lgbt temalı 50 film

Haziran ayı LGBT Onur Ayı olarak kutlanıyor. Ülkemizde de bugün (30.06.13) Taksim’de Onur Yürüyüşü düzenleniyor.
Buradan yola çıkarak beyazperdede LGBT temaları nasıl işleniyor, komedilerde, dramalarda, belgesellerde nasıl bir ikon haline gelinmiş araştırmak istedik ve Flavorwire’da tam da istediğimizi karşılayan bir liste bulduk. Filmler harf sırasına göre dizilmiştir. Bu temada başarılı filmler sadece bunlardır demek de yanlış, sizin önereceğiniz filmler varsa yorum olarak belirtebilirsiniz.
Temel olarak LGBT temasını işleyen 50 film ve birer cümlelik tanımları şu şekilde:


The Adventures of Priscilla, Queen of the Desert
İki drag queen ile bir transın yaşamlarını ve maceralarını anlatan bir Avustralya bağımsız filmi. Hugo Weaving, Guy Pearce ve Terence Stamp’ın başrollerde oynadığı film, çölde geçen bir drama, komedi. Müziği de unutmamak gerek.


Todo sobre mi madre
Pedro Almodovar’ın Oscarlı filminde kocasının cinsiyet değiştirmesiyle oğlunu tek başına büyütmek zorunda kalan bir kadın anlatılır.


Angels in America
Eşcinselliğin, AIDS’in, dinin ve siyasetin ustaca harmanlandığı, Al Pacino ihriva eden bir mini-dizi olan Angels in America 5 Altın Küre sahibi.


Another Country
Rupert Everett ve Colin Firth’ün boy gösterdiği film, 30’lar İngilteresinde baskıcı yatılı okul ve sınıf farklılıklarını ele alıyor.


Before Night Falls
Javier Bardem oynadığı bu biyografik film, Küba Hükümetinin siyasi baskısı arasında kendini bulmaya çalışan Reinaldo Arenas’ı anlatır.


The Birdcage
Robin Williams ve Nathan Lane’in eve nişanlısını getiren genç bir erkeğin aile bireylerini oynadığı sağlam bir komedi filmi.


Bound
Andy ve Lana Wachowski’nin modern erotik debut filmi Bound, seks terapisti tarafından koreografilenmiş lezbiyen seks sahnesiyle tanınıyor.


Boys Don’t Cry
Hayatta yaşamayı erkek olarak tercih etmiş Brandon Teena’nın hikayesi, biyolojik olarak kadın olduğu öğrenilince tümden değişir.


The Boys in the Band
“Heteroseksüel bir erkek yanlışlıkla homoseksüel partisine davet edilirse ne olur?” sorusunun cevabı.


Brokeback Mountain
Ang Lee’nin romantik draması muhtemelen Hollywood tarihindeki en başarılı eşcinsel temalı filmdir. Heath Ledger ve Jake Gyllenhaal olabildiğince iyi bir performans sergilerler.


Cat on a Hot Tin Roof
Tennessee Williams’ın Pulitzer Ödüllü oyununun homoseksüelliği sansürlenmiş hali.


The Celluloid Closet
Vito Russo’nun aynı isimli kitabından uyarlanmış olan bu belgesel, gey ve lezbiyenin tasvirini yapıyor.


The Children’s Hour
Lillian Hellman’ın oyunundan yola çıkılarak çekilmiş olan filmde Audrey Hepburn ve Shirley MacLaine lezbiyen ilişkisiyle suçlanan iki öğretmeni canlandırıyor.


Chuck & Buck
Tuhaf bir adam, en iyi çocukluk arkadaşını takip eder ve yeniden geçmişteki gibi olmak için uğraşır.


The Color Purple
Alice Walker’ın ödüllü romanından muhteşem Steven Spielberg uyarlaması. Sadece lezbiyen ilişkisi tasviri değil, paternalizm ve cinsiyet rolleri üzerine de yoğunlaşan bir film.


Cruising
Dedektif polis memuru bir seri katilin peşine düşer. Katil onu gey barlarının derinliklerine sürükler. Başrolde Al Pacino.


Dog Day Afternoon
Al Pacino’nun partnerinin cinsiyet değiştirme ameliyatı için gerekli parayı banka soygunundan kazanmayı planlayan rolü ile Oscar adaylığı kazandığı film.


Far From Heaven
Julianne Moore ve Dennis Quaid’in canlandırdığı çift ilişkisi adamın gizli gey deneyiminin gün yüzüne çıkmasıyla sapa sarar.


Gayby
Lise yıllarından arkadaş olan bir kadın ve onun gey arkadaşı artık otuzlu yaşlardadır ve geleneksel yollarla çocuk sahibi olmaya karar verirler.


Grey Gardens
Yaşlı bir anne ve orta yaşlı kızı, Jacqueline Kennedy Onassis’in kuzeni ve teyzesi, Doğu Hampton’da çürüyen bir konakta kendi eksantrik yaşam mücadelesini verirler.


Heavenly Creatures
Peter Jackson’ın henüz Orta Dünya’ya giriş yapmadan önce çekmiş olduğu filmi. İki kızın yoğun fantezi içeren bir hayatı vardır, aileleri bunun aşırı olduğunu düşünerek kızları ayırırlar ve sonrasında kızlar intikam alır.


High Art
Syd, küçük bir dergide genç bir asistandır. Üst komşusu Lucy, kariyeri uyuşturucu bağımlılığı ve Alman kız arkadaşı ile yaşadığı fırtınalı ilişki yüzünden biten eski fotoğrafçıdır. Lucy’i yeniden çalışması için ikna eder ve aralarında bir ilişki başlar.


How to Survive a Plague
Radikal eylemci grup ACT UP’ın hükümet ve tıp camiasdan AIDS salgını sonrası resmi bir cevap alma çabasını anlatan ödüllü bir belgesel.


The Hunger
David Bowie’nin başrolde oynadığı film, bir uyku terapistinin yaşlı bir vampirle karşılaşmasını ve aralarında geçen ilişkiyi konu alır.


Jeffery
Jeffery New York’ta yaşayan gey bir erkektir ve seksin çok fazla olduğunu düşünerek bekar kalmaya karar verir. Ardından hayallerindeki erkek arkadaşla tanışır.


Keep the Lights On
Belgesel yapımcısı Erik başarılı bir avukat olan Paul ile tanışır ve görüşmeye başlar. Bir süre sonra ikili birbirine aşık olur fakat Paul’un uyuşturucu ve seks bağımlılığı yüzünden ilişkileri raydan çıkar.


Lianna
John Sayles’in 83 yapımı filmi hayattan bezmiş bir ev hanımının üniversitedeki kadın profesöre delicesine aşık olmasını ve onunla ilişki yaşamasını anlatır.


Longtime Companion
80’li yılların New York’unda bir grup gey arkadaş AIDS salgını tehlikesi altındadır.


Maruice
Aşık olduğu adam tarafından reddedildikten sonra baskıcı halk tarafından tuzağa düşürülen genç adam cinsel yönelimini kabullenmeye çalışır.


My Beautiful Laundrette
Komedi drama türündeki film, Londra’da yaşayan bir Pakistanlı ile onun sokak serserisi sevgilisi arasındaki ilişkiyi konu edinir.


My Own Private Idaho
Gus Van Sant’ın nefes kesen filmi Shakespeare’in Henry IV Bölüm 1-2 ve Henry V’i yeniden anlatıyor. Oyuncular ise River Phoenix ve Keanu Reeves.


The Opposite of Sex
16 yaşında hamile kalıp gey üvey kardeşinin yanına kaçan genç kız, üvey kardeşinin sevgilisini baştan çıkarınca olaylar gelişir.


Pariah
Hoşgörüsüz bir anneye, baskıcı ve kısıtlayıcı bir yaşama rağmen kendi lezbiyen kimliğini kabullenmiş bir kadın.


Paris is Burning
Çoğunlukla drag queen’ler ile şov öncesi gerçekleştirilen röportajlardan oluşan belgesel New York’taki o dönemin alt kültürüne ışık tutuyor.


Parting Glances
Komedi drama türündeki film, New York’ta yaşayan ve AIDS kriziyle karşı karşıya kalan bir grup gey erkeğin üzerine yoğunlaşır. Film aynı zamanda salgınlardan etkilenen geyler hakkında çekilmiş ilk filmlerden biridir.


Personal Best
1980 Olimpiyat Oyunlarında atlet olan bir lezbiyen ve biseksüel takım arkadaşı arasındaki ilişkiyi anlatır.


Philadelphia
Tom Hanks’in en iyi erkek oyuncu dalında Oscar kazandığı filmde AIDS’in yol açtığı çaresi zor bir durum anlatılır.


Rebel Without a Cause
Sorunlu bir geçmişe sahip asi genç yeni bir şehre gelir,  yeni arkadaşları ve yeni düşmanlarıyla tanışır.


Rope
İki genç adam sınıf arkadaşını öldürür ve cesedi sandığın içine saklar. “Cinayet bir sanattır” mottosuyla sandığın bulunduğu odada parti vermeye hazırlanırlar.


The Rules of Attraction
Camden Kolej’in şımarık öğrencileri, bir bakire, bir uyuşturucu satıcısı, bir biseksüel ve alışılmadık bir aşk üçgeni.


Shortbus
Sekse dair hayata dair bir grup New York’lunun üzerinden tasvir edilmeye çalışılan bir film.


A Single Man
Colin Firth’ün muazzam oyunculuğu ile Tom Ford’un bakış açısıyla görsel şölene dönüşen ve yalnız bir adamın geçmişten de kesitlerle zenginleştirilen yalnız geçen gününü anlatan bir film.


Small Town Gay Bar
Güney Amerika’nın bağnaz bir kırsal kesiminde geyler ve lezbiyenlerin birbirlerini bulduğu bir yer. Malcolm Ingram’ın ödüllü belgeseli.


Strangers on a Train
Hitchcock’un Rope’ta işlediği benzer homoerotizm ve cinayet teması iki yıl sonra bu filmde işleniyor.


Sunday Bloody Sunday
Adama aşık olan bir kadın, adama aşık olan bir adam, hem adamı hem kadını seven bir adam ve 4 Oscar adaylığı bulunan bir film.


The Talented Mr. Ripley
1950’lerin sonu, New York’ta, çok da başarılı olmayan Tom Ripley, Dickie Greenleaf adındaki zengin züppesini geri getirmek için İtaylya’ya gönderilir. Fakat iş yolunda gitmeyince Ripley önlemini alır.


The Times of Harvey Milk
San Francisco’nun seçilmiş ilk gey meclis üyesinin başarısı ve suikastını konu edinen Oscar’lı bir belgesel.


Tongues Untied
Yarı belgesel yarı öykü niteliğindeki film AIDS’ın son safhasında olan Afrikalı-Amerikan bir adamın yaşamını ve gey haklarının savunulduğu günlerde siyahilere karşı önyargıyı konu edinir.


The Watermelon Woman
Siyahi bir lezbiyen sinemada Watermelon Woman ismini kullanan bir oyuncuyu araştırmaya başlar, sonra bu kadının Hollywood’ta başka bir kadınla ilişkisinin olduğunu öğrenir.


Weekend
Bekleneni fazlasıyla sunan İngiliz draması barda tanıştıktan sonra beraber bir haftasonu geçiren iki adamı anlatır. Aralarındaki samimiyet arttıkça kendi benliklerini bulurlar.
paylaş:

2012 yılının en iyi 50 filmi | paste

Film endüstrisi için çok da mükemmel bir yıl olduğunu söyleyemeyiz 2012 için, yine de başarılı filmleri izleme imkânımız olmadı değil. Büyük bütçelerin yanında önemli festivallerden geçer not almış filmlerle 2012 yılının en iyi filmlerini bir araya getirmiş olan Paste Magazine’e göre liste şu şekilde uzayıp gidiyor. Tabii listeler çoğu zaman olduğu gibi bunun için de göreceli olduğu için sizin en beğendiğiniz filmleri listenin farklı köşelerinde görmeniz olası. Bu nedenle sıralamaya çok da takılmamanızı öneriyoruz. Ayrıca listenin üst sıralarında Nuri Bilge Ceylan’ı görmek açıkçası bizleri sevindirmiyor değil.

50. Damsels in Distress
Yönetmen: Whit Stillman

49. 21 Jump Street
Yönetmen: Phil Lord, Chris Miller

48. Ruby Sparks
Yönetmen: Jonathan Dayton, Valerie Faris

47. Undefeated
Yönetmen: Daniel Lindsay, T.J. Martin

46. Little Birds
Yönetmen: Elgin James

45. 2 Days in New York
Yönetmen: Julie Delpy

44. Safety Not Guaranteed
Yönetmen: Colin Trevorrow

43. Blue Like Jazz
Yönetmen: Steve Taylor

42. Bully
Yönetmen: Lee Hirsch

41. The Dark Knight Rises
Yönetmen: Christopher Nolan

40. Ai Weiwei: Never Sorry
Yönetmen: Alison Klayman

39. Nobody Walks
Yönetmen: Ry Russo-Young

38. The Hobbit: An Unexpected Journey
Yönetmen: Peter Jackson

37. Silver Linings Playbook
Yönetmen: David O. Russell

36. Bernie
Yönetmen: Richard Linklater

35. The Sessions
Yönetmen: Ben Lewin

34. Oslo, August 31st
Yönetmen: Joachim Trier

33. Rust and Bone
Yönetmen: Jacques Audiard

32. This is Not a Film
Yönetmen: Mojtaba Mirtahmasb, Jafar Panahi

31. The Deep Blue Sea
Yönetmen: Terence Davies

30. Cloud Atlas
Yönetmen: Tom Tykwer, Andy Wachowski

29. Liberal Arts
Yönetmen: Josh Radnor

28. Les Misérables
Yönetmen: Tom Hooper

27. Skyfall
Yönetmen: Sam Mendes

26. Sound of My Voice
Yönetmen: Zal Batmanglij

25. Gregory Crewdson: Brief Encounters
Yönetmen: Ben Shapiro

24. The Loneliest Planet
Yönetmen: Julia Loktev

23. Looper
Yönetmen: Rian Johnson

22. The Cabin in the Woods
Yönetmen: Drew Goddard

21. Your Sister’s Sister
Yönetmen: Lynn Shelton

20. Searching for Sugar Man
Yönetmen: Malik Bendjelloul

19. West of Memphis
Yönetmen: Amy Berg

18. Django Unchained
Yönetmen: Quentin Tarantino

17. Compliance
Yönetmen: Craig Zobel

16. Jiro Dreams of Sushi
Yönetmen: David Gelb

15. Holy Motors
Yönetmen: Leos Carax

14. Argo
Yönetmen: Ben Affleck

13. The Avengers
Yönetmen: Joss Whedon

12. The Imposter
Yönetmen: Bart Layton

11. Once Upon a Time in Anatolia
Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan

10. Monsieur Lazhar
Yönetmen: Philippe Falardeau

9. Lincoln
Yönetmen: Steven Spielberg

8. The Kid With a Bike
Yönetmen: Jean-Pierre Dardennes, Luc Dardenne

7. Low and Clear
Yönetmen: Kahlil Hudson, Tyler Hughen

6. The Master
Yönetmen: P.T. Anderson

5. Beasts of the Southern Wild
Yönetmen: Benh Zeitlin

4. Amour
Yönetmen: Michael Haneke

3. Moonrise Kingdom
Yönetmen: Wes Anderson

2. Zero Dark Thirty
Yönetmen: Kathryn Bigelow

1. Life of Pi
Yönetmen: Life of Pi


paylaş:

hard candy (2005)

Yönetmen: David Slade
Senaryo: Brian Nelson
Oyuncular: Patrick Wilson, Ellen Page
Tür: Suç | Drama | Gerilim
Yıl: 2005
Süre: 104 dk.
Ülke: ABD
Dil: İngilizce
Erkeklerin kadınlara göre etkilenme oranı daha yüksek bir film aslında Hard Candy. Brian Nelson’ın yazıp David Slade’in yönettiği film oldukça cesur. Çünkü film bir mekân iki oyuncu üzerinden ilerliyor. Hal böyle olunca mekânın klostrofobi içeriğinde olması ve oyunculukların üst düzeyde tutulması önemli, aksi halde içinden çıkılmaz bir hal alabilir. Hard Candy de tam bu durumdan sağ salim kurtulan ve ayaklarının üzerine sağlam adımlarla basan bir yapım.
Hayley adındaki on dört yaşındaki kız online chat odalarında gezinerek Jeff adında otuzlarında moda fotoğrafçılığı yapan bir adamla muhabbet etmeye başlar. Bir süre önce ortadan kaybolan bir kızın başına gelenlerden Jeff’i sorumlu tutan Hayley, Jeff ile kahve içmek için buluştuğu kafeden Jeff’in duvarları moda çekimlerinden karelerle süslü ve filmin neredeyse tamamının geçeceği evine gider. Kimsenin tanımadığı kişiden içki almamasını söyleyen Hayley, Jeff için bir içki hazırlamıştır ve olay bir anda tahmin edilenden fazlasına bürünür.
İçten içe rahatsız eden diyaloglar ve olan biteni görmediğimiz halde kadraja bizim de dâhil olduğumuz bir atmosferle film ilerler. Aslında bu konuda filmin negatif yönü ortaya çıkıyor. Çok da uzatmaya gerek duyulmaması gereken metnin varlığı, bu da filmi gereksiz yere uzatıyor diyebiliriz. Daha kısa ve öz olsaydı, havada kalan ve birbirine bağlanmayan öyküleri dinlememiş olurduk ve zaten gerçekçi olan yapısı bir anda şahlanabilirdi filmin.

Filmin en güzel yanı ise, sonlarına doğru bir tercih yapmamızı sağlaması. Kimi neyle suçluyoruz ve hangi suçu neyle cezalandırıyoruz? Bu soruları bize sorup bizden cevap istiyor film ve bittiğinde biz filmin enerjisiyle cevap verdiğimizde kendimiz de ne kadar cani ya da ağır suçlu birine melek yakıştırması yaptığımızın farkına varıyoruz.
Filmin fragmanını buradan izleyebilirsiniz.

paylaş:

radiohead - just


Radiohead’in 1995 senesinde piyasaya sürdüğü The Bends adlı albümün yedinci şarkısı olan Just, videosu Jamie Thraves tarafından yönetilen ve güzelliği ile bizim en iyi video klipler bölümümüzde yer almasından mutluluk duyduğumuz bir parça.
Bir apartman dairesinde müziğini icra eden Thom Yorke ve ekibini izliyoruz videoda, caddede ise muhtemelen işine giden orta yaşlardaki bir adam bir anda yolun kenarında durur ve yere uzanır. Onu görmeyip ona takılan ve neredeyse düşecek olan bir adam ile durumu anlamaya çalışan diğer insanların gelmesiyle mevzu büyür. Herkes haliyle yere yatmış bu adam için yardım etmeye çalışır, amaçları ise neden bu şekilde yattığıdır. Altyazı ile konuşmalara şahit olduğumuz videoda tam da niçin yerde uzandığını diğer adama açıklanacağı esnada altyazı biter ve diğer insanların aynı yerde yatan adam gibi ona eşlik ettiğini görürüz.
O dönemde çoğu röportajda Yorke’a yönlendirilen soruların başında videonun sonunda adamın ne dediğidir fakat Yorke bu sorudan bıktığını ifade ederek istenilen yanıtı vermemiştir.

Bir kısa film olarak değerlendirilebilecek video klip ve muhteşem Radiohead şarkısı, iyi seyirler.

paylaş:

porno | irvine welsh

Post-punk vardı, bol bol eroin, bol bol tütün vardı, kıyak mekânlarda orgazmdan daha iyi zirveler vardı, beynimizin içine sokulmaya çalışılan piyasa ve harcamaya zorunluymuşuz gibi hissettiren düzenin içinde alışveriş çılgınlığı vardı. Trainspotting’in içinde kafa çocuklar, Spud, Begbie, Renton, Sick Boy, Tommy vardı, canki kankalar vardı, biz vardık. Ama zaman durduğu yerde durmadı ve düzen çoktan yeni nesillere kucak açmaya başladı.
Welsh’in Trainspotting’in devamı niteliğinde aynı zamanda tek başına da değerlendirilebilecek eseri Porno’da o sıkı dostlar gene var. Farklı olan ise bir devrin bitip yeni birinin çoktan başlamış olduğu. Artık punk çok da bir şey ifade etmiyor, eroin zaten aşırı dozdan kullanıcılarını seyreltmiş vaziyette, damardan uyuşturucu almak demode olmuşken kokain bir şahane. Amsterdam maceralarını da unutmamak gerek.
Hal böyle olunca o pek sıkı arkadaşların serüveni biraz farklı bir şekle bürünür. Neticede artık piyasa değişmiş, imaj çağı meydanlarda boy gösterir olmuştur. Para kazanmak da hem o kulüp havalarını yaşamak, tuvaletlerde kokain çekmek ve arada hap atmak için gereklidir.
Sick Boy ve ekibi meniden çevrilmeyen sayfaları olan dergilerin çoktan çağının geçmesinden faydalanarak porno sektörüne adım atma kararı alır. Ellerinde oynayacak vatandaş da vardır, porno sektörünü ileri götürecek yenilikçi beyinler de. Neticede hızlı akan bir çağ boy göstermiş, insanlar kendilerini tatmin etmek için kolay bir yol olarak pornoyu seçmişlerdir. Çarpıcı bir seks sahnesini en ateşli bir şekilde çek, paranın adına ne dersen de.

Irvine Welsh aynı Trainspotting’te olduğu gibi mükemmel bir kirlenmiş dünya, popüler kültür eleştirisi yapıyor Porno’da. Kıvanç Güney çevirisiyle Siren Yayınları’ndan çıkan roman türü sevenler için eğlenceli bir eser.
paylaş:

tuhaf kitap boyamaları

Petersburg doğumlu sanatçı Ekaterina Panikanova, eski kitap sayfalarına çizdiği resimlerle karanlık fakat bir o kadar da güzel bir dünya oluşturuyor. Yer yer siyah mürekkeple tüm sayfayı boyayıp boyanmayan kısımla sanatını icra eden Panikanova, kendi yarattığı düş dünyasını kitaplara yansıtıyor.












paylaş:

doctor who disney'in masal dünyasına giderse

Doctor, tüm evrende hatta zamanda yolculuk yapıyor, kimi zaman tarihin tozlu raflarında yer edinmiş karakterleri bile ziyaret ediyor. Bu durum onun için hiç de alışılmadık ya da tuhaf değil. Peki Doctor aynı seferlerini masal kahramanlarına düzenleseydi, örneğin Pamuk Prenses ya da Cinderella ile buluşsaydı ne olurdu? Karen Hallion adındaki sanatçı bu soruyu sormuş ve çizimleriyle Tardis’i Disney’in masal dünyasına göndermiş.











paylaş:

seks esnasında çekilmiş soyut fotoğraflar

Constance ve Eric olarak bilinen sanatçı ikili, yaklaşık 140 kişiyi fotoğraflamış. Fotoğrafların özelliği bu kişilerin fotoğrafları çekildiği esnada sevişiyor olmaları. Erotik fotoğrafçılıktan uzak olan bu çalışma müstehcen değil aksine puslu görüntülerde duygusallık seziliyor. Sanatçılar ortaya özgün bir eser çıkarmışlar.

“Şeklinden, yaşından, renginden, boyutundan ya da cinsel yöneliminden bağımsız olarak sevgilin sırtına konulan bir el aynıdır. Bu, insan olarak bizi bir araya getiren birkaç düşünceden sadece biridir.” diyen sanatçıların birkaç çalışması şu şekilde. 













(via flavorwire)
paylaş: