birileri



Suskunluğumuzun nedenini aramaktan usanıp, sadece kalp atışlarımızın bize demek istediğini anladıktan sonra sokak aralarında kaybolan hayatlarımız, kibrit çöpüne tutunmaya çalışan hayallerimizin peşinden koştuğumuzda belki, belki ta uzaklarda olduğuna inandığımız benliğimizin aslında küçüklükte yaşadığımız diş ağrısına benzer acılar içinde tam da yanı başımızda olduğunun farkında olduğumuzda dank ediyor aklımıza, küçük, ufacık, haritada yer etmeye çalışan bedenimiz, durmadan dönen dünyanın hızını değiştirmeye yönelik savları gerçeğe dönüştürebilmek için çırpınmaktan öteye gidememiş, bu bizim hayatımız. En tatlısının üzerine konulan fesleğen yaprağının fırında buruştuğunu gördüğümüz gibi kendi ruhumuzun yorgan altlarında kıvrılışı gibi her an, her gün batımında susuzluğumuzu giderdiğimiz dudaklarda arayışımız da bundan hep. Derinlerine ulaştıkça ayak parmaklarımızı görmekten çok bastığımız kaldırımın altında ezilen dünyanın tam da orta yerinde olmadığımız gerçeği bu.
Hep çimenlerde yürümek isteyip, hep soluklanmanın derdine düştüğümüz için belki bu arayışlarımız, kırmızının dudağa çok yakışması, upuzun saçların zaman geçtikçe yere değme çabası, biraz çekingenlik, biraz umut, biraz kıskançlık, biraz nefes alış, bir an boğuluyorum hissi, sonrasında debeleniş ve pastel tonların yenikliği, hep en saçması, hep en karamsarı, terk edilişlere anlamlar yükleme ve sürekli uzaklara kaçan bakışlar.
Mutluluğu hep en ulaşılmazda aramaktan başımıza gelmeyen dertler için kendimizi sürdüğümüz masada elimizde tuttuğumuz kartların hiçbir halta yaramayacağını bildiğimiz halde yine de geri çekilmeyip bahisleri yükseltmek, kaybedecek bir varlığımız kalmadığı için kendimizden başka bunun huzuruyla blöf yaptığımızı anlamasınlar isteği, gülümseyişler.
Hâlâ bitmek bilmeyen değer verişimiz, damlalar, lıkır lıkır yudumlanan alkolün bize kazandırdıkları, biraz cesaret, ön yargıların yıkılışı yavaş yavaş, unutmak için yakılan her sigaranın delirmekten bizi bir adım uzaklaştırması bu, sohbet arasında hiçbir konuşmanın anlaşılamaması, yanında oturanın söylediklerine odaklanman, takdir etmen, düşlere dalman. Biraz ötendeki varlığa duyduğun hislerin nedensiz kabarışı, olmaması gereken, mantığa uymayan hecelerin bir araya gelip sürekli hâkimiyet sağlaması, kafamızın kurcalanması, yarını düşünmeyişimiz, düşleyemeyişimiz.
Yanıp sönen spotların altında salınmanın aslında hayatı daha yavaşlattığı gerçeği bu ifade edilenler, gördüklerimizin yarı yarıya azaldığında boşluğu bizim hissettiklerimizle doldurmaya çabalamamız, buz ve ter.
Biz kendimizi hep yaşlı hissederken birileri hâlâ genç, hiç olmadığı kadar güzel.

(Görsel buradan alınmıştır)


paylaş:

0 YORUM:

Yorum Gönder