porno | irvine welsh

Post-punk vardı, bol bol eroin, bol bol tütün vardı, kıyak mekânlarda orgazmdan daha iyi zirveler vardı, beynimizin içine sokulmaya çalışılan piyasa ve harcamaya zorunluymuşuz gibi hissettiren düzenin içinde alışveriş çılgınlığı vardı. Trainspotting’in içinde kafa çocuklar, Spud, Begbie, Renton, Sick Boy, Tommy vardı, canki kankalar vardı, biz vardık. Ama zaman durduğu yerde durmadı ve düzen çoktan yeni nesillere kucak açmaya başladı.
Welsh’in Trainspotting’in devamı niteliğinde aynı zamanda tek başına da değerlendirilebilecek eseri Porno’da o sıkı dostlar gene var. Farklı olan ise bir devrin bitip yeni birinin çoktan başlamış olduğu. Artık punk çok da bir şey ifade etmiyor, eroin zaten aşırı dozdan kullanıcılarını seyreltmiş vaziyette, damardan uyuşturucu almak demode olmuşken kokain bir şahane. Amsterdam maceralarını da unutmamak gerek.
Hal böyle olunca o pek sıkı arkadaşların serüveni biraz farklı bir şekle bürünür. Neticede artık piyasa değişmiş, imaj çağı meydanlarda boy gösterir olmuştur. Para kazanmak da hem o kulüp havalarını yaşamak, tuvaletlerde kokain çekmek ve arada hap atmak için gereklidir.
Sick Boy ve ekibi meniden çevrilmeyen sayfaları olan dergilerin çoktan çağının geçmesinden faydalanarak porno sektörüne adım atma kararı alır. Ellerinde oynayacak vatandaş da vardır, porno sektörünü ileri götürecek yenilikçi beyinler de. Neticede hızlı akan bir çağ boy göstermiş, insanlar kendilerini tatmin etmek için kolay bir yol olarak pornoyu seçmişlerdir. Çarpıcı bir seks sahnesini en ateşli bir şekilde çek, paranın adına ne dersen de.

Irvine Welsh aynı Trainspotting’te olduğu gibi mükemmel bir kirlenmiş dünya, popüler kültür eleştirisi yapıyor Porno’da. Kıvanç Güney çevirisiyle Siren Yayınları’ndan çıkan roman türü sevenler için eğlenceli bir eser.
paylaş:

0 YORUM:

Yorum Gönder