daniel auteuil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
daniel auteuil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

la fille sur le pont (1999)


The Girl on the Bridge.
Yönetmen: Patrice Leconte
Senaryo: Serge Frydman
Oyuncular: Vanessa Paradis, Daniel Auteuil
Tür: Komedi | Dram | Romantik
Yıl: 1999
Süre: 90 dak.
Ülke: Fransa
Dil: Fransızca, İtalyanca, azıcık Türkçe
Ödül: Golden Globe adaylığı, 5 ödül, 15 farklı adaylık
IMDb Puanı: 7.5/10
Metascore: 75/100

22 yaşına 2 ay kalmış Adèle’in yaşamındaki birkaç ayının anlatıldığı söyleşi benzeri konuşmayla başlar filmimiz. Şanstan bahseder ve kötü talihin hiç yakasını bırakmadığını ifade eder, ağlar da. Onun istediği sevmek ve sevilmektir sadece. Ama başarısız olunan ilişkileri onu sona doğru sürüklemiş kendisini en sonunda bir köprüde bulmuştur. Ama anlatıldığına göre köprüler bu hayattan kurtulmak için uğrak yerlerden biridir. İnsanın ölümle yaşam arasında gelip gidişi belki de suyun suokluğunu düşünmesiyle ortaya çıkar. Hâlbuki tek yapması gereken ellerini bırakıp gözlerini yummasıdır. Üstelik insanoğlu önüne sunulanlardan ders de çıkarmalıdır ve bu Adéle için pek de mümkün sayılmaz. Sürekli yeni bir ilişki dener, onu sevebilecek, Bay Doğru’yu arar durur. “Gerçek mutluluğu hiçbir zaman yakalayamadım.” der.
paylaş:

caché (2005)

Televizyon için edebiyat programı hazırlayan entelektüel bir adam ve onun ailesinin garip videokasetler yüzünden çalkalanışını anlatan, aslında görünenden çok seyircisinin önyargılarını konu edinen inanılmaz derece akıl karıştırıcı ve bulmaca misali ilerleyen dakikalarıyla izleyiciyi kendini sorgulaması için zorlayan bir film Caché. Her zaman göz önüne serdiğimiz haklı-haksız ayrımını tüm çıplaklığıyla izlememizi sağlayan, yaptığımız seçimlerin aslında delillerden değil de sınıf ayrımı, ırk, kültür gibi kategorilere dayandırdığımızı yüzümüze tokat gibi vuran bir film.
Olay, burjuva sınıfı bir ailenin nereden ve kimden geldiği belli olmayan bir videokaseti izlemeleriyle başlar. Birkaç dakika süren kasette ailenin evine girişleri ve çıkışları seyredilmekte. Kasetlerin sayısı arttıkça kendi geçmişinden kaçmaya ve kurtulmaya çalışan evin babası, kasetlerin gösterdiği yolu izleyerek yüzleşemediği kendisine merhaba der.
Durağan bir film olmasının yanında müzik de kullanılmaması filmin zor izlenmesini arttırsa da filmi sonuna kadar izlemeyi başaranlar anlatılmak isteneni kavradıklarında hiç de pişman olmadıkları bir eylemi yerine getirmiş olacaklar. İzleyicisinin rahatsız olmasını isteyen bir filmin müzik kullanmayarak ortamı daha da gerdiğini ve karamsarlığa boğduğu yorumunu getirmek çok da zor değil.
Başrollerinde Daniel Auteuil ve Juliette Binoche’nin oyunculuklarını sergilediği muhteşem bir Michael Haneke filmi.
Haneke, filmi izlerken bizi ne duruma sokmak istedi bilinmez ama film bittikten ve birkaç yorum okuduktan sonra kendimiz hakkında yorum yapıp, biraz da olsa kendimizden utanmayı sağladığı bir gerçek.
Filmin sonundaki sahnede ise bu durumdan şikâyetçi olan Haneke’nin umudunun var olduğunu anlamak hiç de zor değil.
Film, Haneke’ye 2005 Cannes Film Festival’inde en iyi yönetmen ödülünü kazandırmış, bir rivayete göre Fransızlar filmi Oscar’a yollamak istemişler lakin Haneke komitenin yazılı talebine cevap bile vermemiş.
Filmin toplamda 21 ödülü ve 22 farklı adaylığı bulunuyor.
2005 yapımı film, 117 dakika uzunluğunda, dram, gerilim ve gizem kategorilerinde. Yaklaşık 24 bin kullanıcının oylarıyla da 7.3 IMDb puanına layık görülmüş. Metascore’u ise 83/100.
Filmi izledikten sonra daha iyi anlamak için yönetmenle yapılan bir röportajdan alıntıyı okuyabilirsiniz.
“x: Normalde Georges’a vermiş olduğunuz burjuva rol, entelektüel rol, sanki bu tür insanların daha iyi insanlar olması gerektiğini düşünmemize sebebiyet vermiyorlar mı?
Haneke: 3000-4000 yıllık ortak ve dev bir insanlık kültürümüz var, bu sizce şimdiye kadar bizi iyi yapabildi mi?”
Ve Haneke şöyle bir yorum yapmıştır: “Avusturyalı sanatçılar, düşünürler, belki de işleri ört bas etmede dünyanın bir numarası durumdalar, hiçbir şey yokmuş gibi davranmakta adeta ustalar. Zaten Freud da başka ülkeden çıkmazdı.”
Benliğimizi sorgulamak için izlenmeye değer bir film. Film hakkında ise getirilmiş en güzel yorumlardan biri şu: “İnsanı rahatsız eden bir Haneke filmidir. Dekolteyi her yerden verip bayağılaşmak yerine misal, sadece derin bir yırtmaç açar vicdanınıza. Apışır kalırsınız!”

paylaş: