Avatar:
The Last Airbender ile Avatar: Legend of Korra arasında köprü oluşturmak, The
Last Airbender’ın bitişiyle kafaları kurcalayan soru işaretlerini biraz olsun
ortadan kaldırabilmek amacıyla yapımcılar tarafından oluşturulması kararlaştırılan
Avatar: The Last Airbender – The Promise, üç bölümlük çizgi roman.
Gene
Luen Yang, Michael Dante DiMartino, Bryan Konietzko tarafından yazılan,
Gurihiru tarafından çizimleri ve kapak tasarımları gerçekleştirilen bu mükemmel
çizgi romanın ilk parçası 25 Ocak 2012 tarihinde Dark Horse tarafından basılmış
ve satışa sunulmuş.
İlk
bölüm biten savaş sonrası barışın yeniden hüküm sürmesine olanak verilmesi
üzerine kurulu bir şekilde başlıyor. İlk başlarda kısa bir özet geçen kitap,
sonrasında Aang ve arkadaşlarının barışı getirmek için nasıl bir çözüm
ürettikleri ile devam ediyor. Toprak krallığındaki ateş kolonilerinin sanki
sürekli savaşın devam ettiğini gösterdiği gibi bir düşünce ortaya çıkmasıyla
durumun aslında daha büyük bir problem olduğu görülüyor. Ateş kralının
desteğiyle bu kolonilerin toprak krallığından çıkartılması kararı alınıyor. Bu işlemin
ne kadar zor olduğunun da farkındalar, bunun için Avatar ve arkadaşları bu
görevin başına geçiyorlar ve yeniden uyum sağlama hareketini başlatmış bulunuyorlar.
Bu
esnada Aang ve Katara arasında gerçekleşen aşk daha da büyüyor, tabii diğerleri
bu hallerinden pek de memnun görünmüyorlar. Her fırsatta aşıklarla dalga
geçmeleri çizgi romandaki en komik sahnelerden birkaçı.
Zuko’nun
babasını hapishanede ziyaret etmesinden sonra Aang’den istediği şey ise şayet
bir gün aynı babası gibi biri olursa, hiç tereddüt etmeden kendisini engellemek
için ne yapılması gerekiyorsa yapması. Tabii Aang bu gibi bir durumla
karşılaşsa ne gibi bir tepki verir, bunu kendisi bile bilmiyor. Neticede savaş
sürerken düşmanını bile öldürememişti.
Aradan
bir yıl geçiyor ve işler hiç de beklenilen gibi gitmiyor. Yıllardır o
topraklarda yaşamış ateş krallığına bağlı koloniler yerlerinden sürülmesi
istendiğinde doğal olarak kargaşa çıkıyor. Zuko’nun o bölgeye gelmesinden sonra
geceleri hiçbir şekilde uyuyamaması, her an birileri ona saldıracakmış gibi
diken üstünde durması ve üzerine gerçekten de böyle bir saldırının
gerçekleşmesiyle işler garip bir hal alıyor. Bunun üzerine Zuko bölgeye gidiyor
ve yeniden uyum sağlama hareketinin çok da iyi düşünülmüş bir plan olmadığına
karar vererek karşı çıktığını açıklıyor. Tabii işler bundan sonra daha da
karanlık bir hal alıyor.
En
az çizgi dizisi kadar heyecan veren, en az onun kadar güldüren ve en az onun
kadar yoğun bir antlımla ilerleyen bir çizgi roman diyebiliriz The Promise için
ve ilk bölümü bitirdikten sonra ikinci bölümü okumak için insan gerçekten
beklemek istemiyor.