maribel verdú etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
maribel verdú etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Y tu mamá también (2001)


Yönetmen: Alfonso Cuarón
Senaryo: Alfonso Cuarón, Carlos Cuarón
Oyuncular: Maribel Verdú, Gael García Bernal, Ana López Mercado
Tür: Dram
Yıl: 2001
Süre: 106 dak.
Ülke: Meksika
Dil: İspanyolca

Tam da ergenlik çağında vücudun işlevselliğini keşfedip karşı cinse ilginin arttığı vakitlerde hayatı, kimliği, insanları anlamanın ne olduğunu yalın bir şekilde aktaran güzel bir film. Alfonso Cuaron’un yönettiği Y tu mama tambien (Ananı da) aslında başlı başına bir yol filmi. Arka planda da ülkedeki siyasi çalkalanışı besliyor.
Tenoch ve Julio yakın arkadaş, kendi içlerinde manifestolar belirleyip kendi koydukları kurallara sadık kalmaya ant içmiş kişiler. İkisinin de sevgili var, ikisi de sevgilisini İtalya dolaylarına uğurluyor. Düğün merasimi benzeri bir oluşumda gördükleri evli bir kadın, Ana, ile karşılaştıklarında ise hayatlarının bundan böyle hiç de eskisi gibi olmayacağını bilmeden serüvene atılmaya hazırlanıyorlar. Cennet Ağzı diye uydurdukları mekana gideceklerinden bahsedip Ana’nın da onlara katılmasını istiyorlar. Kocasının içkiliyken onu aldattığını telefonda söylemesi üzerine gençlerin turuna katılmaya karar veren Ana, beyinleri bellerinin altında olan gençlerin hayatlarını tümden değiştirmek üzere zamanda yolculuğa çıkıyor.

Her durulan durakta farklı soluklar alsalar da aslında herkes her şeyin farkında. Ana, yolculuğa çağırılma amacının gerçekte ergen gençlerin cinsel arzularından kaynaklığının farkında, üzerine bir de aslında ilk olmayan aldatılışlar süregelirken ufak kaçamakların doğmasına izin veriyor. Gençler de Ana hiç söylemese de kocasının onu aldattığının farkındalar.
Tenoch ile olan münasebetin Julio tarafından görülmesi ise iki arkadaşın arasında bazı bağların kopmasına neden oluyor. Sevişme sonrası havuz başında otururken her zamanki yarışmalarına başladıktan sonra söylenen “kız arkadaşınla yattım” cümlesi, şimdiye kadar kendi manifesto kurallarını tamamıyla alt-üst ettiğinin bir göstergesi. Bu tartışma sonucu ortaya çıkan gerginliğin asıl nedeninin Ana’ya söylenmemesi ise Ana tarafından farklı bir şekilde buna kendisinin neden olduğu düşüncesinin algılanmasına neden oluyor. Bunun ardından yolda giderken Ana’nın Julio ile sevişmeye başlamasıyla benzer bir olay yaşanıyor. Her kırılışta sanki sırf kızgınlığını gösterme aracı olarak edilen itiraflar bu kez Tenoch tarafından ifade ediliyor. Tenoch’un da Julio’ya olan “ben de” itirafı sonucu işler iyice karışıyor. Birbirlerinin sevgilileriyle yattıklarının ortaya çıkmasıyla aslında aynı çirkinliğin her iki tarafça yapıldığı unutulmuş gibi durdurulan otomobile atılan tekmelerin, havada uçuşan küfürlerin haddi hesabı ölçülemeyecek konuma gelince Ana artık pes ediyor ve aslında tüm erkeklere ithaf edilen sözleri iki dosta saydırıyor.

Ana’nın gel-gitlerine şahit oluyoruz ara ara. Kocasına duyduğu aşk aslında yıllar önce yaşadığı aşktan çok başka, anlatırken bile fark ediliyor. Bunun yanında güçlü kadını oynamaya çalışması, aslında aklında çocukluğundan beri özgürce gezme hayalini gerçeğe dökmeye çalışması fakat hiç de o cesaretin onda olmayışı, tüm bunlar Ana’nın karakterini kafamızda canlandırmamızı sağlıyor. Gelen ihanetler üzerine yolunu çizmeye çalışsa da ilk olarak pes ediyor, her şeyin yoluna koyulacağından şüphelense de en azın bir çaba sarf edeceğinin farkına varıyoruz tabii her akla gelen ihanetle ona karşı olan siniri bir nevi ergen gençlere karşı yönelmesine neden oluyor ve telefonu açıp çok da kolay bir şekilde kocasına veda edebilme cesaretini kendinde buluyor.
Filmin başından beri aslında bir eşcinsellik konusunun alttan alta beyne yerleştirilmeye çalışılması ya da sırf bu düşüncelerin yazılıp çizilmesi için çekilen havuz başı mastürbasyon sahnesi yönetmenin filmin sonlarına doğru kendisi tarafından eleştirilere yer vermeyecek şekilde tamamlanıyor. Tabii o duygular ve şartlar içerisinde olunduğunda insan tepkisi ne ölçüde karalar verebilir bu da yönetmenin gözünden bir sahne diyelim.

İşte bundan sonra tamamıyla ayrılan yollarda zaman bilmem kaç gün geçtikten sonra iki eski dostun karşılaşması, Ana’nın aslında yakın bir zamanda öleceğini bildiği halde bunu kimseye söylemeyip küçüklüğünden beri ya da şöyle diyelim, çözdüğü testin birindeki soruya verdiği cevabı, yani dün ve yarındansa bugünü tercih ettiğini, bunu yapabildiğini görüyoruz. Tabii iki arkadaşın yaşanan o geceden sonra görüşmemesi olaydaki üzücü gerçek. Karşılaştıktan sonra da sanki “normal” hayatlarına devam edeceklermiş gibi usulca ayrılıp gidiyorlar. Tabii film da olması gerektiği bitmiş oluyor.
İzlerken bambaşka duyguların keşfedilmesini sağlayan, özünde yollarda geçen bir film. Adındaki espri ise İtalya’da on kişiyle yattığı düşünülen sevgililer ile dalga geçerken masaya vurulan tekila bardaklarıyla ağızdan dökülüyor. 
paylaş:

el laberinto del fauno (2006)

Pan's Labyrinth.
3 Oscar, 68 farklı ödül (BAFTA, Goya,…), 58 farklı adaylık (Cannes, Golden Globes,…).
Rotten Tomatoes’de 8.6 puan, IMDb’den yaklaşık 176 bin kullanıcının oylarıyla alınan 8.4 puan. Bu puanla top 250 listesindeki 77.lik. Metacritic.com dan alınan 98/100 metascore. Bu sayılanlar filmin kayıt üzerindeki başarıları. İzledikten sonra insan bünyesinde açtığı derin yaralar ve hüzün ise kağıt üzerine yazmakla bitmeyecek derecede.
Guillermo del Toro’nun yazıp yönettiği El Laberinto del Fauno (Pan’s Labyrinth) İkinci Dünya Savaşı sonrası bizi fantastik bir yolculuğa çıkarır. Gerçek hayattaki perilerin dünyasından kesitler sunan film, on yaşındaki Ofelia’nın düşlerden fırlamış gibi duran hayat hikâyesini anlatır. Gerçek hayatın verdiği hazzın kitaplarının verdiğinden az olduğunu düşünen Ofelia, babasının ölümünden sonra annesinin evlendiği adamın yaşadığı yere taşınmasıyla hayatının en kötü günlerini geçireceğini düşünmektedir. Daha yoldayken gördüğü böceğin peri olduğunu anlamış ve eve ulaştıklarında bahçenin arka tarafındaki garip ve gizemli labirenti keşfetmiştir. Labirentte yaşayan ve Ofelia’nın aslında basit bir ölümlü olmadığını iddia eden Pan, küçük kızın bu yaşadığı yerden kurtulması için ve gerçek kimliğine geri dönmesini sağlamak için yapması gereken görevleri bir bir sayar. İlk başta anlatılanları saçma, yaşadıklarının da aslında garip bir düşten ibaret olduğunu düşünün Ofelia’nın bahsedilen oyuna kendini dahil etmemesi için hiçbir geçerli sebep yoktur, annesi hamiledir, üvey babası hayatında gördüğü en kötü insanlardan biridir, her gün silahlar patlamaktadır ve kardeşinin hayatını düşünmektedir. Böylece olaylar gelişir. Bunun yanında gerçek dünya olarak nitelendirdiğimiz yerde savaşın son demleri sürmekte, adalet için savaşanlar planlarını gerçekleştirmek ve özgürlüğü var edebilmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar, gerekirse hayatlarını bu yolda ölüme teslim edeceklerdir.
Fantastik öğelerin tam da yerine oturduğu gizem ve dram dolu 119 dakikalık bir şaheser.
2006 yapımı, 1944 yılının İspanya’sından kesitler sunan harika bir film. Başarısını katıldığı her festivalden ödüllerle dönmesi de kanıtlıyor.
Başrollerinde Ivana Baquero, Sergi López, Maribel Verdú ve Ariadna Gil’in oynadığı film, izlendikten sonra akıllardan uzun süre çıkmayan ve her hatırlanıldığında tebessümle anılan hüzünlü hikâyelerden biri.

paylaş: