365 Days: A Catalogue of Tears, Laurel Nakadate adlı
kişinin en son hazırladığı fotoğraf serisinin adı. Kendisi yılın her günü bir
sebepten dolayı kendini ağlamaya zorlamış ve öncesinde, sonrasında ve ağladığı
esnadaki ifadelerini fotoğraflamış.
Çalışmanın bir disiplin ve süreklilik gerektirdiği
tartışılmaz, üzerine normal bir hayatın içine dakikalarla ölçülür bile olsa bir
hüzün sokmayı şart kılıyor. Fotoğraflar hotel odalarında, trenlerde, çocukken
kaldığı odada, yaşadığı apartman dairesinde ve New York gibi şehirlerin farklı mekânlarında
çekilmiş.
Fikrin aklına geliş hikayesi ise dünyadaki tüm
insanların çağa ayak uydurup çektikleri selfie’leri sosyal paylaşım sitelerine
koymalarıyla başlamış. Fakat neredeyse tüm gördüğü fotoğraflarda insanlar
mutluymuş ya da mutluymuş gibi yapıyormuş. Yine kendi fotoğrafını çekerek bu
mutluluk halinden hüzünlü hale geçişi kullanmak aklına gelmiş.
Son yazıyı okumaya geldim, okuyup bitirdikten sonra bu yazının başlığına ilişti gözüm. "Aha, benden bahsediyor sanki" dedim ve tıkladım. Evet başlık tam beni ifade ediyordu, sadece yazının içeriği farklı geldi. Farklı ama ilginç buldum. Hoşuma gitti kadının fikri. Ayrıca onun hep gördüğü mutlu selfielere karşı benim de ağladıktan sonra çekmiş olduğum selfiem var. Neden diyeceksin -ya da demeyeceksin olsun- ne bileyim işte, çok sık ağlıyorum, mutsuzum. İnsan canı istediğinde alıyor telefonunu/makinesini, çekiyor fotoğraflarını. Ben de ağladıktan sonra çektim. Planlı programlı fikirli değildi yani onun yaptığı gibi. Ama o an tam ne hissediyorsam oydum. Çok uzattım farkındayım, güzel yazıydı teşekkürler.
YanıtlaSilsiktir
YanıtlaSil