upstream color etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
upstream color etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

upstream color (2013)

Yönetmen: Shane Carruth
Senaryo: Shane Carruth
Oyuncular: Shane Carruth, Amy Seimetz, Frank Mosley
Tür: Drama | Bilim-kurgu
Yıl: 2013
Süre: 96 dakika
Ülke: ABD
Dil: İngilizce
Upstream Color (2013) on IMDb

Upstream Color, bilim-kurgunun özelliklerini bünyesine katıp farklı türlerle harmanlayan ve Primer’da düşüncelerimize patikalar açan halimizi artık tümüyle kabullenmemizi sağlayan sessiz film ile modern çağın filmleri arasında adeta sıkışıp kalmış lakin kendi ayakları üzerinde sağlam bir şekilde duran, rahatsız edici, müthiş, belki de yılın en iyi filmi.
Dolaylı anlatımının foyasında basit bir konu işleniyor aslında, olayın akışı ve anlatılış biçimi filmi zorlaştıran yanı. Kurgu öyle bir tepside ikram ediliyor ki, içtiğimiz şeyin ne olduğunu anlamak için ağzımızda defalarca döndürmek zorunda kalıyoruz.
Bir solucan, hipnoz olayı ve bir hırsız… Olayın özünde yer alan üçgenin köşeleri, kişi yuttuğu solucanın etkisiyle gerçek dünyadan biraz uzaklaştığında artık çoktan manipüle edilmiş olur. Hırsızın kontrolünden çıktıklarında kişiler, solucanı korumak için kendilerinden bir domuza nakil işlemi gerçekleştirmek için örnekleyici denilen başka birine götürülür. Ardından kişiler, şaftı kaymış hayatlarına geri yollanır.
Olay örgüsünün bu şekilde gelişimi izleyicide kafa karışıklığına neden oluyor fakat bu anlatış biçimine konu olan olay, geride vuku bulan derin duygusal keşfin dikkat dağıtıcısı, susturucusu.


Carruth, noktaları yönetmek ve uygulamak konusunda mükemmelliğe ulaşamasa da film, bilim-kurgu, romantizm ve aile dramı arasında güzel bir sentez oluşturuyor. Primer gibi Upstream Color da yüzeyde neler döndüğünü farklı bakış açısıyla ortaya koyuyor fakat yapbozun birkaç parçasını eksik bırakıyor, bu durum çok da mesele değil aslında, zira özet geçmek ya da tam olarak anlaşılabilmek gibi bir kaygının güdüldüğünü de düşünmek yanlış olur. Neticede duygular daha ilk dakikan beri rahatlıkla benimsenebiliyor.
Filmin güzel yanlarından biri, solucan devrinden sonra kurbanlar arasında yaşanan duygusal bağın oluşumu.


Carruth, tek kişilik bir orkestra gibi… Yaz, yönet, prodüktörlük yap, editörlüğe soyun, bir de oyna… Kolay iş değil! Lakin temelde Seimetz’in bedensel ve yoğun performansı yatıyor.
Hayatının mevcut durumundan iyiden iyiye kafası karışmış bir kadını ikna edici bir şekilde canlandırmak son derece etkileyici olsa da, asıl haz verici nokta, Seimetz’in oyunculuğu ile Carruth’un yönetiminin bir çeşit grotesk sinematik birleşmeyle ortaya çıkmasıyla meydana geliyor. Solucan Kris’in bedeninde büyüyor, Kris yatağın etrafında sürünüyor, uzuvlarını kontrol edemez hale geliyor ve insanlığını, içindeki o şey nedeniyle yitirmeye başlıyor. Vücudunu işgal eden şeye karşı cesaretini topluyor ve ondan kurtulmanın tek yolunun bir bıçak olduğuna kanaat getiriyor. İşte bu imgeler, Kris’i tanımamıza vesile oluyor. Bu tarzda o kadar çok sahne mevcut ki Carruth’un bunları hasbelkader kontrol edebildiği hissine kapılıyoruz. Bu imgeler öyle bir şekilde birikiyor ki katlanılmaz derecede istenmedik bir sona doğru yol alıyor. Yine de film, ana hikâyeden sapmaları ve çıkmazlarıyla o denli kendine has ve eşsiz ki bunca rahatsız ediciliğe değer nitelikte.


Upstream Color, doğası gereği akıcı bir film, Carruth, sinematik ve duyusal olarak açıkçası sınırlarını zorluyor. Film yapımının, ses dizaynından sinematografiye her yönü bir şekilde ön plana çıkarken bitiş cümlesi hiçbir zaman ulaşılabilir olamıyor ve hikaye hiçbir zaman tam verime varma yolunda yeteri kadar mantıklı hale gelmiyor. Bunlar, çok karmaşık ya da birbirinden apayrı gibi gözükse de film kendisi adına, Carruth’un karakterlerinin hissetmesi beklenen o yönünü yitik zaman, aşk ve kontrol nosyonuyla beraber, seyircinin zihninin cevaplardan çok sorularla olduğu bir çeşit bütünlüğü meydana getiriyor. Haliyle çoğu mecrada film, yılın en iyisi ya da en iyileri arasında lanse ediliyor. Haklılar da. 

paylaş: