ev arkadaşım david lynch -2-



 ‘’Sen David Lynch ile ne ara halaoğlu kıvamına geldin? Dünya ne ara zombi oldu?’’ diyen kalemsuare halkı! Buradan başlayınız.


   Dünyanın zombi virüsü ile cebelleştiğini duyduğumuzda David ile birlikte kahvaltımızı yapıyorduk. Oldukça durağan bir gündü bizim için. Ekmek almaya gitmediği için David ile biraz atıştıktan sonra ekmeği yine ben almaya gitmiştim. Biz şanslıydık dostlarım. David bizim hayatımızı kurtarmıştı. Eyvallah! Ama zombiler de ‘’Walking Dead’’ zombilerindendi. ‘’I am Legend’’ filmindeki pijj zombiler gibi çılgın atmıyorlardı bizim zombiler. Hepsi ekmeğindeydi ama uzak durmak yine bizim hayrımızaydı.
   Salgının üzerinden 1 hafta geçmesine rağmen bize bir şey olmamıştı. Bu da David sayesinde olmuştu tabii. Salgın başladığında evdeki bütün şurupları süd ile içirmişti bana. 4 gün üst üste basurlu kabız olmama rağmen sağlığım eski haline dönüyordu.
   Bakkaldaki yiyecek stoğumuz azalıyordu. Ajlığa bir süre olsun dayanabilirdim ama David dayanamazdı. 2 saatte bir tava ekmeği yemesi gerekiyordu. Buralardan gitmenin zamanı gelmişti… Bakkaldan 2 tane tava ekmeği alıp topuklarımı kıçıma vura vura evime doğru koştum. Apartmanın kapısını anahtarımla açıp evime çıktım. Zile bastım ‘’kimo’’ diye kodaman bir ses çıktı. Yanıt vermedim. David sesini yükselti. ‘’kiimmmoohh.’’ Yine yanıt vermeyip kapıyı tekme atarak açtım. David beni zombi sanmış olacak ki içeriye girdiğimde ‘’eneni eneni eneni’’ diye kaçmaya başlamıştı. ‘’Meh meh meh’’ diye bağıra bağıra güldüm mutfağa giderken. Ardından ‘’gidiyoruz buradan deyvidddh. Hazırlan’’ dedim. Salondan yanıma doğru gelen David ensemin köküne tekme atarak ‘’pijj misin oğlum sen? İnsan böyle korkutulur mu? Ya gerçekte…’’ diye devam edecekti ki tava ekmeğini poşetten çıkartıp sakinleşmesini sağladım. 1 saat içerisinde gerekli hazırlıkları yaptık. Son kez evimizi baktık ve apartmandan dışarıya, zombi deryasının içine attık kendimizi. Birbirimizi korumak için hiçbir tekniğimiz yoktu. Sadece tırnak makası ile bu savaşta yer alıyorduk. Tek bir amacımız vardı; alış veriş merkezine gitmek.
   Alış veriş merkezine gitmemizin tek nedeni bir ulaşım aracı bulabilmekti. Ne David ne de ben ehliyet gerektiren taşıtların kullanımını bilmiyorduk. Alış veriş merkezine ‘’go-kart’’ araçları için gidiyorduk.
   Apartmandan dışarı çıktığımızda sokakta sadece bir tane zombi vardı. ‘’Başkalarına zarar vermesin lan bağğri’’ diye düşünerekten zombinin elini, ayaklarını ve ağzını koli bandı ile bantladık. David bunların yetersiz olduğunu düşünmüş, üzerine de zombinin kafasına ‘’BİM’’ poşeti geçirmişti… Alış veriş merkezine giden yol oldukça tenhaydı. Yürümeye devam ederken David bir itirafta bulundu: ‘’Çok iyi insanmışsın lan Emre’’ dedi. Duygulandım. Sarıldım göbeğine. Bende bir itirafta bulundum: ‘’Filmlerin bok gibiydi Deyvid’’ dedim. Yetmedi ‘’Fil Adam filmindeki yaratık yüzünden geceleri uyuyamadım pijj’’ dedim. ‘’Ne dedin sen?’’ diye bağırıp ensemin kökünden tuttu ve döğüşmeye başladık. Biz tam döğüşürken iki tane zombi bize doğru koşuyordu. Hemen döğüşe son verip el ele tutuşarak ortamdan uzaklaştık.
  Alış veriş merkezine ulaştığımızda karanlık ve zombili bir ortam bekliyordum. Zombi temalı bütün filmlerde durum böyleydi. Ama burası oldukça temiz ve ışıklıydı. Bütün mağazaların ışıkları efil efil yanıyordu. ‘’Her koşulda tasarruf ulan’’ diyerekten şartelleri indirmek için otoparka indik David ile. Şartelleri indirdik. Ortam çok karanlık olunca bir daha açmak zorunda kaldık. ‘’Elektrik faturası kol gibi gelecek na buraya’’ dedi David.
  Otoparkın diğer tarafına gidip go-kart araçlarına bakmaya gitmiştik David ile. İkimiz de beğendiğimiz araçlara binip çıkışa doğru sürdük araçlarımızı. Otopark çıkışı tıkalı olunca geri dönmek zorunda kaldık. Araçlarımızdan inip alış veriş merkezinden sırtımızda go cart araçları ile çıktık…
  ‘’Şumaahyer çok hızlı geliyor. Geçicek mi raikkönen’i? Geçti mi? Geçtiiii’’ diye bağırdı David beni geçerken. ‘’lan şimdi görürsün’’ deyip bastım gaza. David’i geride bıraktım. Keskin bir virajdan döndüğümde binlerce zombi ile göz göze gelmiştim. Aracı geri döndürmem imkansızdı. Hemen araçtan inip ‘’eneni eneni eneni’’ diye kaçmaya başladım. David’in geldiği yöne doğru koşup otostop işareti yaparak David’i bekledim. Go-kart aracı 1 kişilik olunca mecburen ön kaputa oturdum. Adeta dolmuşta şoförün paraların yanına oturttuğu insanlar gibiydim. ’’Bazz gaza Deyyvid bazzz’’ dedim.
  Nereye gittiğimizi bilmeden yolumuza devam ediyorduk. Ön kaputta oturduğum için David hiçbir şey göremiyordu. Bu yüzden komutları ben veriyordum. İkinci kez ‘’Bazz gaza Deyvidd bazz’’ dediğimde David bir şekilde aracın stop etmesine neden olmuştu. Aracı düzeltecek zamanımız olmadığından go-kartımızı orada bırakıp yolumuza koşarak devam ettik.
  Go-kart aracımız bozulunca var gücümüzle koşmaya başladık. 2 saatten fazla bir süre olmuştu. David’in tava ekmeği yemesi gerekiyordu. En yakın bakkala girdik birlikte. 1 tanecik tava ekmeği salgından kurtulmuş yenmeyi bekliyordu. Tava ekmeğini yanımıza aldıktan sonra işe yarar şeyler bulmaya başladık David ile. Rafların üzerindeki petiböre ulaşmaya çalışırken sol diz kapağımda bir karıncalanma, bir zorlanma hissetmiştim. ‘’Deyvid’in şakasıdır meh meh meh’’ diye geçiştirdim. Baktım şakası devam ediyor ‘’Yeter ulaan’’ diye bağırıp arkama döndüm. David uzaktan bana baktı. Ayağımla uğraşan David değil pijj bir zombiydi. 2 dakikadır bacağımı çiğnemesine rağmen ortalıkta kan falan yoktu. Sonradan anladım ki çok taşlaşmış kotum sayesinde zombinin dişlerinden korunmuştum. Teşekkürler çok taşlaşmış kot!
  Hiç zombinin olmadığı bir mahalleye girdiğimizde kendimize kalacak yer arıyorduk. Girdiğimiz apartmanlardan birinin sensörlü ışıkları hala yanıyordu. David ile birlikte en üst kata çıkıp bir kapıyı açmak için zorladık. Kapı açıldığında haci şakir kokusu burnumuzun içine hücum etmişti. Ev iki katlıydı. Üst katı David alt katı ben kontrol ettim. Evin temiz olduğunu anladığımızda David ile birlikte salonda PES attık. İlk maçta David’i 5-0 yendim. İkinci maçta David beni 19-0 yenerken 5 tane kırmızı kart görüp hükmen 3-0 mağlup sayıldım. David yaptığım şeyin ne kadar şerefsizce bir şey olduğunu açıklarken içerden bir ses geldi. ‘’Huuuahhhyy. Ovvv.’’ Ses git gide bize yaklaşıyordu. David ile birbirimize sarılmıştık. Sesin kaynağı en sonunda şortlu bir biçimde salona girdi. Şaşkın şaşkın bize baktı. Sonra ‘’beyler evimde David Lynch var cappsslii’’ demişti Serkan İnci.

Haftaya Serkan, David ve ben güvenli bölgeye gitmek için kafa kafaya vereceğiz. Yarı zombi kaşsız,palto giymiş bir kovboy gören David bir şeyler hatırlayıp yönetmen olmaya tekrardan karar vericek… 
paylaş:

1 yorum: