şiir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
şiir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Sağanak günaydın.

Gün aydınlık, olabildiği kadar.
Biçimsiz evlerdeki gözüme vuran ışık.
Rahatsız halinden elimdeki sigara.
Sokak kedisinin yaşantısı gibi olan hayatım.
Eski sevgiliyle yapılan bir muhabbet,
bitişi hatırlatıyor bana.
Ve nice eski sevgililer gibi,
seviyorum seni,
ah be dünya.
Tanrıyla böyle anlaşmışız.
Bilir severim kedileri de,
neden yapayalnız ve masum bıraktın beni? (Tanrım!)
Bir martının günaydın sesi,
dağıtıyor dünyayı,
baştan uca.

paylaş:

İnsan

Ne yazık ki insan,
Dünya'nın görkemli tahtına oturan 
En berbat hayvan.
Ve çarpık gözleriyle eski bir saat kulesini andıran
Bu kör,
Bu sağır,
Bu yabancı,
Bu zamansız canlı artığı
Yakmaktadır kendi krallığını.
Hangi rüya?
Hangi gün?
Hangi endişe?
Bizi kurtaracak 
Ve adımızı yeniden onurlandıracak. 
Yağmur yağıyor
İki bin yıl önce ve
iki bin yıl sonraki gibi.
Her zaman
Her şeyin ortasında kalan insan,
Kendi ölümünü buldu
Henüz hayattan bir şey anlamadan.
paylaş:

Manzara


Adam manzaranın köşesinde, çerçeveye oturdu,
Sarkıttı bileklerini hayatına, 
Bir ah ile üfledi canım dumanını cigarasının,
Çamlıca tepesinden odanın içine,

Sırtına tepenin soğukluğu üşüştü,
Soğuğun düşüncesi bir şişe birayla örtüştü,
Susuzluğu manzaradan sel oldu, doldu odanın içine,
Hatıralar vurdu sarkık bileklere..

Bir hızla geçti çerçevenin önünden rüzgar,
Manzara doldu odanın içine,
Bir şişe bira düşüncesi doldu zihninin içine,

Basit olsun istedi. Bir şişe bira, adapsız, düzensiz, başına buyruk..

Cigara kondu odanın orta yerine,
Adam manzarayı soludu içine,
Gökyüzü doldu yüreğine..

Ciğerlerinden kurtulan duman sis gibi çöktü gözlerinin önüne,
Cigara da cigara ya, adam manzarayla bir oldu,
Yazdı ahengini konuşmak yerine,

Yazdı adapsız, düzensiz, başına buyruk..
paylaş:

Bekleyiş...


İçimde bir bekleyiş.
Kendinden emin,
Kararlı,
İnatçı bir bekleyiş.
Ama yorulmuş.
Yıpranmış,
Daha ziyade örselenmiş…
Zamandan,
İnsanlardan,
En çok da tuz buz olan hayal bulutlarından.
Oysa eskiden olsa ne çok severdi bulutların serinliğinde parmaklarını dolaştırıp, uzun parlak saçlarını savurmayı
Kendi ışıltısından gözleri kamaşacak kadar mutlu,
Toz pembe gözlükler değil içi gülen gözlerdi sahip olduğu
Serin bir nisan akşamı nefesiydi içine çektiği…
Değerini bildiğin şeyler de yitermiş elinden,
Pişmanlık değil de damağında kalmışlık acıtırmış o zaman ufacık yürekleri.
Her şeye rağmen hala bekliyor.
Bekleyecek.
Şimdiye dek nasıl beklediyse, içindeki umudu nasıl beslediyse
Aynı öyle devam edecek…
Belki gelene olan değil de kendine olan güveninden,
Bekleyişin ona karşı sunduğu soğuk şefkatinden,
Belki de sadece beklemeyi sevdiğinden…
paylaş:

Uzak



Uzağa, çok uzağa.
Neyden, kimden, neden uzaklaştığı bilmeyecek kadar uzağa.
Kim olduğunu nereden geldiğini nereye gittiğini bilmeyecek kadar uzağa..
Sorgulanmadan yargılanmadan,
Tüm iplerinden kurtulmuşçasına,
Tüm sıfatlarından arınmış,
Tüm zorunluklarından kopmuş,
Tabir-i caizse aklının iplerini salmış.
Belki fiziki değil, belki sadece gözlerini kapatma mesafesi kadar.
Sadece adı önemli,
Uzak...
Sadece uzak olması önemli.
Sanki yeni doğmuş bir umut olması önemli,
Serin ve bembeyaz kucaklaması önemli,
Seni olduğun gibi kabul etmesi,
Sorgusuz, sualsiz içine alması önemli,
Bir bütün olarak benimsemesi önemli.
Bir kadının bir erkekle bütünleşmesi kadar tam,
Bir annenin bebeğini öpmesi kadar saf,
Denize düşen bir yağmur tanesi kadar olağan...
paylaş: