Ne İşi Var O Sandalyenin Orada?

 Uzunca bir süre yazmadım.Kağıt kalem görünce kaçtım.Hatta bir ara konuşmadım.Konuşmadıkça yankı yaptı sesler kafamın içinde.Boş bi' sandalyeyi karşıma alıp konuşmaya başladım.Sesler birleşip çocuk oldu tutundu sandalyenin  ayağına baktı güldü yüzüme.Bir sürü güzel duygu güneş ışığından çok girdi odanın içine,annemi hatırladım.Hatırladığım gibi de aradım "iyiyim" dedim bi anlamı olmasa da onun iyi olduğunu duyup gülümsedim yeterdi bu mutluluk o eve.Konuşmaya devam ettikçe büyüdü çocuk büyüdükçe sertleşti yüzü;kemikli,agresif bi hal aldı.Çok hızlı büyüdüğünü fark ettim ölümü hatırladım.Odadan çıkmak istedim,odada bıraktığım çocuk muydu artık adam mı karar veremedim bu yüzden de odadan çıkmadım.Çıksam çıkardım ama adını koyamadım hayatımda yeterince yarım kalmış şey varken onu da bırakmayayım dedim düşünmeye başladım.Ellerimi kafamın arasına aldım sanki birazcık sallasam yerine gelecekmiş gibi parçalar.Sıktım alnımı sertçe ovaladım sanki batıyordu ucu açık bıraktığım herşey kafama.Keşke hepsini bi rakı masasında bırakıp kalksaydım dedim;tam bırakmak geçerken aklımdan konuşmayı bıraktım.

 Epey süren sessizlikten sonra "senden bi bok olmaz" dedi sandalyedeki adam üstüne de gülümsedi hafifçe.Babamı hatırladım.Baktım ben konuşmasam da büyüyor.Değersizliğimizi anladım şu koskoca dünyada bi bok değiştiremediğimizi hatırladım.Sabaha kadar dertleşilen rakı masalarının,kış gününde kavranan çay bardaklarının,okunan güzel şiirlerin,dinlenen bütün şarkıların,içinde başlayan her duygunun da bittiğini hatırladım.Öyle ya rakının da çayın da mısraların da sonu vardı elbet.En fazla bi çay daha söyleyip şarkıyı baştan açardın.Bir süre sonra da o keyifle kavradığın bardakta kulağını okşayarak girip seni mest eden her sözden sıkıldığın zaman anlamsızlık başlıyordu hemde kaçınılmaz.

 Yaşlandı adam ben bunları düşünürken çizgi çizgi oldu alnı,çirkinleşti burnu,kurudu dudakları.Benimde tadım kaçtı zaten çayın altını çoktan kapattım.Kağıda da bi kaç kere imza attım sıkıntıdan.Zaten evde soğudu diyip camı da kapattım,ayaklarımı sehpaya uzattım."eeee dedim günün de sayfanın da sonuna geldin.ikisini de bi boka benzetemedin." Adam 'haklısın' desin istedim sonra da vazgeçtim.Zaten sandalyeyi oraya koymam saçmaydı,bu saate kadar uyanık kalmam da.
paylaş:

Tanrı, kaybetmek, ölüm ve varolmak üzerine...

Düşündüğü için mi var eder insan yoksa var olduğu için mi düşünür?

Belirli bir düşünce içerisindeyken var etmez insan. Tanrı var olduğu sürece düşündürür fakat düşündürmediği sürece var olmaz Tanrı. Ki ölüm de bunun bir benzeridir. İnsan ölümü bilip ölümsüz yaşamaya odaklı bir canlıdır. Yaptığı her harekette yıllar sonrası düşünen bir canlı bu sırada ölümü unutur.
Unutmak, düşünmemektir. (ve kayıp şehir unutulmuştur zaten.)

Düşündüğü için mi var eder insan yoksa var olduğu için mi düşünür?

paylaş:

Fırat

Hiçbir şey aynı değil artık.
Ne söylenen sıcak bir günaydın, ne bir iyi geceler, ne yastığa başımı koyduğumda aklımdan geçenler.
Güneşin sensiz bir sabaha doğacağını bile bile bu gece uyuyamadım.
Sonra; düşündüm, yıllardır zaten sensiz doğuyor güneş ama yine de teselli bulamadım. Sensiz doğup, batan güneşten daha kötüsü de varmış be, anladım!

Artık umut da olmayacak doğan günde,
şehir bir aydınlanıp bir söndüğünde,
Osmanbey sokaklarında yürüdüğümde,
bir köşeyi döndüğümde,
seni düşünüp sövdüğümde ya da güldüğümde,
seni hatırlatan her şeyin içinde sen olmayacaksın artık. Yaşarken olmadığın gibi.
Olmadı bu dünyada ne bir malın, mülkün, ne de bir dileğin,
göçtüğünde de olmadı yerin, yurdun ne de bir kefenin.
Dünyada özgürlüktü tutkuyla özlediğin,
Fırat oldu ebedi meskenin.
Özgür ol..!




paylaş: