öcümü almıştım



Artık iş bulmam gerekiyordu. 25 yaşına gelmiş, hala baba parası ile geçinen bir insandım. Hayla annemgillerin evinde oturuyor, annemin izlediği diziler reklama girse de maça baksam diye düşünen, çoraplarla yaptığım top ile salonda apartmanlar arası futbol turnuvası düzenleyen, canım sıkıldığında kafamı halıya sürterek ''dışarı çıkmak istiyorum ben  yeea, of anne of ya'' diye çemkiren, salçalı ekmeğimi kaptığım gibi dışarı koşan, 25 yaşında üniversite mezunu bir insandım. Artık iş bulmam gerekiyordu. Bunun için odama koşar adımlarla giderek takım elbisemi giymiştim. CV'min bir kopyasına yanıma alarak yola koyulmuştum ki birden ayakkabılarımın olmadığı fark ettim. Bunu dert etmeyerek sandaletlerimi ayağıma geçirmiş, dışarı çıkmıştım. Önce mahallemizin bakkalı Nuri Bakkal'a gidip çırağa ihtiyacı olup olmadığını sormuştum. Suratıma bakarak ''ekmek geldi tağğze verem mi ? '' demişti. Nuri Bakkaldan sonra döner + ayranın 1 liraya satıldığı yere gidip bulaşıkçılık için başvuruda bulunmuş lakin dükkândan 1 liraya döner + ayran ile çıkmıştım. Tekstilde ortacı, egzoz tamirciliği ve hamallık gibi işlerden de hayır lafını duymuştum... Umudum tükeniyordu. İnsanların ''seni yeneceğim İstanbul'' diye çemkirdiği tepeye gitmeye karar vermiştim. Üzerimde para kalmamıştı. Ama oraya gitmeliydim. 30 kişinin beklediği durağa gidip dolmuş bekliyordum. Hepimiz aynı anda dolmuşa binince para benim için sorun olmamıştı.''Seni yeneceğim İstanbul'' tepesine gelip denizi, insanları, vapurları incelemeye başlamıştım. Sonra ''seni yenemedim İstanbul'' demiştim kısık bir sesle.''Nerden biliyosun'' diye yanıma gelmişti. ''İş bulamadım. 25 yaşındayım ve annemle birlikte yaşıyorum sayın İstanbul.'' diye yanıtlamıştım ben de. ''Kendi işini neden yaratmıyosun'' demişti sayın İstanbul. ''Nasıl yağğni'' demiştim ben de. ''Bilmem onu da sen bul'' demişti. ''Uleeen kiminle konuşuyorum ben'' diye sağ tarafıma bir döndüm ki, kalbim 6 aydır Facebook’a giremeyen ergenler gibi çıldırmıştı. Deli çarpıyordu. Yeşil gözlü, sarı saçlı elinde sigarası ile bana bakıyordu tatlı tatlı. Gözlerini sandaletlerime dikerek ''neden iş bulamadığın anlaşıldı'' demişti. Çorabım başparmak kısmında kocaman bir delik vardı. Ayak başparmağım olduğu gibi ortaydı. Bunu umursamıyordum çünkü bu kıza âşık olmuştum.
   ''Çorabın kaçmış'' dedi. Ben hala ona bakıyordum. Uzun bir bakışmanın ardından omzuma yumruk atarak ''gel gidelim çorap alalım'' demişti. Takım elbisenin altında sandalet olması pis bir durumdu. Ama daha da pisi çorabımın yırtık olmasıydı. 16 yaşımda annem ile gittiğimiz pazarda alınmıştı bu sandalet.’’Oğlum büyüme çağındasın. 1 numara büyük alalım rahat rahat giyersin.’’demişti annem. 40 numara yerine fırın küreği uzunluğundaki 46 numaralık sandaleti almıştı annem bana. Çorap dükkânından çorap aldıktan sonra yürümeye başlamıştık. Hızımızı alamayıp Taksim Meydanına kadar yürümüştük. Birden telefonu çalmış, karşıdaki insanın ona bağırdığını duymuştum. Aynı şekilde o da bağırıyordu. Konuşmanın sonuna doğru ağlamaya başlamıştı. “N’oldu, kim o?” demiştim. “Eski nişanlım” dedi. “Seni neden ağlattı” dediydim ben de. Sorduğum soru boştu. “Onunla tekrar görüşmezsem evime gelecekmiş. Korkuyorum.” Kolundaki morlukları göstererek  “o mu yaptı?” dediğimde göz kırparak onaylamıştı. Çıldırmış, delirmiş, etrafa yumruk atmaya başlamıştım. Fazladan tepki veriyordum. Bir süre sonra  “ondan kurtulmanı sağlayabilirim” dediğimde gözlerini kocaman açmış, planımı anlatmıştım. Plan ise; eski nişanlı âşık olduğum kızın evine gelecek. Kız bana evin anahtarını verecek. Sonra adam da geldiğinde pencereden bana doğru bakacak ve ben de içeri dalıp olaylar olaylar yapacaktım.
   Saat 9’da eski nişanlısı binaya girmişti. Planım gayet net ve takdire şayandı. Ama bir işe yaramamıştı. Zaman geçiyor kız bir türlü pencereden bana bakmıyordu. “Uleen adam kıza bir şey mi yaptı acaba” diyerekten kızın evine girmeye karar verdim. Eve girdiğimde “Şey şey, düğün davetiyemiz fildişi kâğıdın üzerine Çingene pembesi yazılı mercan mavisi bir zarfta olsun aşkım. N’olur, N’olur, N’olur” diye çemkiren âşık olduğum kızın sesi ile yankılanıyordu. Dünyam yıkılmıştı. Evden üzgün bir şekilde çıkmıştım. Apartmanın hemen karşısında bir döner dükkânı vardı. İşçi arıyordu. Gittim içeri beni işe aldılar.
   2 hafta sonra âşık olduğum kız bizim dükkâna gelerek 2 tam, 4 yarım ve bir litrede ayran istemişti. Ondan öcümü almalıydım. Şeytani bir fikir gelmişti aklıma. Dönerleri ben hazırlıyordum. 2 tam, 4 yarım dönerin içine hiçbir şey koymayarak paketlemiş “siparişiniz hazır” demiştim. Siparişi aldıktan sonra “ne kadarda hızlısınız, iyi günler” demişti. Beni tanımamıştı bile. Ama umurumda değildi bu. Ben öcümü almıştım. Dükkândan çıktığında arkasından kötü insanların güldüğü gibi yüksek sesle gülmüştüm. Nihahaha! Nihahaha! Niiihahahaha. Öhöhöh. Öhöh. Öğğöhh… Güldüğüm anda ağzım kocaman açık olduğu için sinek girmişti. Ama öcümü almıştım.

-titiemre
Diğer yazıları için tıklayın.

(siz de yazı/fikir/görsel/liste/deneme göndermek istiyorsanız iletişim bölümüne uğrayınız)

paylaş:

0 YORUM:

Yorum Gönder