluştu. Bunun akabinde gelen yoğun talep grubun Avrupa turnesi ve Sziget, Rock En Seine gibi bir çok önemli festivalde headliner olarak yer almalarını sağladı.

Son olarak 2009 yılında yayınladıkları “Battle for the Sun” 10 ülkede 1 numaraya yükselirken 20 ülkede ilk 5’e girmeyi başardı ve Billboard Avrupa Müzik listesinde 2 hafta üst üste 1 numarada kaldı. Grup ayrıca “En iyi alternative grup” dalında MTV Müzik Ödülü sahibi.

Placebo geçtiğimiz son 15 yılda 8 tane dünya turnesi gerçekleştirdi ve bu sene 8. Dünya turnelerine çıkarak son albümlerini 44 farklı ülkede, 143 şov ve 2,5 milyondan fazla insana ulaştırdı. 2008’de Kamboçya’da başlayan turne, 2010 yılında Londra’da son buldu. Londra’daki son şov Ekim 2011 yılında yayınlanan “We Come in Pieces” DVD’si ile müzikseverlerin beğenisine sunuldu.

Placebo 2012 yılında 7. Stüdyo albümleri için prodüktör Adam Noble ile stüdyoya girerek çalışmalarını sürdürmekte.

Ön Grup: The Veils

Londra çıkışlı bir İngiliz alternatif rock grubu Placebo, 1994 yılında şarkıcı-gitarist Brian Molko ve gitarist / basçı Stefan Olsdal tarafından kuruldu.

Gruba sonradan dahil olan Steve Hewitt’in eklenmesi ile grup başarısını bir üst noktaya taşıdı.  Placebo kurulduğu yıllarda, sürekliği hayranlığını dile getirdiği David Bowie ile 1996 yılında bir turneye çıktı. Hatta Placebo ve Bowie’nin, grubun “Without You I’m Nothing” için beraber yaptıkları düet, grubun en çok bilinen kayıtları arasında yer alıyor.

1998 yılında, Placebo Virgin Records’a geçti, ve Kasım’da “Without You I'm Nothing”i yayımladı. Albüm İngiltere’de platinum alarak büyük bir hit olmayı başardı ve  Amerika’da grubun daha fazla tanınmasına yol açtı. Grup, 2003 baharında yayınladıkları 4. albümleri “Sleeping with Ghosts” ile daha sert ve asi yanlarını sergiledi. Albüm İngiltere’de ilk 10’larda olmakla beraber dünya çapında 1.4 milyon kopya sattı.

Bugüne kadar 6 stüdyo albümü yayınlanan grubun diskografisindeki çıkış parçaları İngiltere’de top 20’ye ulaşmış ve dünya çapında 12 milyondan fazla satılmıştır. Grup, Vodafone İstanbul Calling kapsamında Parkorman sahnesini hiç şüphesiz çılgın enerjisiyle sallayacak. Placebo öncesi, Yeni Zelandalı karizmatik Finn Andrews liderliğindeki The Veils aynı sahnede yer alacak.

4. Stüdyo albümleri Nisan 2013’te çıkan Time Stays, We go albümü grubun bugüne kadar en yaratıcı ve ilham verici çalışmalarını içeriyor.

Bilet fiyatları:
Sahne Önü Ayakta - 230.00 TL
Vodafone Saha İçi Ayakta - 100.00 TL


Biletler burada.
paylaş:

Turkcell Yıldızlı Geceler Harbiye Açıkhava 2013 Konserleri


BKM organizasyonuyla Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda gerçekleşecek Turkcell Yıldızlı Geceler’in takvimi şu şekildedir;
14 Ağustos Çarşamba – Tolga Çevik
15 Ağustos Perşembe – Sertab Erener
16 Ağustos Cuma – Erol Evgin
23 Ağustos Cuma – Sezen Aksu
24 Ağustos Cumartesi – Sezen Aksu
5 Eylül Perşembe - Ajda Pekkan
6 Eylül Cuma – Sezen Aksu
7 Eylül Cumartesi – Sezen Aksu
8 Eylül Pazar - Ebru Gündeş & Serdar Ortaç 
9 Eylül Pazartesi – Kardeş Türküler
18 Eylül Çarşamba – Lisa Stansfield
19 Eylül Perşembe – Nilüfer 
20 Eylül Cuma - Sıla
21 Eylül Cumartesi – İlhan İrem

Biletler burada.
paylaş:

