yaşamın amacı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yaşamın amacı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Boyutlar Arasında Doğrulmaya Çalışan Amaçsız Bir Yaşam

   Doğru nedir? 2 boyutlu bir cisimdir. peki bu 2 boyutlu cisme 3 boyutlu evrenden bakmaya çalışalım. nokta veya bir eğri göremeyeceğimiz nasıl bileceğiz?
   Şöyle anlatayım
http://sketchtoy.com/59582538
http://sketchtoy.com/59582490
   Bildiğiniz gibi zaman 4. boyuttur. Peki zaman 5. boyuttan baktığımızda bir eğri olduğunu göremez miyiz?
   Zaman, bükülebilen bir şeydir ve doğrular zamanla değişir.
   Bir insanın başka bir insanı öldürmesi doğru değildir. Ama eğer öldürdüğü insan bu insanın ailesini katletmişse çoğumuza göre doğru bir şey yapmıştır. Demek ki doğrular asla yeterli değildir. Her zaman daha doğru vardır. Peki öldürülen insan aslında öldürenin ailesini katletmemişse? İftira atılmış bir kurbansa?    Demek ki doğrular asla doğru değildir ve her zaman içlerinde yanlış taşırlar
   Dinler, insanlara doğruları öğretmek için gelmemiştir. İnsanlara, doğru kabul edilen şeyleri " dayatmak " için gelmiştir. Toplumsal düzeni sağlayabilmek için insan beynine set koymaya gelmişlerdir. Ne kadar içki içince sarhoş olacağını bilmeyenlerin düzeni bozmalarını engellemek için, sorun kökten çözülmeye çalışılmış ve içki tamamıyle yasaklanmıştır. Ancak içki içemeyeceği bir dine sıcak bakmayanların da olacağı düşünülerek, cennette şarap nehirleri vaad edilmiştir. Sık dişini bu dünyada içme, cennette içkinin nehri var denilerek din insanların beyinlerine kelepçelenmiştir. Din bir yere hareket etmediği sürece insanların beyni de hareketlenmeyecektir.
   Ne yazık ki insanlar her şeyi çürüttükleri gibi dini de çürütmüşlerdir. Beyinlerindeki kelepçe artık beyinleriyle bütünleşmiş, kendilerini Tanrı gibi hissetmelerine sebep olmuştur. Çünkü Tanrı gibi hissetmeyen kimse, inandığı dine inanmadığı için başkasına kötülük yapmaz. Tanrı gibi hissettiği halde kötülük yapması da aslında bilinçaltında Tanrı'nın kötülük yapabileceği inancını görmemize sebep olmuştur. 
   Tüccarın birine bahşedilen din ise anlaşılabileceği üzere bin yıllar sonra din tüccarlığına sebep olmuştur. Kelepçelerini gevşetmeyi öğrenen bazıları, dini kendilerine göre yorumlamış ve kelepçe ile beraber beyinleri de paslanmış olanları köleleri haline getirmiştir. Öyle köleler ki, köle olduklarının farkında olmayan, hizmet ettiği varlık için insanlığını bile satacak köleler. Yıllardır beyinleri köle tacirleri tarafından bir oraya bir buraya satılarak sahip olduğu güçler kullanılmış köleler satmayı öğrenmiş, buldukları ilk fırsatta insanlıklarını satmışlardır.
   Saçlarını savurarak güneş altında koşacak, denize girecek küçücük çocukların kafalarını örtmüş, inandığı dinin bunu emrettiği yalanıyla kendini rahatlatmıştır. Tıpkı inandığı din için oğlunu feda edecek peygamber gibi. Oğlunu feda etmesini emreden bir yaratıcıya itaat eden bir adam gibi. Asla bir baba gibi değil. Çünkü gerçek bir baba evladını korumak için Tanrıyı bile karşısına alır.
   Bu din tüccarlarının bazıları bazı ülkelerin başına geçmiş, ülkeyi uçurumun kenarına kadar getirmiştir. Bu din tüccarları dini insanları öldürme dediği halde eli silahsız gençlerin canına kıymıştır.
   Doğrular, insanların inandıkları şeylerin bilinçleri tarafından onaylanmasından ibarettir ve her zaman  doğru  ve  daha doğru  karşılaştığında doğru yanlıştır.
   Bir insanı 20 kişi döverek öldürmek yanlıştır. Ama o insan küçücük bir kıza tecavüz ettiyse doğrudur ve öfkeyle akıtılan kanın ve alınan canın değeri yoktur. Peki o insan gerçekten tecavüz etmediyse?  Kan beyninize sıçramadan önceki milisaniyelerde bu ihtimali düşünebilir misiniz? Hayır. O zaman sizi manipule etmeye çalışanlar için fiyatı en ucuz kölesiniz. 
   Peki herhangi bir insan duyduğu bu iğrenç şey karşısında soğukkanlı düşünebilir mi? Hayır.
   O zaman umarım cennet ve cehennem vardır.
   İnsanlar mantıkla yaşamazlar. Mantıkla yaşadıkları ilüzyonu kendini beğenmişliklerindendir. İnsan, duygularıyla yaşar.
   İnsan, zaman adlı nehirde akıntıya kapılmış ve akıntının götürdüğü yere gidene kadar çırpınan bir varlıktan başka bir şey değildir. 4 boyutlu bir akıntının içinde 2 boyutlu bir olguyu yaşam sandığı şeyin merkezine koymuş 3 boyutlu bir  varlık. Kendi vücudunun ürettiği hormonlara bile karşı gelemeyen ama kendini her zaman üstün gören bir varlık.
   İnsanı insan yapan nedir? Bir an için ruh diye bir şeyin olmadığını düşünün. Gerçekten insanı insan yapan nedir? Bir aslanın zihnini sizinkiyle değiştirsek yaşayabilir misiniz? Elbette yaşayabilirsiniz. Tanrı, yaşamını devam ettirme görevini insanın iradesine bırakmayacak kadar tanıyor insanı. O yüzden bedeninizi, işlevini siz olmasanız da yapabilecek şekilde tasarlamıştır. 
   O zaman düşünceyi neden verdi? Hiç bir işe yaramaycaksa neden verdi? Şu ana kadar ne işe yaradı düşünce? Yaşadığı çevreyi tahrip etmekten, bir virüs gibi her yere yayılmaktan, tembellik etmeyi kolaylaştırmaktan başka ne işe yaradı?
   İcatlar, keşifler, felsefi akımlar, okuduğunuz yazılar, izlediğiniz filmler, dinlediğiniz müzikler ne işe yaradı? Neden yaşıyorsunuz? 
   Buna sanırım herkesin bir cevabı var. Olmayanlar bile yaşamak için diye cevap verebilir. Haklılar da. Peki Tanrı'nın sizi yarattığı sebeple aynı mı yaşama amacınız? Tanrı sizi mutlu olun diye mi yarattı? Ya da dünyanın en güçlü insanı olun diye mi yarattı?
   Tanrı, sizi yarattı. Çünkü yaratabiliyor. Bir amacı yoktu yaratırken. Tanrı bir anlamda da yaratıcıdır değil mi? Yaratmaktır onun amacı. İnsanı, hayatı, evreni, tüm bu düzeni. 
   Tanrıyı kim yarattı peki? Tabi ki kendi. Yaratıcı olduğuna göre kendini de kendi yaratması gerekir değil mi?
   İnsanın yaşam amacı var olup, varlığını tamamlayana kadar istediğini yapmaktır. İşte bu yüzden bir şey yapmak zorunda hissedenler hep mutsuz, istediğini yapan veya yaptığı şeyi istediğini zanneden herkes mutlu.
paylaş: