en iyi 50 yol filmi


TotalFilm tarafından hazırlanmış, en iyi yol filmleri listesi:

50. Road Trip (2000)
49. Death Race 2000 (1975)
48. Road To Perdition (2002)
47. Flirting With Disaster (1996)
46. The Doom Generation (1995)
45. About Schmidt (2002)
44. It's A Mad, Mad, Mad, Mad World (1963)
43. O Brother, Where Art Thou? (2000)
42. Weekend (1967)
41. The Hitcher (1986)
40. The Grapes Of Wrath (1940)
39. Sideways (2004)
38. Dumb And Dumber (1994)
37. Wolf Creek (2005)
36. Planes, Trains And Automobiles (1987)
35. The Blues Brothers (1980)
34. Monsters (2010)
33. The Cannonball Run (1981)
32. In This World (2002)
31. Little Miss Sunshine (2006)
30. The Muppets (2011)
29. Bring Me The Head Of Alfredo Garcia (1974)
28. The Straight Story (1999)
27. Alice Doesn't Live Here Anymore (1974)
26. National Lampoon's Vacation (1983)
25. The Motorcycle Diaries (2004)
24. Rain Man (1988)
23. Natural Born Killers (1994)
22. Genevieve (1953)
21. Smokey and The Bandit (1977)
20. Wild At Heart (1990)
19. True Romance (1993)
18. Y Tu Mama Tambien (2001)
17. The Road (2009)
16. The Adventures Of Priscilla, Queen Of The Desert (1994)
15. Borat (2006)
14. Vanishing Point (1971)
13. The Sure Thing (1985)
12. Badlands (1973)
11. The Wizard Of Oz (1939)
10. Midnight Run (1988)
9. Thelma And Louise (1991)
8. Two-Lane Blacktop (1971)
7. It Happened One Night (1934)
6. Duel (1971)
5. The Wages Of Fear (1953)
4. Bonnie And Clyde (1967)
3. Paris, Texas (1984)
2. Max Mad 2 (1981)
1. Easy Rider (1969)
paylaş:

son 15 yılın en iyi 50 filmi


TotalFilm tarafından hazırlanan ve kendi yazarlarının oylarıyla belirlenen son 15 yılın en iyi 50 filmi:



50. The Departed (2006)
49. Children Of Men (2006)
48. Good Will Hunting (1997)
47. Eyes Wide Shut (1999)
46. Blue Valentine (2010)
45. The Assassination Of Jesse James By The Coward Robert Ford (2007)
44. Drive (2011)
43. Y Tu Mamá También (2001)
42. Up (2009)
41. The New World (2005)
40. The Truman Show (1998)
39. Casino Royale (2006)
38. American Beauty (1999)
37. Before Sunset (2004)
36. Sideways (2004)
35. Let The Right One In (2008)
34. Out Of Sight (1998)
33. The Social Network (2010)
32. Spirited Away (2001)
31. In The Mood For Love (2000)
30. Shaun Of The Dead (2004)
29. Gladiator (2000)
28. Brokeback Mountain (2005)
27. Boogie Nights (1997)
26. The Big Lebowski (1998)
25. City Of God (2002)
24. The Lives Of Other (2006)
23. L.A. Confidential (1997)
22. Donnie Darko (2001)
21. Rushmore (1998)
20. Wall.E (2008)
19. Eternal Sunshine Of The Spotless Mind (2004)
18. Kill Bill: Vol 1/2 (2003/4)
17. Hidden (2005)
16. No Country For Old Men (2007)
15. The Thin Red Line (1998)
14. The Matrix (1999)
13. Zodiac (2007)
12. Dead Man's Shoes (2004)
11. The White Ribbon (2009)
10. Oldboy (2003)
9. Pan's Labyrinth (2006)
8. Lost In Translation (2003)
7. Fight Club (1999)
6. The Dark Knight (2008)
5. Mulholland Dr. (2001)
4. Magnolia (1999)
3. There Will Be Blood (2007)
2. Memento (2000)
1. The Lord Of The Rings Trilogy (2001-2003)
paylaş:

en iyi 50 ilk film



District 9, 12 Angry Men, American Beauty, Being John Malkovich, Memento, Pi, Amores Perros, Das Leben der Anderen, American History X ve tabii ki Donnie Darko yer alsaydı çok daha iyi olurdu dediğimiz bir Time Out listesi. Her zamanki gibi sıralamayı önemsemeyin.


50. Easy Rider (1969)
Yönetmen: Dennis Hopper

49. Throw Momma From the Train (1987)
Yönetmen: Danny DeVito

48. Kids (1995)
Yönetmen: Larry Clark

47. Jour de Féte (1949)
Yönetmen: Jacques Tati

46. Say Anything (1989)
Yönetmen: Cameron Crowe

45. Violent Cop (1989)
Yönetmen: Takeshi Kitano

44. Bob & Carol & Ted & Alice (1969)
Yönetmen: Paul Mazursky

43. Celia (1989)
Yönetmen: Ann Turner

42. George Washington (2000)
Yönetmen: David Gordon Green

41. The Hired Hand (1971)
Yönetmen: Peter Fonda

40. Seul Contre Tous (1998)
Yönetmen: Gaspar Noe

39. Repo Man (1984)
Yönetmen: Alex Cox

38. Pepi, Luci, Bom... (1980)
Yönetmen: Pedro Almodóvar

37. Man Bites Dog (1992)
Yönetmen: Rémy Belvaux, André Bonzel, Benoît Poelvoorde

36. This is Spinal Tap (1982)
Yönetmen: Rob Reiner

35. Diner (1982)
Yönetmen: Barry Levinson

34. A Bout De Souffle (Breathless) (1959)
Yönetmen: Jean-Luc Godard

33. On The Town (1949)
Yönetmen: Stanley Donen & Gene Kelly

32. Bottle Rocket (1996)
Yönetmen: Wes Anderson

31. Targets (1968)
Yönetmen: Peter Bogdanovich

30. Pather Panchali (1955)
Yönetmen: Satyajit Ray

29. Alice (1988)
Yönetmen: Jan Svankmajer

28. Killer of Sheep (1977)
Yönetmen: Charles Burnett

27. The Evil Dead (1980)
Yönetmen: Sam Raimi

26. Mad Max (1979)
Yönetmen: George Miller

25. Knife in the Water (1962)
Yönetmen: Roman Polanski

24. L'Age D’Or (1930)
Yönetmen: Luis Buñuel

23. Shadows (1959)
Yönetmen: John Cassavetes

22. The Great McGinty (1940)
Yönetmen: Preston Sturges

21. Reservoir Dogs (1992)
Yönetmen: Quentin Tarantino

20. Primer (2004)
Yönetmen: Shane Carruth

19. Gates of Heaven (1978)
Yönetmen: Errol Morris

18. Eraserhead (1976)
Yönetmen: David Lynch

17. Buffalo ’66 (1997)
Yönetmen: Vincent Gallo

16. Bleak Moments (1971)
Yönetmen: Mike Leigh

15. Blue Collar (1978)
Yönetmen: Paul Schrader

14. Airplane! (1980)
Yönetmen: Jerry Zucker, Jim Abrahams and David Zucker

13. The Texas Chain Saw Massacre (1974)
Yönetmen: Tobe Hooper

12. Play Misty For Me (1971)
Yönetmen: Clint Eastwood

11. Accattone (1961)
Yönetmen: Pier Paolo Passolini

10. Performance (1970)
Yönetmen: Nicolas Roeg & Donald Cammel

9. The Maltese Falcon (1941)
Yönetmen: John Huston

8. Night of the Living Dead (1968)
Yönetmen: George A Romero

7. The 400 Blows (1960)
Yönetmen: François Truffaut

6. They Live By Night (1948)
Yönetmen: Nicholas Ray

5. Blood Simple (1984)
Yönetmen: Ethan & Joel Coen

4. L’Atalante (1934)
Yönetmen: Jean Vigo

3. Badlands (1973)
Yönetmen: Terrence Malick

2. Citizen Kane (1941)
Yönetmen: Orson Welles

1. The Night of the Hunter (1955)
Yönetmen: Charles Laughton
paylaş:

take shelter (2011)


Yönetmen: Jeff Nichols
Senaryo: Jeff Nichols
Oyuncular: Michael Shannon, Jessica Chastain, Shea Whigham
Tür: Dram | Gerilim
Yıl: 2011
Süre: 120 dakika
Ülke: ABD
Dil: İngilizce

Başarılı bir psikolojik gerilim filmi olan Take Shelter, Curtis adındaki inşaat işçisinin yaklaşan fırtınayla başlayan yağmurun altında beklemesiyle başlıyor. Gökten düşen çamurlu su damlalarının gelecekte yaşanabilecek kıyametin habercisi olduğunu düşünen Curtis’in bundan sonra yaşayacakları ise ardı arkası kesilmeyen kabuslar ve bu kabuslardan ötürü bünyesinde oluşan paranoyaklık ve ailesi ile arasındaki ilişkinin girerek bozulması.
Kermeslerde elişi satarak, perde dikerek eve katkı sağlayan karısı ve duyma engelli küçük kızı ile birlikte yaşayan Curtis aslında iyi bir baba ve aile ferdi. Gece gördüğü rüyalar ise tam anlamıyla yaklaşan korku kapanı ve bunun önlemini almak için uğraşıyor. Bizim görebildiğimiz ilk rüyada başlayan fırtına ve oluşan hortumları izlerken çılgına dönen Red isimli köpeklerinin ipi koparıp Curtis’in kolunu ısırmasıyla uyanıp tüm gün kolunda ağrı ile dolaşan Curtis, bir süre sonra evde yaşamasına izin verdiği köpeğini bahçedeki kulübesine kapatır ve kulübenin etrafını tel örgüyle çevreler.
Yaşadığı ve gördüklerini henüz ailesine anlatmayan Curtis en başta fazla abartıyor gibi görünse de bundan sonra yapacaklarının yanında köpeğin kulübesini tel örgüyle çevrelemek hiçbir şey gibi kalacaktır.

Bir yandan maddi zorluklar, diğer taraftan çocuklarının tedavisi için gereken çaba, üzerine gelen kabuslar Curtis’in yaşamını tümüyle alt üst ederken, uyku esnasında gelişen krizler oluşabilecek son noktaya gelinmesine neden oluyor. Psikolojik tedavi görmek zorunda kalan Curtis halen karısına durumu tam olarak açılamasa da gittiği danışman durumun özünde annesinin otuzlu yaşlarda şizofren vakasıyla karşı karşıya gelmesine bağlasa da o tam da bunu görmez ve kütüphaneden aldığı kitaplarla kendi durumunu araştırmaya koyulup iyiden iyiye paranoyaklaşmaya başlar. Rüyalarında gördüğü kasırganın giderek yaklaştığı fikrine kendisini kaptıran Curtis çalıştığı yerden vinç, dozer gibi aletleri alıp arkadaşının yardımıyla evinin bahçesine sığınak yapmaya karar verir. Sonrasında yaşananlar ise aileyi tümüyle mahveder. İşine gösteremediği ilgi ve izinsiz eşyaların kullanması gerekçesiyle işinden uzaklaştırılan Curtis, sağlık sigortasının iptaliyle kızının tedavi masraflarının kesilmesiyle içten içe çöker. Esas bundan sonra başlayan gerginlik ise izleyiciyi tümüyle ekran başında meraklı gözlerle izlemeye zorlar.
Yılının en iyi mahsullerinden biri olan film, ayrıca eleştirmenler tarafından da başarılı notlar almış ve katıldığı festivallerden ödüller de kazanmış.
Fragmanı buradan izleyebilirsiniz.
paylaş:

en iyi dostun kim dediler sarı kapaklı bidonum dedim


  Kurban bayramının 2. gününde evimiz fellik fellik dana ciğeri kokarken, akrabalar içeride yeni doğan Buğrasu’yu güldürmek için şekilden şekle girerken, hepimizin korktuğu Haydar amcamın bana ‘’dersler nasıl dersler? Derslerden haber ver sen derslerden’’ diye bana soru sorduğunda benim ‘’derslerde dersler mına goyim. Başka bir şey bilmez misiniz lan siz? Aşığım ben aşık. Allah çarpsın bir gün İnto The Wild’e gidecem göreceksiniz o zaman eşşeğinkini’’ diye içimden geçirip ‘’iyi amcacığım iyi. Sağlığın sıhhatin yerindedir umarım’’ diye cevap verdiğimde bu evden kurtulmak istemiştim.
   Amcam tam 2. sorusuna geçecekken içeriden bir çığlık koptu! ‘’2 kilo turşu al gel Emrehhh!’’ Hemen mutfağa koşup anneme sarıldım. Sayesinde evden kısa bir sürede olsa ayrılacak, kafamı dinleyecektim. Ayakkabılarımı giymiş, tam dışarı çıkacakken minik bir çocuk tip tip bana bakmaya başlamıştı. Ben ‘’ne var lan?’’ mahiyetinde kaş göz hareketi yaparken çocuk pantolonunu indirip üzerime işemeye başladı. ‘’Eneni eneni eneni’’ diye zıp zıp zıplarken de çocuk çişini bitirmişti. Hemen dolaptaki laylon tuvalet terliğini alıp çocuğun çüküne ve beynine seri hareketlerle darbeler indirip hemencecik kaçtım evden. Hiç başlamamış olan cinsel hayatını laylon tuvalet terliği ile sonlandırmıştım, tanımadığım akraba çocuğunun.
   Kısa bir yürüyüşün ardından turşucudan 2 kilo salatalık turşusu alıp sokaklarda sürtmeye başladım. Eve gitmek istemiyordum. İskeleye gidip adalar vapuruna binmeye karar verdim. Pasom yanımda olmadığı için 2 salatalık turşusu karşılığında paso basacak insanı bulmak kolay olmuştu. Elimdeki sarı kapaklı bidon ile kendime oturacak yer arıyordum. Uzun bir arayışın ardından kendime güzel bir yer bulmuş, bidonumu da kimsenin canı çekip istemesin diye bacaklarımın arasına saklamıştım.
   ‘’Yok ağğbi yok. Nikola Tesla gibi bir insan bir daha bu dünyaya gelmez. Tesla ağğbi ya. Sırf bu adama saygımdan dolayı meslek lisesinde elektrikçilik bölümünü okumadım. ’Ya kablosuz, taşınabilir elektriği ben bulursam’ diye. İşte o zaman tam bir egoist olurdum’’ diye bilimsel şeyler düşünüp, beynimde kaleler yıkıp devletler kurarken yanıma bir bağyan oturdu. Tüm hışmıyla leopar desenli çantasından yine leopar desenli I fon’unu çıkarttı. Parmağı ekranda ‘’voici voici’’ diye kayıyordu. Görebildiğim kadarıyla ‘’Aşkişiştom’’ isimli varlığı aramıştı. ‘’Nasıl gelemem ya? Nerdesin sen şimdi? …… Hee. O kız yüzünden gelmiyorsun minik kuşunun yanına? ……… Beni sevseydin yanımda olurdun. ……… Ney? ……… Asıl ben seni terk ediyorum. …………… Sensin adi. Pijj.’’
   İlişkileri düşündüm dostlarım. Sonra Mehmet Emin Karamehmet’in nasıl zengin olduğunu buldum. ‘’Vayy pijj’’ dedim. Yöntem çok basitti dostlarım. Hedef, ilişkinin en önemli parçası olmaktı. İlişkiden ekmek kazanacaktınız. Telefonla konuşmak ve mesajlaşmakta bir ilişkinin temel taşlarından birisiydi. Şimdi tam bir ayrılık yaşanması için bir birlerini defalarca arayıp duracaklar. Sonra boş mesajlar gelecek yüzlerce. Turkcell bu yüzden zengin oluyordu işte. ‘’Mehmet Emin’in yanında nasıl işe girerim lan acaba?’’ diye düşünürken yanımdaki bağyan hafif hafif ağlamaya başladı…
   İşte benim zayıf noktam dostlarım. Nerede ağlayan bir bağyan, kalbimde bir ağrı, bir zorlanma. ‘’Belki susar’’ diye düşünerekten herkesten sakladığım sarı kapaklı turşu bidonumu açıp burnunun altına dayadım. Turşu kokusu sakinleşmesini sağlar diye düşündüm.  Bu yöntem işe yaramayınca elimi turşu suyuna bandırıp bağyanın suratına sürdüm. ‘’Kolanya etkisi yaratır’’ diye düşünmüştüm… Bağyanın beni azarlayıp tokatlaması gerekirken rimelleri çenesine ulaşmış bir vaziyette ‘’bana gidelim. Birine ihtiyacım var. Lütfen.’’ demesi karşısında sadece kafamı sallayıp kabul etmiştim. 
  Kadıköy’e geldiğimizde elimden tutup beni evine doğru götürmeye başlamıştı. Vapurdan 20 adım uzaklaşınca ‘’Durrr!’’ diye bağırdım. ‘’lütfen benimle gel. Birine ihtiyacım var, lütfen’’ diye söylendi yine. ‘’Bidonum’’ dedim ‘’Onu alıp geliyorum hemen.’’
   Taksiye binmiş, kızın evine gidiyorduk. Kız bana sarılıp miyavlıyor bense bidonuma sarılıp türlü türlü şeyler düşünüyordum. ‘’Ya saf ve temiz vücudumdan faydalanmaya kalkarsa? Sabahleyin de hiçbir şey olmamış gibi sehpanın üzerine para bırakıp işe giderse?’’ ‘’Beni inşaata götürüp böbreklerimi alırsa?’’ diye düşünmüştüm. İçimdeki anneyi kovup adam akıllı şeyler düşünmeye başlarken kızın evine ulaşmıştık. Taksinin ücreti 44 lira 90 kuruştu. 45 verseniz yeter’’ dedi taksici. Kız çantasından 50 lira çıkartıp taksiciye verdi. Taksici tam basıp giderken ‘’ Fiiyiivuvv’’ diye ıslık çalıp aracı durdurdum. ‘’Para üstünü alayım ağğbi’’ dedim.
  Kızın dairesine ulaşınca adını sordum sonunda. ‘’Adım önemli değil. Önemli olan bu gece seninle yaşayacaklarımız’’ dedi. O anda içimdeki anne vücut buldu ve  ‘’böbrekleriiiinnn!’’ diye bağırdı. ‘’Ehihi ehihi’’ diyebildim sadece.
  Salona gidip yaklaşık olarak 39 tane kırmızı mumu büyük bir dikkatle yaktı. Kadehine kırmızı şarap doldurup koltuğa oturduk. Evde tek kadeh olduğu için ben ince belli çay bardağında içiyordum kırmızı şarabımı. Çok büyük şeyler yaşayacağımızı düşünüyordum. İnce belliye şarap doldurmaya mutfağa gitmiştim. Döndüğümde kız kanepede ‘’kuharrzzz. Kuhharrzzz.’’ diye horlamaya başlamıştı.
  Şimdi aranızdan bir kaçı hınzır hınzır gülüyordur. Ben üzgün değildim dostlarım. Zaten benim platonik sevdiceğim var. İhanet edemem ona… Gittim içeriden sünger bob’lu battaniyeyi alıp kızın üzerine örttüm. 19 santimlik topuklu ayakkabısını çıkarttım. Duvarda yamuk bir çivi görünce ‘’sevabına düzelteyim lann’’ dedim ve ‘’Vur ha vur. Vur ha vur’’ diye diye çiviyi topuklu ayakkabı ile düzelttim. ‘’O kadar şey yaptık. Hani benim payıma düşen?’’ deyip I fon’u aldım elime. Kendi telefonuma ‘’Feridun Düzaç- Söz ver mp3dinle. www.mp3ve4indirtelefona.com’’ isimli parçayı attım…
  Eve ulaştığımda herkes sofrada oturmuş ‘’neredesin oğlum’’ diye bir sürü soru sormaya başlamışlardı. Elimdeki bidonu Şampiyonlar Ligi Kupası gibi havaya kaldırıp önlerine koyunca sakinleştiler neyse ki… Platoniğime attığım bayram mesajında bir geri dönüş gelmemişti. Sinirli bir şekilde odama gidip pencereden aşşa baktım. Camı açıp aşşa tükürdüm. Bunları yaparken odanın kapısı aninde kapandı ve ‘’klikt’’ diye kitlendi. Arkamı döndüğümde üzerime işeyen çocuğun suratını gördüm.

paylaş:

en etkileyici finale sahip 40 film


(Hatırlatmakta fayda var. Liste 2007 yılında hazırlanmış. Oldeu Boi gibi Memento gibi The Prestige gibi filmlerin de kıyıda köşede olmasını isterdik.)
 firstshowing.net'e göre en etkileyici finale sahip 40 film şu şekilde:


1 - THE 40 YEAR-OLD VIRGIN (2005)
Yönetmen: Judd Apatow

2 - RESERVOIR DOGS (1992)
Yönetmen: Quentin Tarantino

3 - LOST IN TRANSLATION (2003)
Yönetmen:Sofia Coppola

4 - SOME LIKE IT HOT (1959)
Yönetmen: Billy Wilder

5 - VALLEY GIRL (1983)
Yönetmen: Martha Coolidge

6 - THE THIRD MAN (1949)
Yönetmen: Carol Reed

7 - BOOGIE NIGHTS (1997)
Yönetmen: Paul Thomas Anderson

8 - MANHATTAN (1979)
Yönetmen: Woody Allen

9 - A LEAGUE OF THEIR OWN (1992)
Yönetmen: Penny Marshall

10 - WHITE HEAT (1949)
Yönetmen: Raoul Walsh

11 - THE KARATE KID (1984)
Yönetmen: John G. Avildsen

12 - NORTH BY NORTHWEST (1959)
Yönetmen: Alfred Hitchcock

13 - PRIDE & PREJUDICE (2005)
Yönetmen: Joe Wright

14 - THE KILLING (1956)
Yönetmen: Stanley Kubrick

15 - THE BOURNE ULTIMATUM (2007)
Yönetmen: Paul Greengrass

16 - SAW (2004)
Yönetmen: James Wan

17 - A HISTORY OF VIOLENCE (2005)
Yönetmen: David Cronenberg

18 - THE GODFATHER: PART II (1974)
Yönetmen: Francis Ford Coppola

19 - THE OTHERS (2001)
Yönetmen: Alejandro Amenábar

20 - A TASTE OF CHERRY (1997)
Yönetmen: Abbas Kiarostami

21 - SIXTEEN CANDLES (1984)
Yönetmen: John Hughes

22 - VERTIGO (1958)
Yönetmen: Alfred Hitchcock

23 - ONCE (2006)
Yönetmen: John Carney

24 - THE SIXTH SENSE (1999)
Yönetmen: M. Night Shyamalan

25 - DR. STRANGELOVE (1964)
Yönetmen: Stanley Kubrick

26 - CINEMA PARADISO (1988)
Yönetmen: Giuseppe Tornatore

27 - ROCKY II (1979)
Yönetmen: Sylvester Stallone

28 - BEFORE SUNSET (2004)
Yönetmen: Richard Linklater

29 - THE SEVENTH SEAL (1957)
Yönetmen: Ingmar Bergman

30 - RUSHMORE (1998)
Yönetmen: Wes Anderson

31 - GONE WITH THE WIND (1939)
Yönetmen: Victor Fleming

32 - BROKEBACK MOUNTAIN (2005)
Yönetmen: Ang Lee

33 - THE 400 BLOWS (1959)
Yönetmen: François Truffaut

34 - SIDEWAYS (2004)
Yönetmen: Alexander Payne

35 - CASABLANCA (1942)
Yönetmen: Michael Curtiz

36 - ABOUT A BOY (2002)
Yönetmen: Chris Weitz, Paul Weitz

37 - THE SEARCHERS (1956)
Yönetmen: John Ford

38 - BIG NIGHT (1996)
Yönetmen: Campbell Scott, Stanley Tucci

39 - FACING WINDOWS (2003)
Yönetmen: Ferzan Özpetek

40 - ONE FLEW OVER THE CUCKOO'S NEST (1975)
Yönetmen: Milos Forman
paylaş:

shelter (2007)


Yönetmen: Jonah Markowitz
Senaryo: Jonah Markowitz
Oyuncular: Trevor Wright, Brad Rowe, Tina Holmes
Tür: Dram | Romantik | Spor
Yıl: 2007
Süre: 97 dakika
Ülke: ABD
Dil: İngilizce

Yönetmen ve yazar Jonah Markowitz’in, ailesi ve geleceği hakkında seçimler yapmak zorunda bırakılan ve bu seçimde arada kalmışlığın verdiği bunalımı yaşayan kafası karışık sanatçı bir genci konu edinen bir filmi Shelter.
Filmin merkezinde yer alan Zach (Trevor Wright), San Pedro’da işçi sınıfı bir ailede yaşayan, çalıştığı restoranda yemek hazırlayıp kazandığı parayla ailesine destek olan, kız arkadaşı Tori ile aralarındaki sorunları çözmeye çalışırken, hasta babası ve bencil ablasının çıkardığı sorunlar yüzünden beş yaşındaki yeğeni Cody’ye bakmak zorunda olan bir genç. Tutkusu eline aldığı defterine bir şeyler karalamak, sokak sanatı icra etmek ve sanat okuluna kabul edilmek. Ablası Jeanne, kendi zevkleri yüzünden biraz da işi dolayısıyla oğluna vakit ayıramazken sürekli Zach’in Cody’ye bakmasını istemesi, babasının ölümü ile daha çok ilgi görmesi gerektiğini düşünen dayısı Zach’in hayatına sabotaj yapmış oluyor. Bu durumdan çok da gocunmayan Zach, kendi hayatından ve sıkıntılarından da uzaklaşmış oluyor. Fakat her şey kendisini yakın arkadaşının kendine güvenen yazar ağabeyi Shaun’ın yanında bulunca değişir.

Dalgaların kabardığı okyanusta sörf yaparlarken, güneş de tam konuyla uyuşurmuş gibi tabakta bu iki gencin vücutlarını büyük bir coşku ve zararsız hedonizmin estetiğini önümüze sunuyor. İçki ve yaşanan bunaltılar yatakta boğuşmadan sonra Zach’in hayatının bundan sonrasında hiç olmadığı kadar farklı olacağını gösteriyor.
Yönetmenin ilk uzun metrajlı filmi olan Shelter, kişinin erotik ruhunu bulmasından ziyade kendi sınırlarını tanımlaması hakkında bir film. Buna ek olarak konusundaki yavanlık oyunculuktaki durulukla dengelenerek ortaya izlenmesi gereken bir ürün çıkmasını sağlıyor.
Cinsel kimliğinde eşcinselliğin tercihten çok eğilim olduğunu vurgulayan ve cinsel kimliğin fark edilmesinden sonra yaşanabilecek olağan olayları gerçeklikle anlatan film, yabancı eleştirmenler tarafından da iyi not almış durumda.
Fragmanı buradan izleyebilirsiniz.
paylaş:

[REC] 3: Génesis


Yönetmen: Paco Plaza
Senaryo: Paco Plaza, Luiso Berdejo, David Gallart
Oyuncular: Leticia Dolera, Diego Martín, Javier Botet
Tür: Korku | Gerilim
Yıl: 2012
Süre: 80 dakika
Ülke: İspanya
Dil: İspanyolca

[REC] gibi güzel başlayıp her ne kadar ilk film kadar olmasa da yine de kendi içinde değerlendirildiğinde iyi sayılabilen ikinci devam filmiyle göz dolduran bir seri haline gelmişken, Génesis, bu güzeli serinin nasıl berbat hale getirilebileceğini gözler önüne seren bir film.
En başta [REC]’in bir video çekimi olmasına aykırı bir şekilde ilk yirmi dakikasından sonra bilindik profesyonel sinema çekimine dönen bir film, bu yapısıyla bile sevdiğimiz ve onu o şekilde kabul ettiğimiz el kamerası çekiminden çok çok uzak ve bu, anlatılan çekime geçildiği andan itibaren sıradan bir korku filmi izliyormuş gibi hissettiriyor.
Ayrıca klişelerle dolu bir senaryonun kötü oyunculukla birleşmesi sonucu ortaya bu şekilde bir filmin çıkması kaçınılmaz. İlk iki filmin aksine bu kez yoluna tek kişi devam eden yönetmen, serinin başarı grafiğini artarak azaltmış.
Filmdeki belki de en iyi olayın, tüm yaşananların ilk iki filmdeki vakalarla eş zamanlı olması, bu ayrıntı dışındaki gerçekleşen olaylar tümüyle klişe yumağı.
Filmimiz bu kez bir düğünle başlıyor. Mutlu bir çift ve aile yakınları, kilisede gerçekleştirilen tören ve sonrasında eğlenmek için gidilen bir parti. Daha ilk dakikalarda biraz olsun oyunculardan küçük küçük kesitler sunuluyor, fiziksel özellikleri vs. anlatılıyor. Örneğin törene katılmış sağır bir ihtiyar ve eli ilk iki filmde geçen köpek tarafından ısırılmış bir adam, uçkuruna düşkün bir tanıdık ve onlarca yakın/uzak akraba.

Bu yüzden neler olacağını daha ilk dakikada kestirebiliyorsunuz. Eğlence esnasında kendinden geçen ve virüsün tamamıyla etkisi altına gelen eli ısırılmış adam bir anda ortalığın tozunu attırıyor ve hızlıca yayılan virüs neredeyse tüm insanların dönüşmesine neden oluyor. Gelin ile damat farklı yerlerde, bir grup insan da kilisede toplanmış vaziyette. Gelin hanımımız megafon benzeri bir düzenekle damat beye hamile olduğunu açıklıyor bu esnada. İkinci filmde yer alan bilimden dönüp olayı dine bağlanan konu bu filmde aşırı bir şekilde kullanılmış ve bu da filmin iyice seviyesizleşmesine neden oluyor. Örneğin ne olduğu belirsiz zombilerimiz kiliseye giremiyorlar, bunun yanında ilk iki filmin aksine bu filmdeki zombiler pek de hızlı hareket edemiyorlar hatta ilk filmdeki sanki normal insanmış davranışları yerine yan yan yürümeye, garip sallanışlar sergilemeye bırakmış. Üstelik bu vakaların eş zamanlı olduğu düşünüldüğünde herhangi bir mutasyonun olması da söz konusu değil.
Birkaç grubun hallerinden ilerleyen film doğal olarak gelin ve damada daha çok yer vermiş. İkisinin kavuşması söz konusu. Tabii burada öyle bir duygusala bağlama olayı yaşanıyor ki, filmi bir anda korku-gerilim kategorisinden çıkıp romantiğe dönüyor. Öyle ki gelin ile damadın mutfak zemininde bulunan ızgaradan buluşma sahnesinde, yere düşen çakının neredeyse gazabına uğrayacakları, çakı haricinde ortalıkta onlarca kaşık-çatal arkası, bıçak ve tornavida yerine geçecek onlarca alet edevatın farkına varamamaları, çakının gelin tarafından ızgaranın diğer tarafından verilip, ızgaranın vidalarının açıldığı kısacık sürede gelinin arkasından gelen zombilerin neredeyse gelini yiyecekleri fakat gelin ile damadın kavuşunca bu süreden daha fazla dakikayı sarılarak öpüşerek geçirdiği düşünülürse, saçmalıkların, korku-gerilim filmini absürt komediye de dönüştürebileceğini, hatta bazı sahnelerde, örneğin damadın kiliseden bulduğu aziz bilmem kimin zırhını kuşanıp kendisi ortaya attığı sahnede kahkaha bile atılabileceğini görebiliyoruz.

Ortalık kan gölüne dönerken odaya tıkılıp sevişmekle meşgul olan çiftin ne kadar gereksiz olduğunu söylemeye gerek bile yok.
Bunun yanında olayın dinsel yönüyle fazla ilgilenen filmin sonlarına yaklaşırken vaaz veren pederin durumu kontrol altına alması da tümüyle fasa fiso. İncil’den okunan paragraflar zombiler üzerinde hareketsizliğe neden olduğunu söylemek ciddi anlamda acı. Tabii üzerine ilk dakikalarda fazla düşülen sağır yaşlı amcanın buradaki rolü ölesiye büyük. Tam her şey bitti derken gelin hanımın bu yaşlı amca tarafından ısırılması, sonrasında karantina altına alınmış yerden çıkarken damadın gelini öperek virüsü kapmaya çalışması, nikah töreninde verilen sözün tutulmuş olması, gelini öperken damadın dilinin kopması ve yerde cansız bedenlerin yatarken el ele tutuşma çabası vs. tümü filmi vasatın altına indirgemeye yetiyor.
Filmin afişine bakıp da aldanılmaması gerekiyor, yoksa elinde elektrikli testere tutan derin yırtmaç gelinlik içindeki hatun sahnesi iki bilemediniz üç dakika sürüyor ve o sahneler bile tümüyle klişe.
Film hakkında kafa yormaya da gerek yok, neticede ilk iki filmi izleyenler bu filmi de izlemek isteyecektir. Temennimiz dördüncü filmde saçmalamamaları.
Fragmanı da buradan izleyebilirsiniz. (fragmana da aldanmayın)
paylaş:

en rahatsız edici 15 güney kore filmi

15. CINDERELLA (2006)

14. THE HYPNOTIZED (2004)

13. BREATHLESS (2009)

12. LIES (1999)

11. NEVER BELONGS TO ME (2005)

10. PHONE (2002)

9. A TALE OF TWO SISTERS (2003)

8. LIVING DEATH (A.K.A. POSSESSED) (2009)

7. THE BUTCHER (2008)

6. THE CHASER (2008)

5. OLD BOY (2003)

4. I SAW THE DEVIL (2011)

3. A BLOODY ARIA (2006)

2. THE ISLE (2000)

1. SYMPATHY FOR MR. VENGEANCE (2002)

paylaş: