erken kaybedenler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
erken kaybedenler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

erken kaybedenler | emrah serbes

Bir zamanlar biz de çocuktuk, ölümün ne demek olduğunu evcil hayvanımız ya da çok sevdiğimiz bir yakınımız öldüğünde anlıyorduk. Bir de ölmeyen yaşlı babaannelerimiz/anneannelerimiz vardı, çok da zekiydik, paçalarımızdan zeka akıyordu.
Küçük yaşımızda büyük işlere kalkışıyor ve bu işlerin ucu hep aşka dokunuyordu. Acılarımız o küçük bedenimize birkaç beden büyük gelse de çocuktuk, söz verilince konuşmaya mahkum beklerdik, ilgi çekmek için ağlardık belki ama hep büyük olmak için uğraşırdık. Netice de biz büyüdüğümüzde dünyanın daha kolay yaşanılabilir bir yer olduğunu sanırdık.
Ağabeyimizin kız arkadaşına da aşık olurduk, sokağımızın delikanlısının kız kardeşine de. Kimi zaman dayak yerdik kimi zaman gerçekler vurulursa tokat gibi suratımıza. Bazen de kuvvetlenirdi aile ilişkileri, biz erkek olmanın ne demek olduğunu örnek aldığımız o ağabeylerden öğrenirdik.
Futbol bizim için vazgeçilmezdi. Mahalle aralarında yaptığımız maçlarda kan ter içinde kalırdık. Keşke bi’ sevdiğimiz kız olsaydı da terimizi silip içtiğimiz soğuk suyun çok zararlı olduğunu söyleseydi. Hava atardık, kimimiz gol atardı, kimimiz gol yerdi. Ayar vermeye çalıştığımız o kızlar gönlümüze girdiğinde halimiz duman olurdu.
Yaşadığımız ülkede devlet büyüklerini pek sevmezdik, bize göre halimizden hiç anlamıyorlardı. Korkaktık mesela ve bizim soyadımızın Korkmaz olmasına izin veriyorlardı. Saçmaydı bu işler. Elimize imkan verseler terörist bile olurduk.
Komşularımız vardı mesela, üst katta ne işler çevirdiklerin bir haber ortamlarına girerdik. Küçük olduğumuz için bizi severlerdi. Tatlıydık çünkü. Her işe burnumuzu sokar ortamı şenlendirirdik. Boyumuzdan büyük işlerdi bunlar. Yoksa üst komşumuz cidden terörist miydi, neydi?
Haliyle derslerimiz de çok iyi olmazdı. Tatil güzeldi ama yılın dokuz ayı okulda geçerdi. Çok bilmiş anne-babamız özel ders alırdı çalışkan olalım diye. İnadına özel dersi veren ablamız çok güzel olurdu. Zekiydik aslında dedik ya, öğrettiklerini başarsak bir daha onu nasıl görürdük.
Erkektik biz, kızlar çok güzeldi. Kendilerine aşık ediyorlardı bizi, çok sevsek de onları ne acı çektirdiler bizlere, affetmeyeceğiz onları. Onlar ne kadar iddia etseler de onları anlamadığımızı, onlar bizi hiç anlamazlardı.
Ve aradan yıllar ve bir sürü hayat geçtikten sonra büyüdük. Elimizde bir kitap tutuyoruz. Okudukça hüzünleniyor bir o kadar da gülüyoruz. Kendimizi buluyoruz her çevrilen sayfada. Adam ne yazmış be diyoruz.


paylaş: