Kurban bayramının 2. gününde evimiz fellik fellik dana ciğeri kokarken, akrabalar içeride yeni doğan Buğrasu’yu güldürmek için şekilden şekle girerken, hepimizin korktuğu Haydar amcamın bana ‘’dersler nasıl dersler? Derslerden haber ver sen derslerden’’ diye bana soru sorduğunda benim ‘’derslerde dersler mına goyim. Başka bir şey bilmez misiniz lan siz? Aşığım ben aşık. Allah çarpsın bir gün İnto The Wild’e gidecem göreceksiniz o zaman eşşeğinkini’’ diye içimden geçirip ‘’iyi amcacığım iyi. Sağlığın sıhhatin yerindedir umarım’’ diye cevap verdiğimde bu evden kurtulmak istemiştim.
Amcam tam 2. sorusuna geçecekken içeriden
bir çığlık koptu! ‘’2 kilo turşu al gel Emrehhh!’’ Hemen mutfağa koşup anneme
sarıldım. Sayesinde evden kısa bir sürede olsa ayrılacak, kafamı dinleyecektim.
Ayakkabılarımı giymiş, tam dışarı çıkacakken minik bir çocuk tip tip bana
bakmaya başlamıştı. Ben ‘’ne var lan?’’ mahiyetinde kaş göz hareketi yaparken
çocuk pantolonunu indirip üzerime işemeye başladı. ‘’Eneni eneni eneni’’ diye
zıp zıp zıplarken de çocuk çişini bitirmişti. Hemen dolaptaki laylon tuvalet
terliğini alıp çocuğun çüküne ve beynine seri hareketlerle darbeler indirip
hemencecik kaçtım evden. Hiç başlamamış olan cinsel hayatını laylon tuvalet
terliği ile sonlandırmıştım, tanımadığım akraba çocuğunun.
Kısa bir yürüyüşün ardından turşucudan 2
kilo salatalık turşusu alıp sokaklarda sürtmeye başladım. Eve gitmek
istemiyordum. İskeleye gidip adalar vapuruna binmeye karar verdim. Pasom
yanımda olmadığı için 2 salatalık turşusu karşılığında paso basacak insanı
bulmak kolay olmuştu. Elimdeki sarı kapaklı bidon ile kendime oturacak yer
arıyordum. Uzun bir arayışın ardından kendime güzel bir yer bulmuş, bidonumu da
kimsenin canı çekip istemesin diye bacaklarımın arasına saklamıştım.
‘’Yok ağğbi yok. Nikola Tesla gibi bir insan
bir daha bu dünyaya gelmez. Tesla ağğbi ya. Sırf bu adama saygımdan dolayı
meslek lisesinde elektrikçilik bölümünü okumadım. ’Ya kablosuz, taşınabilir
elektriği ben bulursam’ diye. İşte o zaman tam bir egoist olurdum’’ diye
bilimsel şeyler düşünüp, beynimde kaleler yıkıp devletler kurarken yanıma bir
bağyan oturdu. Tüm hışmıyla leopar desenli çantasından yine leopar desenli I
fon’unu çıkarttı. Parmağı ekranda ‘’voici voici’’ diye kayıyordu. Görebildiğim
kadarıyla ‘’Aşkişiştom’’ isimli varlığı aramıştı. ‘’Nasıl gelemem ya? Nerdesin
sen şimdi? …… Hee. O kız yüzünden gelmiyorsun minik kuşunun yanına? ……… Beni
sevseydin yanımda olurdun. ……… Ney? ……… Asıl ben seni terk ediyorum. ……………
Sensin adi. Pijj.’’
İlişkileri düşündüm dostlarım. Sonra Mehmet
Emin Karamehmet’in nasıl zengin olduğunu buldum. ‘’Vayy pijj’’ dedim. Yöntem
çok basitti dostlarım. Hedef, ilişkinin en önemli parçası olmaktı. İlişkiden ekmek
kazanacaktınız. Telefonla konuşmak ve mesajlaşmakta bir ilişkinin temel
taşlarından birisiydi. Şimdi tam bir ayrılık yaşanması için bir birlerini
defalarca arayıp duracaklar. Sonra boş mesajlar gelecek yüzlerce. Turkcell bu
yüzden zengin oluyordu işte. ‘’Mehmet Emin’in yanında nasıl işe girerim lan
acaba?’’ diye düşünürken yanımdaki bağyan hafif hafif ağlamaya başladı…
İşte benim zayıf noktam dostlarım. Nerede
ağlayan bir bağyan, kalbimde bir ağrı, bir zorlanma. ‘’Belki susar’’ diye
düşünerekten herkesten sakladığım sarı kapaklı turşu bidonumu açıp burnunun
altına dayadım. Turşu kokusu sakinleşmesini sağlar diye düşündüm. Bu yöntem işe yaramayınca elimi turşu suyuna
bandırıp bağyanın suratına sürdüm. ‘’Kolanya etkisi yaratır’’ diye düşünmüştüm…
Bağyanın beni azarlayıp tokatlaması gerekirken rimelleri çenesine ulaşmış bir
vaziyette ‘’bana gidelim. Birine ihtiyacım var. Lütfen.’’ demesi karşısında
sadece kafamı sallayıp kabul etmiştim.
Kadıköy’e geldiğimizde elimden tutup beni
evine doğru götürmeye başlamıştı. Vapurdan 20 adım uzaklaşınca ‘’Durrr!’’ diye
bağırdım. ‘’lütfen benimle gel. Birine ihtiyacım var, lütfen’’ diye söylendi
yine. ‘’Bidonum’’ dedim ‘’Onu alıp geliyorum hemen.’’
Taksiye binmiş, kızın evine gidiyorduk. Kız
bana sarılıp miyavlıyor bense bidonuma sarılıp türlü türlü şeyler düşünüyordum.
‘’Ya saf ve temiz vücudumdan faydalanmaya kalkarsa? Sabahleyin de hiçbir şey
olmamış gibi sehpanın üzerine para bırakıp işe giderse?’’ ‘’Beni inşaata
götürüp böbreklerimi alırsa?’’ diye düşünmüştüm. İçimdeki anneyi kovup adam
akıllı şeyler düşünmeye başlarken kızın evine ulaşmıştık. Taksinin ücreti 44
lira 90 kuruştu. 45 verseniz yeter’’ dedi taksici. Kız çantasından 50 lira
çıkartıp taksiciye verdi. Taksici tam basıp giderken ‘’ Fiiyiivuvv’’ diye ıslık
çalıp aracı durdurdum. ‘’Para üstünü alayım ağğbi’’ dedim.
Kızın dairesine ulaşınca adını sordum
sonunda. ‘’Adım önemli değil. Önemli olan bu gece seninle yaşayacaklarımız’’
dedi. O anda içimdeki anne vücut buldu ve
‘’böbrekleriiiinnn!’’ diye bağırdı. ‘’Ehihi ehihi’’ diyebildim sadece.
Salona gidip yaklaşık olarak 39 tane kırmızı
mumu büyük bir dikkatle yaktı. Kadehine kırmızı şarap doldurup koltuğa oturduk.
Evde tek kadeh olduğu için ben ince belli çay bardağında içiyordum kırmızı
şarabımı. Çok büyük şeyler yaşayacağımızı düşünüyordum. İnce belliye şarap
doldurmaya mutfağa gitmiştim. Döndüğümde kız kanepede ‘’kuharrzzz.
Kuhharrzzz.’’ diye horlamaya başlamıştı.
Şimdi aranızdan bir kaçı hınzır hınzır
gülüyordur. Ben üzgün değildim dostlarım. Zaten benim platonik sevdiceğim var.
İhanet edemem ona… Gittim içeriden sünger bob’lu battaniyeyi alıp kızın üzerine
örttüm. 19 santimlik topuklu ayakkabısını çıkarttım. Duvarda yamuk bir çivi
görünce ‘’sevabına düzelteyim lann’’ dedim ve ‘’Vur ha vur. Vur ha vur’’ diye
diye çiviyi topuklu ayakkabı ile düzelttim. ‘’O kadar şey yaptık. Hani benim
payıma düşen?’’ deyip I fon’u aldım elime. Kendi telefonuma ‘’Feridun Düzaç-
Söz ver mp3dinle. www.mp3ve4indirtelefona.com’’ isimli parçayı attım…
Eve ulaştığımda herkes sofrada oturmuş
‘’neredesin oğlum’’ diye bir sürü soru sormaya başlamışlardı. Elimdeki bidonu
Şampiyonlar Ligi Kupası gibi havaya kaldırıp önlerine koyunca sakinleştiler
neyse ki… Platoniğime attığım bayram mesajında bir geri dönüş gelmemişti.
Sinirli bir şekilde odama gidip pencereden aşşa baktım. Camı açıp aşşa
tükürdüm. Bunları yaparken odanın kapısı aninde kapandı ve ‘’klikt’’ diye
kitlendi. Arkamı döndüğümde üzerime işeyen çocuğun suratını gördüm.
FHM ve Boxer benzeri dergilere kadınların karşı koyamadığı erkek olun! başlığı altında bir bidon turşu alın ve kebap seven kızları kapın gibi bir tavsiye de eklenebilir. Maksadımız misyonumuz genç nüfusun sevişmesi...
YanıtlaSil