tim roth etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tim roth etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

reservoir dogs (1992)


Yönetmen: Quentin Tarantino
Senaryo: Quentin Tarantino, Roger Avary(radyo diyalogu)
Oyuncular: Harvey Keitel, Tim Roth, Michael Madsen, Steve Buscemi
Tür: Suç | Gizem | Gerilim
Yıl: 1992
Süre: 99 dak.
Ülke: ABD
Dil: İngilizce
IMDb puanı: 8.4/10
Top 250: #65
Ödül: 8 ödül, 6 adaylık
Quentin Tarantino’nun soyguncular neler hisseder ve onların psikolojisi nasıldır gibi sorulara cevap verdiği filmi Reservoir Dogs. Kompleks diyalogları güldürürken, kana bulanmış zeminlerde adete insan beynini kaydırıyor. Kadın ihtiva etmeyen filmlerin arasında olmasına rağmen orgazmın doruklarına adeta basit konusuyla çıkarıyor.
Film, beş kişiden oluşan bir soygun ekibinin, polislerin olay yerine erken gelmesinden kaynaklanan başarısızlıktan sonra içlerinden birinin köstebek olduğunu düşünüp, o köstebeği ortaya çıkarma serüvenini konu edinir. Profesyonel bir ekip olduğundan gerçek isimler yerine renklerden oluşan isimleri kullanırlar. Filmdeki komik diyaloglardan biri de bu isimlerin belirlenmesi sahnesinde geçer. Çünkü kimse Mr. Pink olmak istemezken, herkesin dileği Mr. Black olmaktır.
Suç işleyen insanların bir diğer yönünü görmemizi de sağlayan film her ne kadar Tarantino’nun ilk filmi olarak gösterilse de aslında Reservoir Dogs üçüncü filmidir. İlk film Love Birds in Bondage’dır fakat tamamlanamamıştır. İkinci film olan My Best Friend’s Birthday 69 dakikalık bir kısa filmdir fakat çok da başarılı olduğu söylenemez, herkesin kabulü de böyle bir yönetmenin sinema camiasına böyle kült sayılacak bir filmle başladığıdır.
paylaş:

funny games u.s. (2007)

Michael Haneke’nin yine seyirciyle bir güzel dalga geçtiği, 1997 yapımı filmin yeniden çekimi. Açıkçası orijinalini seyretmeyi de düşünmüyorum. Bunun sebebi kesinlikle filmin kötü olması gibi bir neden değil. Filme kötü demek en büyük hakaretlerden biri olur zannımca. İzlememe isteğimin sebebi filmin tıpatıp benzer olması, oyuncular, dil farklı, yönetmen ve söylenen sözler aynı. Ki okuduğum bazı yorumlara göre ikinci filmdeki oyunculuk kaçınılmaz birincisinden daha iyi. Haneke şiddetin adamı, üstelik bunu bu filmde hiçbir şiddet sahnesini göstermeden yapıyor. Tam da bu nokta da seyirciyle nasıl dalga geçtiği gerçeğine geliyor konu. Klasikleşmiş gerilim korku ya da türü ne olursa olsun, o filmlerdeki kalıplara çomak sokuyor. Müzikle sağlayacağı gerilimi kullanmak yerine hiç müzik kullanmamayı tercih ediyor. Fakat bu filmde az da olsa ses var, üstelik bu, filmi eğlenceli de kılmış.
Filmin başında gösterilen, eve getirilmesi gerekilen ve ne hikmetse botun içine düşüp kalan bıçak, hiçbir işe yaramıyor mesela. Onun öncesine gelecek olursak, filmin doruklara çıktığı noktalarda, baş kadın karakterimiz bir anlık hamleyle silahı eline geçirip gençlerden birini vuruyor, işte seyirci orada bir oh çekiyor, neden, çünkü iyiler her zaman kazanır, en azından ölseler bile bu filmde vurgulanır. Kötüler de kaybeder. Ama olmuyor, sadece bir kumanda filmi geri sarabiliyor ve dolayısıyla gençler daha dikkatli davranıyorlar, iyi olan başkarakterimiz kurtulamıyor. Son sahne zaten bıçak sahnesi, yok öyle bir şey.
Dedik ya filmde şiddet sahneleri gösterilmiyor diye, en belirgini de küçük çocuğun öldürülme sahnesi, kamera o esnada diğer gence sabitlenmiş şekilde, çünkü o sahne yaşanırken hayat devam etmekte, diğer gencimiz mutfakta kendine yiyecek bir şeyler hazırlamaktadır. İzleyici de kameradan dolayı mutfak sahnesine hapsedilmiş olur.
Filmde psikopat gençlerin kameraya dönüp seyirciyle konuşması da yanılmadığımızın bir ispatı, evet biz tahmin edilen gibi filmin başını sonunu o şekilde beklemiyorduk.
Filmdeki konudan bahsedecek olursak, aslında yoğun işlenen bir söz edemeyiz, iki genç beyazlar içinde gelirler ve aileye işkence uygulamaya başlarlar. Her şeyin nezaket çerçevesinde gerçekleşse aslında tüm bunların yaşanmayacağını da söylemeden geçmezler. Olayın başlangıcı ise dört adet yumurtadan ileri gelir.
Haneke 10 yıl aradan sonra neden bu filmi yeniden çekme gereği duydu sorusuna ise şöyle bir cevap getirilmiş. Bu eleştirilerin Hollywood’a ulaşması. Aslında Amerikalıların gidip de altyazı bulup da bir Avrupa filmi izleyeceklerini ben de düşünmüyorum ama Haneke yapmak istediğinde başarılı olmuş mu, sanırım hayır çünkü filmin bütçesi ve kazancı arasında dağlar var.
Tabii diğer yorumlara da kulak vermemek elde değil. Filmin yeniden çekilmesi hakkında Haneke’nin paraya ihtiyacı olduğu bile söyleniyor. Hem bir kişi bu kadar üne kavuşmuş, saygınlığı giderek artmışken kendi filmini, her zaman eleştirdiği Hollywood için neden çeksin? Neyse ki özüne dönmeyi de başarıyor. Bu, orijinal filmin daha iyi olduğunu savunanların görüşü tabii.
111 dakikalık suç, dram, gerilim kategorili filmin oyuncuları ise Naomi Watts, Tim Roth ve Michael Pitt. Filmin 3 ödülü ve 1 adaylığı bulunmakta. Ortalama 28 bin kullanıcının oylarıyla da 6.3 IMDb puanına layık görülmüş.
Neden ikinci filmi çekti, paraya mı ihtiyacı vardı, çekilecekti madem başka bir yönetmen el atsaydı tartışmaları bir kenarda dursun Michael Haneke aşmış, kendi çizgisinde seyir eden, her daim bizi yanıltmak ve kendi benliğimiz hakkında fikir sahibi olmak hatta kişiliğimizi sorgulamamazı sağlayıp bizi derin düşüncelerle boğan bir yönetmen. Funny Games de onun belki de en çok bilinen filmi. İzlemekten çekinmeyin. Ama unutmayın ki film, huzursuzluklarla dolu.
Üstelik Haneke film için demiş ki, bu film ilk kez izleyecekler için, izlemiş olanlar için değil. Ve de iki filmin benzerliğini daha rahat görebilmek için buradaki karşılaştırma videosunu seyredebilirsiniz.
Ayrıca Paul ve Peter'ı en başarılı 35 sinema kötüsü adlı listede de 2.sırada görüyoruz. Listeye bakmadan geçmeyin.

paylaş: