Grafiker olan Alizée Lafon, filmlerde kullanılan ve
ikonlaşmış eşyalardan posterler tasarlamış. Minimal yaklaşımı ve renk
tonlarının güzelliğiyle sanatçının ürünleri gerçek anlamda harika.
The Hobbit: The Desolation of Smaug ilk afiş ve ilk fragman
yazan: titiemre
tarih: 6/11/2013 01:28:00 ÖÖ
etiket: the hobbit, the hobbit desolation of smaug, the hobbit desolation of smaug ilk afiş
yorum:
Hiç yorum yok
Peter Jakson tarafından sinemaya üç film
olarak uyarlanacak olan The Hobbit, serinin ikinci filmi The Hobbit: The
Desolation of Smaug’un ilk afişi yayınlandı. 13 Aralık 2013’te vizyona girecek
olan filmin fragmanı ise yarın yayınlanacak.
2012 yılının en iyi 10 kitabı
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 6/10/2013 05:17:00 ÖS
etiket: 2012 yılının en iyi 10 kitabı, liste
yorum:
2 yorum
Edebiyat
eleştirmenleri tarafından hazırlanmış ntvmsnbc tarafından yayınlanan listeye
göre 2012 yılının en iyi 10 kitabı aşağıdaki gibi sıralanmış.
10
- Pascal Mercier, Lizbona'a Gece Treni
9-
Murat Gülsoy, Baba, Oğul ve Kutsal Roman
8-
Murathan Mungan'ın Seçtikleriyle Bir Dersim Hikayesi
7-
Şule Gürbüz, Coşkuyla Ölmek
6-
Roberto Bolano, 2666
5-China
Mieville, Şehir ve Şehir
4-
Javier Cercas - Salamina Askerleri
3-
Jonathan Franzen, Özgürlük
2-
Yaşar Kemal, Çıplak Deniz Çıplak Ada
1-Hermann
Broch, Vergilius'un Ölümü
JÜRİ:
*Burcu
Aktaş, Radikal Kitap
*Elif
Bereketli, SabitFikir
*Kaya
Genç, Milliyet Kitap
*Semih
Gümüş, Notos-Radikal Kitap
*Melisa
Kesmez, Radikal Kitap
*Sibel
Oral, Taraf Kitap
*Aysu
Önen, SabitFikir
*Ömer
Türkeş, Radikal Kitap
*Oylum
Yılmaz, SabitFikir
Yazarların
kendi ilk 10 listesine şuradan ulaşabilirsiniz.
yaşar kemal ve gezi parkı direnişi hakkında
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 6/10/2013 05:10:00 ÖS
etiket: gezi parkı, haber, yaşar kemal
yorum:
Hiç yorum yok
''Kültürün imhası aynı anda, insanlığımızın da imhası
olur. Ama bilinmesi gerekir ki bir toplumun sağlığı, gücü ve doğruluğu tolerans
olduğunda belli olur. Eğer zulüm görürse o zaman acımasız olur zayıflar ve
yaratıcılığını yitirir.'' Yaşar Kemal, Gezi Parkı direnişini yazdı...
Yaşar Kemal, La Repubblica gazetesine, Gezi Parkı’nda
başlayan ve tüm Türkiye’ye yayılan direniş hakkında yazdı:
''Her zaman söylediğim ve desteklediğim gibi dünya bir
kültür bahçesidir. Orada binlerce çiçek yetişir ve her çiçeğin kendi rengi ve
kokusu vardır. Dünyamız bu bin çeşit çiçeklerle çok güzeldir. Kültürler
bunlarla daha da güzelleşirler. Ama bir çiçek yok edilirse o zaman rengi ve
kokusu da dünyada biter.
Kültürün imhası aynı anda, insanlığımızın da imhası
olur. Ama bilinmesi gerekir ki bir toplumun sağlığı, gücü ve doğruluğu tolerans
olduğunda belli olur. Eğer zulüm görürse o zaman acımasız olur zayıflar ve
yaratıcılığını yitirir.
Irkçılık da en ağır hastalıktır. Varlıkların yok
edilmesi, nefret tohumlarının insanların kalbinde beslenmesinde ırkçılık
vardır.
Ve ifade özgürlüğü ve demokrasiye karşı yaratılan kin
bizim neslimizde felaketler için büyük rol oynamıştır ve asla affedilemez.
Bugün bize gereken demokratik bir rejimdir ve asla insanlık dışı bir baskı ile
olmamalıdır.
Gerçek bir demokratik düzeni oturtmak gerekir. Çünkü
demokrasi bir gerekliliktir, bir denge unsurudur. Bir rejim de herkesin kendi
haysiyetinin olması ve başlıca temel haklarından esirgenmemelidir. Onurumuzu,
ekmeğimizi ve zengin kültürümüzü kurtarmak bizim elimizdedir. Gelin hep
birlikte uygun bir demokrasi için el ele vererek yüreğimizi, zihnimizi bir
araya getirelim.''
tek çizgi çizimler
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 6/06/2013 04:54:00 ÖS
etiket: sanat, tek çizgi, yaratıcı fikirler
yorum:
Hiç yorum yok
patti smith: we are all capulchu!
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 6/06/2013 04:32:00 ÖS
etiket: gezi parkı, haber, patti smith
yorum:
1 yorum
Gezi Parkı Direnişi’ne sevdiğimiz insanlardan da destek
almak mutluluk veriyor. Üstelik bu sevdiğimiz kişiler sadece ülkemizden değil
diğer ülkelerden de olabiliyor. Direnişe destek veren Patti Smith onlardan
biri.
yazarlardan gezi parkı direnişi için çağrı
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 6/04/2013 08:34:00 ÖS
etiket: gezi parkı, haber, yazarlardan gezi parkı direnişi için çağrı
yorum:
Hiç yorum yok
“Biz aşağıda imzası olan yazarlar İstanbul’daki bir
parkın yok edilmesine karşı protesto hakkını kullanmak isteyen halkın, polis
güçlerinin durmaksızın süren şiddetli saldırıları ile baş başa bırakılması ve
devletin üst düzey yöneticilerinin polis şiddetini durdurmak için tedbir
almamaları sonucu tüm Türkiye’ye yayılan protesto gösterilerinin halkı dinlemek
yerine giderek artan bir şiddetle bastırılmaya çalışılmasını kınıyoruz.
Ülkeyi halk adına yönetenlerin görevi bu durumda
öncelikle vekaletini aldığı insanların isteklerini dinlemek ve polis ile halkı
karşı karşıya bırakmaktan kaçınmak olmalıdır. Bu nedenle devlet ve hükümetin
yönetici kadrosunu ivedi olarak polis güçlerinin şiddetli saldırısını durdurmak
için çağrı yapmaya ve daha sonra halkın isteklerini dinlemek için bağımsız bir
kurul oluşturmaya davet ediyoruz.”
BİLDİRİDE İMZASI BULUNAN YAZARLAR:
Zülfü Livaneli, Ahmet Ümit, Buket Uzuner, Ayşe Kulin,
Ece Temelkuran, Hasan Ali Toptaş, Ali Çimen, Aslı Tohumcu, Canan Tan, Ayfer
Tunç, Onur Caymaz, İclal Aydın, Mine Söğüt, Berrak Yurdakul, Deniz Gezgin,
Kürşat Başar, Hamdi Koç, Hikmet Hükümenoğlu, Hatice Meryem, Demet
Altınyeleklioğlu, Ünver Alibey, Hakan Bıçakçı, Ahmet Tulgar, Celil Oker, Irmak
Zileli, Umay Umay, Yiğit Karaahmet, Başar Başarır, Yalçın Tosun, Altay Öktem,
Zeynep Çavuşoğlu, Lale Müldür, Vildan Çetin, Sezer Ateş Ayvaz, İsmail Güzelsoy,
Deniz Durukan, Karin Karakaşlı, Yasemin Yazıcı, Fatih Balkış, Dursun Göçmen, Merve
Küçüksarp, Atalay Girgin, Leyla Ruhan Okyay, Selim Temo, Aslı Solakoğlu, Fırat
Demir, Mehmet Said Aydın, Oray Eğin, Şükran Yücel.
41. istanbul müzik festivali
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 6/03/2013 06:10:00 ÖS
etiket: etkinlik, festival-fuar, istanbul müzik festivali
yorum:
Hiç yorum yok
İSTANBUL MÜZİK FESTİVALİ’NİN
BU YILKİ TEMASI “ZAMAN VE DEĞİŞİM”
41. İSTANBUL MÜZİK FESTİVALİ
4–29 HAZİRAN 2013
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından
Borusan Holding sponsorluğunda düzenlenen İstanbul Müzik Festivali, 41. yılında
müzikseverleri dopdolu bir programla karşılıyor.
