paris vs new york

Fransız grafik tasarımcı Vahram Muratyan şöyle bir bloga sahip. Paris ve New York’un detaylarını, klişelerini ve tezatlarını kıyaslayan tasarımcı, çok ziyaret edilen blogu sayesinde Amerikalı yayınevi Penguin tarafından teklif almış ve iki şehri kıyasladığı afişleri kitaba dönüştürülmüş.
İşte blogtan birkaç çalışma:










paylaş:

gösterime giren filmler | 20 nisan


Mezarına Tüküreceğim
I Spit on Your Grave
Yapım yılı : 2010
Gösterim Tarihi : 20 Nisan 2012
Filmin Türü : Korku,Gerilim,Suç

Tecavüz ve intikam temalı 1978 tarihli aynı isimli ilk filmin yeniden çevrimi olan I Spit on Your Grave, zamanına göre fazlaca 'gore' sayılabilecek sahneleriyle epey gürültü koparmıştı... Filmin konusuna kısaca değinmek gerekirse; işkence edilip tecavüze uğrayan ve ölüme terkedilen genç kız, daha sonra kendisine bunu yapanları tek tek bulur ve intikamını alır.
(biz de yorum yapmıştık çok önce, burada)



Öbür Dünyadan
The Awakening
Yapım yılı : 2011
Gösterim Tarihi : 20 Nisan 2012
Filmin Türü : Korku,Gerilim

İngiltere, 1921. I. Dünya Savaşı'nın yaşattığı acılar ve kayıplarla oldukça çok yara almış bir ülke. Travmatik acıların ortasında herkes doğaüstü güçlere inanma eğilimindeyken, Florence Cathcart adında sahtekarlıkları, asparagasları çözme ve 'hayaletleri yakalama' konusunda uzman bir kadın, bir şikayet üzerine taşrada yatılı bir okula gelir. Kendisine iletilen bilgilere göre okulda birden çok hayalet gezmekte, öğrencilere ve hademelere görünmektedir.
Florence başta bunun rastladığı diğer vak'alar gibi bir oyunu olduğuna ve kendi yöntemleriylşe gerçeği ortaya çıkartacağına inanır. Fakat bildiği ve inandığı her şey, görünmeyen varlıkların kendilerini hissettirmesiyle alt üst olacaktır.

Battleship
Battleship
Yapım yılı : 2012
Gösterim Tarihi : 20 Nisan 2012
Filmin Türü : Bilim Kurgu,Gerilim,Aksiyon

Bir dönemin favori savaş oyunu olan Amiral Battı'nın hikayesinden uyarlanan filmde Teğmen Alex Hopper Amerikan ordusuna bağlı John Paul Jones savaş üssünde görevli bir subaydır. Hopper’ın ağabeyi Stone ise USS Sampson üssünün komutanıdır. Alex Hopper orduda görevli fizyoterapist Sam ile nişanlıdır ve Sam'in babası da iki erkek kardeşin kumandanı olan Amiral Shane'dir. Bu ekip dünyayı tehdit eden süper güçlere karşı 3 koldan, denizden, karadan ve havadan büyük bir hayatta kalma mücadelesi verecektir.


Korsanlar
The Pirates! Band of Misfits
Yapım yılı : 2012
Gösterim Tarihi : 20 Nisan 2012
Filmin Türü : Animasyon,Aile,Macera

Kaptan Korsan, "Yılın Korsanı" ödülünü almak için rakipleri Kara Bellamy ve Pala Bıyık Liz'i alt etmek zorundadır. Onları Kanlı Adalar'dan Viktorya İngilteresine uzanan zorlu bir yolculuk beklemektedir. Bu yolculuk boyunca Kaptan Korsan yanına şaşkın bir bilim adamını da alıp kötücül güçlere sahip bir kraliçeye karşı da mücadele veriyor. Ama bir korsanın en bğyğk tutkusunun macera olduğunu asla unutmadan!



Mar
Mar
Yapım yılı : 2012
Gösterim Tarihi : 20 Nisan 2012
Filmin Türü : Dram

Taşrada, hayatın ve içinde bulundukları coğrafyanın sınırında yaşayan üç kuşaktan erkeğin, salyangoz toplayıcısı küçük Güven, yılan avlayana ama aslında babasına özenen ağabey Yılmaz ve kaçakçılık yolunun sonuna gelen baba Halil'in hayata tutunma çabasını beyazperdeye aktarıyor.
Evdeki kadınsızlığın çaresizliği içinde üçü de yalnız ve bu ıssızlığı kapatacak bir sevgi arayışı içinde. Ama o kadınlara ulaşmak, coğrafyanın engebeli arazisi kadar zor ve meşakkatli, sosyal ve kültürel olarak da bir o kadar imkansız. Kendi küçük çemberlerinde, küçük hayallere tutunan bu insanlar için hayat daha da acımasız ve hırçın...

Sevimli Kahraman
The Outback
Yapım yılı : 2011
Gösterim Tarihi : 20 Nisan 2012
Filmin Türü : Bilim Kurgu,Animasyon,Aksiyon

Albino türündeki koala Johnny aslında ender rastlanan bir tür ama çevresindekiler farklı olduğu için onu hep dışlamış, hatta karnaval zamanında bile ucube gösteriler yaptırmışlardır.
Fakat bir gün yolu yetenek avcısı bir Tazmanya Şeytanı olan Hamish ve elinden kamerasını düşürmeyen Higgens ile kesişince Johnny gerçek bir kahraman olmak için kendisini yollara vuruyor.
Outback kasabasındakiler onu sırf farklı renkte olduğu için dışlarken, birden kasabanın kurtarıcısı olan Johnny'yi kötü timsah Bog’a karşı destekliyorlar...Gerçek bir kahraman olmak için Johnny'nin önünde artık hiçbir engel kalmayacaktır.

sinema.mynet.com
paylaş:

65. cannes film festivali'nin programı açıklandı



16-27 Mayıs arasında düzenlenecek olan Cannes Film Festivali’nin programı açıklandı. Bu yıl 65.si düzenlenecek olan festivalin programı şöyle:

YARIŞMALI BÖLÜM
"Amour" (yönetmen: Michael Haneke)
"The Angel's Share" (yönetmen: Ken Loach)
"Baad EL Mawkeaa (Apres La Bataille") (yönetmen: Yousry Nasrallah)
"Beyond The Hills" (yönetmen: Cristian Mungiu)
"Cosmopolis" (yönetmen: David Cronenberg)
"Holy Motors" (yönetmen: Leos Carax)
"The Hunt" (yönetmen: Thomas Vinterberg)
"In Another Country" (yönetmen: Hong Sang-Soo)
"Im Nebels (Dans La Brume)" (yönetmen: Sergei Loznitsa)
"Killing Them Softly" (yönetmen: Andrew Dominik)
"Lawless"  (yönetmen: John Hillcoat)
"Like Someone In Love" (yönetmen: Abbas Kiarostami)
"Moonrise Kingdom" (yönetmen: Wes Anderson)
"Mud" (yönetmen: Jeff Nichols)
"On The Road" (yönetmen: Walter Salles)
"Paradies: Liebe" (yönetmen: Ulrich Seidl)
"The Paperboy" (yönetmen: Lee Daniels)
"Post Tenebras Lux" (yönetmen: Carlos Reygadas)
"Reality" (yönetmen: Matteo Garrone)
"Rust & Bone" (yönetmen: Jacques Audiard)
"Taste Of Money" (yönetmen: Im Sang-Soo)
"Vous N'Avez Encoure Rien Vu" (yönetmen: Alain Resnais)

AÇILIŞ FİLMİ:
"Moonrise Kingdom" (yönetmen: Wes Anderson)

KAPANIŞ FİLMİ:
"Therese D." (yönetmen: Claude Miller)

BELİRLİ BİR BAKIŞ (Un Certain Regard):
"Miss Lovely" (yönetmen: Ashim Ahluwalia)
"La Playa" (yönetmen: Juan Andres Arango)
"Les Chevaus De Dieu" (yönetmen: Nabil Ayouch)
"Trois Mondes" (yönetmen: Catheron Corsini)
"Antiviral" (yönetmen: Brandon Cronenberg)
"7 Days In Havana" (yönetmen: Benicio Del Toro, Laurent Cantet, Gaspar Noe..)
"Le Grand Soir" (yönetmen: Benoit Delepine & Gustave Kervern)
"Laurence Anyways" (yönetmen: Xavier Dolan)
"Despues De Lucia" (yönetmen: Michel Franco)
"Aimer A Perdre La Raison" (yönetmen: Joachim Lafosse)
"Mystery" (yönetmen: Lou Ye)
"Student" (yönetmen: Darezhan Omirbayev)
"La Pirogue" (yönetmen: Moussa Toure)
"Elefante Blanco" (yönetmen: Pablo Trapero)
"Confession Of A Child Of The Century" (yönetmen: Sylvie Verheyde)
"11.25: The Day He Chose His Own Fate" (yönetmen: Koji Wakamatsu)
"Beasts Of The Southern Wild" (yönetmen: Benh Zeitlin)

YARIŞMA DIŞI:
"Une Journee Particuliere" (yönetmen: Gilles Jacob and Samuel Faure)
"Madagascar 3: Europe's Most Wanted" (yönetmen: Eric Darnell, Tom McGrath)
"Dario Argento's Dracula" (yönetmen: Dario Argento)
"Io E Te" (yönetmen: Bernardo Bertolucci)
"Hemingway & Gellhorn" (yönetmen: Philip Kaufman)
"Ai To Makoto" (yönetmen: Takashi Miike)

ÖZEL GÖSTERİMLER:
"Der Mull Im Garten Eden" (yönetmen: Fatih Akin)
"Mekong Hotel" (yönetmen: Apichatpong Weerasethakul)
"Villegas" (yönetmen: Gonzalo Tobal)
"A Musica Segundo Tom Jobim" (yönetmen: Nelson Pereira Do Santos)
"Journal De France" (yönetmen: Claudine Nougaret & Raymond Depardon)
"Les Invisbles" (yönetmen: Sebastien Lifshitz)
"The Central Park Five" (yönetmen: Ken Burns, Sarah Burns, David McMahon)
"Roman Polanski: A Film Memoir" (yönetmen: Laurent Bouzereau)
paylaş:

shame (2011)


Yönetmen: Steve McQueen
Senaryo: Abi Morgan, Steve McQueen
Oyuncular: Michael Fassbender, Carey Mulligan, James Badge Dale
Tür: Dram
Yıl: 2011
Süre: 101 dak.
Ülke: Birleşik Krallık
Dil: İngilizce
Ödül: 21 ödül, 42 adaylık

Tartışmaya açık bir konu ihtiva eden film –ki konusunda cinselliğin ön planda tutulması, neden tartışmaya itilmesine sebep oluyor hala anlamış değilim, bizim tartışmaya açık dememiz biraz farklı- New York sokaklarında geçiyor ve kişinin cinsel olgulara bakışını irdelerken, Brandon isimli iyi bir iş, ev sahibi bireyin, toplumda yaşamasına rağmen içinde yer aldığı ortamdaki insanlara kendini yakın görememesi ve sekse bağımlılığına ilişkin kendi yalnızlığını işliyor.
Yakışıklı, iyi giyimli ve para sahibi Brandon, metroda giderken çaprazında oturan bayanla kur yapar –ki aynı bayanı filmin sonlarına doğru yine metroda görürüz- durakta inerken eline dahi dokunur ve arkasından gider lakin bayanı kaybeder.
Filmin başlangıcından sonuna kadar farklı kadınlarla birlikte olan Brandon’ın hazza olan bağlılığı kadına olan ilgisinin önündedir aslında. Kendi ihtiyacını bir kadın yahut beden olmadan da istediği yerde bulduğu her fırsatta giderir. Sanal seks ile, kapalı kapıların arkasında mastürbasyon yaparak duyduğu hisleri dışarı vurarak hallederek.
Brandon’ın her ne kadar geçmişinden pek bilgiye sahip olamasak da ailesinin toplum ve kendi için iyi bir birey olabilmesi için normlara uygun törpüleme yöntemleriyle onu yetiştirdikleri, iyi bir iş, iyi bir ev ve standartları yüksek bir yaşama sahip olabilmesi için kendi öngördükleri çizgide yürüyebilmesini sağladıkları basitçe fark edilebiliyor. Bunun sonucu olarak ise her ne kadar görünürde istedikleri gibi bir sonuç çıksa da içine kapanık ve yalnızlık duygusunu içten içe yaşayan, istese bile birine bağlanamayan, birileriyle sevişirken bile bir şeyleri paylaşamayan bir beden doğmuş oluyor.
Tartışmaya açık bir konusunu söylememin sebebi ise kız kardeşi Sissy ile arasındaki ilişki ve bu ilişkinin boyutu. Demek istediğim iki kardeş arasındaki ensest. Sissy, kardeşine nazaran dışa dönüklüğü seçmiş bir yapıda, fakat ne kardeşi gibi bir işe sahip ne de barınacağı bir evi var. İlişkiler konusunda Brandon ile benzerlik gösterse de onun karşısındakine duyduğu ilişki Brandon’dab farklı. Çünkü Sissy, biriyle ilişki yaşadıktan sonra Brandon’ın aksine o kişiye bağlılık duymak istiyor ve o kişiyi bırakmak istemiyor.
Aralarındaki ilişkide bahsedecek olursam, benim kötü düşüncelerim de olabilir tabii bunlar ama her ne kadar izlediğimiz sahnelerden pek ensest boyutu göremesek de birbirlerine duydukları sevginin masum ağabey-kız kardeş ilişkisine çok da benzemediği bir gerçek. Bu da filmin göbeğindeki “utanç” kavramını oluşturuyor gibi. Kendi yaşamlarını sorgulamaktan çekinmiyorlar aslında, “normal” in bu olmadığını biliyorlar lakin normal olmak için de çırpındıklarını pek görmüyoruz.
Aralarındaki ilişkiyi aşka bağlamamın yahut o şekilde görülmesini sağlayan nedenler ise aslında filmin arka planına itilmiş gibi görünen olgular.
Evine geldiğinde hırsız olduğunu düşünüp banyoya giren Brandon kız kardeşi Sissy’i çıplak gördüğünde kardeşlerin bu duruma verdikleri tepkiler, işte bahsettiğimiz “normal” kavramının biraz dışında kalıyor. Uyarılmadan bile söz edilebilir biraz daha ileri gidilirse. Onun haricinde yine aynı sahnede fonda çalan müziğin “I Want Your Love” oluşu bu gibi düşünceleri akla getiriyor.
İyi bir ressamın yağlı boya çalışmasıymış gibi duran Sissy’nin New York New York’u muazzam şekilde yorumlarken aslında kardeşiyle kalmak istediğini farklı şekilde söylemesi, Brandon’ın patronuyla Sissy sevişirken Brandon’ın acı çektiği gerçeği, normal bir ilişki yaşayabilecekken bunu beceremeyen Brandon’ın yaşadığı tek gecelik yahut para vererek sahip olduğu fahişelerle duygusuz ilişkiler ve Sissy’nin kardeşinden çok da farklı olmayışı, birbirlerine gösterdikleri tepkilerle aralarındaki sevginin kardeş ilişkisinden biraz farklı oluşunu düşündüren diğer nedenler arasında. Hele hele filmin sonlarına doğru Sissy’nin intiharı ile filmin ilk sahnelerinde metroda yer alan kadını yeniden görüp kadının kur yapmasına karşılık normalde eline geçen tüm fırsatları kullanan Brandon’ın düşündüğümüz olayı gerçekleştirmemesi ve asıl bu göremediğimiz ensest kavramını içten içe düşündüren, Sissy’nin “biz kötü insanlar değiliz, sadece kötü yerden geliyoruz” cümlesi, bilmediğimiz geçmişte bazı olayların yaşanmış olabileceğini kanıtlar nitelikte ya da tamamıyla benim içim kötü.
Okuduğum yorumlara göre pornografik sahnelerin varlığı ve uzunluğu çoğu izleyicinin filmi olumsuz yönde eleştirmesine neden olmuş, çoğu izleyici de bu durumdan tiksinmiş. İşin ilginç yanı şöyle bir kendimize ve çevremize baktığımızda yahut burjuva diye tabir edilen kesimin –sadece burjuvalılıkla da alakası yok- yaşayış biçimi ve aile yapısı düşünüldüğünde, eşlerin birbirine olan bağlılığı sorgulandığında filmin neresinden tiksinildiğini merak ediyorum. Klasik müzik eşliğinde bu sapkın duyguların aktarımı mı rahatsız edici olan?
Filmdeki oyunculuk başarısı göz ardı edilemez, öte yandan filmdeki bazı ayrıntılar filmi bir adım daha öteye götürüyor. Örneğin iki kardeşin birbirleriyle sidik yarıştırdığı sahnede biz, kanepede oturmuş iki insanın kavga edişini arkalarından izlerken arka planda açık olan televizyonda, tüm saflığıyla çizgi film oynaması.
Film, üstü kapalı bir anlatımla aktarılsa da sağlam bir yapım denilecek düzeyde.
İyi seyirler.




paylaş:

hediye kitap çekilişi | ölüm bir varmış bir yokmuş



Uzun zamandır planladığımız bir hadise aslında kitap çekilişi, fakat bir türlü fırsat bulup yerine getiremedik. Hazır 200.000 sayfa gösterimini devirmişken okuyucularımızdan birine küçük bir armağan olsun dedik.
3 yıldan fazla süredir içeriğini günden güne geliştirerek yoluna devam eden kalemsuare, desteklerini esirgemeyen herkese sonsuz teşekkürlerini sunar.
Lafı fazla uzatmayalım, bizi daha yakından tanımak isteyenler biz kimiz ve iletişim şeysi’ni kullanabilirler.

Hediye edeceğimiz kitap, 1998 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi José Saramago’nun Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş adlı eseri. Yazar hakkında, derlediğimiz Nobel’den de Öte: José Saramago isimli paylaşımımızdan bilgi edinebilirsiniz.

Kitap hakkında genel bir bilgi verecek olursak:

Adı bilinmeyen bir ülkede, dünya kuruldu kurulalı görülmemiş bir olay gerçekleşir: Ölüm, o güne kadar yerine getirdiği görevinden vazgeçer, hiç kimse ölmez olur. Bir anda ülkeye dalga dalga yayılan sevinç çok geçmeden yerini hayal kırıklığı ve kaosa bırakır. İnsanların ölmemesi zamanın durduğu anlamına gelmemektedir, ezeli bir yaşlılıktır artık onları bekleyen. Hükümetten kiliseye, sağlık kurumlarından ailelere, şirketlerden mafyaya kadar herkes ölümün ortadan kalkmasının getirdiği sonuçlarla mücadele etmek zorundadır. Ancak ölüm, beklenmedik bir kimlikle ve umulmadık duygularla geri döner insanların arasına.
Ölüm ve ölümsüzlük karşısında insanın şaşkınlığını, çelişkili tepkilerini ve ahlaki çöküşünü, edebi, toplumsal ve felsefi anlamda derinlikli bir biçimde işleyen José Saramago, geçici olanla edebi olanı birbirinden ayıran kısa mesafenin meseli sayılacak Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş’u, başladığı gibi bitiriyor: “Ertesi gün hiç kimse ölmedi.”
-arka kapak
Çeviren: Mehmet Necati Kutlu
Turkuvaz Kitap
5. Baskı (görseldeki aynı kapak ama 5. baskı)
208 sayfa

Çekiliş hakkında/kurallar (çok heyecanlandık bunları yazarken)

-Çekilişe katılmak isteyenlerin bu paylaşımın altına yorum bırakmaları yeterlidir. ‘ben bu kitabı istiyorum.’ gibi mesela. (çok çılgın işler yapmanıza gerek yok)
Böylelikle kullanıcı, 1 çekiliş hakkı kazanacaktır. Aynı kullanıcının ilk yorumundan sonraki yorumları(şayet olursa) çekiliş hakkı sayısını arttırmaz. (eklemeyi unuttuğunuz şeyleri yorum olarak yazabilirsiniz tabii ki)

-“Anonim” olarak yapılan yorumlar geçerli değildir. (biz nereden bilelim kim kimdir, hem yanılmıyorsak anonim olarak yorum yapılamıyor, yanılıyor da olabiliriz tabii işimizi garantiye alalım dedik)

-Çekiliş Türkiye sınırları içinde yaşayan kullanıcılarımız içindir. (yurtdışından da katılım olabilir ama… birkaç madde sonra açıklayacağız derdimizi)

-Son katılım tarihi 1 Mayıs 2012 Salı, saat 23:59 dur. Çekiliş 2 Mayıs’ta gerçekleştirilip aynı gün duyurulacaktır.

-Çekiliş tamamlanıp sonuç açıklandıktan sonra en kısa sürede hediye kitap Türkiye sınırları içindeki kazanan kullanıcımıza kargo ile gönderilecek ve kargo ücreti tarafımızca karşılanacaktır.

-Kitap orijinal, taze ve körpedir. (daha geçen gün Ankara Dost Kitabevi’nden aldık)

-Çekiliş random.org aracılığıyla gerçekleştirilecektir.

-Kalemsuare bu çekilişte değişiklik yapma hakkını saklı tutar. (şaka tabii, hep yazmak istemiştik, yani başımıza bir iş gelmezse çekiliş sorunsuz bir şekilde gerçekleştirilecektir, gören de bir kilo altın veriyoruz zannedecek, neyse)

Şansını arttırmak isteyenler için, (bunlar şart değil)

-Ayrıca sitenin sol alt köşesinde yer alan izleyiciler bölümüne kayıt olan, kısaca izleyici olan kullanıcılar +1 (bir) çekiliş hakkı,
-Facebook sayfamızı beğenip, EKLER kısmında yer alan linki facebookta paylaşanlar +1 (bir) çekiliş hakkı,
-Twitter hesabımızı takip edip, EKLER kısmında yer alan linki twitterda paylaşanlar +1 (bir) çekiliş hakkı,
-Çekilişimizi kendi blog/sitesinde paylaşıp, EKLER kısmındaki link ile bağlantı veren kullanıcılarımız +2 (iki) çekiliş hakkı kazanacaklardır.
(tümünü yapan kullanıcılar, yorum, izleyici, facebook, twitter, 2xSitede paylaşımdan toplamda 6 çekiliş hakkı kazanmış olacaklar)

EKLER

Facebook için,
Facebook sayfamızı beğendikten sonra istediğinizi yazarak (mesela, hediye kitap çekilişi) linki yazmanız yeterli. (@kalemsuare yaparsanız sayfanın çıkacağını göreceksiniz, böylelikle paylaşımınız otomatik olarak facebook sayfamızda da görülebilecek)

Twitter için,
Twitter hesabımızı takibe aldıktan sonra istediğinizi yazıp (mesela, hediye kitap çekilişi) linki yazıp @kalemsuare tag’ını kullanmanız yeterli. (böylelikle paylaşımınızı görebileceğiz, linki gerekirse otomatik kısaltma tuşuyla kısaltabilirsiniz)

Site/blog için,
İstediğiniz şekilde bir yazı ile linki bağlantı şeklinde vermeniz yeterli. (kitabın fotoğrafını da koyabilirsiniz dilerseniz)

Bahsi geçen link (kendisi bu paylaşımın da adresi olur aynı zamanda) şudur:
http://www.kalemsuare.com/2012/04/hediye-kitap-cekilisi.html


Önemli bir not:
Şansını arttırmak isteyip gerekli işlemleri yapan kullanıcılarımız, yorumlarında bunu belirtmelidirler.

Örnek:
Çekilişe katılmak istiyorum, izleyiciniz oldum/izleyicinizdim.
Facebook sayfanızı beğendim / Zaten takipçinizdim. Paylaşımda bulundum, link şu: facebook.com/xxxxxxx
Twitter adresinizi takibe aldım / Zaten takipçinizdim. Twit attım, link şu: twitter.com/xxxxxx
Blogumda/sitemde çekilişi paylaştım. Link şu: siteadi.(blogspot/tumblr/wordpress/vs).com/xxxxxx

Anlaşılabilir olması için aklımıza gelen her detayı yazmaya çalıştık, ama çok sıkıldık!
Katılımda bulunanlara şimdiden teşekkürler ve bol şans!
paylaş:

screws

Can Evrenol’dan harika bir film, vidalar. Evin orasından burasından çıkan vidalar, bir kaçış, bir çıldırma, akıl sır erdirememe.
İyi seyirler.

Hisar Kısa Film Seçkisi 2008 – Top 10 short films of Turkey
Akbank Kısa Film Festivali, Festival Kısaları Bölümü (2007)
Uluslararası İstanbul Kısa Film Festivali
İzmir Uluslararası Kısa Film Festivali
Boston Turkish Festival Documentary and Short Film Festival
Harvard Film Archive (Harvard University, MA – 23.11.2007)
Yıldız Kısa Film Festivali, 3.lük ödülü.
S’NEK TV Kısa Film Yarışması, 2.lik ödülü (2006)
Uluslararası Bursa İpek Yolu Film Festivali
Kartal Belediyesi Ulusal Kısa Film Festivali
Selçuk Üniversitesi KISA-CA Film Festivali

paylaş:

Atatürk'ün el yazısı font oldu



İsteyen kişiler bilgisayar ortamında Atatürk'ün el yazısıyla yazabilecek.
Mustafa Kemal Atatürk'ün el yazısı font oldu. Atatürk’ün el yazısı ile yazı yazma imkanı sunan uygulamaya şu linkten ulaşabilirsiniz: Atatürk.zip
Fontu masaüstünüze kaydedip çift tıkladıktan sonra kurmanız (install) yeterli.
Bursa merkezli Artikel'in kurucusu işadamı Murat Özbalcı, ABD'de bir yazılım firmasına Atatürk'ün orijinal el yazısının fontunu yaptırdı.
Çalışma için çok sayıda doküman hazırlanıp firmaya gönderildi ve 3 aylık çalışma sonucunda ilk örnekler Türkiye'ye ulaştı.
Yazılımda ufak tefek farklılıklar görülünce ayrı bir çalışma yapılarak metinlerde olmayan harfler, orijinale uygun olarak oluşturuldu.
Özbalcı, fontu 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı hediyesi olarak vatandaşlara sunduğunu belirtti. Fontu kullanmak isteyen kişilerin, firmanın sitesinden indirmesi gerekiyor.

kaynak: ntvmsnbc.com
paylaş:

tüm zamanların en iyi 50 kült filmi



Nevre.com adresine göre tüm zamanların en iyi 50 kült filmi şu şekilde:
(bir yönetmenin sadece bir filmini listeye almışlar)

1. Barbarella (1968)
2. The Big Lebowski (1998)
3. Brazil (1985)
4. Breathless (1960)
5. Bride of Frankenstein (1935)
6. Bring Me The Head Of Alfredo Garcia (1974)
7. The Brood (1979)
8. Clerks (1994)
9. A Clockwork Orange (1971)
10. Death Race 2000 (1975)
11. Donnie Darko (2001)
12. Down By Law (1986)
13. Easy Rider (1969)
14. Eraserhead (1977)
15. The Evil Dead (1983)
16. Faster, Pussycat! Kill! Kill! (1965)
17. Fight Club (1999)
18. Freaks (1935)
19. Grey Gardens (1975)
20. The Harder They Come (1972)
21. Harold and Maude (1971)
22. Heathers (1989)
23. Kiss Me Deadly (1955)
24. The Man Who Fell To Earth (1976)
25. Mommie Dearest (1981)
26. Monty Python and the Holy Grail (1974)
27. Mothra (1961)
28. Night of the Living Dead (1968)
29. Office Space (1999)
30. Pee-Wee's Big Adventure (1985)
31. Pi (1998)
32. Pink Flamingos (1972)
33. Plane 9 From Outer Space (1959)
34. Re-Animator (1985)
35. Repo Man (1984)
36. Reservoir Dogs (1992)
37. The Road Warrior (1981)
38. The Rocky Horror Picture Show (1975)
39. Sisters (1973)
40. Slacker (1991)
41. Stop Making Sense (1984)
42. Sweet Sweetback's Baadasssss Song (1971)
43. Taxi Driver
44. The Texas Chain Saw Massacre (1974)
45. The Thing (1982)
46. The Toxic Avenger (1984)
47. Two-Lane Blacktop (1971)
48. The Warriors (1979)
49. Welcome to the Dollhouse (1995)
50. Withnail and I (1987)

kaynak: www.nerve.com
paylaş:

10 poster klişesi

Sinemada izlemek için hangi filmin seçileceğinde poster belki çok etkili bir kriter değil (tartışılır da tabii) ama görsellik açısından akılda iyi bir izlenim bırakması adına iyi olması istenen bir ayrıntı. Ne var ki gördüğümüz tüm posterler birbirine benziyor artık. 22 Words adlı sitede gördüğümüz listeyi de bu yüzden paylaşmak istedik. Karşınızda 10 poster klişesi:

1. Sahilde insanlar, gökyüzünde kocaman kafalar

2. Arkadan, çoğunlukla silahlı

3. Siluet üzerine büyük yazılar

4. Sırt sırta

5. Yatakta

6. Bacakların arasından

7. Büyük göz

8. Mavi

9. Yaşamı için koşanlar

10. Kırmızı elbise 


paylaş:

31. istanbul film festivali'nde ödüller sahiplerini buldu



31 Mart–15 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilen 31. İstanbul Film Festivali’nin Ulusal ve Uluslararası Yarışma bölümlerindeki ödüller verildi. 13 Nisan Cuma günü gösterime giren Yeraltı, festivalden ödüllerle dönen film oldu.
Festivalde ödül kazananlar şu şekilde,

Uluslararası Yarışma:

En İyi Film: Yalnız Gezegen (The Loneliest Planet)
Jüri Özel Ödülü: Oslo, 31 Ağustos (Oslo, 31. August)

Ulusal Yarışma:

En İyi Film: Tepenin Ardı
En İyi Yönetmen Ödülü: Zeki Demirkubuz (Yeraltı)
Jüri Özel Ödülü: İz-Reç
En İyi Erkek Oyuncu: Engin Günaydın (Yeraltı)
En İyi Kadın Oyuncu: Sanem Öge (Şimdiki Zaman)
En İyi Senaryo: Babamın Sesi & Tepenin Ardı
En İyi Görüntü Yönetmeni: Türksoy Gölebey (Yeraltı)
En İyi Kurgu: Yeraltı
En İyi Müzik: Mustafa Biber (İz-Reç)

Sinemada İnsan Hakları Ödülü: Sadece Rüzgâr (Just the Wind)
Sinemada İnsan Hakları Özel Mansiyon Ödülü: Memleket (Terraferma) & Crulic
FIPRESCI Ödülü (Ulusal) : Tepenin Ardı
FIPRESCI Ödülü (Uluslararası) : Uğultulu Tepeler (Wuthering Heights)
Radikal Halk Ödülü (Ulusal) : Yeraltı
Radikal Halk Ödülü (Uluslararası) : Albert Nobbs
paylaş:

young mountain | this will destroy you



2005 yılında Teksas’ta kurulan This Will Destroy You, dinlemekten keyif aldığımız bir post-rock grubu. İcra ettikleri işi başarıyla yerine getirdikleri de bir gerçek. Parçalarında enstrümantal bir atmosferin yanında ara ara sert bir dinamizmi kullanmalarıyla da “eargasm” yaşamamıza sebep oluyor. Gitarda Jeremy Galindo ve Chris King, basgitarda Raymond Brown, bataride Andrew Miller’ın bulunduğu This Will Destroy You, başlangıçta Galindo’nun vokalde bulunmasıyla müzik yapmaya başlamış fakat elde ettikleri şarkıların “berbat” olduğunun farkına varmışlar ve yaptıkları müzikle pek bağdaştıramamışlar. Ardından enstrümantal yapmaya karar vermişler.
Young Mountain, grubun kendi imkânlarıyla kaydettiği ilk EP. Demolarını CD-R olarak kaydedip küçük çaplı konserlerinden sonra satıyorlarmış. Bir süre sonra eleştirmenlerce fark edilip 2005 yılının en iyi enstrümantal yapan grupları arasında gösterilip The Silent Ballad tarafından 50 grup arasında beşinci gösterilmiş. Böylelikle yaptıkları işin daha da farkına varıp albüm şirketiyle anlaşma yoluna gidilmiş ve ortaya Young Mountain çıkmış.
Daha iyisi olabilir miydi diye düşünmemize bile izin vermeyen bir eser Young Mountain, olabildiğince sıcak, olması gerektiği kadar soğuk. Düşük tonlamaları yavaşça süzülen irinli gözyaşları gibi, yüksek sesleri ise bütünüyle acımasız…
Albümünde yer alan altı parçanın altısı da farklı duyguları barındırıyor. Ama bir şarkı var ki yaz gününde iliklerinizi donduracak nitelikte bir karamsarlıkla tüm hislerinizi alt üst ediyor. There Are Some Remedies Worse Than The Disease, albümdeki son parça ve bitişi öyle bir anlatıyor ki defalarca dinlemek istiyorsunuz. Diğer parçaların da hakkını yemeyelim.
This Will Destroy You aslında bu EP ile bir parça inşa etmek için 15 dakikaya gerek olmadığını gösteriyor. Neticede çoğu post-rock türündeki parçalar upuzun oluyor lakin Young Mountain’deki en uzun parça 8 buçuk dakika. Bu sebeple çoğu dinleyici tarafından da sevileceğini düşünüyorum.
Parçaların genel özelliği ise başlangıçta yavaş bir tınının üzerine bindirilen sert ritimler. Bu da klasik post-rock parçaların bir özelliği, tabii bu bir negatif yön mü, hiç de değil. Grup olması gerektiği gibi iyi bir iş gerçekleştirip iyi bir ürün veriyor.
Toplamda 36 dakika uzunluğundaki Young Mountain’de yer alan 6 parça ise şu şekilde:

Quiet  4:52
The World Is Our ­­___  7:10
I Believe In Your Victory  6:30
Grandfather Clock  2:37
Happiness: We’re All In It Together  8:32
There Are Some Remedies Worse Than The Disease  6:16

Young Mountain’in last.fm sayfasına şu bağlantıyı kullanarak ulaşabilirsiniz.
İyi dinlemeler.

paylaş: