İstanbul Kültür
Sanat Vakfı tarafından AKBANK sponsorluğunda düzenlenen 31. İstanbul Film
Festivali için geri sayım başladı. Otuzuncu yılında 150 bin izleyiciyle yine
Türkiye’nin en büyük sinema etkinliği olan İstanbul Film Festivali’nin programı
her zaman olduğu gibi bu yıl da dopdolu.
Festival
sponsorluğunu bu yıl sekizinci kez AKBANK’ın üstlendiği 31. İstanbul Film Fest ivali, 31 Mart–15 Nisan tarihlerinde yapılacak.
Gösterdiği filmlerin niteliği ve çeşitliliğiyle önder konumunu koruyan İstanbul
Film Festivali, bu yıl da sinemaseverlere 20’nin üzerinde bölümde 200’ün
üzerinde filmden oluşan programının yanı sıra ünlü konuklar, usta sinemacıların
katılacağı söyleşi ve atölye çalışmaları, sinema dersleri, ustalık sınıfları ve
konserlerle dolu dolu iki hafta vaat ediyor.
Her
zaman olduğu gibi sinemaseverlere oldukça zengin bir içerik sunacak festival
programında bu yıl 2011 ve 2012'nin yeni yapımlarından sinemanın unutulmaz
klasiklerine ve usta yönetmenlerinin başyapıtlarına seçmeler, Ocak ayında
Sundance ve Şubat’ta Berlin’de dünya prömiyerlerini yapan filmlerden, Uluslararası
Altın Lale, Ulusal Altın Lale ve FACE İnsan Hakları yarışmalarına, belgesellerden
çocuk filmlerine uzanan geniş bir yelpazede filmler izleyicilerle buluşacak. Festivalde,
İKSV’nin 40. yılı için hazırlanan “Sinema ve Müzik” başlıklı bölümün yanı sıra “Devrimin
Filmini Çekmek”, “Yunanistan’da Neler Oluyor?”, “Bir Çin Sinema Geleneği: WuXia”,
“Aile İçinde” gibi yeni bölümler ve Mark Cousins’in The Story of Film: An Odyssey /
Filmin Hikayesi: Uzun ve Maceralı Bir Yolculuk adlı 15 saatlik filminin
özel gösterimi dikkat çekiyor.
FESTİVAL
BİLETLERİ NE ZAMAN, NEREDE?
İstanbul
Film Festivali biletleri 17 Mart Cumartesi günü saat 10.00'da satışa çıkıyor.
Sinemaseverler biletlerini Atlas, Beyoğlu, Nişantaşı Citylife (City's) ve Kadıköy’de
Rexx sinemalarında açılacak gişelerden, Biletix satış noktalarından, Biletix çağrı
merkezinden (0216 556 98 00) ve biletix.com'dan satın alabilecek.
Festivalde
bilet fiyatları, tam 15 TL, öğrenci ile 65 yaş ve üstü sinemaseverler için 9 TL
olacak. Festivalde hafta içi gündüz seanslarındaki indirimli fiyat uygulaması
bu yıl da devam edecek; hafta içi gündüz seansları yalnızca 5 TL.
Lale
Kart sahipleri her zaman olduğu gibi yine biletlerini öncelikli ve indirimli
almaya devam ediyor. Üniversite ve lise öğrencileri için hazırlanan PasoFilm! kartı
bu yıl da festival boyunca özel avantajlar sağlamaya devam edecek. Festival Sponsoru AKBANK’ın Axess kart sahipleri ise
(hafta içi gündüz seansları hariç) Festival
boyunca satın alacakları biletlerde %20 özel indirimden yararlanacak.
İKSV, 2007 yılında başlattığı “BitamBiöğrenci” projesinin kapsamını kırkıncı yılından itibaren
genişleterek, işbirliği içinde bulunduğu çeşitli sivil toplum kuruluşlarının
desteğiyle, sanata duyarlı herkesi, kültürel etkinliklere katılma şansı
bulamayan öğrencileri sanatla buluşturmaya devam edecek. Sinemaseverler,
alacakları biletlere ek olarak 15 veya 50 TL’lik bir katkıda bulunarak,
festivaldeki film gösterimlerine 3 ila
10 öğrencinin katılmasını sağlayarak “BitamBiöğrenci” projesine destek verebilecek.
FESTİVAL
SİNEMALARI VE SEANSLARI
Festivalin
gösterimleri geçen yıl olduğu gibi Beyoğlu’nda Atlas, Fitaş 1 ve 4, Beyoğlu,
Pera Müzesi, Nişantaşı’nda CityLife (City’s) ve Kadıköy’de Rexx olmak üzere 7 salonda
yapılacak.
Filmlerin
gösterim saatler: 11.00, 13.30, 16.00, 19.00 ve 21.30. Festivalin büyük ilgi
gören Geceyarısı Sineması gösterileri bu yıl da sürüyor. Festival süresince her
cumartesi gecesi 24.00’te bir film izleyicilere sunulacak.
FESTİVALDE
SİNEMA ONUR ÖDÜLLERİ
İstanbul
Film Festivali’nin 30 Mart Cuma akşamı Lütfi Kırdar Sergi ve Kongre Sarayı’nda
yapılacak Açılış Töreni’nde sinemanın beş önemli ismine İstanbul Film
Festivali’nin Sinema Onur Ödülü takdim edilecek.
Sinema
Onur Ödülleri bu yıl Türkiye’den, sinemaya imza atan dört büyük isme veriliyor:
Yönetmen Ali Özgentürk, Türk Sineması’nın unutulmaz oyuncuları Ayşen Gruda ve Halit
Akçatepe ile Türkiye'nin ilk kadın sinema eleştirmeni Sevin Okyay. 2008’de
çektiği Liverpool güzellemesi Zaman ve
Şehre Dair’in ardından yeni filmi merakla beklenen usta yönetmen Terence
Davies de festivalin açılış töreninde Sinema Onur Ödülü’nü almak üzere
İstanbul’da olacak bir diğer önemli sinemacı. İngiliz yönetmenin, başrolünde Rachel
Weisz’in yer aldığı son filmi The Deep
Blue Sea / Aşkın Karanlık Yüzü 31. İstanbul Film Festivali Açılış Filmi
olarak gösterilecek. The Deep Blue Sea
festivalde ayrıca “Yıllara Meydan Okuyanlar” bölümü kapsamında izleyicilerle
buluşacak. Terence Davies, ayrıca festival kapsamında bir de sinema dersi
verecek. “Belirsizliğin Keyfi ve Tehlikeleri” başlıklı sinema dersi, 31 Mart
Cumartesi günü 16.00’da Salon’da gerçekleştirilicek.
Ali
Özgentürk’ün 1981 yılında çektiği bol ödüllü At, Ayşen Gruda’yla Halit Akçatepe’nin birlikte rol aldığı, Ertem
Eğilmez’in kültleşmiş Süt Kardeşler ve
Ayşen Gruda’nın ‘Kam Ana’ karakterini canlandırdığı Ezel Akay’ın Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?
filmleri de festival kapsamında gösterilecek.
FESTİVALİN
AÇILIŞ VE KAPANIŞ TÖRENLERİ
31.
İstanbul Film Festivali, 30 Mart Cuma gecesi Lütfi Kırdar Sergi ve Kongre
Sarayı’nda düzenlenecek Açılış Töreni’yle başlıyor. NTV’den canlı yayınlanacak törenin ardından,
festivalin Sinema Onur Ödülü’nü almak üzere İstanbul’a gelecek Terence Davies’in
The Deep Blue Sea / Aşkın Karanlık Yüzü filmiyle,
festival resmen başlayacak.
Altın
Laleler ve İstanbul Film Festivali’nin diğer ödülleri ise sahiplerini 14 Nisan
Cumartesi gecesi CNN Türk’ten canlı yayınlanacak, Lütfi Kırdar Sergi ve Kongre
Sarayı’nda gerçekleştirilecek kapanış töreninde bulacak.
İKSV
40. YIL ÖZEL BÖLÜMÜ: “SİNEMA VE MÜZİK”
Düzenlediği
festival ve etkinlikleriyle İstanbul'un kültür ve sanat yaşamında önemli bir
rol üstlenen İstanbul Kültür Sanat Vakfı, 2012 yılında 40. yaşını kutluyor.
İstanbul Film Festivali de, programında yer alacak özel bir bölümle İKSV’nin
40. yılını kutlayacak. İlk yılında klasik müzik ağırlıklı olan festival
programında bir süre sonra film gösterimlerine, tiyatro ve dans
performanslarına, sergilere ve güncel müzik konserlerine de yer verilen, yıllar
içerisinde bu farklı sanat disiplinlerinin her birini ayrı bir festival çatısı
altında toplayan İKSV’nin bu çokdisiplinli yapısını vurgulayan “Sinema ve
Müzik” başlıklı özel bölümde, İKSV’nin kuruluş yılı olan 1973’ten bu yana her
10 yıllık dönemden seçilmiş birer müzikal film izleyiciyle buluşacak.
Martin
Scorsese’nin iki müzisyenin aşk hikâyesini anlattığı, Liza Minelli ve Robert De
Niro’nun başrollerinde yer aldığı 1977 yapımı unutulmaz müzikali New York New York, izleyicileri
1940’ların Amerika’sında caz dolu bir yolculuğa çıkaracak.
Alan
Parker’ın Pink Floyd’un müziğinden, sözlerinden, özellikle 1979 yılında çıkan
efsanevi albümü The Wall’dan
esinlenen müzikal belgeseli Pink Floyd
The Wall / Duvar izleyicileri 1980’li
yıllara götürecek. 1982 yapımı filmin senaryosu, Pink Floyd grubunun basçısı ve
vokalisti Roger Waters’a ait.
İstanbul
Kültür Sanat Vakfı’nın 40. yılına özel bu bölümde 1990’lar Stephan Elliott’ın
kiç dans müzikleri, renkli kostümlerle dolu yol filmi The Adventures of Priscilla,
Queen of the Desert / Priscilla,
Çöller Kraliçesi, 2000’ler ise Baz Luhrmann’ın Nicole Kidman ve Ewan
McGregor’un başrollerini paylaştığı stilize aşk öyküsü Moulin Rouge! / Kırmızı Değirmen filmleriyle yer alıyor.
2010’lar
ise en son Cannes Film Festivali’nden bir müzikalle temsil ediliyor. Festival
takipçilerinin Aşk Şarkıları, Güzel İnsan ve Hayır Kızım, Dansa Gitmek Yok gibi başarılı filmleriyle yakından
tanıdığı, Fransız auteur Christophe Honoré’nin 2011 yapımı filmi Beloved / Sevgililer’de Catherine
Deneuve ve kızı Chiara Mastroianni başrollerde
oynuyorlar. Geçen yıl Cannes Film Festivali’nin kapanış töreninde gösterilen
film 1964 ile 2007 yılları arasında, 43 yıllık bir zaman diliminde bir anne ile
kızının aşk hayatlarını anlatıyor.
FESTİVALDE
ALTIN LALE HEYECANI
Altın Lale
Uluslararası Yarışma
31.
İstanbul Film Festivali’nin “Uluslararası Yarışma” bölümünde Altın Lale için,
sanat ve sanatçı temasını işleyen ya da edebiyat uyarlaması olan 11 film yarışacak.
Şakir Eczacıbaşı anısına sunulan Uluslararası Yarışma Altın Lale Ödülü, bu yıl
da Eczacıbaşı Topluluğu tarafından verilecek 25.000 Avro’luk para ödülüyle
destekleniyor. Bu ödülün 10.000 Avro’su
birinci gelen filmin yönetmenine, 10.000 Avro’su filmin Türkiye’deki dağıtımını
üstlenecek firmaya, 5.000 Avro’su da Jüri Özel Ödülü alan filme verilecek.
Uluslararası
Yarışma filmleri, Altın Lale ödülü için festivalin ikinci haftasında
izleyiciler ve uluslararası jürinin huzuruna çıkacak. 31. İstanbul Film
Festivali Altın Lale Uluslararası Yarışma Jürisinin başkanlığını bu yıl ünlü
yönetmen Nuri Bilge Ceylan üstleniyor. Altın Lale Uluslararası Yarışma Jürisi’nde
Nuri Bilge Ceylan’ın yanı sıra oyuncu Hiam Abbas, yönetmen Brillante Mendoza, yönetmen
Corneliu Porumboiu ve gazeteci Elçin Yahşi yer alıyor.
Altın
Lale Uluslararası Yarışma’da Julia Loktev'in yönetmenliğini yaptığı The Loneliest Planet / Yalnız Gezegen,
romantik bir dram ile korkunun birleşimi olan bağımsız bir yapım olarak
karşımıza çıkıyor. Gael Garcia Bernal'in başrolde oynadığı film Gürcistan’ın
dağlık ormanlarında geçiyor. Yönetmen Julia Loktev, festivalin ikinci
haftasında İstanbul'da olacak.
Almanya
ve İrlanda ortak yapımı Süper Kahramanın
Ölümü / Death of a Superhero, canlı çekimler ile animasyonu yenilikçi bir
üslupla harmanlayan dokunaklı, komik, samimi ve fevkalade modern bir film. Bu Filmde Ben Varım ile 2009’da İstanbul
Film Festivali’nde Altın Lale kazanan Ian FitzGibbon’ın yönettiği bu roman
uyarlamasında Maymunlar Cehennemi–Başlangıç,
Yüzüklerin Efendisi üçlemesinden tanıdığımız Andy Serkis de rol alıyor.
Cannes’da
“Belirli Bir Bakış” bölümünde prömiyerini yapan Bonzai, Şilili yönetmen Cristian Jimenez’in Optik Yanılmalar’ı izleyen ikinci filmi. Aşk, kitaplar ve bitkiler
üzerine kurulu filmin öyküsü, Buster Keaton tarzı Güney Amerikalı bir kahraman
etrafında gelişiyor. 2011 yapımı filmin
oyuncularından Natalia Galgani festivale konuk olarak katılacak.
Emily
Brontë’nin meşhur Viktorya dönemi romanının uyarlaması olan Wuthering Heights / Uğultulu Tepeler yönetmeni
Andrea Arnold’un büyük beğeni toplayan Kırmızı
Sokak ve Akvaryum adlı
filmlerinin izinden gidiyor. 2011 Venedik Film Festivali'nde En İyi Görüntü ve
2011 Valladolid Film Festivali'nde En İyi Görüntü Yönetmeni ile En İyi Çocuk
Oyuncu ödüllerini toplayan film alışılageldik hoş dönem filmlerinin ötesinde,
19. yüzyıl Yorkshire’ında bir çiftlik evinde geçen yeni, cesur ve doğalcı bir
intikam hikâyesi.
Yeni
İran sinemasının en etkili isimlerinden Amir Naderi, Japonya’da, çektiği son filminde klasik filmlerin
sanatsal niteliğini geri getirmeye kendini adamış genç bir sinemacıya
odaklanıyor. 2011 yapımı Cut, 2012'de
Japonya'da gerçekleştirilen Takasaki Film Festivali'nde En İyi Erkek Oyuncu ve
Jüri Özel Ödülleri'ni kazandı. Amir Naderi de festivale gelecek konuklardan…
Prömiyerini
Cannes Film Festivali’nin “Belirli Bir Bakış” bölümünde yapan, Fransız yönetmen
Robert Guédigian’ın son filmi The Snows
of Kilimanjaro / Kilimanjaro’nun Karları ismini Ernest Hemingway’in ünlü
kısa hikâyesinden alıyor. Filmde, işini kaybetmiş olsa da ailesi ve arkadaşları
ile mutlu bir şekilde yaşayan rıhtım işçisi Michel’in, silahlı bir saldırıya
uğramasından sonra hayatının nasıl değiştiği anlatılıyor.
Karlovy
Vary Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ve Kiliseler Birliği Jüri Ödülünü
alan Christian Schwochow’un Cracks in the Shell / Kabuktaki Çatlaklar’ı, sahnede kimse
tarafından farkedilmeyen bir tiyatro öğrencisinin başrole seçildikten sonra
yavaş yavaş kabuğundan çıkışını konu alıyor. Filmin ödüllü oyuncusu Stine Fischer
Christensen festivalin konuğu olarak İstanbul’a gelecek isimler arasında.
Berlin
Film Festivali’nde Kiliseler Birliği Jüri Özel Ödülü ve Der Tagesspiegel
gazetesi okuyucuları tarafından verilen özel ödülü alan The Delay / Gecikme Uruguaylı yönetmen Rodrigo Pla’nın beşinci
filmi. Gündüzleri bir tekstil fabrikasında çalışan üç çocuklu Maria geceleri de
yaşlı babasına bakmak zorundadır. Maddi ve manevi olarak bu zorluğa daha fazla
dayanamayan Maria, babasını bir yerde terk edip sosyal servisleri arayarak onu
bir huzurevine yerleştirme planı yapar. Filmin yapımcısı Sandino Saravia
festivalin konuğu olarak İstanbul’a gelecek.
Ünlü
yazar Gabriel García Márquez’in oğlu, senarist ve yönetmen Rodrigo Garcia’nın
son filmi Albert Nobbs, başrol
oyuncusu Glenn Close ile En İyi Kadın Oyuncu da dahil, En İyi Yardımcı Kadın
Oyuncu (Janet McTeer) ve En İyi Makyaj kategorilerinde Oscar ödüllerine aday
gösterildi. Film, doğru düzgün bir iş bulabilmek için erkek kılığına
girmiş ve kendi dükkânını açmak için gizli gizli para biriktirmeye uğraşırken
kendi kimliğini unutmuş bir kadının hikâyesini anlatıyor.
Uluslararası Yarışma’da Altın Lale için Nikolaj Arcel’in A Royal Affair / Yasak Aşk ve daha önce Reprise / Tekrar filmiyle İstanbul’da Altın Lale ödülünü kazanmış Joachim Trier’in Oslo, 31 August / Oslo, 31 Ağustos filmleri de yarışacak.
Ulusal Yarışma ve
Türkiye Sineması
İstanbul
Film Festivali’nde “Ulusal Yarışma ve Türkiye Sineması” sponsorluğunu 25 yıldır
olduğu gibi Efes üstleniyor. İstanbul Film Festivali’nde Türkiye’den 2011–2012
sezonunda yapımı tamamlanan filmlerinin bir araya geldiği Türkiye Sineması
bölümünde Ulusal Yarışma’nın yanı sıra Yarışma Dışı, Belgeseller ve Yeni
Türkiye Sineması başlıkları altında 40’a yakın film gösterilecek.
Altın Lale Ulusal
Yarışma
Festivalde
bu yıl, 2011–2012 sezonunda yapımı tamamlanan 12 film, Ulusal Altın Lale ödülü
için yarışacak. 31. İstanbul Film Festivali Altın Lale Ulusal Yarışma jüri
başkanlığını, yönetmen, senaristi, şair ve yazar Murathan Mungan üstlenecek. Ulusal
Yarışma Jürisi festivalde En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Kadın Oyuncu, En
İyi Erkek Oyuncu, En İyi Senaryo, En İyi Görüntü Yönetmeni, En İyi Kurgu, En
İyi Müzik ve Jüri Özel Ödülü olmak üzere toplam 9 dalda ödül verecek.
Ulusal
Yarışma Jürisi’nin seçeceği En İyi Film 150.000 TL, En İyi Yönetmen 50.000 TL, En
İyi Kadın Oyuncu ve En İyi Erkek
Oyuncu 10.000'er TL ile ödüllendirilecek. İlk kez 2011 yılında para ödülüyle
desteklenen Jüri Özel Ödülü bu yıl Efes tarafından verilmeye başlanıyor. Altın
Lale Ulusal Yarışma’ya katılan filmler arasından Onat Kutlar anısına verilecek
Jüri Özel Ödülü’nü kazanan filmin yönetmenine bir sonraki filminin yapımında
kullanılmak üzere Efes tarafından 30.000 Amerikan Doları ödül verilecek.
Altın
Lale Ulusal Yarışma’da ödül için bu yıl 12 film jüri karşısına çıkacak. 3 tanesinin
Türkiye, 4 tanesinin dünya prömiyerini yapacağı yarışma filmleri şöyle:
Tepenin Ardı / Emin Alper (Türkiye
Prömiyeri)
Ben Uçtum, Sen
Kaldın /
Mizgin Müjde Arslan (Dünya Prömiyeri)
İz-Rêç / M. Tayfur Aydın
Lal Gece / Reis Çelik (Türkiye
Prömiyeri)
Can / Raşit Çelikezer
Yeraltı / Zeki Demirkubuz
Babamın Sesi / Orhan Eskiköy
& Zeynel Doğan (Türkiye Prömiyeri)
Ana Dilim Nerede? / Veli Kahraman (Dünya
Prömiyeri)
Yurt / Muzaffer Özdemir
Ferahfeza / Elif Refiğ (Dünya Prömiyeri)
Şimdiki Zaman / Belmin Söylemez (Dünya
Prömiyeri)
Nar / Ümit Ünal
Yarışma Dışı
İstanbul
Film Festivali’nin Türk Sineması bölümünde 5 film “Yarışma Dışı” başlığı
altında gösterilecek. Yusuf Pirhasan’ın Kurtuluş
Son Durak, Hasan Tolga Pulat’ın Güzel Günler Göreceğiz, Murat Saraçoğlu’nun
Yangın Var, Onur Ünlü’nün Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi ile Erdoğan Kar’ın Kadife filmleri festivalin “Yarışma Dışı”
kuşağında izleyilerle buluşacak.
Yeni Türkiye
Sineması
“Yeni
Türkiye Sineması” kuşağında bu yıl F. Serkan Acar’ın Aşk ve Devrim, Savaş Baykal’ın Öngörüye
Ağıt, Fırat Çağrı Beyaz’ın Ölü
Bölgeden Fısıltılar, Refik Çakar’ın Semi,
Caner Erzincan’ın Mar, Erdal Rahmi
Hanay’ın Hicaz, Ali Vatansever’in El Yazısı, Çiğdem Vitrinel Özcan’ın Geriye Kalan, Tamer Yiğit ile Branka
Prlic’in Karaman ve Oğuz Çiçek’in Diğer Yol adlı filmleri izleyiciyle
buluşacak.
Belgeseller
Festivalin
Belgesel Danışma Kurulu’nun 60’ın üzerinde başvuru arasından yaptığı seçki, festivalin
“Türkiye Sineması” bölümünün altındaki “Belgeseller” kuşağında izleyiciyle
buluşacak.
Emine
Emel Balcı’nın Ich Liebe Dich, Bertan
Başaran’nın Sensiz Yaşanmaz, Murat
Bayramoğlu’nun Türkçe: Pekiyi, Angelika
Brudniak ve Cynthia Madansky’nin 1+8,
Mehmet Salih Çelik ve Sevgi Akdaş’ın Mezarlık,
Murat Erün’ün 800 km Engelli, Hüseyin
Karabey’in Bir Hayatı Masal Gibi
Anlatmak!, Bülent Öztürk’ün Beklemek,
Uğraş Salman ve Mehmet Sait Tunç’un Anlat
Bana–Dövmeler Ağıtlar, Osman Şişman ve Özlem Sarıyıldız’ın İşte Böyle ile Özgür Akgül’ün Roman İstanbul belgeselleri, izleyiciyle
ilk kez İstanbul Film Festivali kapsamında buluşacak.
FIPRESCI
ÖDÜLÜ
Uluslararası Sinema Eleştirmenleri Birliği (FIPRESCI)
geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da İstanbul Film Festivali kapsamında kendi
ödülünü verecek. Festivalde Uluslararası ve Ulusal Yarışma’da yer alan birer
filme FIPRESCI Ödülü takdim edilecek. Başkanlığını
Şili’den Pamela Bienzóbas’ın
yapacağı FIPRESCI Jürisi’nde,
Fransa’dan Dieter Wieczorek,
Hollanda’dan Nicole Santé,
Tunus’tan Noura Borsali ve
Türkiye’den Erman Ata Uncu ile Kerem Akça yer alıyor.
RADİKAL
GAZETESİ HALK ÖDÜLÜ
İstanbul
Kültür Sanat Vakfı medya sponsorlarından Radikal Gazetesi her yıl olduğu gibi
bu yıl da İstanbul Film Festivali’nde Ulusal ve Uluslararası Yarışma’da birer
filme Radikal Halk Ödülü verecek. Radikal Halk Ödülü’nün verileceği iki filmi,
festival sinemalarında yer alan Radikal kutularına oylarını atacak festival
izleyicileri belirleyecek. Radikal Halk Ödülü’nü kazanan filmleri belirleyen
izleyiciler arasından çekilecek kura sonucunda iki şanslı festival izleyicisi Radikal
Gazetesi’nin davetlisi olarak
uluslararası bir film festivalini izlemek üzere yurtdışına gidecek.
AVRUPA
KONSEYİ SİNEMA ÖDÜLÜ–FACE
Avrupa
Konseyi katkılarıyla altı yıl önce yalnızca İstanbul Film Festivali kapsamında
verilmeye başlayan Avrupa Konseyi Sinema Ödülü (FACE – Film Award of the Council of Europe) bu yıl da sadece
İstanbul’da verilmeye devam ediyor. FACE
Ödülü, Sinemada İnsan Hakları bölümünde yer alan ve insan hakları
konusunda kamuoyunda duyarlılık ve bilinç uyandıran, bu konunun öneminin daha
iyi anlaşılmasına katkıda bulunan bir filme verilecek. 10 filmin gösterileceği Sinemada
İnsan Hakları Bölümü’nden, kazanan filmin yönetmenine festivalin kapanış töreninde
Avrupa Konseyi’nden bir yetkili tarafından FACE ödül heykelciği ve 10.000
Avro’luk para ödülü verilecek. FACE Ödülü’ne Avrupa Konseyi’nin, Avrupa sinema
yapıtlarının ortak yapım, dağıtım ve gösterimini destekleyen Eurimages Fonu da
ortak olmakta.
FACE
jürisinin başkanlığını, geçen sene Yokmuşum
Gibi / As If I'm not There filmi ile ödüle layık görülen Juanita Wilson
üstlenecek.
İranlı
yönetmen Muhammed Rasulof’un kendi hikâyesiyle benzerlik taşıyan yeni filmi Goodbye / Hoşça Kal, Sinemada İnsan Hakları bölümünde FACE ödülü için
yarışacak filmlerden... “İran hükümetine karşı suçlarından” ötürü Cafer Panahi
ile birlikte yargılanan ve filminin Cannes prömiyerine gitmesine izin verilmeyen
Rasulof, filminde Tahran’da yaşayan ve ülkeden ayrılmak için vize aramakta olan
genç bir avukatın hikâyesini anlatıyor. Filmini sunmak için festivalin konuğu
olarak İstanbul’a gelecek Rasulof, 2011 yılında İran'da çekilen filmiyle 2011
Cannes Film Festivali Berlirli Bir Bakış En iyi Yönetmen Ödülü’nü almıştı.
Türk
izleyicisinin Womb / Rahim ve Milky Way / Samanyolu ile hatırlayacağı
yönetmen Bence Fliegauf'un son filmi Just
the Wind / Sadece Rüzgar, yarışmada yer alan bir diğer film. Macaristan'daki
bir köyde Roman ailelerin öldürülmesini konu alan film, 2012 Berlin Film
Festivali'nde Büyük Jüri, Uluslararası Af Örgütü ile Barış ödüllerini kazandı.
Yönetmenliğini
Anca Damian'ın üstlendiği uzun metrajlı canlandırma belgesel Crulic–The Path to Beyond / Crulic – Öteki
Tarafa Yolculuk, Polonya’da bir cezaevinde açlık grevi sırasında ölen 33
yaşındaki Romanyalı Claudiu Crulic’in gerçek hikâyesini anlatıyor. Film, 2011
yılında Kopenhag'da düzenlenen CPH:DOX'ta Uluslararası Af Örgütü Ödülü ile 2011
Cottbus Kiliseler Birliği Ödülü’nün sahibi olmuştu. Filmin yönetmeni Anca Damian,
festivalin ikinci haftasında festival izleyicileriyle buluşmak üzere
İstanbul’da olacak.
Yönetmen
Vincent Garenq’in ikinci uzun metrajı Guilty
/ Yargısız izleyiciyi sorunlu bir adalet sisteminin çarkları arasında
ezilen masum bir adamın insanı dehşete düşüren yolculuğuna götürüyor. Filmin
yönetmeni festival izleyicisi ile buluşmak üzere İstanbul’a gelecek.
Avrupa
Konseyi Sinema Ödülü için “Sinemada İnsan Hakları” bölümünde Türkiye’yi Özcan
Alper’in Gelecek Uzun Sürer ve Ruhi Karadağ’ın Simurg adlı filmleri temsil ediyor. İlk filmi Sonbahar’la
yurtiçi ve yurtdışında otuzdan fazla ödül alan Özcan Alper, ikinci filminde üniversitede
yaptığı müzik araştırmaları nedeniyle, ağıt derlemeleri yapmak için yolu
Diyarbakır’a düşen bir kadının ve Diyarbakır'da karşılaştığı karakterlerin hikâyesini
anlatıyor. Gazeteci, yönetmen Ruhi
Karadağ, Simurg’da 2000’de Bayrampaşa
Cezaevi’nde F Tipi cezaevlerine karşı başlatılan ölüm oruçları ve sonrasında
gerçekleştirilen “Hayata Dönüş Operasyonu”nu anlatıyor.
Avrupa
Konseyi Sinema Ödülü için yarışacak
diğer filmler şunlar:
Terraferma /
Memleket / Emanuele
Crialese, İtalya-Fransa
Roza / Wojciech Smarzowski,
Polonya
Omar Killed Me / Ömer
Beni Öldürmek / Roschdy
Zem, Fransa
The Sleeping Voice /
Uyuyan Ses / Benito
Zambrano, İspanya
FESTİVALDE
HAFTAİÇİ HER GECE BİR AKBANK GALASI
İstanbul
Film Festivali’nin popüler bölümlerinden Akbank Galaları’nda geniş kitlelere
seslenen, ünlü yıldızların usta yönetmenlerle buluştuğu, merakla beklenen
seçkin filmlerin ilk gösterimleri Nişantaşı Citylife City’s sinemasında
yapılacak.
24 Saat Parti
İnsanları ve The Trip’in yönetmeni Michael Winterbottom’ın son filmi Trishna, Thomas Hardy’nin 19. yüzyılda
geçen klasik romanı Tess of the
d’Urbervilles / Kaybolan Masumiyet’i günümüz Hindistan’ına uyarlıyor.
Filmde, Slumdog Millionaire
filmindeki rolüyle dikkatleri üzerine çeken Hintli oyuncu ve model Freida Pinto
bir İngiliz’e âşık olan Hintli bir genç kızı canlandırıyor.
Cannes
Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü kazanan Polisse
/ Polis, senarist, yönetmen ve oyuncu Maïwenn’in son filmi. Biraz toplumsal
duyarlılık, biraz komedi ve biraz da aksiyonla harmanlanmış film, Paris’te
çocuk koruma biriminde çalışan polisleri takip ediyor. Yönetmen Maïwenn de
fotoğrafçı Melissa karakteriyle filmde rol alıyor.
Persepolis’le gönülleri
fetheden Marjane Satrapi, senaryosunu yine Vincent Paronnaud'la birlikte
yazdığı son filmi Chicken with Plums /
Azrail’i Beklerken ile Akbank Galaları’nın merakla beklenen isimlerinden.
Oyuncu kadrosunda Isabella Rossellini, Chiara Mastroianni, Mathieu Amalric gibi
isimlerin bulunduğu film, siyasi çalkantılar sonucunda sosyal yaşantının alt üst
olduğu birçok Ortadoğu ülkesinden biri olan İran'ın efsanelerine masal tadında
eğilen bir aşk hikâyesi. Satrapi festivale katılmak üzere festivalin ilk
haftasında İstanbul’da olacak ve 2 Nisan Pazartesi günü saat 16.00’da Salon’da
bir sinema dersi verecek.
The Players /
Sadakatsizler,
aralarında Artist ile Oscar’lar dahil
ödül sezonunu kasıp kavuran Michel Hazanavicius ve Jean Dujardin’in de
bulunduğu yedi Fransız yönetmen tarafından çekilen sadakatsizlik temalı kısa
filmlerden oluşuyor. Oyuncu kadrosunda ise Guillaume Canet, Sandrine Kiberlain,
Mathilda May gibi Fransız sinemasının ünlü isimleri yer alıyor.
Ünlü
yönetmen Martin Scorsese’nin dünyanın en etkili müzisyenlerinden George
Harrison’un hayatını anlattığı son filmi George
Harrison: Living In The Material World /
George Harrison: Fani Dünyaya Karşı Akbank Galaları’nın en çok ilgi görecek
filmlerinden… Scorsese’nin çektiği bu son müzik biyografisi, tıpkı Bob Dylan: Eve Dönüş Yok gibi, kültürü
şekillendiren bir efsanenin hayatına odaklanıyor. George Harrison’ın festival
konuğu olarak İstanbul’a da gelecek olan eşi Olivia Harrison’ın ön ayak olduğu
ve ortak yapımcılığını üstlendiği film, Beatles’ın fırtınalı rock’n’roll
hikâyesiyle başlayıp, başarılı bir film yapımcısı, dünya müziğine büyük
katkılarda bulunan bir dahi ve bir aile babası olarak George Harrison’ın
hayatına odaklanıyor.
Akbank
Galaları’nın öne çıkan bir diğer filmi, Norveçli polisiye yazarı Jo Nesbø’nun İsveçli
“Millenium” serisiyle kıyaslanan çok satan kitabından uyarlanan Headhunters / Kafa Avcıları… Filmi son
dönemlerde yaptığı başarılı gerilimlerle dikkat çeken yönetmen Morten Tyldum
yönetiyor. Filmde, artan masraflarını karşılayabilmek için sanat eserleri çalan
“beyin avcısı” Roger’ın en büyük vurgununu planlarken kendisini büyük bir
belanın içinde bulmasının heyecanlı hikâyesi anlatılıyor.
Julie
Delpy’nin son filmi 2 Days in New York /
New York’ta 2 Gün, La Haine /
Protesto ile kendine geniş bir hayran kitlesi edinmiş Matthieu Kassowitz’in
merakla beklenen yeni filmi L’ordre et la
morale / İsyan ve Shakespeare in Love
/ Âşık Shakespeare ile ünlenen John Madden’in son filmi The Best Exotic Marigold Hotel / Marigold Otelinde Hayatımın Tatili
de Akbank Galaları bölümünde yer alıyor. John Madden, festival kapsamında
filmini sunmak üzere İstanbul’da olacak.
ÖZEL
GÖSTERİM: TÜRK KLASİKLERİ YENİDEN
İstanbul
Film Festivali, Groupama ve Groupama Gan Sinema Vakfı işbirliğiyle, Türk
sinemasının önemli yapıtlarını yıllar sonra yeniden sinemaseverlerle beyaz
perdede buluşturmaya devam ediyor.
Festival
kapsamında gerçekleştirilecek özel gösterimde Halit Refiğ’in 1964 tarihli filmi
Gurbet Kuşları, restore
edilmiş kopyasıyla izleyici karşısına çıkacak. Senaryosunu Halit Refiğ’in diyaloglarını
ise Orhan Kemal’in yazdığı film, Kahramanmaraş'tan
İstanbul'a daha iyi
bir yaşam sürebilmek için gelen bir ailenin verdiği yaşam mücadelesini
anlatıyor. Filmin başrollerinde Tanju Gürsu, Filiz Akın, Özden Çelik, Pervin
Par ve Cüneyt Akın gibi Türk sinemasının yıldız isimleri yer alıyor.
Sinemaseverler
Groupama ve Groupama Gan Sinema Vakfı işbirliğiyle, 27. İstanbul Film
Festivali’nde Erden Kıral’ın 1979 yapımı Bereketli Topraklar Üzerinde, 28. İstanbul Film Festivali’nde Ö.
Lütfi Akad’ın 1949 tarihli Vurun Kahpeye,
29. İstanbul Film Festivali’nde Atıf Yılmaz’ın 1978 tarihli Selvi Boylum Al Yazmalım ve geçtiğimiz
yıl Memduh Ün’ün 1958 tarihli filmi Üç
Arkadaş filmlerini restore edilmiş kopyalarından izleme şansı bulmuştu.
FESTİVALİN
YENİLERİ
Devrimin Filmini
Çekmek
Festivalin
bu yılki özel özel bölümlerinden “Devrimin Filmini Çekmek”, özellikle Arap
Baharı üzerinden bütün dünyada gerçekleşen halk hareketlerini ve başkaldırış
hikâyelerini sinema üzerinden sorgulayacak ve “bir devrimin nasıl filme
çekilebileceğini” inceleyecek. Akademisyen ve sinemacı Alisa Lebow, docIstanbul
işbirliğiyle, Tunus ve Mısır’dan çıkan güncel devrim filmlerini, Cezayir, Yemen
ve Ukrayna’daki geçmiş devrimlerden öyküler anlatan filmlerle bir araya
getiriyor. Daha önce çekilen filmlerle günümüz devrim filmlerini bir araya
getirerek son aylarda yaşanan olaylara farklı bir bakış açısı getirecek bölüm
kapsamında sekiz uzun metrajlı ve bir kısa metrajlı film yer alıyor.
Bölüm
kapsamında belgesel sinema danışma kurulu üyesi de olan Alisa Lebow’un moderatörlüğünü
yapcağı bir panel de düzenleniyor. 11 Nisan Çarşamba günü, 16.00’da Pera Müzesi’nde
yapılacak panelde, bu toplumsal olayları kaydeden, belgeleyen, bu olayların
bilfiil içinde yer alan gizli kahramanlarla devrim, sosyal medya ve sinema
tartışılacak, “devrimin filmini çekmenin” zorlukları masaya yatırılacak. Panele
Kahire’den Mosireen Medya Kolektifi üyeleri tarihçi Khaled Fahmy ile sinemacı Hanan Abdalla, Şam’dan DocBox Festivali’nin organizatörü, sinemacı, yapımcı,
arşivci Orwa Nyrabia, Sorbonne’dan İran
sineması uzmanı Agnès Devictor, Tunus’tan sinemacı Mourad Ben Cheikh ve
Ukrayna’dan sinemacı Andrei Zagdansky katılacak.
Mısırlı
belgeselci Hannan Abdalla, In the Shadow of a Man / Bir Erkeğin Gölgesinde’de
kamerasını, sadece cinsiyetleri tarafından tanımlanan rollerle toplumda var
olabilen Mısırlı kadınlara çeviriyor. Değişik sosyo-kültürel altyapılardan
gelen, farklı yaşlardaki dört kadın Mısır Devriminin hemen ardından yaşanan
olayları kendi perspektiflerinden anlatıyor. Mısır’da kadın olmanın ne anlama
geldiğini görmemizi sağlayan cesur, içten ve politik olarak patlamaya hazır bir
film. Mısır üzerine bir başka belgesel ise 2005 yılında ülkede ilk defa yapılan
birden fazla adaylı seçimler sırasında yaşanan ihlal ve kısıtlamaları inceleyen
Wael Omar’ın çektiği kısa metrajlı Democracy 76.
Gillo Pontecorvo’nun 1966 yapımı üç dalda Oscar
adayı olan efsane filmi Battle of Algiers
/ Cezayir Savaşı, Venedik’te Altın Aslan ve FIPRESCI, BAFTA’da Birleşmiş
Milletler ödüllerini kazandı. Fransa’da uzun süre yasaklı kalan film, tüm Arap
Afrika’sındaki bağımsızlık mücadeleleri arasında, taşıdığı emsalsiz bağımsızlık
perspektifi ve başarısıyla ayrı bir önemi olan Cezayir Devrimi’ni anlatıyor.
İran’da
Haziran 2009’daki başkanlık seçimlerinden sonra sokaklara dökülen yüz binlerce
insan vardı ancak dünyaya ulaşan görüntüler sadece amatörlerin cep telefonları
ile çektikleri ve youtube ya da email yoluyla yaydıkları videolar oldu. Bu
görüntülerden oluşan Fragments of a
Revolution / Bir Devrimden Parçalar, tek bir yönetmeni olmayan, el
birliğiyle oluşturulmuş, yönetmeni adsız bir dayanışma filmi olarak festival
seyircisiyle buluşacak.
Andrei
Zagdansky’nin Orange Winter / Turuncu Kış
adlı filmi, Ukrayna’da 2004 yılında Turuncu Devrim olarak bilinen protestolara
neden olan hileli seçimleri anlatıyor.
Stefano
Savona’nın Tahrir–Liberation Square /
Tahrir – Özgürlük Meydanı, Heiny Srour’un hem görsel hem politik olarak
cesur Leila and The Wolves / Leyla ile
Kurtlar ile geçtiğimiz yıl Tunus’da yaşananlara odaklanan Elyes Baccar’ın Rouge Parole / Kızıl Söz ve Mourad Ben
Cheikh’in No More Fear / Artık Korkmak
Yok filmleri de bu kapsamda gösterilecek
filmlerden.
Yunanistan’da Neler
Oluyor?
IMF
ve Avrupa Birliği muhtıralarının Yunanistan’ı iyice köşeye sıkıştırdığı ve
ülkenin ekonomik geleceğinin belirsizliği altında ezilen halkın karamsarlığının
iyice arttığı bu dönemde Yunan Sineması yükselişiyle oldukça dikkat çekti. 1970’lerin
ve 1980’lerin “Yeni Yunan Sineması” akımından işledikleri konular, farklı
stilleri ve yaratıcı çalışma biçimleri ile ayrılan bu yeni akım sinema, Cannes,
Venedik gibi uluslararası festivallerde büyük heyecanla
karşılanıyor. Festival bu yıl politik konulara aldırmadan aile ve
insan ilişkilerini inceleyen, stil ve tür açısından melez, sosyal
gerçeklere yenilikçi anlatım biçimleriyle değinen, sağlam ve gerçekçi hikâyelerden
oluşan Yunan sinemasına da özel bir bölüm ayırdı. “Yunanistan’da Neler Oluyor?”
başlıklı bölüm kapsamında son dönem Yunan sinemasının 5 çarpıcı örneği festival
seyircisiyle buluşacak.
2009
yılında Cannes’da ödül alan ve Oscar’a aday olan şok edici Dogtooth / Köpek
Dişi filminin yönetmeni Yorgos
Lanthimos’un merakla beklenen son filmi Alps / Alpler, ilk kez gösterildiği Venedik Film Festivali’nde
En İyi Senaryo ödülü aldı. Bir hemşire, bir sağlık görevlisi, bir jimnastikçi
ve koçu bir araya gelerek, yakınlarının isteği üzerine ölen insanların
yerlerine geçerler. Filmin hikâyesi en az Köpek Dişi kadar izleyenleri
etkileyecek.
Senaryosunu
Köpekdişi ve Alpler’in yazarı Efthimis Filippou’nun yazdığı, Sundance ve
Rotterdam’da yarışan L, Babis Makridis’in ilk uzun metrajlı filmi. Film,
arabasında yaşayan bir adamın işten kovulmasıyla tüm düzeni değişince kendini
ve bildiğini sandığı her şeyi yeniden keşfedişini anlatıyor. Yönetmen Babis
Makridis, trajik bir dibe vuruş hikâyesini klişelerden uzak bir anlatımla,
iyimser ve absürd bir hikâyeye dönüştürüyor.
Christos
Karakepelis, ikinci belgeseli Raw
Material / Hammadde’de henüz ekonomik krizin yankılarının ortaya çıkmadığı
bir dönemde Atina’nın hemen dışındaki varoşlardaki hayatı inceliyor. Burada
yaşayan yabancı kökenli ve Yunan vatandaşları odağına alan film Arnavut’u,
Türk’ü, Hintli’siyle bu grubun Atina sokaklarındaki metal ağırlıklı geri
dönüşüm maceralarını anlatıyor. Filmde “yabancı” gözünden şehirdeki tüketim
çılgınlığının boyutlarını da görme fırsatı buluyoruz.
2008
yılında İstanbul Film Festivali’nin Sinemada İnsan Hakları Yarışmasında
gösterilen PVC-1’in yönetmeni Spiros Stathoulopoulos’un son filmi Meteora, Berlin’de Altın Ayı için
yarıştı. Bir manastırda birbirine âşık olan bir keşiş ve rahibenin tutku
ve suçluluk duyguları ile karışık aşkını anlatıyor.
San
Sebastian Film Festivali’nde hem En İyi Yönetmen hem de En İyi Erkek Oyuncu
ödülünü alan Unfair World / Adaletsiz
Dünya’da ironik yönetmen Filippos Tsitos, İstanbul doğumlu Antonis
Kafetzopoulos'un başarılı oyunculuğundan da yararlanarak Yunan toplumunun
bugünkü durumunu trajikomik insan manzaraları aracılığıyla aktarıyor. Antonis
Kafetzopoulos festivalin konuğu olarak İstanbul’a gelecek.
Bir Çin Sinema
Geleneği: WuXia
Türkiye
ile Çin arasındaki kültürel yakınlaşmayı ve politik ilişkilerin
güçlendirilmesini amaçlayan “2012 Türkiye’de Çin Kültürü Yılı” vesilesiyle
İstanbul Film Festivali programında özel bir bölüm ayrıldı. Festivalde dövüş
sanatçılarının maceralarına odaklanan ve Çin sinemasının en çok film yapılan
türü olan WuXia filmlerine yer verecek Bir Çin Sinema Geleneği: WuXia” başlıklı
özel bölümde, akıl almaz koreografilerin, muhteşem bir görselliğin ve hiç
durmayan bir aksiyonun vazgeçilmez olduğu bu türün sinema tarihine geçen 8
filmi izleyicilerle buluşacak.
Büyük
usta Wong Kar-Wai’nin filmografisinde yer alan tek dövüş sanatı filmi Ashes
of Time / Zamanın Külleri, distopya üzerine güncel düşünceleri antik dönem
Çin’ine uyarlayan 1994 yapımı epik bir melodram. Eleştirmenlerin “fırça
darbeleriyle yapılan bir tablo” diyerek övdüğü filmine Wong Kar-Wai 14
yıl sonra dönerek kurgusunu yeniledi, renklerini iyileştirdi, müziğini elden
geçirdi ve süresini yedi dakika kadar kısalttı.
Ang
Lee’nin 2001 yılında Altın Küre’de En İyi Yönetmen, Oscar’larda En İyi Görüntü,
En İyi Müzik, Yabancı Dilde En İyi Film, En İyi Sanat Tasarımı ödüllerini alan
epik filmi Crouching Tiger Hidden Dragon
/ Kaplan ve Ejderha etkileyici
aksiyon sahneleri, göz kamaştırıcı efektleriyle tam bir görsel
şölen. Film, 19. yy’da ustasının ölümünün intikamını almak için yola
çıkan dövüş sanatı ustası Li’nin hikâyesinin anlatıyor.
Bölüm
kapsamında Çinli yönetmen Zhang Yimou’nun iki filmi birden gösteriliyor. 2004
yapımı, En İyi Görüntü dalında Oscar’a aday olan bol ödüllü film House of Flying Daggers / Parlayan Hançerler
renk, aksiyon, gizem, aşk ve tutku dolu bir dövüş filmi. Yönetmenin bir
diğer ödüllü filmi 2002 yapımı Hero / Kahraman ise savaş, aşk, dönem ve WuXia
filmlerine yepyeni bir soluk getiriyor. Film göz alıcı kostümlerinden görkemli
görüntülerine ve koreografilerine kadar tam bir aksiyon başyapıtı.
Ronny
Yu’nun 1993 yapımı bol ödüllü, kült filmi The
Bride with White Hair / Beyaz Saçlı Gelin, düşman klanlara mensup iki savaşçının
imkânsız aşkını anlatıyor. Hiçbir zaman aksiyonun bitmediği filmde, gösterişli
renkler, muhteşem bir atmosfer ve akıldan çıkmayan koreografiler dikkat
çekiyor.
Aile İçinde
İstanbul
Film Festivali’nin bu yıla özel bölümlerinden bir diğeri “Aile İçinde” 21. yüzyılda
değişen aile kavramını ve ilişkilerini konu edinen filmlerden oluşuyor. Aileye
gelenekselin dışında bakış açılarıyla yaklaşan bu filmler, nesiller arası
çekişmeler, aile bireyleri arasındaki çatışma ve hatta düşmanlıklar, güçlü ya
da zayıf aile bağlarının getirdiği trajediler gibi temalara değiniyor.
Fin
sinemasının en önemli yönetmenlerinden Mika Kaurismäki’nin Karamazov Kardeşler’den
esinlenen son filmi Brothers / Erkek
Kardeşler aynı baba, farklı annelerden doğan üç kardeşin tekrar bir araya
gelişinin öyküsü. Yıllardır görüşmeyen ancak babalarının 70. yaş gününde
karşılaşan kardeşler, ilişkilerini gözden geçirirken geçmişlerinden acı dolu
bazı anıları hatırlamaya başlıyorlar.
Cannes
Film Festivali’nde En İyi Senaryo ödülü kazanan, bu yılın Yabancı Dilde En İyi
Film Oscar adaylarından Footnote / Dipnot,
İsrailli yönetmen Joseph Cedar’ın son filmi. Film bir baba ve oğlu arasındaki
rekabeti anlatırken aslında nesiller arasındaki büyük farka dikkat çekiyor.
Polonyalı
usta yönetmen Krzysztof Kieślowski’nin en başarılı öğrencilerinden Greg
Zglinski’nin ikinci filmi Courage /
Cesaret, kader, hayatın kırılganlığı ve ahlak üzerine Hitchcock vari bir
gerilim. 2011 Gdynia Festivali’nde (Polonya) En İyi Senaryo, En İyi İlk–İkinci
Film, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödüllerini almıştı. 2011 Varşova
Festivali’nde bu filmdeki tolüyle En İyi Erkek Oyuncu ödülünü alan Robert
Wieckiewicz de festival kapsamında İstanbul’a gelecek.
João
Canijo’nun son filmi Blood of My Blood /
Kendi Kanım, koşulsuz sevgi ve hayatın gerçekleri çakışınca ortaya çıkan
aile trajedisini konu alıyor. San Sebastian Film Festivali’nden FIPRESCI de
dahil iki ödülle dönen filmin, 2011 Caminhos Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu
ödülünü alan oyuncusu Rita Blanco festival kapsamında izleyici ile buluşacak.
Fransız
yönetmen Ursula Meier’in son filmi Sister
/ Yukarıdaki Çocuk, İsviçre’de bir kayak merkezinde zengin turistlerden
çalarak geçinen Simon’ın ablası Louise ile arasındaki içten illişkiyi anlatıyor.
2012 Berlin Gümüş Ayı Özel Ödülü alan film, uçsuz bucaksız ve epik
görüntüleriyle, bir çocuğun portresi üzerinden, görünürde rehaf içinde yüzen
bir toplumdaki çelişkileri gözler önüne seriyor.
Antidepresan
İstanbul
Film Festivali’nde, 2010 yılında özel bir bölüm olarak yer alan ve
izleyicilerden büyük beğeni toplayan “Antidepresan” bölümü, bu yıl da
sinemaseverlere hayatı hafife alan, eğlendirirken düşündüren, mizaha ve dünyaya
benzersiz açılardan bakan filmlerden oluşan bir seçki sunacak.
2009
yılında Rumba adlı filmle
Uluslararası Yarışmaya katılan Belçikalı yönetmen üçlüsü Bruno Romy, Dominique
Abel ve Fiona Gordon, son filmleri The
Fairy / Aşk Perisi ile yeniden festivalin konuğu oluyor. Cannes Film
Festivali’nde prömiyerini yapan film, bir insan ile bir peri arasındaki
imkânsız aşkı, vücut diline dayalı, son derece eğlenceli bir biçimde
anlatıyor
Ken
Scott’ın yönettiği Starbuck / Benim 533
Çocuğum Var ise hareketli bir Québéc komedisi. Orta yaşlı ve genç ruhlu bir
tembel olan David, sperm bankasına yaptığı bağışlar sonucu tam 533 çocuğun
babası olduğunu öğrenir ve kimliğini gizleyerek onlarla tanışmaya başlar.
İlk
filmi Metropolitan ile Oscar adaylığı
alan komedi filmlerinin usta yönetmeni Whit Stillman’ın son filmi Damsels in Distress / Sıkıntılı Hanımlar,
Venedik Film Festivali’nin kapanış filmiydi. Film bunalım öğrencilerle dolu bir
lisede, öğrencilerin bu ruh hallerini değiştirmeye kararlı üç güzel kızı takip
ediyor.
Ole
Christian Madsen’in Oscar yarışında ilk dokuz film arasında olan, Danimarka
yapımı Superclasico / Büyük Derbi,
festivalin Antidepresan bölümündeki filmlerinden… Film, parçalanmakta olan
Danimarkalı bir ailenin meşhur derbi maçı “superclasico” sırasında Arjantin’de
geçirdikleri şarap, tutku ve futbol dolu günleri anlatıyor.
FESTİVAL’İN
VAZGEÇİLMEZ BÖLÜMLERİ
Dünya
Festivallerinden
Sabah
Gazetesi’nin sponsorluğunda gerçekleştirilen “Dünya Festivallerinden” başlıklı bölüm, festival izleyicisine
tanınmış yönetmenlerin saygın festivallerde gösterilen çoğu ödüllü son
yapıtlarından 25’e yakın film sunuyor.
Başrolünde
Juliette Binoche’un oynadığı ve 33 Scenes
From Life ile tanınan Malgorzata Szumowska’nın
yönettiği Elles / Kadınlar, “Dünya
Sinemalarından” bölümünün cüretkâr filmlerinden. Okul masraflarını
karşılayabilmek için fahişelik yapan genç kadınları anlatan Elles / Kadınlar, konuyla ilgili
araştırma yapan ELLE dergisi yazarı Anne’ın genç ve oldukça bağımsız iki kadın
ile yaptığı röportajdan sonra kendi para, aile ve seks kavramlarını sorgulamaya
başlamasının hikâyesi.
American X’in yönetmeni Tony
Kaye’nin son filmi Detachment / Kopma,
Adrien Brody, Lucy Lui, Mad Men’den tanıdığımız Christina Hendricks, James Caan ve Breaking Bad’deki rolüyle Emmy ödüllü
Bryan Cranston gibi oyuncularla dolu kadrosu ile göz dolduruyor. Bir
devlet okuluna vekil öğretmen olarak atanan Henry’nin okulu ve öğrencilerini
değiştirişini konu edinen film Amerikan eğitim sistemini eleştirirken American X’i bile gölgede bırakıyor.
Michale
Boganim’in Çernobil felaketinin 30. yıldönümünde çektiği Land of Oblivion / Unutulan Topraklar, alternatif enerjileri yok
saymaya devam edenlerin Çernobil ve Japonya misali, nükleer santral
felaketlerini bizlere yaşatmaya devam edeceklerini hepimize bir kere daha
hatırlatıyor ve Çernobil’in bugünkü halini gözler önüne seriyor. Filmde Anya
karakterini James Bond: Quantum of Solace,
Max Payne ve Hitmen gibi
büyük bütçeli aksiyon filmlerinde rol almış olan Olga Kurylenko canlandırıyor.
Cannes’da
Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde prömiyerini yapan 2011 yapımı The Silver Cliff / Gümüş Uçurum sancılı
bir ayrılma süreci geçiren bir kadını konu alıyor. Yönetmen Karim Aïnouz’u
festival izleyicileri her ikisi de festivalde gösterilmiş olan Madame Sata ve Gökteki Suely ile tanıyor.
Belçikalı
aktör, ressam ve yönetmen Bouli Lanners’in toplumunun kıyısında ve şehrin
uzağında geçinmeye çalışan iki erkek kardeşin hikâyesini anlattığı The Giants / Devler filmi de festivalde.
Belçika, Fransa ve Lüksemburg'da yapımı film Cannes’da Yönetmenlerin On Beş
Günü bölümünün kapanış filmi olarak gösterildi.
Slovakya’nın
Oscar adayı ve Martin Sulik’in altı yıl aradan sonra çektiği ilk uzun metrajlı
filmi Gypsy / Çingene, büyülü
gerçekçilik ve mizah etkileri taşıyan dokunaklı, insancıl bir dram.
Shakespeare’in Hamlet’inden esinlenen
film, babası öldükten sonra yaşadığı
Roman mahallesinden çıkıp kardeşlerinin yaşamını düzeltmeye çalışan on dört
yaşındaki Adam’ın hikâyesini anlatıyor.
Yönetmen
Pierre Schoeller’in, Fransa Ulaştırma Bakanı Bertrand Saint-Jean ve bir kaza
sonrası onun başından geçenler etrafında kurgulanan 2011 yapımı filmi The Minister / Bakan, 2011 Cannes FIPRESCI
Ödülü'nün de sahibi. Dardennes Kardeşler’in yapımcılığındaki film, derin
politik bir entrikanın iç yüzünü inceliyor.
Hong
Kong sinemasının en yenilikçi yönetmenlerinden Ann Hui, Venedik Film
Festivali’nde dört ödül de dahil birçok festivalden ödülle dönen son filmi A Simple Life / Sade Bir Hayat’ın
festivalde gösterimi vesilesiyle İstanbul’a gelecek.
Guillaume
Canet’nin başrolünü Leila Bekhti ile paylaştığı iki sevgiliyi oynadıkları Cedric
Kahn’ın yönettiği A Better Life / Daha
İyi Bir Hayat gösterimi kapsamında Leila Bekhti festivalin konuğu olacak.
Genç
Ustalar
Colin’s
sponsorluğunda gerçekleştirilen “Genç Ustalar” bölümünde, ilk ya da ikinci
filmleriyle dünya sinema endüstrisinin dikkatlerini üzerine çekmiş genç
yönetmenlerin filmleri yer alıyor.
Özgün
anlatımı ile Cannes Film Festivali’nde en iyi ilk filme verilen “Altın Kamera”
ve Londra Film Festivali’nde En İyi Yeni Yönetmen ödülü alan Las Acacias / Akasyalar, Arjantinli
yönetmen Pablo Giorgelli’nin ilk uzun metrajı. Las Acacias, bir kamyon şoförünün birlikte seyahat ettiği Paraguaylı
bir kadın ve bebeğiyle arasında gelişen ilişkiyi anlatan dokunaklı ve sıra dışı
bir yol hikâyesi.
Cannes
Film Festivali’nin “Belirli Bir Bakış” bölümünde gösterilen ve festival
tarihinin ikinci Eşcinsel Palmiyesi’ne layık görülen Beauty / Güzellik, Güney Afrikalı yönetmen Oliver Hermanus’un
ikinci filmi. Durban Film Festivali’nde de En İyi Film ödülü alan bu sert dram,
içine kapanık ve dışarıdan bakıldığında sıradan bir hayat süren Francois’in
bastırdığı cinsel duygularının önlenemez biçimde su yüzüne çıkmasıyla hayatının
kontrolden çıkışını konu ediyor.
Brezilyalı
yönetmen Helvécio Marins Jr.’ın ilk uzun metrajı Swirl / Döngü, bu yılki
Venedik Film Festivali’nin Ufuklar bölümünde gösterilen filmler arasında en çok
ses getirenlerden biri oldu. Brezilya’nın sakin ve küçük bir kasabası, Sao
Ramao’da geçen film, kendini oynayan amatör aktörlerle, hayatın neşesini arayan
küçük hikâyelerden oluşuyor.
Oyunculuk
kökenli Avusturyalı yönetmen Karl Markovics’in ilk uzun metrajlı filmi Breathing / Nefes, ıslahevinde cezasını
çekerken şartlı tahliye edilen genç Roman üzerinden kurgulanıyor. Avusturya’nın
bu yılki Oscar adayı olan film, 2011 yılında Cannes'da Avrupa Sinemaları Ödülü
ile yine 2011'de Kiev Molodist Büyük Ödülü ile FIPRESCI Ödülleri'ni topladı.
Filmin oyuncularından Thomas Schubert festival izleyicileri ile buluşmak üzere
İstanbul’a gelecek.
Adrian
Sitaru’nun ilk uzun metrajlı filmi Oltanın
Ucunda’dan sonra merakla beklenen ikinci filmi Best Intentions / İyi Niyetler, festival programında… Sitaru’nun kendi deneyimlerine dayanan,
annesinin hastaneye düşmesiyle hayatı rayından çıkan “sağlam bir adamı” anlattığı
yeni filmi, 2011 yılında Locarno'da En iyi Yönetmen ve filmdeki performansıyla Bogdan
Dimitrache, En İyi Erkek Oyuncu Ödülleri'ni almıştı.
Festival
kapsamında İstanbul’a gelen Konstantin Bojanov’un Cannes’da Altın Kamera için
yarışan Avé’si kendini dışarıya karşı
soyutlamış bir sanat öğrencisi olan Kamen ile hayalgücü oldukça geniş Avé’nin
yol hikayesi.
Angelina
Nikonova’nın sıradışı bir intikamın soğuk ve çarpıcı hikayesini anlattığı,
Venedik Film Festivali’nde prömiyeri yapılan Twilight Portrait / Alacakaranlığın Portresi de bölüm kapsamında
izleyicilerle buluşacak filmlerden.
Yönetmen Angelina Nikonova ve başrol oyuncusu Olga Dykhovichnaya festivalin
konuğu olarak İstanbul’a gelecek.
NTV
Belgesel Kuşağı
İstanbul
Film Festivali’nin belgeseller bölümünün sponsorluğunu bu yıl da NTV üstleniyor.
NTV Belgesel Kuşağı’nda son dönemin ses getiren belgeselleri yer alıyor. Hukuk, müzik, sinema, sanat, ekonomi, toplumbilim, insan hakları,
siyaset, biyoloji gibi farklı konuları işleyen bu filmler, toplumsal
değişimleri ele alıp gerçeği belgelerken alışılmadık ve çarpıcı tarzlar
izliyor.
”Aile
İçinde” bölümünde Brothers / Erkek Kardeşler
filmiyle izleyicilerle buluşacak Fin sinemasının usta yönetmeni Mika Kaurismaki,
NTV Belgesel Kuşağı’ında yer alan Mama
Africa / Afrika Ana adlı belgeselinde Güney Afrika’nın dünya müziğine
armağan ettiği en büyük seslerden biri olan Miriam Makeba’nın hayatını
anlatıyor.
Cannes
Film Festivali’nde “Belirli Bir Bakış” ödülünü alan Arirang, Güney Kore’nin en önemli yönetmenlerinden Kim Ki-Duk’un
son filmi. Yönetmenin bu sefer kamerayı kendisine çevirdiği ve kendisini,
sanatını ve hayatını sorguladığı Arirang
sinema, ün, başarı üzerine bir itiraf, bir zihin egzersizi niteliği taşıyor.
Frederik
Wiseman’in çektiği Crazy Horse,
Paris’in ünlü gece klübü Crazy Horse’a gerçekçi bir bakış sunuyor. Dünyadaki en
şık ve muhteşem çıplak revüleri sunan kulüp yıllardır Paris gece hayatının en
önemli uğrak yerlerinden biri sayılıyor. Crazy
Horse, yeni bir gösterinin
hazırlıklarını konsept aşamasından provalara kadar takip ederek bu renkli
dünyayı gözler önüne seriyor.
Micha
X. Peled, Küreselleşme üçlemesi ile NTV Belgesel Kuşağı’nın öne çıkan
yönetmenlerinden. Hammadde aşamasından perakende satışa ticari ürünleri izleyen
üçlemenin ilk filmi China Blue / Mavi Çin,
giydiğimiz kıyafetlerin hangi koşullarda imal edildiğini gizli çekilen
görüntülerle ortaya çıkarıyor. İkinci film Store
Wars: When Wal-Mart Comes to Town / Dükkan Savaşları, dev perakende satış
firması Wal-Mart’ın küçük bir Amerikan şehrinde bir alışveriş merkezi inşa
etmek istediğinde halkta ortaya çıkan kutuplaşmayı anlatıyor. Son film Bitter Seed / Acı Tohumlar ise
küreselleşmenin küçük çiftçilere yaptığı olumsuz etkileri Hindistan’da her otuz
dakikada bir çiftçinin intihar ettiği gerçeği üzerinden ortaya koyuyor.
Yönetmen Micha X. Peled her üç filmini de sunmak üzere İstanbul’a gelecek
festival konuklarından.
Matthew
Akers’ın yönettiği Marina Abramovic: The
Artist Is Present / Marina Abramoviç: Sanatçı Aramızda ise 1995’te İstanbul
Bienali’ne katılan,çağımızın en tartışmalı ve en parlak çağdaş sanatçılarından
Marina Abramovic’i konu alıyor. Performanslarında kendi bedenini kullanan;
beden ve politika üzerinden sanatını sürdüren Abramovic, 2010’da New York
Modern Sanat Müzesi (MoMA) için hazırladığı performansta, kendini bir eser
olarak sunmuş, 736 saat süren performansta hiç kıpırdamadan bir sandalyede
oturmuştu. MoMA’da sunulan bu performansı ve sanatçının sergisini hazırlık
sürecinden bitimine kadar izleyen film, Şubat ayında Berlin‘de Panorama
İzleyici Ödülü ve Sundance’te Büyük Jüri Ödülleri’ni kazandı.
Yönetmen
Rithy Panh, Kızıl Khmer’lerin lideri Kaing Guek Eav ya da bilinen adıyla
Duch'un ideolojiye duyduğu sadakati, saplantı halini alan işini, hiyerarşi
kültünü ve güce duyduğu tutkuyu, Duch,
Master of the Forges of Hell / Duch, Cehennemin Mimarı filmiyle anlatıyor.
Yönetmen filmde, 1,8 milyon insanın ölümüne neden olan kanlı bir rejimin
klideri Duch ile yaptığı görüşmelerde sarf ettiği yalın ifadeleri hiçbir
müdahale etmeden aktarıyor.
Dans
takıntılı dedektif Rajesh Ji’nin gözünden günümüz Hindistan’ına eğlenceli ancak
derinlikli bir bakış sağlayan The Bengali Detective / Bengal’de Bir Dedektif’in
yönetmeni Philip Cox festivalin konuğu olarak İstanbul’a gelecek.
Festival kapsamında İstanbul’a gelecek Yasmina Adi’nin
yönettiği Here We Drown Algerians-October
17th, 1961 / Burada Cezayirlileri Boğduk: 17 Ekim 1961 Paris’te
Cezayir Savaşı’nı protesto etmek isteyen Cezayirlilierin yürüyüşü sırasında
protestoculara karşı polisin şiddet içeren müdahelelerini konu alıyor.
Yıllara
Meydan Okuyanlar
“Yıllara Meydan Okuyanlar” bölümünde hâlâ
formda, dünya sinemasına yön vermeyi sürdüren, ödüle doymayan ve yıllara meydan
okuyan yönetmenlerin en son filmlerini izleme fırsatı bulacaklar.
Arjantinli
usta senarist ve yönetmen Edgardo Cozarinsky’nin Venedik Film Festivali’nde
prömiyeri yapılan son filmi Nocturnos /
Gece Gezenler, sevdiği kadın tarafından terk edilen, ayrılık acısı çekerken
gece vakti Buenos Aires sokaklarında amaçsızca gezen bir adamın yaşadıklarını,
belgesel ve kurmaca arası bir çizgide anlatıyor. Önceki filmi Rondo Nocturna / Gece Bekçisi de
festivalde gösterilen yönetmen Edgardo Cozarinsky festival kapsamında İstanbul’a
da gelerek filmin gösterimlerine katılacak.
Geçen
yıl festivalde gösterilen, üç boyutlu Cave
of Forgotten Dreams / Unutulmuş Düşler Mağarası’nın yönetmeni Werner Herzog’un
son filmi Into The Abyss / Uçuruma Doğru,
Londra Film Festivali’nde En İyi Film ödülünü aldı. Efsane yönetmenin deyimiyle
insan ruhunun derinliklerine bakış niteliğinde olan film, ölüm cezasına
çarptırılmış suçluların insani yönüne odaklanıyor.
1992
yılında Europa Europa ile Oscar’a aday
olan Polonyalı kadın yönetmen Agnieszka Holland bu yıl In Darkness / Karanlıkta Kalanlar ile yine Yabancı Dilde En İyi
Film heykelciği için yarıştı. Film Nazi işgali altındaki Polonya’da Yahudileri
kurtarmaya çalışan bir hırsızın hikâyesini anlatıyor. Filmin başrol oyuncusu Benno
Fürmann filmi sunmak için festival konuğu olarak İstanbul’a gelecek.
2008
yılında 27. İstanbul Film Festivali’nde “Sinema Onur Ödülü”nü almak üzere
İstanbul’a gelen, çağdaş Rus sinemasının en önemli yönetmenlerinden Alexander
Sokurov’un Venedik’te Altın Ayı kazanan son filmi Faust bölümün öne çıkan filmlerinden. Faust’ta, Goethe’nin aynı adlı klasik eserini birebir uyarlamak
yerine, eserin satır aralarını yeniden okumayı tercih eden Sokurov, daha önceki
Moloch, Taurus / Boğa ve The Sun / Güneş
filmlerinde ele aldığı “gücün çürümüşlüğü” temasını son filminde de devam
ettiriyor.
Tony
Gatlif’in son filmi Indignados / Öfkeliler Afrikalı genç yasadışı göçmen
Betty’nin gözünden Avrupa’da isyan haraketlerini anlatıyor. Ünlü yönetmen,
filminin gösterimi için festival konuğu olarak İstanbul’a gelecek.
“Yıllara
Meydan Okuyanlar” bölümünde 31. İstanbul Film Festivali’nin Sinema Onur
Ödülü’nü alacak Terence Davies’in The
Deep Blue Sea / Aşkın Karanlık Yüzü, usta yönetmen Ermanno Olmi’nin The Cardboard Village / Kilisedeki Gecekondu, Arturo Ripstein’ın The
Reasons of the Heart / Gönül Laf Dinlemez ve André Techiné’in Unforgivable
/ Affedilmeyenler filmleri
de izleyicilerle buluşacak.
Geceyarısı
Çılgınlığı
Uyarıcı,
sarsıcı, kışkırtıcı filmleri uykuya tercih edenlerin dört gözle beklediği
geleneksel “Geceyarısı Çılgınlığı” bölümü Size Magazine sponsorluğunda
gerçekleştirilecek. Festival boyunca cumartesi geceleri 24.00 birer film sizi
dehşete düşürüp uykunuzu kaçıracak.
Üç
filmin izleyiciyle buluşacağı bölüm kapsamında, Toronto Film Festivali’nde
Halkın Seçimi ödülü alan Gareth Evans’ın son filmi The Raid / Baskın dikkat çekiyor. Bir binada kapana kısılan bir
özel timin, bir gangsterin kurduğu katil ve eşkiya ordusuna karşı aksiyon dolu
mücadelesini izlerken yerinizden kıpırdayamayacaksınız.
Gotik
yazar Matthew Gregory Lewis’in 1796 tarihli romanının yeni uyarlaması The Monk / Şeytanın Yüzü, Geceyarısı
Çılgınlığı tutkunlarının kaçırmaması gereken filmlerden… Lemming ve Harry, İyiliğinizi
İsteyen Bir Dost filmleriyle tanınan yönetmen Dominik Moll’un filminde ünlü
Fransız aktör Vincent Cassel rol alıyor.
İzleyenin
hem korkacağı hem de sinirlerinin bozulacağı bir film yapma fikrinden yola
çıkan ödüllü reklam filmi yönetmeni Ben Wheatley, Geceyarısı Çılgınlığı
bölümüne Kill List / Ölüm Listesi filmiyle
konuk oluyor. Senaryosunu kendi kâbuslarını temel alarak yazan Wheatley’nin
filmi askerlikten kiralık katilliğe geçiş yapan Jay’in hikâyesini konu alıyor.
Mayınlı
Bölge
İstanbul
Film Festivali’nin ilgiyle beklenen bölümlerinden Mayınlı Bölge’de farklı tür
ve anlatım teknikleriyle sınırları zorlayan, yaklaşımları ve teknik
özellikleriyle sıradışı filmler yer alıyor.
2010
yılında çok ses getiren Nothing Personal
/ Özel Hayatlar filmiyle festivalin konuğu olan Urszula Antoniak, Cannes
Film Festivali’nde Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde gösterilen son filmi Code Blue / Mavi Kod ile ilk filmindeki
başarısını devam ettiriyor. Hollanda Film Festivali’nde En İyi Görüntü ve En
İyi Ses ödüllerini alan Mavi Kod,
duygularını sürekli bastıran ve ölüm düşüncesiyle büyülenmiş hemşire Marian’ın
ruhsal dengesini tamamen kaybetmesini anlatıyor.
Tayland
sinemasının önde gelen “yeni dalga” temsilcilerinden Pen-ek Ratanaruang’ın son
filmi Headshot / Beyninden Vurulmuş
gerilim, film noir ve kara mizah türleri arasında gezinirken, usta bir katil
olan Tul’u takip ediyor. Bir iş üstündeyken başından vurularak üç ay komada
kalan Tul, ayıldığında görüşünün değiştiğini ve artık her şeyi tepetaklak,
tersten gördüğünü fark ediyor.
Markus
Schleinzer’in Cannes’da Altın Palmiye için yarışan son filmi Michael, Melbourne Film Festivali En İyi
Avrupa Birliği Filmi ödülü ve Artfilmfest’te ise “işlediği zor konuyu cesur ve
farklı yaklaşımı ile seyircileri kendi sonuçlarını çıkarmaya iterek anlattığı”
için Vali Ödülü aldı. Büyük tartışmalara yol açan film 35 yaşındaki Michael ile
kaçırdığı ve cinsel tacizlerde bulunduğu 10 yaşındaki Wolfgang’ın birlikte
geçirdikleri son beş ayı cesurca anlatıyor.
Ünlü
Belçikalı koreograf Wim Vandekeybus’un, adını aynı adlı sahne performansından
alan son filmi Monkey Sandwich / Şehir
Efsaneleri, prömiyerini Venedik Film Festivali’nde yaptı. Film, takıntılı
ve sinirli yönetmen Jerry’nin tiyatroya küsüp bir köy kurması ve oradaki
insanları bir tiyatro oyunu gibi yönetmeye çalışmasını anlatıyor.
Flanders, L’Humanité
/ İnsanlık
gibi ödüllü filmlerin yönetmeni Bruno Dumont’un son filmi Outside Satan / Şeytanın Ötesinde, din üzerine avangart bir
inceleme. Suç, mucize ve toplumdan dışlananlar üzerine minimal bir kışkırtma
niteliğindeki film başıboş gezen bir adamın sıra dışı bir kız ile kurduğu
ilişkiyi anlatıyor.
Jan
Zabeil’in filmi The River Used to be a
Man / Nehir Bir İnsandı, sonsuz bir deltanın ortasında medeniyetten uzak,
başıboş sürüklenen bir Alman gezgin aracılığıyla “uzaklık” fikrini irdeliyor. .
Film insanı hipnotize eden görselliği ve
sıra dışı anlatım teknikleri ile Almanya’nın yükselen yıldızı Alexander Fehling’i başrole taşıyor.
2011
Titanic (Budapeşte) Dalgaları Aşmak Ödülünü alan İsveç yapımı Savage / Canavar’ın yönetmenleri Martin Jern & Emil Larsson festivalin konukları
olacak. Film, çevresindeki alkolizm ve suç batağından kendini kurtarmaya
çabalayan gençlerin tüylerinizi diken diken edecek hikayesi.
Venedik’te
neredeyse 10 yıldan beri gösterilen ilk Avusturalya filmi, Hail / Selam, belgeselci Amiel
Courtin-Wilson’ın ilk uzun metraj kurmaca filmi. Yönetmen festivalin konuğu
olarak İstanbul’a gelecek isimler arasında.
Canlandırma Sineması
Festivalde
bu yıl canlandırma sinemasına, en yeni ve en başarılı uzun metraj canlandırma filmlerinden
bir seçkiyle özel bir bölüm ayrıldı.
1998
yılında büyük ses getiren Kirikou and the
Sorceress filminin yönetmeni Michel Ocelot’nun son filmi Tales of the Night / Gece Masalları,
Berlin Film Festivali’nde yarışmaya alınan ilk 3 boyutlu animasyon filmi oldu.
Bir kız, bir oğlan ve bir yaşlı teknisyenin her gece terk edilmiş bir sinemada
buluşarak, büyücüler, periler, prenseslerle dolu büyülü bir dünyaya doğru
yaptığı yolculuk izleyenleri büyüleyecek.
Gideon
Defoe’nun The Pirates! adlı serisinin
ilk iki kitabına dayanan The Pirates! Band of
Misfits / Korsanlar!,
festivalin diğer 3 boyutlu animasyon filmi. Peter Lord ve Jeff Newitt’in
yönettiği bu
büyüleyici stop-motion animasyon, Wallace
& Gromit ve Tavuklar Firarda’nın
yapımcılarından...
Ünlü
yönetmen Hayao Miyazaki’nin oğlu Goro Miyazaki, son filmi From Up On Poppy Hill / Tepedeki Ev’de, 1963’ün Yokohama’sında
geçen “yaşamdan bir kesit”, günlük hayattan bir hikâye sunuyor. 1980 tarihli
bir shojo manga’ya dayanan hikâye bizzat yönetmenin babası Hayao Miyazaki tarafından
senaryolaştırılmış.
İki
dalda Goya ödülü kazanan Wrinkles /
Kırışıklıklar, The Illusionnist’in
animatörü Ignacio Ferreras’ın yönetmenliğinde Paco Roca’nın aynı adlı ödüllü
çizgi romanından eğlenceli ve duygu yüklü bir uyarlama.
Çocuk
Mönüsü
Hollanda–Türkiye
arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasının 400. Yılı nedeniyle bu yıl “Çocuk
Mönüsü”, çocuk filmleri konusunda uzmanlaşmış bir ülke olan Hollanda’dan
filmler sunuyor. Uluslararası çocuk filmi festivallerinde beğeni toplayan, aile
boyu izlenebilecek filmlerin en iyi, en sürükleyici, en parlak, en öğretici olanları
bu bölümde bir araya geliyor. Festival boyunca hafta sonları Nişantaşı Citylife
City’s, Rexx ve Akbank Sanat sinemasında gösterilecek. Filmlere simültane
Türkçe seslendirme yapılacak.
ANILARINA
Geçen
festivalden bu yana kaybettiğimiz sinemacıların yapıtlarıyla anıldıkları bu
bölümde, Türk sinemasının “koca çınarı” olarak bilinen Ö. Lütfi Akad’ın sınır
boylarında kaçakçılık yapan Hıdır’ın hayatını anlattığı filmi 1966 yapımı Hudutların Kanunu gösteriliyor. Köylüyü
sömüren ağalık sistemi ve kaçakçılığa iten yobaz zihniyetin eleştirildiği
filmde Hıdır rolüyle Yılmaz Güney başrolde. 1987 yılında düzenlenen 6. İstanbul
Film Festivali’nin Sinema Onur Ödülü’nün sahibi Ö. Lütfi Akad’ın filmi Hudutların Kanunu, geçen yıl Cannes’da
gösterilen restore kopyasından gösterilecek.
Festival,
2012 yılının Şubat ayında kaybettiğimiz yönetmen Yusuf Kurçenli’yi, 1987
yılında çektiği Gramofon Avrat
filmiyle anıyor. Türkan Şoray’ın başrolünde yer aldığı Gramofon Avrat, Sabahattin Ali’nin aynı adlı hikâyesinden
uyarlanmış ve Yusuf Kurçenli’nin edebiyat uyarlamaları arasında öne çıkmıştı. Festival otuzuncu yılında, Yusuf Kurçenli’ye Sinema
Onur Ödülü’nü sunmuştu.
Dünya
sinema camiasının en büyük kayıplarından Theo Angelopoulos, festivalde 1975
senesinde çektiği The Travelling Players
/ Kumpanya filmiyle anılıyor. Modern sinemanın yenilikçi, özgün
filmlerinden ve başyapıtlarından biri olarak nitelendirilen Kumpanya, karakterlerinin Yunanistan’da
ve tarihte yaptığı yolculuk üzerinden 1939-1952 yılları arasında yaşanan iç
savaş ve sonrasına ışık tutuyor. Angelopoulos
2000 yılında 19. İstanbul Film Festivali kapsamında Şakir Eczacıbaşı’ndan Yaşam
Boyu Başarı ödülü almıştı.
Göze
çarpan ve hep tartışmalar yaratan tarzı ile tanınan avangart İngiliz yönetmen Ken
Russell’ın 1970 yapımı filmi The Music
Lovers / Yalnız Kalpler, Çaykovski’nin çalkantılı hayatını anlatıyor.
Yirminci yüzyılın en ilginç yönetmenlerinden sayılan Ken Russell, 2004 yılında
23. İstanbul Film Festivali kapsamında İstanbul’a gelmiş ve Şakir
Eczacıbaşı’nın elinden Festivalin “Yaşamboyu Başarı Ödülü”nü de almıştı.
Yönettiği
113 filmle dünya sinemasına damgasını vuran Raul Ruiz’in 1983 yılında Cannes’da
Sinema Perspektifleri ödülü alan filmi Three
Crowns of the Sailor / Denizcinin Üç Altını, yine bölüm kapsamında
seyirciyle buluşacak. Filmde, bir gemicinin dünyanın dört bir yanında yaşadığı
maceralar bir efsaneymiş gibi anlatılıyor.
Ölümünün
otuzuncu yılında kült yönetmen Rainer Werner Fassbinder’ın 1978 yapımı Despair / Cinnet filminin yenilenmiş
kopyası bölüm kapsamında sinemaseverlerle buluşacak. Vladimir Nabokov’un 1934
yılında Rusça yazdığı, 1937 yılında İngilizce’ye çevirdiği ancak Alman
bombardımanı sırasında çevirisi yok edilen romanı üzerine kurulan film,
içerdiği tüm psikiyatrik öğelerle köksüzlük duygusunu anlatıyor.
Festival
sinemanın en büyük yıldızlarından Marilyn Monroe’yu, ölümünün 50. yılında,
oyuncunun başrolünde yer aldığı Laurence Olivier filmi, The Prince and the Showgirl / Prens ve Şov Kızı ile anıyor.
İSTANBUL TASARIM BİENALİ İŞBİRLİĞİYLE ÖZEL GÖSTERİM:
URBANIZED / KENTLEŞMİŞ
Filmseverler,
İstanbul Film Festivali ve Ekim ayında birincisi düzenlenecek İstanbul Tasarım
Bienali işbirliğiyle, yönetmen Gary Hustwit imzalı tasarım filmleri üçlemesinin
(Helvetica, Objectified) son bölümü, Urbanized / Kentleşmiş’i izleme fırsatı
yakalayacaklar. Belgeselde Sör Norman Foster, Rem Koolhaas, Jan Gehl, Oscar
Niemeyer, Amanda Burden, Enrique Peñalosa, Alejandro Aravena, Eduardo Paes,
Rahul Mehrotra, Tarna Klitzner ve Ellen Dunham-Jones gibi dünyanın başlıca
mimarları, şehir planlamacıları, siyaset kurucuları ve düşünürleriyle birlikte,
yaşadıkları şehirlerde değişim yaratmış sıra dışı vatandaşlar da yer alıyor. Hustwit’in
tasarım üçlemesinin tamamı İKSV’nin Ekim’de düzenleyeceği 1. İstanbul Tasarım
Bienali’nde gösterilecek.
ÖZEL GÖSTERİM: THE STORY OF FILM: AN ODYSSEY /
FİLMİN
HİKAYESİ: UZUN VE MACERALI BİR YOLCULUK
Dünya
prömiyerini Toronto
Film Festivali’nde yapan on beş saatlik görkemli belgesel, The Story of Film: An Odyssey / Filmin Hikayesi: Uzun
ve Maceralı Bir Yolculuk, İstanbul Film Festivali’nde gösterilecek. Yönetmen Mark
Cousins’in beş yılı aşkın bir çalışması sonucunda dünya sinema tarihini
bütünüyle gözler önüne seren 900 dakikalık belgeseli, festivalde Pera Müzesi’nin
sinema salonunda iki seansta, dört gün boyunca meraklılarıyla buluşacak.
Mark
Cousins’in aynı adlı kitabını temel alan film, sinemanın getirdiği yenilikleri
keşfe çıkarken sinemacıların hem dönemlerinin tarihi olaylarından, hem de
birbirlerinden nasıl etkilenmiş olduklarını inceliyor; sessiz sinemanın ilk
günlerinden Hollywood’un doğuşuna ve yıldız sistemine uzanarak, sinemanın Rusya,
Japonya, Almanya, Fransa, İtalya, İngiltere, İskandinavya ve ABD’deki sanatsal
evrimini kat ediyor. Bernardo Bertolucci, Jane Campion, Gus Van Sant, Lars Von
Trier, Claire Denis, Stanley Donen ve Claudia Cardinale gibi efsanevi
sinemacılar ve oyuncularla söyleşiler içeren bu yapıtla izleyiciler, tüm
zamanların en iyi filmlerini kuşatan on beş saatlik sürükleyici bir dünya
turuna çıkacaklar.
KÖPRÜDE BULUŞMALAR 7 YAŞINDA
İstanbul
Film Festivali kapsamında düzenlenen ve sinema profesyonellerinden büyük ilgi
gören “Köprüde Buluşmalar” bu yıl yedinci kez gerçekeştirilecek. Avrupa ve Türkiye’den yapımcı, yönetmen,
senarist ve kurum temsilcilerini bir araya getirerek sinemacılara yeni uzun
metraj projelerinin ilk uluslararası sunumunu yapmaları için olanaklar yaratmaya
devam eden Köprüde Buluşmalar, ortak yapımlar için de zemin hazırlıyor.
Film Geliştirme Atölyesi
Uluslararası
sinemacılar ve dağıtımcıların artan ilgisiyle her geçen yıl gelişmeye devam
eden Film Geliştirme Atölyesi bu yıl 11–12 Nisan tarihlerinde yapılacak. Türkiye’den
sinemacıların projelerini uluslararası profesyonellere sunmalarını sağlayan
atölye aynı zamanda proje sahiplerinin ortak yapımlar için ilk görüşmelerini
yapmalarına da önayak oluyor. Atölyeye yapılan başvurular arasından seçilen
projelerin sahipleri, Avrupa’dan yapımcılar, dağıtımcılar ve aralarında Eurimages,
ARTE, Berlinale, Binger Lab, Cinelink, Cinemart, Torino Film Lab ve Fortissimo
Films gibi kurum ve kuruluş temsilcilerinin yer aldığı uluslararası jüri ile
birebir görüşmeler yapacak. Görüşmeler sonucunda jüri tarafından seçilen üç
proje TC Kültür ve Turizm Bakanlığı 10.000 USD Destek Ödülü, Melodika Post
Prodüksiyon Ödülü, CNC (Fransa Ulusal Film Merkezi) 10.000 Avro Destek Ödülü ve
Binger Lab 2.500 Avro değerinde Senaryo Danışmanlığı Ödülü’nü alacak.
Work in Progress /
Yapım Aşaması Atölyesi bu yıl başlıyor
Türkiye’den,
çekimlerinin en az yarısını tamamlanmış veya post-prodüksiyon aşamasında olan
uzun metraj filmlere ve belgesellere açık Work in Progress / Yapım Aşaması
Atölyesi, Köprüde Buluşmalar kapsamında bu yıl ilk kez gerçekleştirilecek.
Amacı, Türkiye’den yapım aşamasında olan filmleri desteklemek olan atölye
sırasında yapımcılar filmlerinin uluslararası tanıtımını yapma fırsatı da
bulacaklar. Yapımcıların offline (kaba) montaj ile başvurabilecekleri atölyeye
Köprüde Buluşmalar Danışma Kurulu tarafından seçilen en fazla 5 film katılacak.
Atölye bitiminde üç kişiden oluşan uluslararası jüri tarafından seçilecek filme
1000Volt Post Prodüksiyon Ödülü verilecek. Atölye başvuruları için son tarih 9
Mart Cuma.
Türkiye–Almanya
Ortak Yapım Film Geliştirme Fonu
İstanbul
Film Festivali–Köprüde Buluşmalar Platformu, Medienboard Berlin–Brandenburg ve
Hamburg Schleswig–Holstein Film Fonları’nın işbirliği ile oluşturulan Türkiye–Almanya
Ortak Yapım Film Geliştirme Fonu 2011 yılında, 13 başvuru arasından seçilen 7
projenin desteklenmesine karar verdi. Aynı fonun ikinci dönem başvuruları için
son tarih 2 Mart 2012. Desteklenecek projelerin duyurusu festival
sırasında, Köprüde Buluşmalar ödül töreninde yapılacak. İki ülke arasındaki
kültürel işbirliğini arttırmak ve ortak yapımları desteklemek amacıyla
alanlarında öncü bu üç kurum tarafından oluşturulan fon, toplam 150.000 Avro
bütçesi ile çekimine henüz başlanmamış tüm Türkiye–Almanya ortak yapımlarına
açık.
İstanbul Film
Festivali ve Hollanda Film Festivali’nde
Türkiye–Hollanda
ortak yapım görüşmeleri ve paneller
Türkiye
ile Hollanda arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasının 400. Yılı kutlamaları
kapsamında İstanbul Film Festivali–Köprüde Buluşmalar ve Hollanda Film
Festivali–Hollanda Film Buluşmaları (Holland Film Meeting) işbirliği ile
Türkiye–Hollanda ortak yapım görüşmeleri ve panelleri düzenlenecek. Her iki
ülkeden film profesyonellerini bir araya getirerek ortak yapımlara zemin
oluşturmayı amaçlayan görüşmeler, adı geçen festivaller sırasında Nisan’da
İstanbul’da, Eylül ayında da Utrecht’te yapılacak.
Köprüde Buluşmalar
seminerleri
31.
İstanbul Film Festivali sırasında yapılacak Köprüde Buluşmalar seminerleri kapsamında
ortak yapımlar ve destek olanakları, ödüllü Hollanda çocuk filmlerinin
yönetmen, yapımcı ve senaristlerinin ve Cinekid Çocuk Filmleri Festivali Market
yöneticisi Fleur Winters’ın katılımı ile çocuk filmleri yapımı ve dağıtımı
konuları konuşulacak. Ayrıca Michel Reilhac Transmedya üzerine 10 önemli ilkeyi
paylaşırken ve Dijital Emmy Ödüllü ilk Arap internet dizisi Shankaboot’un
yapımcılarından Toni Oyry deneyimlerini paylaşacak. Bu sene seminerlere ek
olarak konularında uzman Isabelle Fauvel ve Franz Rodenkirchen ile proje ve
senaryo geliştirme değerlendirme atölyeleri düzenleniyor. Seminer ve
atölyelerin programı Mart ayında duyurulacak.
FESTİVALDEN
ÖNCE OKULLARDAYIZ
Festival,
sinemalardan önce geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu yıl da önce okullarda
başlıyor. Festival, heyecanını “Festivalden Önce Okullardayız” ile festival
başlamadan okullara taşıyor. Festival kapsamında geçen yıl Akbank Galaları
bölümünde gösterilen, usta yönetmen François Ozon’un, başrollerinde Fransız
sinemasının usta isimleri Catherine Deneuve ve Gérard Depardieu’nün yer aldığı
komedisi Potiche / Kadın İsterse ve Altın
Lale Uluslararası Yarışma’da gösterilen, Ola Simonsson ve Johannes Stharne
Nilsson’ın Cannes’da Genç Eleştirmenler Ödülü’nü kazanan komedisi Sound of Noise / Yaşamın Ritmi filmleri, İstanbul’daki 13 üniversite ve 2 lisenin öğrencileriyle
buluşacak. Ücretsiz olarak gerçekleştirilecek film gösterimlerinden önce
öğrencilere İstanbul Film Festivali programıyla ilgili bilgi de verilecek. “Festivalden
Önce Okullardayız”, 8 Mart Perşembe günü Robert Kolej’de başlayacak
gösterimler, 29 Mart Perşembe günü Boğaziçi Üniversitesi’nde sona erecek. “Festivalden
Önce Okullardayız”ın detaylı programı film.iksv.org adresinden takip
edilebilir.
Festivali
sosyal medyada takip etmek için:
0 YORUM:
Yorum Gönder