Biz insanlar tüketmeyi ne de çok seviyorduk.
Bir şeylerin düzenini bozmak, kendi isteklerimiz doğrultusunda modifiye etmek
ne kadar da güzeldi bizim için… Durun dostlarım! Hemen yazıyı yarıda bırakıp
facebook’a koşmayın. Başlangıcı ‘’amaçsızca isyan etmek’’olan bu yazımın devamı
daha önemli. Anlatmak istediklerim bundan sonraları…
Nereden aklıma estiyse bir an için
insanlardan çok uzak yerlere koşmak istemiştim. Koşarak anca mutfağa kadar
gidebilmiştim. Kendime ekmek arası peynir hazırlayıp düşüncemin ne kadarlık
kısmını gerçekleştirebileceğimi düşündüm. Bir an için gaza gelip ‘’yaparım lan
ben bunu’’ dedim ve salonda dizi izleyen anneme fikrimi açtım. ‘’Gidiyorum ben
aanneehh!’’ dedim. ‘’Nereye yavrımm?’’ dedi. ‘’İnto the Wild’e gidiyorum
annehh!’’ dedim ‘’yemek yi, öyle git yavrım’’ diye akıl verdi…
Planım yavaş yavaş aklımda oturmuştu. Otostop
çeke çeke buradan çok uzaklara, insanların olmadığı bir ormana gidecek ve orada
yaşayacaktım. Gideceğim yeri belirlemek için dünya siyasi, fiziki, kabartmalı
ve dilsiz haritalarını bir güzel yaydım masaya. Tam gideceğim yeri seçecekken
telefonum ‘’zoi zoi zoi zoi’’ diye çalmaya başladı. Arayan zırt arkadaşım
Erkan’dı. Telefonla konuşmayı sevmediğim için telefonu açmayıp Erkan’a ‘’ne var
lan :) :D :P :O :ĞY’’ diye mesaj attım. Tekrar aradı bu sefer açtım. Önce
telefonu açmadığım için birkaç küfür etti. Ardından ‘’kızlarla buluşup içmeye
gidiyoss. Sen de gel’’ dedi. Planım aklıma geldi. Kendimi insanlardan soyutlayıp,
bedenimi doğaya sunmalıydım. Çıkar ilişkilerinden sıyrılıp, doğa ana ile
yaşamalıydım. Üzerime sinmiş olan toplu taşıma aracı kokusundan arınıp zaar
gibi çimen, papatya, ağaç ve bilumum bitkilerden kokmalıydım… ‘’Geliyon mu
lan?’ dedi Erkan ‘’Tamam geliyom’’ deyip hazırlandım ve çıktım.
Hayatımız boyunca 3 kere Taksim’e gitmiş
bizler (5 kişiydik), nedense buluşma yeri olarak Taksim’i belirlemiştik.
Meydana çıkmak yerine Galatasaray Lisesi’nin önünde beklemeye karar verdim.
Birkaç dakika sonra 3 tane az samimi olduğum kız arkadaşlarım gelmişti. Erkan’ı
beklemenin gereksiz olduğunu, hemen bir bara gidip bir şeyler içmeyi
kararlaştırdık. Ama gel gör ki aramızda adam akıllı bir şeyler içilebilecek tek
yeri Erkan biliyordu. Ayrıca 4’ümüzde Erkan’a güvenerekten yanımıza para
almamıştık. Zaten aramızda tek içki içen de Erkan’dı. Biz arsızlar gibi fanta
içen tiplerdik… Hemen Erkan’a durumu anlatmak ve nerede olduğumuzu söylemek
için telefonumda Erkan’a tıkladım. Hattımda yeterli bakiye olmadığı için bir
tek ‘’Galats’’ diyebilmiştim Erkan’a. Neyse ki Erkan zeki çocuktu, nerede
olduğumuzu çözmüş ve yanımıza gelebilmişti.
‘’Bensiz nereye gidiyonuz lann şekilliler ordusu?’’ dedi Erkan ve onu
takip edip bilinmezliğe doğru yol aldık.
Okulumuzun kömürlüğüne benzeyen, ama daha
ışıklısı, daha müziklisi ve daha çılgınlar gibi dans edenlerin olduğu ‘’KAFE
BUFALO’’ isimli mekâna girip içkilerimizi yudumlamaya başladık. Masada dönen
muhabbet bilindikti. İlişkilerin ne kadar yüzeysel olduğundan, twitter’ın orta
malı bir mekan olduğundan ve en iyisinin yine ‘’mesene’’ olduğundan dem
vuruyorlardı. Masadaki muhabbetten hep uzak duran Burcu hem saygımı hem de
kalbimi kazanmıştı. Erkan ve diğerleri piste çıkıp çılgınlar gibi dans edince
Burcu’nun kolundan tutup dışarı çıkarttım.
‘’Hay sizin ilişkilerinize 1 konuştuğunuz
konulara 2 beeh!’’ dedim. Burcu şaşırınca gaza gelip devam ettim. ‘’Daha önemli
şeyler var lan şu dünyada. Damarlarınızdan popüler kültür akıyor lan resmen’’
dedim. ‘’Hay senin daşşanı yesinler be!’’ dedi Burcu. Korktum. 1-2 saniye ne
dediğini çözmeye çalıştım. Meğersem sözlerimin çok doğru olduğunu ve sonuna
kadar bana hak verdiğini söylüyormuş. Bitmek bilmez ilişki tartışmalarından,
internetin fütursuzca kullanılmasından ve yeni şeylerin hemen tüketilmesi gibi
şeylerden bahsetti. Vurucu olanını sona saklamıştı. ‘’İnsanlık ne zaman doğadan
koptu beeh! Baş kaldırmak demek Fight Clup izlemek ve sisteme küfür etmek mi?’’
dedi. O an sarı saçları, yeşil gözleri inanılmaz derecede parladı ve son
sözleriyle birlikte Burcu’ya vuruldum…
KAFE
BUFALO’dan uzaklaşıp arka sokaklarda yürümeye başladık. Delicesine popüler
kültür karşıtı olmadığımız için özünde Coca-Cola ürünü olan 2 tane sarı koladan
alıp yürümeye öyle devam ettik.
Ben, günümüz ilişkilerinin ne kadar aşktan
yoksun olduğunu söylediğimde sincapların aşklarından bahsetti. Güzellik
kavramının marka giyim olmazsa ne kadar çabuk biteceğinden dem vurduğumda kral
kelebeklerinin göçünden bahsetti. Edebiyatın da popüler kültür etkisi altında
kalmasından korktuğumu dile getirdiğimde, asıl edebiyatın yer yıldızı
mantarlarının sporlarını saçarken yaptığını söyledi… Burcu’nun dozunda popüler
kültür karşıtı olması ve korkularımın hepsinin yersiz olduğunu, çözümlerinin
hepsini doğada bulabileceğimi örneklerle açıklaması karşısında hayranlığımı
dizginleyemedim ve ‘’hay senin daşşanı yesinler beeh!’’ dedim.
Burcu’yu çok sevmiştim. Kendisine sabahleyin
kararlaştırdığım ormanlara kaçma temalı planımı anlattım. Uzun süredir
kendisinin de böyle bir şeyler planladığını söyledi ve teklifimi kabul etti.
Yarın sabah buralardan çok uzaklara gidecektik. Buluşma yeri olarak KAFE BUFALO’yu
seçtik. Yarın kendimizi doğaya sunacaktık…
KAFE BUFALO’nun önüne gittiğimde Burcu
gerekli hazırlıkları yapmış, beni bekliyordu. Hoşbeş ettikten sonra yolumuza
koyulduk. Karaköy tramvay durağına gitmek için İstiklâl Caddesi’nde hızlı
adımlarla yürüyorduk. Heyecanlıydık. Hem muhabbet olsun hem de popüler kültüre giydirmek
amacıyla 15 metre önümüzdeki dükkânda satılan ‘’ugg’’lara küfür etmeye
başladım. Burcu da söylediklerime katılıyor mu diye sol tarafıma bir döndüm ki
Burcu yok olmuş. 15 metre ilerideki ‘’ugg’’ satan mağazanın önünde dikilmiş
vaziyette beni yanına çağırıyordu… ‘’Fakat popüler kültür karşıtı bir insanın
‘ugg’ arsızı çıkması?’’ diye üzgün üzgün düşünüyordum Burcu’nun yanına
giderken. Konuşmasına fırsat vermeden kulağına eğildim ve ‘’sen artık korkunçlu
bir kadınsın’’ dedim. Topuklarımı kıçıma vura vura zaar gibi İstiklâl
Caddesi’nde koşmaya başladım…
Karaköy tramvay hattına ulaşıp Güngören’e
doğru yol aldım. Tramvayda aklımda tek bir düşünce vardı. ‘’Ulan Emre, sen kim
doğada tek başına yaşamak kim? Ezehehe ezehehe.’’ ‘’Popüler kültür karşıtıymış.
Kıçımın kenarı beeh’’ diye düşüncelerimi iyice pekiştirdim. Ardından üniversite
sınavına hazırlanmak için tramvayda matematik testi çözen çocuğun yanına
oturdum.