the wall live - roger waters


Dünyanın En Büyük Prodüksiyonu ‘The Wall’ Turnesi ile Roger Waters İlk ve Son Kez İstanbul’da!
Şimdiye kadar yapılmış en büyük sahne gösterisi ile İstanbul’da 4 Ağustos akşamı hayranlarıyla buluşmaya hazırlanan ‘The Wall’ dev prodüksiyonu, izleyenlere unutamayacakları saatler yaşatacak görsel şovları ve tabii ki efsanevi müzisyen Roger Waters’ın adeta marş haline gelmiş parçaları ile Garanti Bankası sponsorluğunda, BKM ve GNL iş birliği ile İTU Stadyumu’nda olacak.
Pink Floyd’un kurucusu Roger Waters’ın albümleri ile aynı adı taşıyan ve konserde tüm ‘The Wall’ albümünün muazzam bir şölen ile gerçekleştireceği konser için şimdiye kadar eşi benzeri görülmemiş büyüklükte bir sahne ve 110 metrelik bir duvar kurulacak. Şarkıları kadar görsel şovları, ışık sistemi ve seyircisini adeta şaşkına çevirecek daha bir çok sürprizi içinde barındıran konser için 140 tonluk prodüksiyon malzemesi İstanbul’a 75 tırla gelecek.
Duvar 199. Kez İstanbul İTÜ Stadyum’unda Yıkılacak!
Roger Waters sahnede bu turne için özel olarak yapılan 110 metrelik Berlin duvarını temsil eden ve turneye adını veren o meşhur duvarı İstanbul’da sahnede 199. kez yıkacak. Daha önce benzeri görülmemiş özel efektlerle donatılmış duvarın gölgesinde ise  ‘’Another Brick in The Wall’ parçasını sürpriz bir ekip Roger Waters ile seslendirecek.
Birçok sürprizi içinde barındıran büyük konserde ansızın belirecek bir uçak bile görmek mümkün!
2011 yılından bu yana dünyayı gezen bu dev produksiyon ile 28 ülkede, 192 kez sahneye çıkan Roger Waters ile ‘The Wall’, yaklaşık 3.5 milyon kişi tarafından izlenerek 2011-2012 yıllarının en çok hasılat yapan turnesi oldu.
Temmuz ayında Belçika’dan başlayarak tekrar yollara çıkan ‘The Wall’ turnesi 25 ülke gezecek. Garanti Bankası sponsorluğunda BKM ve GNL organizasyonu ile 4 Ağustos’ta İstanbul’da sahnede olacak olan Roger Waters 21 Eylül’de Fransa’da turnesini sonlandıracak.
Bilet Fiyatları:
Saha içi Ayakta - 150.00 TL
Tribün - 350.00 TL
Golden Circle - 585.00 TL

Golden Circle Erken Giriş - 770.00 TL
Biletler burada.
paylaş:

the xx istanbul'da

İngiliz indie pop grubu The XX, 2008 de daha lisedeyken genç yetenekler Romy Madley Croft, Oliver Sim, Baria Qureshi ve Jamie Smith tarafından kuruldu. Büyüleyici ve ilk kez dinleyenleri cezbeden bir tarzı olan bu grup R&B ve klasik alternatif rock müziğinden etkilenmiştir.
Croft ve Sim’in vokalleri üzerine kurulu duygu yüklü ve ruhani tarzda indie rock yapan grup, 2009’da eleştirmenler ve hayranlar arasında büyük heyecan yaratan "Crystalised" single’ı ile ortaya çıktı. İlk albümleri “XX” Ağustos 2009’da yayınlandı. Albüm 2009’ da Yılın Albümleri ödülleri arasında yerini almakla beraber The Guardian’da bir numara ve NME de ikinci sırada yer aldı. 2010’da grup bu albümleri ile Mercury Müzik Ödülü’ne de sahip olarak başarılarına bir yenisini ekledi. Grubun 2. albümü “Co-Exist” ise 10 Eylül 2012 de yayınlanmıştır.
The XX seneye piyasaya sürmeyi planladıkları üçüncü albümleri için demo kayıtları için şimdiden stüdyoda yerlerini aldılar. Yayınlanan ilk iki albümleri de Londra da yazılıp kaydedilmesine rağmen üçüncü albümleri için seyahat ederken çalışarak daha farklı bir yaklaşım kullanmayı tercih eden grup, geçtiğimiz sezon Berlin, Lizbon ve Londra’daki birçok festivalde sahne almıştır.
Ön Grup: On Your Horizon
2009’da yayınladıkları “XX” albümündeki Crystalised parçası ile sayısız adaylık ve ödül başarısı yakalayan ve son olarak Eylül 2012’de çıkardıkları “Co-Exist” isimli albümleriyle tanınan İngiliz indie rock grubu The XX, 7 Ağustos akşamı müzikseverleri Parkorman’da ağırlayacak.
2010 Mercury Müzik Ödüllü, adlarıyla aynı albümü taşıyan 2009 çıkışlı XX, The Guardian’da bir numara seçilen, NME tarafından yılın albümü ünvanı verilen, gitar ve bas armonileriyle pürüzsüz bir müzik sergileyen The XX, 7 Ağustos akşamı ilk kez İstanbul’da sahne alacak.
Croft ve Sim’in vokalleri üzerine kurulu çift sesin muhteşem uyumuyla ruhani tarzda indie rock yapan grup, 2009’da eleştirmenler ve hayranlar arasında büyük heyecan yaratan "Crystalised" single’ı ile ortaya çıktı. İlk albümleri “XX” Ağustos 2009’da yayınlandı. Albüm 2009’ da Yılın Albümleri ödülleri arasında yerini aldı. 2012 yılında ikinci albümü “Coexist”i yayınlayan Londralı grup, üslubunu daha da sadeleştirerek, yılın en iyi kayıtlarından birine imza attı.
Bilet Fiyatları:
Sahne Önü Ayakta - 100.00 TL
Vodafone Saha İçi Ayakta - 60.00 TL
Öğrenci Ayakta - 45.00 TL
Biletler burada.
paylaş: