sinemanın en seksi 25 kadın karakteri



Empire Magazin sinemanın gelmiş geçmiş en seksi kadın karakterleri üzerine kafa patlatmış ve ortaya şöyle bir sonuç çıkmış:
(Söylemeden edemeyeceğim, Hermione Granger’in neresi seksi? Ve de Eva Green’in oynadığı tüm karakterler seksi değil mi? Son olarak, birinci olmamış.)

25. Gilda - Oyuncu:  Rita Hayworth
Film:  Gilda (1946)

24. Neytiri - Oyuncu:  Zoe Saldana
Film:  Avatar (2009)

23. The Bride - Oyuncu:  Uma Thurman
Film:  Kill Bill (2003, 2004)

22. Prin:cess Amidala - Oyuncu:  Natalie Portman
Film:  The Star Wars prequel trilogy (1999–2005)

21. Persephone - Oyuncu:  Monica Bellucci
Film:  The Matrix Reloaded / The Matrix Revolutions / Enter The Matrix (oyun) (2003)

20. Barbarella - Oyuncu:  Jane Fonda
Film:  Barbarella (1968)

19. Xenia Onatopp - Oyuncu:  Famke Jannsen
Film:  Goldeneye (1995)

18. Elizabeth Swan - Oyuncu:  Keira Knightley
Film:  Pirates Of The Caribbean 1-3 (2003–2007)

17. Mystique - Oyuncu:  Rebecca Romijn
Film:  X-Men (2000), X2 (2003), X-Men: The Last Stand (2006)

16. Lisbeth Salander - Oyuncu:  Noomi Rapace (Sweden) / Rooney Mara (US)
Film:  The Girl With The Dragon Tattoo, The Girl Who Played With Fire, The Girl Who Kicked The Hornets' Nest (2010–2012)

15. Satanica Pandemonium - Oyuncu:  Salma Hayek / Ara Celi
Film:  From Dusk Till Dawn / From Dusk Till Dawn 3: The Hangman's Daughter

14. Catherine Tramell - Oyuncu:  Sharon Stone
Film:  Basic Instinct (1992)

13. Sugar Kane - Oyuncu:  Marilyn Monroe
Film:  Some Like It Hot (1959)

12. Leeloo - Oyuncu:  Milla Jovovich
Film:  The Fifth Element

11. Tina - Oyuncu:  Cameron Diaz
Film:  The Mask (1994)

10. Ramona Flowers - Oyuncu:  Mary Elizabeth Wanstead
Film:  Scott Pilgrim Vs The World (2010)

9. Vesper Lynd - Oyuncu:  Eva Green
Film:  Casino Royale (2006)

8. Hermione Granger - Oyuncu:  Emma Watson
Film:  Harry Potter And The Philosopher's Stone (2001) – Harry Potter And The Deathly Hallows: Part 2 (2012)

7. Black Widow - Oyuncu:  Scarlett Johansson
Film:  Iron Man 2 (2010) and The Avengers (2012)

6. Princess Leia - Oyuncu:  Carrie Fisher
Film:  Star Wars (1977), The Empire Strikes Back (1980), Return Of The Jedi (1983)

5. Nancy Callahan - Oyuncu:  Jessica Alba
Film:  Sin: City (2005)

4. Selene - Oyuncu:  Kate Beckin:sale
Film:  Underworld series (2003–2012)

3. Catwoman - Oyuncu:  Michelle Pfeiffer
Film:  Batman Returns (1992)

2. Jessica Rabbit - Oyuncu:  Kathleen Turner (ses); Amy Irvin (şarkı); Betsy Brantley (model)
Film:  Who Framed Roger Rabbit (1988)

1. Lara Croft - Oyuncu:  Angelin:a Jolie
Film:  Lara Croft: Tomb Raider (2001) and Tomb Raider: Cradle Of Life (2003)

paylaş:

2012 film independent spirit awards



Oscar Ödülleri’nden önce dağıtılan son ödül olan Independent Spirit, bir diğer deyişle Bağımsız Ruh, The Artist’in galip geldiği bir final yaşadı. 4 ödül alan The Artist, rakiplerini gölgede bırakan bir performans sergilemiş oldu.
Tam liste şu şekilde:

En İyi Film: The Artist
En İyi Yönetmen: Michel Hazanavicius, The Artist
En İyi Erkek Oyuncu: Jean Dujardin, The Artist
En İyi Kadın Oyuncu: Michelle Williams, My Week with Marilyn
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Christopher Plummer, Beginners
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Shailene Woodley, The Descendants
En İyi Senaryo: The Descendants; Alexander Payne, Nat Faxon ve Jim Rash
En İyi İlk Senaryo: 50/50; Will Reiser
En İyi Görüntü Yönetimi: The Artist; Guillaume Schiffman
En İyi İlk Film: Margin Call
En İyi Uluslararası Film: A Separation
En İyi Belgesel: The Interrupters
John Cassavates Ödülü: Pariah
Kurgudan Daha Gerçek Ödülü: Where Soldier Come From; Heather Courtney
Takip Edilmesi Gereken İsim Ödülü: Mark Jackson, Without
Piaget Prodüktör Ödülü: Sophia Lin, Take Shelter
Robert Altman Ödülü: Margin Call
paylaş:

oscar'lar sahiplerine kavuştu | 2012



Hoş bir törenle Akademi Ödülleri sahiplerini buldu. Cirque Du Soleil’in muazzam gösterisi geceye renk katan ayrıntılardan biri oldu. Beklenen oldu ve TheArtist ödülleri kucakladı, tabii Hugo’yu da unutmamak gerek. Tam liste şu şekilde:

En İyi Film: The Artist
En İyi Yönetmen: Michel Hazanavicius
En İyi Erkek Oyuncu: Jean Dujardin / The Artist
En İyi Kadın Oyuncu: Meryl Streep / The  Iron Lady
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Christopher Plummer, Beginners
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Octavia Spencer, The Help
En İyi Senaryo: Midnight in Paris
En İyi Uyarlama Senaryo: The Descendants – Alexander Payne, Nat Faxon ve Jim Rash
En İyi Animasyon: Rango
En İyi Yabancı Dilde Film: A Separation
En İyi Belgesel: Undefeated
En İyi Sinematografi: Hugo – Robert Richardson
En İyi Kurgu: The Girl with the Dragon Tattoo – Angus Wall ve Kirk Baxter
En İyi Sanat Yönetimi: Hugo – Dante Ferretti ve Francesca Lo Schiavo
En İyi Kostüm: The Artist – Mark Bridges
En İyi Müzik: The Artist – Ludovic Bource
En İyi Şarkı: Man or Muppet – Brett McKenzie
En İyi Ses Kurgusu: Hugo – Philip Stockton ve Eugene Gearty
En İyi Ses Miksajı: Hugo– Tom Fleischman ve John Midgley
En İyi Görsel Efekt: Hugo – Rob Legato, Joss Williams, Ben Grossmann ve Alex Henning
En İyi Makyaj: The Iron Lady – Mark Coulier ve J. Roy Helland
En İyi Kısa Animasyon: The Fantastic Flying Books of Mr. Morris Lessmore / William Joyce – Brandon Oldenburg (Filmi bu linkten izleyebilirsiniz)
En İyi Kısa Film: The Shore – Terry George, Oorlagh George
En İyi Kısa Belgesel: Saving Face
paylaş:

we miss you

Sıkışan trafiğin ortasında bir ceylan çıkıp size “seni özledik, nerelerdeydin?” dese cevabınız ne olurdu. Bulutlara değen gökdelenler, görmekte güçlük çektiğimiz toprak ve giderek mahvettiğimiz bir doğa. Sosyal mesaj içerikli kısa film kendini izlettiren cinsten.
İyi seyirler.

paylaş:

partly cloudy

Bebekleri leylekler getirir, evet. Peki, bu bebekler nereden gelir? Stratosferde bulutlar tarafından yapılan bebekler leyler tarafından ailelerine kavuşturulur. Minik yavrular, kuşlar, köpekler, kediler. Her biri birbirinden sevimli. Fakat her bebek sevimli değildir, bazıları tehlikelidir de. Timsah, kirpi, yılan balığı yavrularını düşünün ve bir de onlarla baş eden bir leyleği.
İyi seyirler.

paylaş:

noodles

Verdiğiniz siparişten sonra tek derdiniz karnınızı doyurmak olabilir ta ki kapıdan hoş bir hatun girene kadar. Artık tek dileğiniz onunla göz göze gelmektir. Ama karşınıza bazı küçük sorunlar çıkabilir, siz de o sorunlara ritim uydurmak zorunda kalabilirsiniz.
İyi seyirler.

paylaş:

a sure moment

Anı yakaladığımızda neyi ölümsüzleştirdiğimizi biliyoruz çoğu zaman, lakin elimize bir fotoğrafı aldığımızda anlamını çıkartmak çok da kolay olmuyor, belki bir otobüs bekleyen bir adam, belki aşkı arayan bir kişi, belki de hayata tutunmaya çabalayan bir genç.

paylaş:

sokak sanatı: anlatacak çok şey var


Sanat her yerde ve bize bir şeyler anlatmak istiyor. Düşünmemize ve olaylara bakış açımızdaki yanlışlığı görmemizi sağlıyor. Hatanın tekrarlanmaması için uğraşıyor, bayağılıktan artık kurtulmamız için çaba sarf ediyor. Sanat durmayacak, anlatmak için biz öğrenene kadar, kafamıza çivilenene kadar vazgeçmeyecek.
Aşağıda sanatın sokakta can bulmasını tarif eden çizimler mevcut, bazıları sosyal içerikli, kimisi de eğlenceli ama hepsi yaratıcı ve gerçek.





































paylaş:

ankara nox

Ankara’dan çok güzel görüntülerin yer aldığı kısa film adeta insanı içine çekip başka diyarlara götürüyor. Film Özlem Mengilibörü tarafından yönetilmiş ve Haziran-Aralık 2010 arasında farklı mekânlarda çekilmiş.
Katıldığı festivaller ise şöyle:


ODTÜ Film Festivali
48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, Ulusal Kısa Film Yarışması
22. Ankara Uluslararası Film Festivali, Ulusal Kısa Film Yarışması
23. Uluslararası İstanbul Kısa Film Festivali
Eskişehir Kral Midas Kısa Film Festivali, Deneysel Kısa Film Yarışması
Chronos Film Festival – New Mexico


paylaş:

portal: no escape

Daniel Trachtenberg’in yönettiği 7 dakika uzunluğundaki 2011 yılı mahsulü film, şu an Youtube’ta neredeyse 8 milyon kez izlenmiş durumda. Bilim-kurgu öğelerini ihtiva eden film başarılı bir jeneriğin ürünü. Kaçış ise adından anlaşılacağı gibi yok.
İyi seyirler.

paylaş:

vincent

Tim Burton’ın 1982 yılında çektiği Vincent adlı 6 dakikalık filmden de anlaşılacağı gibi yönetmenin hayal gücü ve zekası uç noktalarda. İlk yönetmenlik denemelerinden olan kısada Vincent adındaki 7 yaşındaki bir karakter inceleniyor. Tabii bu çocuk alışılagelmiş tiplerden değil. Kedisi ve köpeğiyle yaşamak yerine kendini yarasalarla hayal ediyor, köpeğini zombiye çevirme, teyzesini de bal mumu içinde kaynatma gibi planları var. Boş vakitlerinde resim yapmayı ve Poe okumayı seviyor. Kısacası bu çocuk uçuk. Film de Poe’nin The Raven’ından sözlerle son buluyor.

paylaş:

snap

Ailenizle gezerken eşinizi ve çocuklarınızı fotoğraflamak istiyorsunuz ve o karenin içinde sizin de olmanızı sağlayacak birinde sizi fotoğraf çekmenizi istiyorsunuz ve iş tamamlandıktan sonra gözünüzün içine bakarak fotoğraf makinenizle birlikte kaçmaya başlıyor. Buyurun buradan yakın.
İyi seyirler.

paylaş:

mogwai | top 10


Üzerine çok düşünülmesi gereken bir post-rock efsanesi. Dinlemekten bıkmadığımız, her parçasını tekrar tekrar dinleyebileceğimiz bir grup: Mogwai.
Üzerine çok düşünülmesi gerektiğini söyledik ama hiç düşünmeden hazırladık, keyifli dakikalar.

paylaş:

to my mother and father

Can Evrenol’dan gerilim dozu yüksek bir kısa film. Jimmy nereden geldiği belli olmayan garip bir maske bulur ve ailesi eve ulaşmadan önce maskeyi takıp anne ve babasının yatak odasındaki dolaba saklanır. Anne ve babası eve geldiğinde yatak odasında yaşananları izler ve maskenin gizemi ortaya çıkar.
İyi seyirler.

paylaş:

15. uluslararası ankara caz festivali


Bu yıl 15. kez düzenlenen Uluslararası Ankara Caz Festivali, başkentlileri cazın nabzına davet ediyor. Türkiye’den ve dünyadan birçok önemli ismin ağırlanacağı festival, sanatçılara destek olmanın yanında, caz severler için de kaçırılmayacak bir fırsat.
Festivalin kapıları 25 Şubat’a kadar açık.
Tüm bilgileri bu bağlantıdan öğrenebilir, biletleri de buradan alabilirsiniz.
Program ise şöyle:


paylaş:

spin

Bazen hayatta olanlara akıl sır erdiremeyiz. Zira aklımız da yetmez, sorgulamamak lazım. Ama kötü bir olayla karşılaştığımız zaman zamanı geriye çevirmeyi çoğu zaman istemişizdir. Fakat unutmamak gerek her yeni baştan alış geleceği farklı etkiler.
İyi seyirler.

paylaş:

occupational hazards

İlkokul öğretmeni Lily, “sınıfta güvenlik” sunumu yapmaya gelen kişiden gözlerini ayıramaz ve hikâye başlar. Bir zeytin sever, bir yazın ortasında mont giyen kız, sessiz sinema oynarken anlık hatanın yol açtığı hastanelik olma durumu, evde verilen bir parti…
İyi seyirler.

paylaş:

the artist (2011)


Yönetmen: Michel Hazanavicius
Senaryo: Michel Hazanavicius
Oyuncular: Jean Dujardin, Bérénice Bejo, John Goodman
Tür: Komedi | Romantik | Dram
Yıl: 2011
Süre: 100 dak.
Ülke: Fransa, Belçika
Dil: İngilizce (birkaç sözcük)

Hem sessiz hem de siyah-beyaz! Durun! Bu film yılın hatta uzun yılların en iyi filmi olmaya aday.
Golden Globe’tan ve Cannes’dan ödüllü, bu yılki Akademi Ödüllerinde aday olduğu 10 daldan Oscar’ları toplayacak olan yine BAFTA Ödüllerinde aday olduğu 12 dalda ödüllere boğulacak olan bir yapım.
Çağımızda hem siyah-beyaz olan hem de bu kadar başarılı görülen Haneke’nin The White Ribbon’u kadar başarılı bir başka film var mıdır bilemiyorum. Control’ü de unutmamak lazım. Zira eşi benzeri olmayan filmler arasında benim gözümde. Neyse.
George Valentin çağın ve teknolojinin getirilerine pek de ayak uyduramayan, sesli sinemanın bir anda ortaya çıkıp yükselmesiyle kendi kendine ve sinema sektörüne kafa tutup ayakta kalmaya çabalayan, gururlu, sessiz sinemanın en ünlü hatta o dönemin tek bilinen oyuncusu, Peppy Miller ise garip bir olay örgüsünden sonra kendisini sinema sahnelerinde gördüğümüz güzel hanım kızımız. Kendisi aynı zamanda iyi de dans ediyor.
İkisinin hayatları George’un flaşlara poz verdiği zamanda kesişiyor ve bir anda aralarında küçük kıvılcımlar çıkıyor, bu da hikayemizin çıkış noktası oluveriyor. Ardından küçük rollerle kendini sinemanın içinde bulan Peppy, George’un da yardımlarıyla çıtasını yükseltiyor ve bir süre sonra ulaşmak istediği yere geliyor. George’un onun dudağının üzerine kondurduğu benin bir işlevi de yok değil.
Filmin bir diğer önemli karakteri ise köpek, George kadar komik, onun kadar popüler ve akıllı. Filmin ilerleyen sahnelerinde çok büyük bir görevinin olduğunun altını çizelim.
Sinema hayatı sürüp giderken 1920lerin sonlarına gelindikçe değişen ve gelişen teknolojiden sinema sektörü de nasibini alıyor. Bir zamanlar görüntünün yanında sahnenin önünde çalınan müziğin yerine bu kez izlenilen sahneden yükselen ses bir anda piyasaya can veriyor.
Bunun yanında sessiz sinemaya hayatını vermiş biri olan George, sessin veremediği duyguların mimiklerle can bulduğu konusunda ısrarlı ve gururu onu yanlış tercihe doğru sürüklüyor ve çalıştığı stüdyoyla ilişiğini kesip kendi çabalarıyla kendi sessiz filmini çekmeye koyuluyor. George’un emekleri ve kendi sempatisiyle sinemada yükselen Peppy ise stüdyonun yeni genç yüzlerinden biri oluyor.
Bir tarafta merak edilen yenilikçi bir hareket, diğer taraftan deneyimli bir düzen derken harcanan paraların haddi hesabı tutulmuyor. Aynı zamanda beyaz ekrana taşınan Peppy ve George’un filmleri herkesin de tahmin edeceği gibi yenilikçi halkın seçimleri yönünde değer buluyor. Derken George’un iflası ve evde yaşadığı buhran, hayatın sınırına geliyor George ve gururuna yenik düşmüş bir birey gibi yaşam mücadelesi vermeye çabalıyor.
Arada olan aşka oluyor, yer yer kendini gösteren aşk, çoğu zaman olduğu gibi gururun pençesi altında ezilip gidiyor.
George her geçen gün biraz daha düşerken, Peppy ise basamakları emin adımlarla tırmanıyor.
Zamanın mekanlarını, giyimini kuşamını, müziklerini, sessiz sinemanın samimiyetini bulmak hiç de güç değil bu başarısı es geçilemeyecek filmde.
George’u canlandıran Jean Dujardin’in çağın oyuncularını canlandırmasındaki aşarı ile Peppy’e can veren Bérénice Bejo’nun sempatik ve eğlenceli hali filmin içine girmemizdeki en önemli iki etken.
Açıkçası uzun yıllar adından söz ettirecek bir yapıda ve daha birçok ödüle layık görülecek nitelikte.
İyi seyirler.



paylaş: