Mini minnacıkmış elleri, elleri gibi varmış gözleri. Derin yeşilmiş bir gözü, diğeri maviye çalarmış biraz. Beş yaşında doğmuş, on beş yaşında ölmüş. Tüm yaşadıklarını bu on yılda sürdürmüş. Doğduğunda kelmiş, öldüğünde yere kadar saçı varmış. Bir varmış bir yokmuşlu dünyada yaşaya yaşaya on yıl yaşamış. İstememiş daha sonra ölmek, istememiş daha önce ölmek. Doğarken ayet okunmuş Kur’andan, ölürken de okunmuş.
Küçücük ayakları varmış, ölene kadar aynı ayakkabıyı giymiş, ölünce çıkarmışlar ayakkabılarını. Babası hiç yokmuş, annesi aslında bakireymiş. Abisi varmış, abisinin babası varmış, annesi bakireymiş.
-miş’li zamanda yaşamış hep, -di’li zamana hiç geçememiş. Hiç istememiş evlenmek, doğurmak bir bedeni hiç istememiş. On yaşında ağırlık merkezi değişmiş bedeninin, kan akmış bacak arasından, dünyayı kırmızıya boyamış ama kırmızıyı hiç sevmezmiş.
Annesi gömerken toprağa kırmızı güller serpmiş üzerine ve karnını tutmuş. Bakire anne beş sene sonra tekrar doğurmak için onu başlamış günleri saymaya. Bir, iki, üç, dört, …
0 YORUM:
Yorum Gönder