-Uykusuz kalmışlar?
+Burda!
-Kaybedenler?
+Burda!
-Genç ölmek isteyenler?
+Maalesef hala burada!
Yoklama tamam. Artık konuşabiliriz. Hem de en açık ve net şekilde.Çünkü hayatın bize kaybettireceği tüm değerleri beceriksizce kaybettik ve kazandıracakları artık pek de umrumuzda değil. Belki de ölümü kokladık genç yaşta hem de rengarenk açmaya mahkum üzüntüleri köklerine çekilmiş çiçeklerin açtığı baharlar boyunca.
Şunu baştan söyleyeyim suçlayacak hiç bir şeyimiz, hiç kimsemiz yok. Rutubetli duvarlarımız, bitmiş biralarımız, sonuna kadar bizi zehirleyen izmaritlerin doldurduğu kül tablalarımız, küfredilecek bir geçmişimiz ve en kıymetlisi odalar dolusunca yankı yapan kusursuz zariflikteki yakamızı son düğmesi iliklenmiş bir gömlek gibi sıkan yalnızlığımız.
Kaybetmeye teoride başladık dostlarım! Okula başladığımızda üç yanlışın bir doğruyu götüreceğinden bahsettiler ama bunun sadece kağıt üzerinde olduğunu,şu hayatta en ufak hatalarımızda boynumuza kadar boka batacağımızı,herhangi bir yanlışın tüm doğrularımızı götüreceğinden falan bahsetmedi kimse.Haksız mıyım ama? Siz söyleyin yahu nereden bilebilirdik ki?
Teoriden pratiğe geçişte birinci adım olarak insanlara güvendik dostlarım. Güvendiğimiz her insan pisliği elimize, yüzümüze bulaştırmamıza; girdiğimiz dikenli çalıların batmasına,bizi bağlayan halatların dolaşmasına yardımcı olduğu için onlara ayrıca teşekkür ediyoruz. (İyi bok yediler çünkü aferin onlara!) Anlattığımız her sorunu çözümsüz kılan;sevgimizi,güvenimizi boşa çıkaran,en gizli sırlarımızı bile halka şölenlerle dağıtan ve sonunda bizi umutsuz,yalnız,içine kapanık,hoyrat bireyler haline getiren bu "naçizane orospu çocuklarına" sonsuz teşekkürler!
Ve gelelim işin son ve en karmaşık bölümü olan ikinci adıma. Artık ağlamamk için dişlerini sıkan, ağlasa da evde yalnız da olsak duyulmaması için kafamızı yastığa basan, kalabalık caddelerde yürürken tiksintili ve tedirgin bir ifade takınmış, karanlığa saygısızlık etmemek adına geceleri uyu-ya-mayan sokak köpeklerine selam veren, yolları kırık adamlara dönüştük. Her melodisi mutsuzluk kokan müzikler dinleyip,her satırı ruhumuza dokunan kitaplarda kaybolup, felsefesinden ve etkisinden günlerce çıkamadığımız filmler izledik biz. Haksız mıyım dostlarım!? Hiç anlatmadınız mı dertlerinizi sizler soğukta üşümüz en az sizin kadar yalnız sokak köpeklerine,sahip olacak hiç bişeyiniz kalmayınca doldurmadınız mı ciğerlerinize gökyüzünü!? Sizde söyleyin hadi yaptık bunları hepimiz yaptık...
Bakın ne güzel başardık! Üniversite okumak gibi düşünün yahu teoriyi hazırlık sınıfı, bir ve ikinci adımı ise okuduğumuz bölüm.İçtiğimiz litrelerce şarap ve doldurduğumuz küllükler yalnızca eğitim araç gereçleri,düşüp bocalamaktan kanrevan içinde kalan ruhumuz ise eğitimin uygulamalı kısmı.
Ee dostlarım son bi' şey söyleyeyim. Umarım karşılaşırız köhne barların kırık sandalyelerinde;sahillerin en sessiz, en soğuk kayalıklarında; bakıp gülümsediğimiz uçurum kıyılarında;rüzgarda sigara yakmak için pustuğumuz arnavut kaldırımlarda...
Nasılsa hepimiz farkındayız bir arada da olsak öğrendik biz adımız gibi: "Yalnızlığa ve sessizliğe ortak olamayacağız asla!"
+Burda!
-Kaybedenler?
+Burda!
-Genç ölmek isteyenler?
+Maalesef hala burada!
Yoklama tamam. Artık konuşabiliriz. Hem de en açık ve net şekilde.Çünkü hayatın bize kaybettireceği tüm değerleri beceriksizce kaybettik ve kazandıracakları artık pek de umrumuzda değil. Belki de ölümü kokladık genç yaşta hem de rengarenk açmaya mahkum üzüntüleri köklerine çekilmiş çiçeklerin açtığı baharlar boyunca.
Şunu baştan söyleyeyim suçlayacak hiç bir şeyimiz, hiç kimsemiz yok. Rutubetli duvarlarımız, bitmiş biralarımız, sonuna kadar bizi zehirleyen izmaritlerin doldurduğu kül tablalarımız, küfredilecek bir geçmişimiz ve en kıymetlisi odalar dolusunca yankı yapan kusursuz zariflikteki yakamızı son düğmesi iliklenmiş bir gömlek gibi sıkan yalnızlığımız.
Kaybetmeye teoride başladık dostlarım! Okula başladığımızda üç yanlışın bir doğruyu götüreceğinden bahsettiler ama bunun sadece kağıt üzerinde olduğunu,şu hayatta en ufak hatalarımızda boynumuza kadar boka batacağımızı,herhangi bir yanlışın tüm doğrularımızı götüreceğinden falan bahsetmedi kimse.Haksız mıyım ama? Siz söyleyin yahu nereden bilebilirdik ki?
Teoriden pratiğe geçişte birinci adım olarak insanlara güvendik dostlarım. Güvendiğimiz her insan pisliği elimize, yüzümüze bulaştırmamıza; girdiğimiz dikenli çalıların batmasına,bizi bağlayan halatların dolaşmasına yardımcı olduğu için onlara ayrıca teşekkür ediyoruz. (İyi bok yediler çünkü aferin onlara!) Anlattığımız her sorunu çözümsüz kılan;sevgimizi,güvenimizi boşa çıkaran,en gizli sırlarımızı bile halka şölenlerle dağıtan ve sonunda bizi umutsuz,yalnız,içine kapanık,hoyrat bireyler haline getiren bu "naçizane orospu çocuklarına" sonsuz teşekkürler!
Ve gelelim işin son ve en karmaşık bölümü olan ikinci adıma. Artık ağlamamk için dişlerini sıkan, ağlasa da evde yalnız da olsak duyulmaması için kafamızı yastığa basan, kalabalık caddelerde yürürken tiksintili ve tedirgin bir ifade takınmış, karanlığa saygısızlık etmemek adına geceleri uyu-ya-mayan sokak köpeklerine selam veren, yolları kırık adamlara dönüştük. Her melodisi mutsuzluk kokan müzikler dinleyip,her satırı ruhumuza dokunan kitaplarda kaybolup, felsefesinden ve etkisinden günlerce çıkamadığımız filmler izledik biz. Haksız mıyım dostlarım!? Hiç anlatmadınız mı dertlerinizi sizler soğukta üşümüz en az sizin kadar yalnız sokak köpeklerine,sahip olacak hiç bişeyiniz kalmayınca doldurmadınız mı ciğerlerinize gökyüzünü!? Sizde söyleyin hadi yaptık bunları hepimiz yaptık...
Bakın ne güzel başardık! Üniversite okumak gibi düşünün yahu teoriyi hazırlık sınıfı, bir ve ikinci adımı ise okuduğumuz bölüm.İçtiğimiz litrelerce şarap ve doldurduğumuz küllükler yalnızca eğitim araç gereçleri,düşüp bocalamaktan kanrevan içinde kalan ruhumuz ise eğitimin uygulamalı kısmı.
Ee dostlarım son bi' şey söyleyeyim. Umarım karşılaşırız köhne barların kırık sandalyelerinde;sahillerin en sessiz, en soğuk kayalıklarında; bakıp gülümsediğimiz uçurum kıyılarında;rüzgarda sigara yakmak için pustuğumuz arnavut kaldırımlarda...
Nasılsa hepimiz farkındayız bir arada da olsak öğrendik biz adımız gibi: "Yalnızlığa ve sessizliğe ortak olamayacağız asla!"