Festival
sponsorluğunu 2006 yılından beri Borusan Holding’in üstlendiği İstanbul Müzik
Festivali, bu yıl “Zaman ve Değişim” teması etrafında, 4–29 Haziran tarihleri
arasında gerçekleştiriliyor. 41. İstanbul Müzik Festivali’nin programı, son
dört yıldır festivalin basın toplantılarına mekân ve ikram desteği veren Four
Seasons Hotel Istanbul at the Bosphorus’da
düzenlenen bir basın toplantısıyla açıklandı. Basın toplantısına, konuşmacı
olarak İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, Borusan Holding Yönetim
Kurulu Üyesi ve Borusan Kültür Sanat Yönetim Kurulu Başkanı Zeynep Hamedi ve İstanbul
Müzik Festivali Direktörü Yeşim Gürer Oymak katıldı.
41. İstanbul Müzik Festivali’nin
afişi Sarkis ve Bülent Erkmen işbirliğiyle
hazırlandı. Günümüzün önde gelen güncel sanatçılarından Sarkis’in parmak izi ve el yazısı, İKSV Kurumsal Kimlik
Danışmanı Bülent Erkmen’in
tasarımıyla festival afişine dönüştü. Basın
toplantısında, Bülent
Erkmen’in festival afişleriyle ilgili hazırladığı özel video mesajı da salona
kurulan ekranda gösterildi.
41. İstanbul Müzik Festivali, aralarında Vadim Repin, Maxim Vengerov,
Shlomo Mintz, Mario João Pires, Khatia Buniatishvili, Magdelena Kožená,
Kim Kashkashian, Sol Gabetta gibi isimler ile dünyanın önde gelen orkestralarından Deutsche Kammerphilharmonie Bremen ve Münih Oda Orkestrası’nın da bulunduğu 500'e yakın yerli ve yabancı sanatçıyı İstanbul’da ağırlayacak.
Shlomo Mintz, Mario João Pires, Khatia Buniatishvili, Magdelena Kožená,
Kim Kashkashian, Sol Gabetta gibi isimler ile dünyanın önde gelen orkestralarından Deutsche Kammerphilharmonie Bremen ve Münih Oda Orkestrası’nın da bulunduğu 500'e yakın yerli ve yabancı sanatçıyı İstanbul’da ağırlayacak.
41. İstanbul
Müzik Festivali’nde orkestralı konserler, oda müziği ve resitaller ile bazıları
özgün programlardan oluşan toplam 22 konser yer alıyor. Şehri kucaklamak üzere
farklı mekanlarda da dinleyicilerle buluşmaya özen gösteren festival bu yıl ilk
defa
Surp Vortvots Vorodman Kilisesi'ni kullanacak. Festivalin bu yılki diğer mekânları arasında Aya İrini Müzesi, Süreyya Operası, Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı, Galata Mevlevihanesi Müzesi, Galata Rum İlköğretim Okulu, İstanbul Modern ve
İş Sanat Kültür Merkezi bulunuyor.
Surp Vortvots Vorodman Kilisesi'ni kullanacak. Festivalin bu yılki diğer mekânları arasında Aya İrini Müzesi, Süreyya Operası, Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı, Galata Mevlevihanesi Müzesi, Galata Rum İlköğretim Okulu, İstanbul Modern ve
İş Sanat Kültür Merkezi bulunuyor.
41. İstanbul Müzik Festivali, verdiği eser
siparişleriyle çağdaş müzik repertuvarına katkıda bulunmaya da devam ederek çeşitli
dünya ve Türkiye prömiyerlerine ev sahipliği yapacak. Festival tarafından
değerli bestecimiz Kâmran İnce’ye sipariş edilen “Nasreddin Hoca” adlı eserin dünya prömiyeri, Berlin Counterpoint
Ensemble tarafından gerçekleştirilecek. Festivalin besteci Peteris Vasks’a Amsterdam
Sinfonietta, Amsterdam Viyolonsel Bienali ve Toronto Senfoni Orkestrası’yla
ortak siparişi Viyolonsel Konçertosu'nun Türkiye prömiyerini ise Sol Gabetta
yapacak.
Festivalde genç müzisyenlere yönelik özel projeler
de yer alıyor. Geçtiğimiz yıl, ülke çapında genç yetenekleri keşfetmek ve
teşvik etmek amacıyla başlatılan “İstanbul Müzik Festivali Genç Solistini
Arıyor” projesi bu yıl viyolonsel dalında devam ediyor. Konservatuvar
öğrencilerini festival izleyicileriyle buluşturan “Açık Konservatuvar” projesi ise bu yıl 9 Haziran Pazar günü Galata
Rum İlköğretim Okulu’nda gerçekleştirilecek.
Basın
toplantısında konuşma yapan İKSV
Yönetim Kurulu Başkanı Bülent
Eczacıbaşı,
İstanbul Festivalleri’nin bu yılki tanıtım ve duyuru afişlerinde yeni bir işbirliğine gidildiğini duyurarak
“Farklı sanat dallarının önde gelen temsilcilerinin desenleri, yapıtları, işaretleri ve el yazıları, grafik tasarımcı ve İKSV Kurumsal Kimlik Danışmanı Bülent Erkmen’in tasarımıyla festival afişlerine dönüşecek. 41. İstanbul Müzik Festivali’nin afiş görselinde de günümüzün önde gelen güncel sanatçılarından Sarkis’in parmak izi ve el yazısını görüyorsunuz. Disiplinlerarasılığın ilham verici gücünü kullanan bu işbirliklerini, 2013 yılında gerçekleştireceğimiz Film ve Caz Festivalleri’nde ve önümüzdeki yıllarda da farklı sanatçıların katılımıyla devam ettireceğiz.” dedi. İstanbul Müzik Festivali’nde gençlere yönelik projelerin de artırılarak devam edeceğinin altını çizen Eczacıbaşı ayrıca İstanbul genelinde farklı mekânlarda ücretsiz konserler gerçekleştirerek klasik müziği kentin değişik noktalarına taşımayı ve daha büyük kitlelere ulaştırmayı hedeflediklerini de belirtirken, konuşmasını
“bugün burada bizi ağırlayan Four Seasons Hotel at the Bosphorus’a ve başta festival sponsoru Borusan olmak üzere bize desteklerini sürdüren tüm kurum ve kuruluşlara içten teşekkürlerimizi sunuyor, etkinliklerimizi kamuoyuna duyurmak konusundaki çabalarınız için sizlere de
teşekkür ediyorum.” sözleriyle sonlandırdı.
İstanbul Festivalleri’nin bu yılki tanıtım ve duyuru afişlerinde yeni bir işbirliğine gidildiğini duyurarak
“Farklı sanat dallarının önde gelen temsilcilerinin desenleri, yapıtları, işaretleri ve el yazıları, grafik tasarımcı ve İKSV Kurumsal Kimlik Danışmanı Bülent Erkmen’in tasarımıyla festival afişlerine dönüşecek. 41. İstanbul Müzik Festivali’nin afiş görselinde de günümüzün önde gelen güncel sanatçılarından Sarkis’in parmak izi ve el yazısını görüyorsunuz. Disiplinlerarasılığın ilham verici gücünü kullanan bu işbirliklerini, 2013 yılında gerçekleştireceğimiz Film ve Caz Festivalleri’nde ve önümüzdeki yıllarda da farklı sanatçıların katılımıyla devam ettireceğiz.” dedi. İstanbul Müzik Festivali’nde gençlere yönelik projelerin de artırılarak devam edeceğinin altını çizen Eczacıbaşı ayrıca İstanbul genelinde farklı mekânlarda ücretsiz konserler gerçekleştirerek klasik müziği kentin değişik noktalarına taşımayı ve daha büyük kitlelere ulaştırmayı hedeflediklerini de belirtirken, konuşmasını
“bugün burada bizi ağırlayan Four Seasons Hotel at the Bosphorus’a ve başta festival sponsoru Borusan olmak üzere bize desteklerini sürdüren tüm kurum ve kuruluşlara içten teşekkürlerimizi sunuyor, etkinliklerimizi kamuoyuna duyurmak konusundaki çabalarınız için sizlere de
teşekkür ediyorum.” sözleriyle sonlandırdı.
Toplantıda
konuşan Borusan Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve Borusan Kültür Sanat Yönetim
Kurulu Başkanı Zeynep Hamedi ise “Borusan olarak toplumumuzun eğitim ve kültür
seviyesini yükseltmeyi ve çağdaş bir toplumun inşası için sorumluluğu
üstlenmeyi öncelikli kurumsal değerlerimiz arasında görüyoruz. Yüksek başarı,
yenilikçilik ve sürekli gelişimi desteklerken, topluma katkı sağlayacak
çalışmalar gerçekleştirmeyi de bir görev kabul ediyoruz. Bu değerleri,
kurucumuz ve onursal başkanımız rahmetli Asım Kocabıyık, Borusan’ın kurum
felsefesinin temellerine oturtmuştu. Yönetimi ondan devralan kuşak olarak
bizler de onun yolundan ilerliyoruz. Sürdürdüğümüz kültür ve sanat
faaliyetlerinin yanı sıra toplumumuzun gelişmesinde büyük payı olan İKSV’nin
düzenlediği İstanbul Müzik Festivali’ne 20 yılı aşkın zamandır destek vermek ve
son sekiz yıldır da sponsoru olmak bizim için bir mutluluk kaynağı.” dedi.
İstanbul Müzik Festivali Direktörü Yeşim Gürer
Oymak ise konuşmasında “Geçtiğimiz yıl İKSV'nin ve Müzik Festivalinin 40.
yılını kutlarken oldukça detaylı bir arşiv çalışması yapmıştık. Festivalin ilk
yıllarındaki programlarıyla bugünün programları içerik açısından oldukça
farklılık gösteriyor. Bugün farklı sanatçıları bir araya getirdiğimiz, sadece
bizim festivalimize özgü projelerin ve eser siparişlerinin prömiyerlerinin ve
genç müzisyenlerimizin daha çok yer aldığı, daha maceracı ve yeniliklere daha
açık bir festival programı oluşturduğumuzu gördüm. Aradan geçen 41 yıllık zaman,
festivalimizi bir yandan olgunlaştırırken diğer yandan kaçınılmaz olarak da
değiştirdi.” diyerek festivalin bu seneki temasının çıkış fikrini açıkladı.
Konser programlarındaki kimi eserler ve projeler “zaman ve değişim”e direkt
gönderme yapan başlıklar taşırken, kimileri biçimsel değişimi ya da belli bir
yüzyıla ait bir stilin farklı bir yüzyılda yepyeni bir müzikal dille ele
alınması sonucundaki değişimi sergiliyor.
Festivalin 2011 yılından bu yana, Türkiyeli ve yabancı bestecilere eser
siparişi vererek, çağdaş müzik repertuvarını zenginleştirmeye yönelik
çalışmalar yaptığını anlatan Yeşim Gürer Oymak, “Birçok festival ve orkestra
artık İstanbul Müzik Festivali'ni eser sipariş eden bir kurum olarak tanımakta.”
dedi. Festival programını anlatırken gençlik projelerine de değinen direktör, “Bizim
genç sanatçılarımızı, gelecekteki umutlarımızı da müzikseverlerin alkışlarıyla
desteklemelerini ve onları cesaretlendirmelerini ümit ediyorum.” sözleriyle
festivalin bu projelere verdiği önemin bir kez daha altını çizdi.
türkiye yayıncılar birliği'nden gezi parkı direnişi için açıklama
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 6/03/2013 04:55:00 ÖS
etiket: gezi parkı, haber, türkiye yayıncılar birliği
yorum:
Hiç yorum yok
İstanbul, Taksim’deki Gezi Parkı’nın AVM yapılması planına karşı
parkta çadır kurularak başlatılan oturma eyleminin 4. gününde (31 Mayıs 2013)
eylemcilere ve ardından Taksim’e toplanan on binlerce insana karşı polisin gaz
ve su ile müdahalesi iki gündür sürmektedir. Taksim meydanında bugün öğlene
kadar gaz müdahalesi sürmüş, öğleden sonra polisin meydandan çekildiği
haberleri gelmiş olmasına karşın aşırı dozda gaz ve su ile yaralanmalara sebep
olan müdahalelerin diğer illerdeki gösterilerde sürdüğü öğrenilmiştir. İki gün
içinde Taksim’de gözaltına alındığı öğrenilen 100’den fazla insanın
gözaltındaki durumları da merak konusudur.
Polisin protestolara müdahalesi sırasında gaz bombalarını sıklıkla havaya değil vatandaşların üzerine, hatta baş bölgelerine attığı olayda çekilen görüntülerden anlaşılmaktadır. Bu nedenle yaralananlar arasında gazeteci Ahmet Şık ve Osman Örsal ve milletvekili Sırrı Süreyya Önder de bulunduğu, Önder’in hastaneye kaldırıldığı öğrenilmiştir. Havadan helikopterlerle gaz bombaları atıldığı, biber gazı yerine portakal gazı denilen bir gazın ve plastik mermilerin de kullanıldığı, bu araçların ciddi yaralanmalara yol açtığı ulaşan bilgiler arasındadır.
Avrupa Birliği ve ABD Dışişleri Bakanlığı konuyla ilgili açıklamalarında polisin orantısız ve aşırı güç kullanmasını eleştirerek endişelerini belirtmişlerdir. Açıklamalarda ifade ve toplanma özgürlüğünün temel insan hak ve özgürlükleri arasında bulunduğunu, Türkiye’nin bağlı olduğu uluslararası sözleşmelerde bu hak ve özgürlüklerin sınırlarının tanımlandığını ölçüde bu hak ve özgürlüklerin güvence altında olması gerektiğini hatırlatılmıştır.
Toplanma özgürlüğü İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve Avrupa İnsan Hakları Beyannamesi’nde belirtilen temel bir insan hakkıdır. Bu özgürlük bir araya gelme, topluca ortak ilgi ve çıkarları ifade etme, savunmayı kapsamaktadır. Anayasamızın 34. maddesinde “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir,” denilmektedir.
Taksim’deki ve diğer illerdeki eylemlerde polisin aşırı güç ve gaz kullanımıyla vatandaşların toplanma ve gösteri özgürlüğü ihlal edilmiş ve edilmektedir. Türkiye Yayıncılar Birliği olarak bu hak ve özgürlüğün devlet eliyle ihlalini kınıyor, yetkilileri bu ihlale bir an önce son vermeye çağırıyoruz.
Türkiye Yayıncılar Birliği
Polisin protestolara müdahalesi sırasında gaz bombalarını sıklıkla havaya değil vatandaşların üzerine, hatta baş bölgelerine attığı olayda çekilen görüntülerden anlaşılmaktadır. Bu nedenle yaralananlar arasında gazeteci Ahmet Şık ve Osman Örsal ve milletvekili Sırrı Süreyya Önder de bulunduğu, Önder’in hastaneye kaldırıldığı öğrenilmiştir. Havadan helikopterlerle gaz bombaları atıldığı, biber gazı yerine portakal gazı denilen bir gazın ve plastik mermilerin de kullanıldığı, bu araçların ciddi yaralanmalara yol açtığı ulaşan bilgiler arasındadır.
Avrupa Birliği ve ABD Dışişleri Bakanlığı konuyla ilgili açıklamalarında polisin orantısız ve aşırı güç kullanmasını eleştirerek endişelerini belirtmişlerdir. Açıklamalarda ifade ve toplanma özgürlüğünün temel insan hak ve özgürlükleri arasında bulunduğunu, Türkiye’nin bağlı olduğu uluslararası sözleşmelerde bu hak ve özgürlüklerin sınırlarının tanımlandığını ölçüde bu hak ve özgürlüklerin güvence altında olması gerektiğini hatırlatılmıştır.
Toplanma özgürlüğü İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve Avrupa İnsan Hakları Beyannamesi’nde belirtilen temel bir insan hakkıdır. Bu özgürlük bir araya gelme, topluca ortak ilgi ve çıkarları ifade etme, savunmayı kapsamaktadır. Anayasamızın 34. maddesinde “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir,” denilmektedir.
Taksim’deki ve diğer illerdeki eylemlerde polisin aşırı güç ve gaz kullanımıyla vatandaşların toplanma ve gösteri özgürlüğü ihlal edilmiş ve edilmektedir. Türkiye Yayıncılar Birliği olarak bu hak ve özgürlüğün devlet eliyle ihlalini kınıyor, yetkilileri bu ihlale bir an önce son vermeye çağırıyoruz.
Türkiye Yayıncılar Birliği
akla gelince hüzünleniyor insan
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 6/03/2013 01:02:00 ÖS
etiket: sensizliğe adanmış yazılar, yazılar
yorum:
Hiç yorum yok
Yavaştan sesler yitmeye başladığında ışıkların değerini
anlar oldum. Gözümüzün gördüğü yere kadar başını eğmiş sokak lambaları
aydınlatıyordu yolumu, tüm kargaşa bitince, huzmelerin arasından sızan yağmur
damlaları ağırdan ağırdan naza çekiyordu kendilerini. Toprak kokusu çoktan
doldurmuştu geceyi.
Tek başıma kaldığı söyleyeceğim kimse yoktu kendimden
başka, şapkamdan süzülen damlanın teki sigaramı söndürmeseydi ciğerlerimi
doldurmaya devam edebilirdim halbuki, fakat gecenin sessizliğinde sarhoş olmuş
gökten süzülen yağmurun içine bir cız sesi karıştığında, göz kırpması gibi
yenileniyor insan beyni. Farkına varıyorum.
Hissettiklerimin çoğu yeni desem tümden yalancı çıkar
çok da para kazanabilirdim ama ne cebimde içecek param var ne de hislerim yeni.
Anlaşılan o ki zamanın içinde yıpranmış umutlar büyüyor, geçen günler elime çok
da bir şey tutuşturmasa da öldürmüyor aynı zamanda.
Yürüyorum, sokak uzadıkça uzuyor, süzülüyor ayaklarımın
altından damlalar, yolunu bulmak için birini durdurup soru sorma gereği de
duymuyorlar, dertleri de yalnız bu olsa gerek.
Paltomun omuzları su su çekiyor, nefes alışlarımdan
belirli aralıklar su birikiyor burnumda, siliyorum. Kendimle birlikte,
ceplerimde ellerim ağır ağır sokağın ortasında yürüyorum. Gece çoktan uykuya dalmış,
gün kalkmak için vaktini bekliyor.
Düşündükçe yalan söylemediğim de ortaya çıkıyor, yeni
değil yaşadıklarım, bunlarım hiçbiri muhtemelen hiç bitmeyecek. Ayrılık denen
şey kimilerine göre büyük sorunlar teşkil etse de bazısına göre kolaya kaçıp paçayı
kurtarma çabası. Sürekli büyük çoğu da boş laflar söylendiğinde teker teker
yutuluyor her biri, anlık duyguların pençesinde çırpınırken alınan kararların
gölgesinde durmak ise zaten tahmin edilen bir eylem.
Ayağıma gelen taşa vuruyorum. Sektikçe sekiyor inişte,
bilmeyen, görmeyen aşağılarda bir yerlerde birilerinin selden boğulacağını
söyler muhakkak süzülen suları görse. Ayağımı her bastığımda ayakkabımın
üzerine doğru çıkışı ise hep fizik kurallarından.
Dayanamayıp bir sigara yakıyorum. İçime çektiğim
dumanla dolan ciğerlerimin acısını hissediyorum göğsümde, her ışığın açısına
göre dalgalanmalar yapan dumanım esmeye başlayan rüzgara karışıyor. Azıcık serinliyor
etraf, toprak kokusu dağılıyor. Gecenin içine uğultular doluyor hafif hafif,
yoluma devam ediyorum.
Üzüldüğüm insanlar var bu hayatta. Tanıdığım kadarıyla
hiç de tanıdığım kişiymiş gibi davranmayanlar var, insanoğlu çok garip bir
varlık, küçüklüğün, saflığın, utanmanın, belki de hayatın ona sunduğu oyunun
etkisiyle yapabiliyor bunu, suçu bu yüzden sadece ona yüklemek olmaz.
Sevdiğim, değer verdiğim insanlar da var, oturup bir
insana derdini anlatabilmek hele hele o insanın anlattığınız derdi anlaması
kadar rahatlatan başka bir şey var mı? Yüreğim huzurla doluyor. Anlaşılmamak hislerin
en kötüsü.
Adını unuttuğum bir günde, adını unutmaya çalıştığım
insanları düşünüyorum, aklımdan hiç çıkmayan insanları anımsıyorum. Her duman
çekişimde zihnim biraz daha açılıyor, esen rüzgara inat yürümeye devam ettikçe
sokaklar inadına daha da uzuyor. Ara ara kediler çıkıyor bir yerlerden, kimi
pencereden ışıklar vuruyor geceye, kimi sokak lambası yaşama göz kırpmış, bazı
yaprakların yoluna devam edebilmesi için yardım gerekli… ben sürekli bir
şeyleri düşünerek yürüyorum. Şehir yeni bir gün için hazırlanmaya başlamadan
önce aklımdaki tüm düşünceleri, hissettiklerimi bir kenara bırakabilmek için
çaba sarf etmem gerektiğini biliyorum. İçimden kimi zaman küfür etmek geliyor. Ağzını
bozmak sinirlendiğinde sigaraya sarılmak gibi. Bu sessizliğin içinde,
içimdekileri bağıra bağıra kussam, sonu belli bir senaryo yazmış olurum, içime
atmaktansa kendimle konuşmak, beni en çok anlayan kişiyle dertleşmek, bilmem
hangi saatte, hafif soğuk gecenin içinde yapılması en güzel olay, tütünü de
unutmamak gerek. Yine de akla gelince hüzünleniyor insan.
Ve yağmur…
kısa kısa #7
-Dan
Brown’ın yeni kitabı Cehennem çoktan piyasaya sunuldu, tükendi, yeni baskısı
oldu vs. zaten pek de bir edebi ürün beklemesek de sırf yoğun iş hayatı,
koşturmaca, sıkıntı giderme gibi konulardan uzaklaşmak için tercih
edilebileceğini söyleyebiliriz. Zaten kitap ileride filmi çekilir bunun
edasıyla yazıldığı için bir çırpıda okunur cinsten. Kitabın tek getirisinin
İstanbul turizmine yoğun katkı sağlamasıdır.
-Makyaj
insanı tümüyle değiştirebilir. Özel olarak farklı efektler kullanılarak yapılan
makyajlar ise insanı farklı bir varlığa dönüştürebilir. Gerek sahne gerekse
sinema için makyaj gerekli bir unsur. Burada sanatçıların makyajdan sonraki
halleriyle kendi görüntülerinin karşılaştırmasını bulabilirsiniz. Ciddi derecede
iyi.
-Yazı
karakteri bir nevi sizin kendi kişiliğinizle alakadar. Yerine göre de yazı
karakteri kullanılıyor. Gidip de bir makaleyi Comic Sans MS ile yazamazsınız,
yani yazarsınız tabii ki lakin olmaz. Ne demeye çalıştığımızı anlatmış olmayı
umuyoruz. Sizin fontunuz hangisi bilmiyoruz fakat zombilerden hoşlanan
birisiyseniz şuradaki font tam sizlik.
-Paranormal
durumlar insanı korkutsa da hep bir çekiciliğe sahiptir. Genellikle de daha
etkili olsun diye kasvetli bir ortam oluşturulur, sesler fısıltıya döndürülür,
her kıpırtıda bir irkilme gerçekleştirilir. Bu adreste de hayaletli fotoğraflar
mevcut. Gerçek midir değil midir bilemiyoruz ama yine de ürpertici.
-Instagram
güzel bir uygulama kabul edersiniz. Ne şekilde kullandığınıza göre de
şekilleniyor, mantık çerçevesinde gerçekleştirilen her eylem öyle oluyor gerçi,
neyse. Paul Tellefsen adında bir öğrenci Instagram üzerine bir proje
hazırlamaya karar vermiş ve bir süre sonra bu proje kendiliğinden gelişerek
kullanıcıların bu uygulamayı niçin kullandıkları, uygulamanın kullanıcılarına
neler kattığı konusunda bir belgesele dönüşmüş. Belgeselin 25 dakikalık
videosunu buradan izleyebilirsiniz.
-Halen meselenin sadece birkaç ağaç olduğunu düşünenler var. İlginç değil mi?
-Halen meselenin sadece birkaç ağaç olduğunu düşünenler var. İlginç değil mi?
the xx - islands
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 6/01/2013 10:00:00 ÖÖ
etiket: en iyi video klipler, islands, the xx
yorum:
Hiç yorum yok
Aşkın yahut ayrılığın ikonik ve minimalist bir şekilde anlatıldığı video klip en
iyiler seçkimizde yerini alıyor. Keyifli seyirler.
hediye çekilişi: 1 kitap 2 dvd
Kitap ve DVD çekilişimiz için katılımda bulunanlara sonsuz teşekkürler. Random.org aracılığı ile karıştırıp arasından çektiğimiz o şanslı isim “amanyarabbi”. Kutluyor ve en kısa sürede iletişim bilgilerini bize göndermeni bekliyoruz. Şimdiden keyifli okumalar ve iyi seyirler.
-------------------------------------------------------------------------------
Uzun süredir ortalıklarda görünmediğimizden dolayı güzel bir dönüş yapak istedik. bu kez hediyeyi biraz büyütelim dedik.
Hediye
edeceğimiz kitap, Jack Kerouac’ın Big Sur adlı eseri. Kitap hakkında bilgiye
buradan ulaşabilirsiniz.
Hediye
edeceğimiz DVD’ler Xavier Dolan’ın Les Amours Imaginaires ve J’ai tué ma mère
adlı filmleri. Linklere tıklayarak filmler hakkında yazdıklarımıza
ulaşabilirsiniz.
Çekiliş hakkında/kurallar
-Çekilişe
katılmak isteyenlerin bu paylaşımın altına yorum bırakmaları yeterlidir.
-“Anonim/Adsız”
olarak yapılan yorumlar geçerli değildir.
-Çekiliş
Türkiye sınırları içinde yaşayan kullanıcılarımız içindir. (kargo için)
-Son
katılım tarihi 21 Haziran 2013 cuma, saat 23:59 dur. Çekiliş Haziran’da
gerçekleştirilip aynı gün duyurulacaktır.
-Çekiliş
tamamlanıp sonuç açıklandıktan sonra en kısa sürede hediye kitap Türkiye
sınırları içindeki kazanan kullanıcımıza kargo ile gönderilecek ve kargo ücreti
tarafımızca karşılanacaktır.
-Kitap
ve DVD’ler orijinaldir.
-Çekiliş
random.org aracılığıyla gerçekleştirilecektir.
-Çekilişin
gerçekleştirildiği bu linki facebook-twitter-blog-sözlük-vb. ortamlarda
paylaşıp, bu paylaşımının linkini yoruma ekleyenler her farklı platformun linki
için ekstra çekiliş hakkı sağlayacaktır. (şart değil)
Katılımda
bulunanlara şimdiden teşekkürler ve bol şanslar.
Hayallerime Benden Yalan Söyleyin
yazan: Han
tarih: 5/30/2013 01:57:00 ÖÖ
etiket: çocukluğa özlem, han, hayaller, yalan, yazılar
yorum:
2 yorum
Duracağı yeri bilmeli insan. Kimi zaman dört duvar arasında kimi zamansa kalabalıklar arasında kalsa da insan kendisini bulduğu zaman nerede duracağını iyi bilmeli. Hayaller peşinde koşmamalı mesela illa koşacaksa yaşamın peşinde olmalı. Ne kadar saçma..
Bazen düşünüyorum da ya hayallerim olmasaydı? Ya bu safsatalara gerçekten inansaydım?.. Düşüncesi bile ürkütücü. Ben varsam hayallerim için varım bugünüm yarını düşlediğim için var. Gerçeklere tutunarak yaşamak diyorlar ya hangi gerçeğe? Oysa ki insanların inandığı gerçeklerin en büyük yalanlar olduğuna her gün şahit olmuyor muyuz? Herkesin inandığı bir yalana inanacağıma kendi hayallerime inanarak yaşamak en azından kendi yalanlarıma inanmak yağmur damlası gibi düşen hayatıma bir nebze de olsa iyi geliyor. Yalan dünyaysa da benim yalan dünyam. Ben bir yağmur damlasıyım, dünyaya çarpınca parçalanacak olan. En azından düşene kadar hayal kuracağım.
Benden yalan söyleyin çocukluğumun hayallerine.. Bırakın onlar saf kalsın. Yalanlar söyleyin annem gibi. Bırakın yaşadığı dünyayı sevsin. Çocukluğum da olmasa ne yaparım ben? Bir kuş gibi diyar diyar gezdiğim hayallerimle baş başa bırakın beni. Yeniden uçmak istiyorum. Ayaklarım yere basmasın artık. Kendi ayaklarımızın üstünde durmamız demek ıstırap demekmiş bunu şimdi anlıyorum. Bırakın ayaklarımı bağlamayın artık bu sevimsiz dünyanıza. Bırakın çocukluğumuzla beraber uçup gidelim bu topraklardan. Bilmediğimiz denizlere açılalım içimize yosun kokusu çekelim kıyılardan uzak duralım. Bize göz kırpan yıldızlara yol alalım. Lütfen artık bırakın bizi. Kirli oyunlarınıza çocukluğumuzu alet etmeyin. Onlar daha çok küçük ve saf. Öldürmeyin bizi. Bırakın hayallerimiz nefes alsın. Bağıra çağıra ağladığımız günleri çok görmeyin bize. Ağlamak ayıp artık uzak bize. Ama ya çocukken de ağlayamasaydık? Hiç gözyaşının tadını bilmeyen çocuk olur mu? Almayın çocukluğumuzu bizden. Mahallede kavga ettiğimiz günleri özlüyoruz biz. Bırakın kavga etsek de ertesi gün sarılmasını biliriz biz. Bizim nefretimiz olmaz yeri gelir bilyelerimizi takas ederiz yeri gelir bisikletimizde bir tur attırırız ama düşman kalamayız biz. Mahallemiz de nefrete yer yoktu çocukken. Bu sevgisiz dünyaya düşmeye başlayınca öğrendik bu kelimenin anlamını.
Bizim çocukluğumuzda hayaller ele yüze bulaşan kırmızı kalemlerle büyük büyük yazılırdı. Sıra arkadaşı kelek yapmazdı asla en büyük sırlarını derste ufak bir kağıt parçasına yazarak paylaşırdık ama bilirdik o kağıt senetti. Güvenden sual edilmezdi. Kim bilir kaç ufak parmak dünyalara sığmayacak sevgisini yerleştirmiştir o ufacık defter yaprağı parçasına. Bırakın sevgilerimizi çizgili defter saflığında aşılayabilelim birbirimize. Hayatın kahpe yalanlarını sokmayın hayatımıza. Bırakın kendi yalan sevgimizle yaşayalım. Soğutmayın bizi aşktan inancımızı kaybettirmeyin. Birbirimizi seveceğimize de inanamazsak neye inanacağız. Bizim zamanımızda arkadaşlar mesajla değil, apartman camına taş atarak sokak ortasında isim haykırarak çağrılırdı.Bütün mahalle bilirdi ki bu ikisi kan kardeşi.. Dünya yıkılsa da o çocuk aşağı inecek.
Hepimiz hayaller kurardık el kadar boyumuzla, şimdi neden kuramıyoruz? Biz mi büyüdük de değiştik, dünya mı fazla yaşlandı hayallere yer vermiyor artık? Belki de dünyanın kafası kaldırmıyor artık bu kadar hayalin gürültüsünü. Madem öyle anlaşalım, biz hayal kurmayalım yeter ki çocuklarımız kurabilsin. Çocukların da hayal kuramadığı bir dünya nasıl yaşanır bir yer olabilir ki. İnsanı hayvandan ayıran en büyük özellik hayalleri olmasıdır bence. Hayalleri olmayan bir insanı içgüdüsel yaşayan bir hayvandan ayırmak güçtür. Tek farkı ihtiyacı olandan fazla avlanması olabilir. Çünkü insanlar aç gözlüdür. Fırsat verirseniz hayallerinizi bile çalarlar.
Sevgilerimiz var bir de saf çocukluğumuzun ilk aşkları. Savaşın ortasında büyümediyse illa bir çocukluk aşkı olmalı insanın. Savaş çocuklarının sevmeye hakkı yok mu? Elbette var..Yeterince yaşarsan.. Savaşta büyümek kötü bir yazgı.. Her şeyin telafisi vardır hala hayattaysan. Yaşadıkça telafi edilendir hayat. Yeter ki hayal kurabilecek kadar heves kalmış olsun insanın içinde. Çocukken aşka inandırdılar bizi biraz büyüyünce yalan olduğuna.. Aldatılmışlığa güvensizliğe vurdular hayallerimizi. Aşka her gün prangalar taktılar. Bakmayın bu dallamaların sözlerine hayat varsa aşkta vardır. İnsan yaşıyorsa aşıkta olabilir, sadece yeterli vakti olması lazım. Çocukken sevgisini itiraf etmek için ders bitişini bekleyemeyen bedenlerimiz aradan yıllar geçtikten sonra sevmek için, yaşamak için yeterli zamanı olduğuna inandırılmış. Yok öyle bir şey kandırmayalım birbirimizi. Sevmek için sadece bugünümüz var.
Hayallerime benden yalan söyleyin.. Bırakın onlar saf kalsınlar.. Çocukluğumda ki gibi masallar anlatın. Gerçekle kirletmeyin rüyalarımı bırakın onlar mutlu olsunlar..
Bazen düşünüyorum da ya hayallerim olmasaydı? Ya bu safsatalara gerçekten inansaydım?.. Düşüncesi bile ürkütücü. Ben varsam hayallerim için varım bugünüm yarını düşlediğim için var. Gerçeklere tutunarak yaşamak diyorlar ya hangi gerçeğe? Oysa ki insanların inandığı gerçeklerin en büyük yalanlar olduğuna her gün şahit olmuyor muyuz? Herkesin inandığı bir yalana inanacağıma kendi hayallerime inanarak yaşamak en azından kendi yalanlarıma inanmak yağmur damlası gibi düşen hayatıma bir nebze de olsa iyi geliyor. Yalan dünyaysa da benim yalan dünyam. Ben bir yağmur damlasıyım, dünyaya çarpınca parçalanacak olan. En azından düşene kadar hayal kuracağım.
Benden yalan söyleyin çocukluğumun hayallerine.. Bırakın onlar saf kalsın. Yalanlar söyleyin annem gibi. Bırakın yaşadığı dünyayı sevsin. Çocukluğum da olmasa ne yaparım ben? Bir kuş gibi diyar diyar gezdiğim hayallerimle baş başa bırakın beni. Yeniden uçmak istiyorum. Ayaklarım yere basmasın artık. Kendi ayaklarımızın üstünde durmamız demek ıstırap demekmiş bunu şimdi anlıyorum. Bırakın ayaklarımı bağlamayın artık bu sevimsiz dünyanıza. Bırakın çocukluğumuzla beraber uçup gidelim bu topraklardan. Bilmediğimiz denizlere açılalım içimize yosun kokusu çekelim kıyılardan uzak duralım. Bize göz kırpan yıldızlara yol alalım. Lütfen artık bırakın bizi. Kirli oyunlarınıza çocukluğumuzu alet etmeyin. Onlar daha çok küçük ve saf. Öldürmeyin bizi. Bırakın hayallerimiz nefes alsın. Bağıra çağıra ağladığımız günleri çok görmeyin bize. Ağlamak ayıp artık uzak bize. Ama ya çocukken de ağlayamasaydık? Hiç gözyaşının tadını bilmeyen çocuk olur mu? Almayın çocukluğumuzu bizden. Mahallede kavga ettiğimiz günleri özlüyoruz biz. Bırakın kavga etsek de ertesi gün sarılmasını biliriz biz. Bizim nefretimiz olmaz yeri gelir bilyelerimizi takas ederiz yeri gelir bisikletimizde bir tur attırırız ama düşman kalamayız biz. Mahallemiz de nefrete yer yoktu çocukken. Bu sevgisiz dünyaya düşmeye başlayınca öğrendik bu kelimenin anlamını.
Bizim çocukluğumuzda hayaller ele yüze bulaşan kırmızı kalemlerle büyük büyük yazılırdı. Sıra arkadaşı kelek yapmazdı asla en büyük sırlarını derste ufak bir kağıt parçasına yazarak paylaşırdık ama bilirdik o kağıt senetti. Güvenden sual edilmezdi. Kim bilir kaç ufak parmak dünyalara sığmayacak sevgisini yerleştirmiştir o ufacık defter yaprağı parçasına. Bırakın sevgilerimizi çizgili defter saflığında aşılayabilelim birbirimize. Hayatın kahpe yalanlarını sokmayın hayatımıza. Bırakın kendi yalan sevgimizle yaşayalım. Soğutmayın bizi aşktan inancımızı kaybettirmeyin. Birbirimizi seveceğimize de inanamazsak neye inanacağız. Bizim zamanımızda arkadaşlar mesajla değil, apartman camına taş atarak sokak ortasında isim haykırarak çağrılırdı.Bütün mahalle bilirdi ki bu ikisi kan kardeşi.. Dünya yıkılsa da o çocuk aşağı inecek.
Hepimiz hayaller kurardık el kadar boyumuzla, şimdi neden kuramıyoruz? Biz mi büyüdük de değiştik, dünya mı fazla yaşlandı hayallere yer vermiyor artık? Belki de dünyanın kafası kaldırmıyor artık bu kadar hayalin gürültüsünü. Madem öyle anlaşalım, biz hayal kurmayalım yeter ki çocuklarımız kurabilsin. Çocukların da hayal kuramadığı bir dünya nasıl yaşanır bir yer olabilir ki. İnsanı hayvandan ayıran en büyük özellik hayalleri olmasıdır bence. Hayalleri olmayan bir insanı içgüdüsel yaşayan bir hayvandan ayırmak güçtür. Tek farkı ihtiyacı olandan fazla avlanması olabilir. Çünkü insanlar aç gözlüdür. Fırsat verirseniz hayallerinizi bile çalarlar.
Sevgilerimiz var bir de saf çocukluğumuzun ilk aşkları. Savaşın ortasında büyümediyse illa bir çocukluk aşkı olmalı insanın. Savaş çocuklarının sevmeye hakkı yok mu? Elbette var..Yeterince yaşarsan.. Savaşta büyümek kötü bir yazgı.. Her şeyin telafisi vardır hala hayattaysan. Yaşadıkça telafi edilendir hayat. Yeter ki hayal kurabilecek kadar heves kalmış olsun insanın içinde. Çocukken aşka inandırdılar bizi biraz büyüyünce yalan olduğuna.. Aldatılmışlığa güvensizliğe vurdular hayallerimizi. Aşka her gün prangalar taktılar. Bakmayın bu dallamaların sözlerine hayat varsa aşkta vardır. İnsan yaşıyorsa aşıkta olabilir, sadece yeterli vakti olması lazım. Çocukken sevgisini itiraf etmek için ders bitişini bekleyemeyen bedenlerimiz aradan yıllar geçtikten sonra sevmek için, yaşamak için yeterli zamanı olduğuna inandırılmış. Yok öyle bir şey kandırmayalım birbirimizi. Sevmek için sadece bugünümüz var.
Hayallerime benden yalan söyleyin.. Bırakın onlar saf kalsınlar.. Çocukluğumda ki gibi masallar anlatın. Gerçekle kirletmeyin rüyalarımı bırakın onlar mutlu olsunlar..
documentarist istanbul belgesel günleri 2013
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 5/29/2013 04:46:00 ÖS
etiket: documentarist istanbul belgesel günleri, etkinlik, festival-fuar
yorum:
Hiç yorum yok
DOCUMENTARIST
2013 PROGRAMI AÇIKLANDI
İstanbul
Haziran'da Belgesel Soluyacak
Seyircisini
dünyanın farklı renkleri ve gerçekleriyle buluşmaya davet eden 90’ı aşkın
belgesel, 1-6 Haziran 2013 tarihlerinde DOCUMENTARIST’te... Alan Berliner
Retrospektifi, Mercek Altında Brezilya Sineması, Müzik Belgeselleri, Kadının
Adı Yok, Türkiye Panorama programın öne çıkan bölümleri arasında. Festivalin
posterinde ve tanıtım filminde Serra Yılmaz ve Ahu Türkpençe gibi isimler rol
aldı.
DOCUMENTARIST
İstanbul Belgesel Günleri, 1 - 6 Haziran tarihleri arasında altı mekâna yayılan
dopdolu bir programla 6'ncı kez seyirciyle buluşmaya hazırlanıyor.
Çağımızın
en ünlü belgeselcilerinden Alan Berliner başta olmak üzere dünya belgesel
sinemasının önemli ustalarının katılacağı
festivalde, dünyanın farklı renklerini ve gerçeklerini harmanlayan 90’dan fazla
film sunulacak. Yaşlılık Çağı, Kadının Adı Yok, Tükettiğimiz Dünya, Müzik
Belgeselleri, Mercek Altında Brezilya Belgesel Sineması, Arap Dünyası: Değişim
Rüzgarları, Taskovski Film Seçkisi ve Anılarına gibi özel bölümlerin
yer aldığı bu seneki programda Uluslararası Panorama başlığı altında da
son yılların ödüllü belgesellerinden geniş bir seçki sunulacak. Festivalin Türkiye
Panorama bölümünde ise, Türkiye’den çoğunluğu genç yönetmenlerin
filmlerinden oluşan 26 film yer alıyor.
Festivalin Onur
Konuğu: Alan Berliner
Bugüne
kadar Nick Fraser, Eyal Sivan, Asen Balikci, Helena Třeštíková, Heddy
Honigmann gibi ustaları Türkiye’deki belgeselseverlerle tanıştıran DOCUMENTARIST’in bu yılki onur konuğu
çağımızın en önemli belgeselcilerinden olan Alan Berliner.
DOCUMENTARIST, Berliner’in ödüllü
son yapıtı “Büyük Kuzen” (First
Cousin Once Removed, 2012) başta olmak üzere, “Gözleri Tamamen
Açık” (Wide Awake, 2006),
“En Tatlı Ses (The Sweetest Sound,
2001), “Kimseyi İlgilendirmez” (Nobodys's Business, 1996), “Ailedeki yabancı” (Intimate Stranger, 1991),
“Aile Albümü” (The Family Album, 1986)
dâhil olmak üzere tüm filmlerini içeren bir retrospektifin yanı sıra, 2
Haziran’da yönetmenin sinema dersine de ev sahipliği yapacak.
Konuk
Ülke: Brezilya
DOCUMENTARIST 2013 programında, belgesel sinemanın
en verimli toprakları arasında yer alan Brezilya'dan
son 15 yılın gözde belgesellerini içeren esalı bir seçkiye yer veriliyor;
ayrıca Brezilyalı sürpriz konukları da ağırlıyor. Bu ülkenin belgesel
sinemasını Türkiye’de ilk kez bu kadar kapsamlı bir biçimde inceleme olanağı
sunan seçkide gösterilen yapımlar arasında “174 Nolu Otobüs” (Bus 174, José Padilha, 2002), “Estamira”
(Marcos Prado, 2004), “Elena” (Petra Costa, 2012) , “Uçan Rocha” (Eryk Rocha, 2002), “Tudo E
Brazil” (Rogerio Sganzeria, 1997) ve “Raul” (Walter
Carvalho, 2011) gibi
bol ödüllü belgesellerin yanı sıra, Glauber Rocha’nın bir yapıtını da içeren
kısa filmler seçkisi yer alıyor.
Irena
Taskovski de DOCUMENTARIST'in Konuğu!
Belgesel
alanında Avrupa’nın en büyük belgesel dağıtım ve yapım firmalarından olan
Londra merkezli Taskovski Films’in kurucusu Irena Taskovski de DOCUMENTARIST 2013 kapsamında uluslararası alternatif dağıtımcılık konusunda bir konferans vermek üzere İstanbul’a
geliyor. Daha önce Prag Film Akademisi FAMU, NTFS Londra, EICTV Küba gibi
yerlerde
dersler veren, halen Prag Belgesel Film Enstitüsü’nde akademisyenlik yapan Taskovski, Türkiye’de belgesel yayınlayan TV kurum
ve dağıtımcılarla da görüşmelerde bulunacak.
Dünyanın
Gerçeği DOCUMENTARIST'te
Nepal’den
Kolombiya’ya, Hindistan’dan Filistin’e, Polonya’dan Şili’ye, ADB’den Lübnan’a
dünyanın farklı gerçekleri ve renklerini bir araya getiren DOCUMENTARIST 2013 programının Uluslararası Panorama bölümü de, son
bir yılda Cannes, Venedik, San Sebastian, Toronto, Berlin gibi A sınıfı
festivallerde öne çıkmış birbirinden önemli belgeselleri bir araya getiriyor.
Bu bölümde geçen Kasım’da IDFA’nın açılışını yapan “Yanlış Zamanda, Yanlış Yerde” (Wrong Time, Wrong Place, John Appel,
2012) ve Berlinale 2013’te gösterilen “Kuzzul Kurt” (To the Wolf, Christina
Koutsospyrou-Aran Hughes, 2012) öne çıkarken, Girit’te 60’larda ünlenmiş bir
köyün anlatıldığı “Hippie-Hippie Matala! Matala!” (Giorgos Varelas, 2013) ve sayıları giderek azalan azınlıkların sesine
kulak veren “Elveda İstanbul” (Adieu İstanbul, Dieter Sauter,
2013) yer
alıyor.
Yaşlılık Çağı bölümünde ilk göze çarpan filmler
arasında; ilerlemiş yaşlarına karşın
birbirlerine ve sanata tutunan bir çifti anlatan “Sensiz Olmaz” (Not Without
You, Petra
Lataster Czisch-Peter Lataster, 2010), yalnız yaşayan 90 yaşındaki Clotilda
Grosu'nun öyküsünü anlatan ve haiku biçimindeki üslubuyla dikkat çeken “Japon
Ayva Ağacı” (The Japanese Quince Tree, Mara Trifu, 2012) ve bizi Gürcü yaşlı bir güreşçinin gençlik
aşkıyla buluşturan “Ramin” (Ramin, Audrius Stonys,
2011) bulunuyor.
Kadının
Adı Yok
bölümünde; Toronto’dan Berlin’e pek çok festivalde büyük yankı uyandıran “Salma” (Kim Longinotto, 2013), ‘Barış
Gelini’ olarak çıktığı yolculuğu sırasında Gebze'de tecavüze uğrayarak
öldürülen İtalyan sanatçı Pippa Bacca'nın öyküsünü anlatan “Gelin” (The
Bride, Joël Curtz, 2012) ve
boşandığı kocası tarafından öldürülen Bahar'ın geride kalan ailesinin genç
kadını ölüme götüren sürecin izini mektuplarla ve tuttuğu günlükte sürmesini
anlatan “Bahar” (Carin
Goeijers, 2013) yüreğe dokunan hikayeleriyle festivalin merakla beklenen
filmleri arasında.
Tükettiğimiz
Dünya bölümünde;
yapımcılığını Fatih Akın’ın üstlendiği “Mama
Coca” (Suzan Şekerci, 2012)
filmi Türkiye’de ilk kez seyirciyle buluşacak. Bölümün dikkat
çeken bir diğer önemli yapımı, Berlinale programında da yer alan
“Char... Tarafsız Ada” (Char... the No Man's Land, Sourav
Sarangi, 2012).
Müzikle
Sinemanın Mutlu Birlikteliği: Müzik Belgeselleri
Festivalde
bu sene öne çıkan bölümlerden biri de, Müzik
Belgeselleri. Martin Scorsese’nin öncülüğünde restore edilip sinema
tarihine kazandırılan ilk film olup bir kaç yıl önce Cannes Film Festivali'nde
yeniden gösterilen Fas-Fransız yapımı “Trances”
(El Hal, Ahmed El Maanouni, 1981),
caz şarkıcısı olarak Hollanda’da başlayan kariyeri bir
anda
dünyayı saran Karsu Dönmez’in öyküsü “Karsu” (Mercedes Stalenhoef, 2012)
ile bu yıl En İyi Belgesel Oscarı'nı kazanan “Bir Şarkının
Peşinde” (Searching for Sugar Man, Malik Bendjelloul, 2012) başta
olmak üzere, dünyanın muhtelif köşelerinden müzisyenlerin hikâyeleri DOCUMENTARIST 2013’e müzikal bir renk
katacak.
Anılarına:
Chris Marker, Herz Frank ve Les Blank
Festival
kapsamında ayrıca belgesel sinemanın son bir yılda kaybettiği üç büyük ismi
olan Chris Marker, Herz Frank ve Les Blank anısına birer gösterim gerçekleşecek. Programda, belgesel
sinemanın en önemli ustalarından Chris Marker'ın “Andrei Arsenevich’in yaşamında Bir Gün” (One Day in the Life of Andrei Arsenevich, 1999), Sovyet belgesel sinemasının öncü ismi Herz
Frank'ın “Ten Minutes Older” (1978)
ve belgesel sinemaya getirdiği şiirsel üslüpla unutulmazlar arasına giren Les
Blank'ın “Ayrık Dişli Kadınlar”
(Gap-Toothed Women, 1988) adlı filmleri yer alıyor.
26
Belgeselle “Türkiye Panoraması”
Belgeselin
çağdaş ustalarını İstanbul’a taşıyarak dünyanın dört bir yanından kalburüstü
filmleri seyirciyle buluşturan DOCUMENTARIST,
Türkiye’deki genç kuşak belgeselciler için de
platform olma işlevini sürdürüyor. Uluslararası programı davet usulüyle
oluşturulan festivale, bu sene Türkiye’den başvuran 110’u aşkın filmden 26’sı
seçildi. Bunların içinde genç yönetmenlerin elinden çıkma 17 film, aynı zamanda
Johan van der Keuken Yeni Yetenek Ödülü’ne
aday olacak. Sözkonusu yapımlardan beş tanesi, Türkiye dışında yaşayan
yönetmenlere ait. Festivale İsviçre’den katılan Ufuk Emiroğlu’nun ilk filmi “Babam, Devrim ve Ben”in (Mon Pêre, la
Rêvolution et moi) dünya prömiyeri ise DOCUMENTARIST’te gerçekleşecek.
Türkiyeli
belgeselcilerin filmlerini seyirciyle buluşturacak olan Türkiye Panorama bölümünün öne çıkan filmleri arasında; Doğu
Akıncı'nın “Mustafa'nın Yaşam Zinciri”
(2012), Piran Baydemir'in “Fecîra” (2013),
Onur Günay & Burcu Yıldız'ın “Garod”
(2012), Hatice Kamer'in “Annemin
Pususlası” (2012), Dilek Gökçin'in “Bûka
Baranê” (2013) ve Ayşe Funda Aras'ın “Gurbet Pastası” (2013) filmleri yer
alıyor. Bu sene festival Türkiye yapımı tüm filmleri ücretsiz gösterme kararı
aldı.
Johan van der Keuken (JvdK) Yeni Yetenek Ödülü 4'üncü Kez Sahibini
Buluyor
Türkiye’den
bu sene rekor sayıda başvuru alan DOCUMENTARIST, yeni kuşak belgeselcilerin buluşma
platformu olma misyonunu da sürdürüyor. Yerli belgesellerden oluşan geniş bir
seçkinin sunulacağı festivalde, Türkiye’den genç belgeselcilere verilen Johan van der Keuken Yeni Yetenek Ödülü
bir kez daha sahibini bulacak. Bu sene 17 filmin aday olduğu 2013 JvdK Yeni
Yetenek Ödülü’nün jürisi yazar ve oyuncu Ercan
Kesal, film eleştirmeni Alin
Taşçıyan, akademisyen Defne
Karaosmanoğlu, Hollanda Başkonsolosluğu Kültür Ataşesi Jeroen Gankema
ve geçtiğimiz
yıl “Beklemek’’ adlı belgeseliyle JvdK Yeni Yetenek Ödülü’nü kazanan Bülent Öztürk’ten oluşuyor.
Festivalde Yan
Etkinlik ve Atölyeler
DOCUMENTARIST,
renkli film seçkisi kadar konser, panel, söyleşi ve açık hava gösterimi gibi
yan etkinlikleriyle de Haziran’da İstanbullu sinemaseverlere bir belgesel karnavalı yaşatacak. Alan Berliner’in Sinema
Dersi, Irena Taskovski’nin Uluslararası Alternatif Dağıtımcılık Dersi, Helena
Ignez’den Breziya Sineması üzerine sunum, Özge Calafato’nun moderatörlüğünü
üstlendiği ‘’Türkiye’de Belgesl Yapmak’’ konulu panel, Hangi İnsan Hakları?
Film Festivali’nde düzenlenen Video-Eylem Atölyesinin sonuçlarının paylaşılacağı
bir gösterim, “Kadınlar ve Politikalar” paneli, Docu-Next Atölyesi, Taksim Gezi
Parkı açık hava gösterimi bunlardan sadece bir kaçı...
Hollanda
Başkonsolosluğu, Brezilya Başkonsolosluğu, SALT, Akbank Sanat, İstanbul Fransız
Enstitüsü, Yunanistan Başkonsolosluğu, Dimitrie Cantemir Romen Kültür Merkezi, Bahçeşehir Üniversitesi,
Goethe Enstitüsü, Anadolu Kültür ve Armada Hotel’in desteğiyle gerçekleşen DOCUMENTARIST İstanbul Belgesel Günleri’nin
gösterimleri, 1-6 Haziran 2013 tarihlerinde
Akbank Sanat, Fransız Kültür Merkezi,
SALT Beyoğlu, Dutch Chapel ve Aynalı Geçit Etkinlik Mekânı’nda, Kadıköy yakasında ise İstanbul Saint Joseph Lisesi Tiyatro Salonu'nda
gerçekleşecek; yan etkinlikler ise Romen Kültür Merkezi, Bahçeşehir
Üniversitesi, Sismanoglio Megaro ve Goethe-Institute‘de izlenebilecek.
Basın sponsorluğunu Radikal, Birgün, Açık Radyo, Altyazı,
Yeni Film, Kültür Mafyası, Bant Dergi, Arka Pencere, Bianet, Zero İstanbul,
Ekşi Sinema ve Avrupa Sineması’nın üstlendiği festivalin hizmet destekçileri arasında Mybilet,
Muaf Beyoğlu, Galata Mutfak, Mavra, Dark'n Dark, Avam Kahvesi ve Kumbara
Cafe yer alıyor.
Bütün
Türkiye yapımı filmler, belgesel klasikleri ve yan etkinliklerin ücretsiz
olduğu festivalde, filmlerin gösterim ücreti ise
5 TL. Biletler MyBilet’ten ve festival süresince
salon girişlerinden temin edilebilir.
Bilgi
için: www.documentarist.org
Ezgi
Aktaş
Basın
ve Halkla İlişkiler Koordinatörü
press@documentarist.org
0505 546 95 18
press@documentarist.org
0505 546 95 18
ders çalışırken dinlenecek 99 şarkı
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 5/29/2013 01:42:00 ÖÖ
etiket: ders çalışırken dinlenecek şarkılar, dosya
yorum:
9 yorum
Ödev yapmak çoğu kez sıkıcıdır, bunu eğlenceli hale
getirebilmek için çeşitli yollar bulunabilir. Bunlardan en kolay olanı fonda
çalan müzik olabilir. 8tracks’tan evansmusic adlı kullanıcı bunu düşünmüş ve bu
iş için en uygun 99 parçayı bir araya getirmiş.
İyi dinlemeler.
from evansmusic on 8tracks Radio.
legolarla şampiyonlar ligi
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 5/29/2013 01:26:00 ÖÖ
etiket: legolarla şampiyonlar ligi, sanat
yorum:
Hiç yorum yok
Guardian, Şampiyonlar Ligi finali için Legolarla bir
video çalışması hazırlamış. Bayern Münih ve Borussia Dortmund arasında oynanan
maçın Legolu hali izlenmeye değer.
cannes film festival 2013 ödül sahipleri
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 5/27/2013 09:05:00 ÖS
etiket: cannes film festival
yorum:
Hiç yorum yok
Bu
yıl 66’ncısı düzenlenen Cannes Film Festivali’nde ödül sahiplerine verildi.
En
İyi Film (Altın Palmiye): La Vie D’Adèle – Chapitre 1 & 2 (Abdellatif
Kechiche)
Jüri
Büyük Ödülü: Inside Llewyn Davis (Coen Kardeşler)
Jüri
Özel Ödülü: Like Father, Like Son (Hirokazu Koreeda)
En
İyi Yönetmen: Amat Escalante (Heli)
En
İyi Senaryo: Jia Zhangke (A Touch of Sin)
En
İyi Kadın Oyuncu: Berenice Bejo (La Passe)
En
İyi Erkek Oyuncu: Bruce Dern (Nebraska)
Altın
Kamera: Ilo Ilo (Anthony Chen)
En
İyi Kısa Film: Safe (Moon Byoung-gon)
Eleştirmenler
Haftası
Büyük
Ödül: Salvo (Fabio Grassadonia & Antonio Piazza)
Mansiyon
Ödülü: Los Duenos (Augistín Toscano & Ezequiel Radusky)
En
İyi Senaryo (SACD): Le Demantelement (Sebastien Pilote)
France
4 Keşif Ödülü: Salvo
Belirli
Bir Bakış
Büyük
Ödül: The Missing Picture (Rithy Panh)
Jüri
Ödülü: Omar (Hany Abu-Assad)
En
İyi Yönetmen: Alain Guiraudie (Stranger by the Lake)
Cinefoundation
Birinci:
Needle (Anahita Ghazvinizadeh)
İkinci:
Waiting for the Thaw (Sarah Hirtt)
Üçüncü:
In Acvariu (Tudor Cristian Jurgiu) & Pandy (Matus Vizar)
Kaynak:
Avrupa Sineması