October Jones isimli bir illüstratör, tren
yolculukları sırasında küçük kağıtlara ünlü çizgi karakterleri ve kahramanları
çizip bunları yolcuların oturuş şekillerine bağlı olarak fotoğraflayıp twitter’da
takipçileriyle paylaşmış. Ortaya da çok hoş görüntüler çıkmış.
Yansımasında Kaybolan Tekne
yazan: Han
tarih: 2/12/2014 04:01:00 ÖÖ
etiket: çocuk, damla, deneme, hayat, hırs, İstanbul, kavga, naz, sarhoş, soru işaretleri, sorular, şizofren aşk, yazılar
yorum:
Hiç yorum yok
-Çocuktuk, koştururduk sokakların boş kaldırımlarında. O kadar temiz yüreğimiz vardı ki bizim, o her tarafı lağım çukuru dolu rezalet bok sokaklarda bile kirlenmez idik. Eve geldiğimizde annemiz çok kızardı ama o da bilirdi bu pisliğin zararsız olduğunu. Sevebiliyorsan hala mesela, çok uzaklarda gülen bir çocuk seni koparabiliyorsa olağan olandan, pis olabilir mi bir insan?
-Hiç korktun mu ya vicdanım beni terk eder diye? Ya bir serçeyi üzersem ya da bir çiçeği soldurursam da bu yanıma kalırsa diye? Hayatın acımasız yüzünü taşıdığını düşündüğün oldu mu?
-Dokunduğundan kaçtığını, sardığını yaktığını fark ettin mi? Ya çok severken öldürdün mü hiç bir kalbi, sıkarak? Sevdiğin kalbi öldürebilir misin?
-Öldürmek için sevebilir mi bir insan? Belki de sevilmeyi mi kaldıramıyorsun sevmeyi mi anlamıyorsun napıyorsun sen? Anlat bazen, dök içini. İnsanları severken kaybetmeyi göze almaktansa kazanmayı düşünsen yararı olur mu dersin?
-Çocukluğumuzu hatırlar mısın? Geceleri tek korkumuz biraz karanlık biraz gök gürültüsüydü,
belki de?
-Çocukken de birilerini severdik ama korkmazdık hiç.. Çocukluğumuzun aşkları mı temizdi çokluğumuz mu temizdi? Kirlenirken mi büyür, insan büyürken mi kirlenir?
-Hangi çelişkiyi açıkladın ki bugüne kadar, ne işe yararsın sen soru sormaktan başka ? Cevap ver bana nedir bu korku içinde hapsolan? Sürekli soru sorarak yaşayabilir mi bir insan?
-Cevaplardan korkuyordur belki de kim bilebilir.. Soru işaretlerinden kurtulmanın yolunu bulan olmuş mu bu güne kadar?
-Belki de bencilsindir sadece, hayatta tek düşündüğü kendisi olan bir piç olabilme ihtimalini düşündün mü? Severken bile o kadar bencilsin ki üzülenin bir tek sen olduğunu sanacak kadar aptallaşabiliyorsun.
-Güzel açılmaya başladın sonunda biraz cesaret seziyorum sanki, soracak misin bu gece her şeyi?
-Her şeyi değil belki ama sözcüklerin ne kadar yetenekli olduğunu zamanla göreceğiz. Zaman demişken hayatımız ne kadar eski farkında mısın?
-Evet ne kadar pislik olduğunu gayet iyi hatırlıyorum.
-Hayır bak, gerçekten yaşlanıyoruz farkında değil misin? Sen bile aynı kişi değilsin, kaç zamandır birlikteyiz biz.
-Şu aralar 10 yıl oldu.
-Tanıdığım andan beri bencil bir piçsin sen..
-Ben böyle olsun istemedim, zorladılar.. Bencil olmasaydım arkadaşlarımı bırakamazdım, arkadaş olmayı ben seçmedim evet ama ayrılmayı da ben seçmemiştim. Etrafındaki insanlar değiştikçe insan sadece kendini kalıcı zannetmeye başlıyor.
-İçince böyle saçmalıyorsun işte.. Söylediklerin ne kadar zavallıca farkında mısın?
-Bazen kendi varlığımdan rahatsız oluyorum, hayır intihar isteği değil bu direk kendimi yadırgıyorum, küçükken olmak istediğim mesleği seçemediğim gibi olmak istediğim insanı da kaybettim.. Hem sahi kimdik neydik nerede kaybolmuştuk biz? Hangi kitaptan sonra devrim yapmaya karar verdik, hangi şiirde sevmeyi öğrendik biz?
-İnsan ancak yalnızken öğrenebilir bunları, kaybolduğumuz da sadece okurduk eskiden,
hatırlamıyor musun?
-Yine boşluktan mı bahsedeceksin bana?
-İnsan ne kadar düşerse o kadar öğrenir, kabul et bunu artık.. Öğrenmek için düşmek lazım. Düştüğün kadar yükselirsin bunu biliyorsun..
-Merak etme bunu bilecek kadar yaşadım.
-Ne kadar yaşadın mesela? Bir çiçeği sularken güneşini kapatmamayı öğrenebildin mi? Dans ederken sessizce meydan okuyabildin mi hayata? Nerede kaybolduğunu anlat..
-Hatırlamıyorum ama kesin soğuk bir akşamdır. Ayazın kulak ısırdığı dağların sis kustuğu bir geceydi..
-İyi geceler la fontaine, hayatın saçmalamak üzerine
-Dur dinlemeye devam et. Hani ilk defa İstanbul'da sarhoş olduğumuz geceyi hatırlıyor musun?
-Evet o zamanlar Sezen çalardı meyhanelede.. Gecenin sonunda aya bakıp kalem bira içerdik köşede ki mideyeci de.
-İlk defa orada kaybolmuşuzdur belki de.
-Gecenin sonunda yan masadaki kıza aşık olup sonraki gün hatırlamadığın için mi böyle düşünüyorsun acaba ?
-Hayır, öyle bir şey mi var hatırlamıyorum bile..Neyse
-E ben de onu diyorum
-Neyse dedim! Sus biraz dinle beni, hem ne zamandır beni yargılar oldun sen? Hayata baktığın mı vardı sanki senin tek bildiğin içmek..
-Ama sakindim o zamanlar
-Bok, sadece kafan güzeldi, dans etmek için yaptığımız yolculuğun sonunda bile sarhoş olmuştun.
-Evet ama yine de çok güzel dans ediyordum..
-O zamanlar olsa yine sinirlenir miydin bugün? Kırar mıydın sevdiğimiz insanı? Saldırır mıydın zincirinden boşalmış azgın bir köpek gibi.
-O zamanlar düşünmezdim ki pek. Düşünürken yaşayamazdım, sanki ikisi birbirini daraltan bir boğaz gibi.
-Sana sadece siktir git diyorum çünkü iyice saçmalamaya başladın yine, ne içtin sen? Bir dakika ağlıyor musun?
-Duramadım
-Siktir git, ağlamayı senin kadar hak eden birini daha görmemiştim. O kıza neler yaptığını gördüm, sen istedin bunun böyle olmasını
-Üzgünüm, gerçekten böyle olsun istemedim..
-Sen gamsız insanı bile mutsuz edersin, dokunduğun yeri kanatıyorsun ne pis bir ruhla yaratılmışsın beni ne ara kendine bağladın onu anlayamıyorum
-Anlamıyorsun, seviyorum diyorum! Dokunma bana diyorum, git başımdan.. Hayatımda sadece onu mutlu ettiğime inandım, bana bunları söyleme sana inanmak için yok bir sebebim, onu tek başına sevmek için böyle konuşuyorsun.
-Bırak artık, bırak! Benimle mutlu olacaksa vazgeç!!
-Ben olmazsam, sen olamazsın farkında değil misin bunun.
-Bunu da mı Ankara'nın ayazında uydurdun
-Hayır dikkatli bakmıyorsun, beraber olmasak gelemezdik bu günlere, geride bıraktığımız her saniye de payım var, ben olmasam AŞK bile olamazdın bok kafa!!
-Aşık demek istedin..galiba??
-Hayır, Naz'dan bahsediyorum..Sana aşk olma seçeneğini sunmadı mı? Hani bu gece parçaladığın..
-Sahilde bir geceye gülümseyen bir sonbahar yıldızı o. Belki de karanlık varlığımızın parlayan son damlası, parçaladık mı onu sahiden, gülmeyecek mi bir daha bize, bakmayacak mı yüzümüze parlayarak. Söndürdük mü onu?
-Cidden korkak mısın bu kadar? Karamsarlığa düşüp her şeyi uzaktan mı yargılayacaksın böyle melankolik içgüdülerine mi bırakacaksın hayatındaki en parlak geceyi?
-Asla, bırakmaktansa son damlaya kadar çarpışmayı yeğlerim, kalbimi göstersem affetmez mi beni teslim olmasam..Hem hangi şarkıda kaybolduk biz?
-Senin olmayan dikenleri ona saplamaktan vazgeç artık.
-Hadi gel şiir yazalım bu gece Naz bebek uyusun, biz ona orman olup yanalım, aydınlatalım bu gece içimizdeki koskoca karanlığı..
Yazmak lazım gecenin bitmeyen karanlığına hükmeden sessizlikte boğulmaktansa, sabahın mavisi karşılıyorsa kaybolan maviliğini, yazmak lazım. Onu özlerken yoksa bir çare, anlam dahi bulamıyorsan hayatın sahipsizliğine, gökyüzünün aydınlanmamış sebepsiz sakinliğine doğru kadehini kaldırıp haykır artık. De ki korkmadan, seviyorum ulan! Korkum yok senin yazgından hayat.
Bir tek omuzuna baş koysam
Geçse zaman ben olsam kalsam.
Akşam olsa sahilde koklasam seni
Yalnız sen olsan
Martılar uçuşsa şafak vakti
Gözlerine uyansam ben
Hafif aydınlık
Beyaz dalgaların vazgeçmez inadında
Seni sevsem gözlerinden
-Hiç korktun mu ya vicdanım beni terk eder diye? Ya bir serçeyi üzersem ya da bir çiçeği soldurursam da bu yanıma kalırsa diye? Hayatın acımasız yüzünü taşıdığını düşündüğün oldu mu?
-Dokunduğundan kaçtığını, sardığını yaktığını fark ettin mi? Ya çok severken öldürdün mü hiç bir kalbi, sıkarak? Sevdiğin kalbi öldürebilir misin?
-Öldürmek için sevebilir mi bir insan? Belki de sevilmeyi mi kaldıramıyorsun sevmeyi mi anlamıyorsun napıyorsun sen? Anlat bazen, dök içini. İnsanları severken kaybetmeyi göze almaktansa kazanmayı düşünsen yararı olur mu dersin?
-Çocukluğumuzu hatırlar mısın? Geceleri tek korkumuz biraz karanlık biraz gök gürültüsüydü,
belki de?
-Çocukken de birilerini severdik ama korkmazdık hiç.. Çocukluğumuzun aşkları mı temizdi çokluğumuz mu temizdi? Kirlenirken mi büyür, insan büyürken mi kirlenir?
-Hangi çelişkiyi açıkladın ki bugüne kadar, ne işe yararsın sen soru sormaktan başka ? Cevap ver bana nedir bu korku içinde hapsolan? Sürekli soru sorarak yaşayabilir mi bir insan?
-Cevaplardan korkuyordur belki de kim bilebilir.. Soru işaretlerinden kurtulmanın yolunu bulan olmuş mu bu güne kadar?
-Belki de bencilsindir sadece, hayatta tek düşündüğü kendisi olan bir piç olabilme ihtimalini düşündün mü? Severken bile o kadar bencilsin ki üzülenin bir tek sen olduğunu sanacak kadar aptallaşabiliyorsun.
-Güzel açılmaya başladın sonunda biraz cesaret seziyorum sanki, soracak misin bu gece her şeyi?
-Her şeyi değil belki ama sözcüklerin ne kadar yetenekli olduğunu zamanla göreceğiz. Zaman demişken hayatımız ne kadar eski farkında mısın?
-Evet ne kadar pislik olduğunu gayet iyi hatırlıyorum.
-Hayır bak, gerçekten yaşlanıyoruz farkında değil misin? Sen bile aynı kişi değilsin, kaç zamandır birlikteyiz biz.
-Şu aralar 10 yıl oldu.
-Tanıdığım andan beri bencil bir piçsin sen..
-Ben böyle olsun istemedim, zorladılar.. Bencil olmasaydım arkadaşlarımı bırakamazdım, arkadaş olmayı ben seçmedim evet ama ayrılmayı da ben seçmemiştim. Etrafındaki insanlar değiştikçe insan sadece kendini kalıcı zannetmeye başlıyor.
-İçince böyle saçmalıyorsun işte.. Söylediklerin ne kadar zavallıca farkında mısın?
-Bazen kendi varlığımdan rahatsız oluyorum, hayır intihar isteği değil bu direk kendimi yadırgıyorum, küçükken olmak istediğim mesleği seçemediğim gibi olmak istediğim insanı da kaybettim.. Hem sahi kimdik neydik nerede kaybolmuştuk biz? Hangi kitaptan sonra devrim yapmaya karar verdik, hangi şiirde sevmeyi öğrendik biz?
-İnsan ancak yalnızken öğrenebilir bunları, kaybolduğumuz da sadece okurduk eskiden,
hatırlamıyor musun?
-Yine boşluktan mı bahsedeceksin bana?
-İnsan ne kadar düşerse o kadar öğrenir, kabul et bunu artık.. Öğrenmek için düşmek lazım. Düştüğün kadar yükselirsin bunu biliyorsun..
-Merak etme bunu bilecek kadar yaşadım.
-Ne kadar yaşadın mesela? Bir çiçeği sularken güneşini kapatmamayı öğrenebildin mi? Dans ederken sessizce meydan okuyabildin mi hayata? Nerede kaybolduğunu anlat..
-Hatırlamıyorum ama kesin soğuk bir akşamdır. Ayazın kulak ısırdığı dağların sis kustuğu bir geceydi..
-İyi geceler la fontaine, hayatın saçmalamak üzerine
-Dur dinlemeye devam et. Hani ilk defa İstanbul'da sarhoş olduğumuz geceyi hatırlıyor musun?
-Evet o zamanlar Sezen çalardı meyhanelede.. Gecenin sonunda aya bakıp kalem bira içerdik köşede ki mideyeci de.
-İlk defa orada kaybolmuşuzdur belki de.
-Gecenin sonunda yan masadaki kıza aşık olup sonraki gün hatırlamadığın için mi böyle düşünüyorsun acaba ?
-Hayır, öyle bir şey mi var hatırlamıyorum bile..Neyse
-E ben de onu diyorum
-Neyse dedim! Sus biraz dinle beni, hem ne zamandır beni yargılar oldun sen? Hayata baktığın mı vardı sanki senin tek bildiğin içmek..
-Ama sakindim o zamanlar
-Bok, sadece kafan güzeldi, dans etmek için yaptığımız yolculuğun sonunda bile sarhoş olmuştun.
-Evet ama yine de çok güzel dans ediyordum..
-O zamanlar olsa yine sinirlenir miydin bugün? Kırar mıydın sevdiğimiz insanı? Saldırır mıydın zincirinden boşalmış azgın bir köpek gibi.
-O zamanlar düşünmezdim ki pek. Düşünürken yaşayamazdım, sanki ikisi birbirini daraltan bir boğaz gibi.
-Sana sadece siktir git diyorum çünkü iyice saçmalamaya başladın yine, ne içtin sen? Bir dakika ağlıyor musun?
-Duramadım
-Siktir git, ağlamayı senin kadar hak eden birini daha görmemiştim. O kıza neler yaptığını gördüm, sen istedin bunun böyle olmasını
-Üzgünüm, gerçekten böyle olsun istemedim..
-Sen gamsız insanı bile mutsuz edersin, dokunduğun yeri kanatıyorsun ne pis bir ruhla yaratılmışsın beni ne ara kendine bağladın onu anlayamıyorum
-Anlamıyorsun, seviyorum diyorum! Dokunma bana diyorum, git başımdan.. Hayatımda sadece onu mutlu ettiğime inandım, bana bunları söyleme sana inanmak için yok bir sebebim, onu tek başına sevmek için böyle konuşuyorsun.
-Bırak artık, bırak! Benimle mutlu olacaksa vazgeç!!
-Ben olmazsam, sen olamazsın farkında değil misin bunun.
-Bunu da mı Ankara'nın ayazında uydurdun
-Hayır dikkatli bakmıyorsun, beraber olmasak gelemezdik bu günlere, geride bıraktığımız her saniye de payım var, ben olmasam AŞK bile olamazdın bok kafa!!
-Aşık demek istedin..galiba??
-Hayır, Naz'dan bahsediyorum..Sana aşk olma seçeneğini sunmadı mı? Hani bu gece parçaladığın..
-Sahilde bir geceye gülümseyen bir sonbahar yıldızı o. Belki de karanlık varlığımızın parlayan son damlası, parçaladık mı onu sahiden, gülmeyecek mi bir daha bize, bakmayacak mı yüzümüze parlayarak. Söndürdük mü onu?
-Cidden korkak mısın bu kadar? Karamsarlığa düşüp her şeyi uzaktan mı yargılayacaksın böyle melankolik içgüdülerine mi bırakacaksın hayatındaki en parlak geceyi?
-Asla, bırakmaktansa son damlaya kadar çarpışmayı yeğlerim, kalbimi göstersem affetmez mi beni teslim olmasam..Hem hangi şarkıda kaybolduk biz?
-Senin olmayan dikenleri ona saplamaktan vazgeç artık.
-Hadi gel şiir yazalım bu gece Naz bebek uyusun, biz ona orman olup yanalım, aydınlatalım bu gece içimizdeki koskoca karanlığı..
Yazmak lazım gecenin bitmeyen karanlığına hükmeden sessizlikte boğulmaktansa, sabahın mavisi karşılıyorsa kaybolan maviliğini, yazmak lazım. Onu özlerken yoksa bir çare, anlam dahi bulamıyorsan hayatın sahipsizliğine, gökyüzünün aydınlanmamış sebepsiz sakinliğine doğru kadehini kaldırıp haykır artık. De ki korkmadan, seviyorum ulan! Korkum yok senin yazgından hayat.
Bir tek omuzuna baş koysam
Geçse zaman ben olsam kalsam.
Akşam olsa sahilde koklasam seni
Yalnız sen olsan
Martılar uçuşsa şafak vakti
Gözlerine uyansam ben
Hafif aydınlık
Beyaz dalgaların vazgeçmez inadında
Seni sevsem gözlerinden
pin up kızları vs kediler
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 1/25/2014 08:55:00 ÖS
etiket: kedi, pin up, sanat
yorum:
Hiç yorum yok
Kediler daha önce seksi erkekleri koltuklarından etmişti,
şimdi sırada seksi pin-up kızları var. Cats that look like pin up girls adlı
Tumblr sayfası tam da bu görselleri topluyor.
!f istanbul 2014 tanıtım filmi
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 1/25/2014 08:21:00 ÖÖ
etiket: !f istanbul 2014 tanıtım filmi, haber, if istanbul
yorum:
Hiç yorum yok
Yönetmen: Walky Talky
Yapımcı: Erinç Koyun, Vehbi Berksoy
Yaratıcı Yönetmen: Ufuk Uslu, Ayşe Bali / Metin Yazarı:
Tuğkan Cabbar / Sanat Yönetmeni: Pelin Ün, Faruk Terzi / Marka Yöneticisi: Aslı
Aksu / Ajans Prodüktörü: Kerem İlbeyli, Selin Ceylan / Yapım Şirketi: Anima
ağır çekim beatbox
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 1/19/2014 07:59:00 ÖS
etiket: ağır çekim, beatbox, müzik, slow motion, video
yorum:
Hiç yorum yok
Kendi için dinozor vajinasına benzediğini ifade ediyor.
Biz henüz dinozor vajinası görmediğimiz için bu yorum hakkında bir şey
diyemiyoruz.
kalemsuare 5 yaşında | hediye çekilişi
Ocak 2009’da serüvene çıkan kalemsuare, şimdilerde 5
yaşını dolduruyor. Mevzu yaş günü olunca, siz takipçilerimizden birine 3 kitap
2 DVD’den oluşan paketi hediye etmek istiyoruz.
Pakettekiler:
Les Amours Imaginaries (Hayali Aşklar) / Xavier Dolan
J’ai tué ma mère (Annemi Öldürdüm) / Xavier Dolan
Big Sur / Jack Kerouac / Siren
Madde 22 / Joseph Heller / İthaki
İntihar Dükkânı / Jean Teulé / Sel
Yapmanız
gerekenler:
Çekilişe katılmak için yapmanız gereken sadece bir tek
şey var, bu paylaşımın altına Facebook hesabınız ile yorum yapmak.
Kurallar:
Son katılım tarihi 7 Şubat 2014 23:59’dur. Çekiliş random.org
ile yapılacaktır, kargo ücreti tarafımıza aittir ve gönderimler sadece Türkiye
içini kapsar. 8 Şubat 2014 tarihinde kazanan kişi Facebook üzerinden
duyurulacaktır.
5 yıl bizi desteklediğiniz için teşekkürler!
2014 edebiyat-sinema uyarlamaları
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 1/05/2014 06:48:00 ÖS
etiket: edebiyat sinema uyarlamaları, haber
yorum:
Hiç yorum yok
2014
senesinde de bizleri fazlaca edebiyat-sinema uyarlaması bekliyor. Flavorwire’ın
hazırladığı liste ise şu şekilde:
Gone
Girl
Yönetmen:
David Fincher
Yazar:
Gillian Flynn
A
Most Wanted Man
Yönetmen:
Anton Corbijn
Yazar:
John le Carré
The
Monuments Men
Yönetmen:
George Clooney
Yazar:
Robert M. Edsel
The
Giver
Yönetmen:
Phillip Noyce
Yazar:
Lois Lowry
Sin
City: A Dame to Kill For
Yönetmen:
Robert Rodriguez ve Frank Miller
Yazar:
Frank Miller
I,
Frankenstein
Yönetmen:
Stuart Beattie
Yazar:
Kevin Grevioux
Noah
Yönetmen:
Darren Aronofsky
İncil’den
Divergent
Yönetmen:
Neil Burger
Yazar:
Veronica Roth
The
Maze Runner
Yönetmen:
Wes Ball
Yazar:
James Dashner
Vampire
Academy
Yönetmen:
Mark Waters
Yazar:
Richelle Mead
The
Hundred-Foot Journey
Yönetmen:
Lasse Hallström
Yazar:
Richard C. Morais
The
Fault in Our Stars
Yönetmen:
Josh Boone
Yazar:
John Green
Winter’s
Tale
Yönetmen:
Akiva Goldsman
Yazar:
Mark Helprin
This
Is Where I Leave You
Yönetmen:
Shawn Levy
Yazar:
Jonathan Tropper
Alexander
and the Terrible, Horrible, No Good, Very Bad Day
Yönetmen:
Miguel Arteta
Yazar:
Judith Viorst
The
Hunger Games: Mockingjay – Bölüm 1
Yönetmen:
Francis Lawrence
Yazar:
Suzanne Collins
In
Secret
Yönetmen:
Charlie Stratton
Yazar:
Émile Zola
Labor
Day
Yönetmen:
Jason Reitman
Yazar:
Joyce Maynard
Lone
Survivor
Yönetmen:
Peter Berg
Yazar:
Marcus Luttrell ve Patrick Robinson
The
Hobbit: There and Back Again
Yönetmen:
Peter Jackson
Yazar:
J.R.R. Tolkien
Endless
Love
Yönetmen:
Shana Feste
Yazar:
Scott Spencer
How
to Train Your Dragon 2
Yönetmen:
Dean DeBlois
Yazar:
Cressida Cowell
Edge
of Tomorrow
Yönetmen:
Doug Liman
Yazar:
Hiroshi Sakurazaka
Unbroken
Yönetmen:
Angelina Jolie
Yazar:
Laura Hillenbrand
Dracula
Untold
Yönetmen:
Gary Shore
Yazar:
Bram Stoker
Dark
Places
Yönetmen:
Gilles Paquet-Brenner
Yazar:
Gillian Flynn
2014 ortodoks takvimi
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 1/04/2014 10:52:00 ÖS
etiket: adult, orthodox calendar
yorum:
Hiç yorum yok
Forgive us Father for we have sinned!
Orthodox Calendar adlı site 2012 yılından beri baş
kaldırarak istedikleri işi yapıyorlar. Ortodoks Kilisesi’ne mensup kişilerin
çıplak/yarı çıplak fotoğraflarını çekip takvim olarak basıyorlar.
tecavüz önleyici iç çamaşırı
yazan: tunalızade gürkan efendi
tarih: 1/04/2014 10:13:00 ÖS
etiket: adult, iç çamaşır, tecavüz
yorum:
4 yorum